Selçuk İletişim, 7, 3, 2012
228
na, isteklerine, taleplerine odaklanmıştır. O,
çok küçük de olsa çok basit de olsa çok hakkı
da olsa bazen hayatın getirdikleri karşısında
istemenin, talep etmenin hiçbir anlam ifade
etmeyeceğini, kendi varoluşunu gerçekleştir-
mek isterken başka varoluşların da varlığını
bilmek/görmek istemeyen bir bilinçsizlik için-
de yaşamakta, davranmaktadır.
Baba, Muhammet’i kör bir marangoza çırak
olarak verip, onu bırakıp gittiğinde, geleceği
için hayırlı bir karar verdiği duygusu ile vicda-
nını rahatlattığı düşüncesindedir. Bu; onun kötü
bir insan olmadığını, hatta onun da iç dünyası-
nın derinliğinde çıkar yol bulamamış, hayatın
acılarının üzerine yüklendiği birinin hayata dair
tercihlerinin samimiyeti olduğunu göstermek-
tedir. Onun bir sahnede Tanrı’ya olan isyanını
dile getirmesi insanın kendi kaderi ve seçimle-
riyle olan ilişkisini hem yansıtır hem de izleyi-
cisine de tekrar tekrar sorgulatır. “Madem
Allah’ın sevgili kullarıyız, nedendir bu çekti-
ğimiz çile? Karım neden öldü? Neden bir ömür
boyu kör bir çocuğa bakmak zorundayım?”
derken, izleyici, onun oğlunun sıradan bir kör
olmadığını bilmesine rağmen yine de ona çok
da kızamaz. Babanın yaptığı seçim izleyiciyi,
‘ben olsam ne yapardım?’ sorusunu sorduran
ahlâki bir denklemle karşı karşıya getirir. Böy-
lece öykü, kontrol edilebilen ve edilemeyen
olay ve olguların bireyi sürüklediği varoluşçu
ikilemlerin eşliğinde izleyicisini pek çok konu-
yu sorgulamaya yönelten bir anlatıya da dönü-
şür.
2.2.5. İnanç ve İnançsızlık
Birey ister istemez şu ya da bu şekilde Tanrı
karşısında ve O'na göre bir varoluş bir bulunuş
durumunda olmaktadır. Çünkü birey, Tanrı 'ya
göre bir durum alış içerisinde olmaktan önce,
Tanrı anlayışına bağlı olarak kendi konumunu
oluşturmakta ya da oluşturulmasına izin ver-
mektedir (Filiz 2012).
Yönetmen bu ve diğer filmlerinde, izleyicinin
hissettiği içtenlik öğesini, öykülerini 'fıtrat
diliyle' anlatmaya çalışmasıyla açıklar. Onun
filmlerindeki anlamlar, gündelik olanın dışına
taşırılarak, daha derinde olan bir gerçekliğin
motifleriyle yaratılmaktadır. Örneğin Muham-
met, kimsenin fark edemeyeceği şeylerin far-
kında olarak duygularını sonuna kadar yaşar,
dışarı vurur ve sorgular: Önceleri, "madem
Tanrı beni daha çok seviyordu, neden beni kör
yarattı?" diye hayatını sorgular. Daha sonra,
Allah’ın her yerde ve ancak ‘hissedilebilir’
olduğunu öğrenir bundan sonra da hayata farklı
bakmaya başlar. Kendi varlığını kabul etme
sürecinin ardından parmak uçlarıyla her şeye
dokunarak varoluşunu inşa etme sürecine girer.
Başak tanelerinden, sudaki çakıl taşlarına, ağaç
kabuklarına dek her şeye dokunarak Allah’ı
duymaya okumaya çabalar.
Film, umut-umutsuzluk ekseninde okunduğun-
da, mutlak olanın umut olduğu görülür. Öykü-
de, hüzün, hayal kırıklığı, acı vardır ama umut
asal olarak kendini göstermektedir. İzleyici,
bunu, küçük bir tebessümde, bakışlarda, içten-
likli sözlerde, söze dile gelmeyen hareketlerde
görebilmekte
veya
duyumsayabilmektedir.
Böylece anlatı izleyicisine inanç bağlamında
maddi, manevi bütün nimetlerin farkında
olunması gerekliğini hissettirmekte; ‘asıl kör
kim?’ sorgulamasını yaptırmayı başarmaktadır.
Filmde, kamera hareketleri, çekim ölçekleri,
kurgunun niteliği, olağanüstü doğa görüntüleri,
kör çocuğun sanki bunları görüyormuş ve de-
ğerinin farkındaymış gibi; gören insanların ise -
bir anlamda- kendilerine verilen bu güzelliklere
duyarsızca yaşıyorlarmış gibi bir görsellikle
yansıtılmaktadır. Görsellikle kurulan bu karşıt-
lıklar aracılığıyla film, izleyicisine ‘gören öz-
ne’nin kim olduğunu bir kez daha hatırlatıp,
sorgulatmaktadır.
2.3. Bir Ayrılık: Nadir ile Simin (Jodaeiye
Nader az Simin)
Yönetmen/Senaryo: Asgar Farhadi; Oyuncu-
lar: Leila Hatami, Kimia Hosseini, Sarina
Farhadi,
Ali-asghar
Shahbazi,
Merila
Zarei,
Sareh
Bayat,
Shirin
Yazdanbakhsh, Peyman Moaadi, Babak
Karimi, Shahab Hosseini, Yıl:2011, Yapım
Yeri: İran
2.3.1. Filmin Konusu
Nadir ve Simin'in ayrılığı olarak Türkçeye
çevrilebilecek olan film, İran toplumu için orta-
üst sınıf sayılabilecek bir ailenin anlaşmazlık
nedeniyle boşanmaya karar vermesini anlat-
maktadır. Simin, kocası Nadir ve kızı
İran Yeni Dalga Sinemasında Varoluşsal Temalar… (218-233)
229
Termeh’le birlikte İran’ı terk edip yurtdışında
yaşamayı istemektedir; ama Nadir Alzheimer
hastası olan babasını bırakmayı istemiyordur.
Bunun üzerine boşanma davası açan Simin,
dava talebi reddedilince anne babasının evine
gider. Termeh ise babasıyla kalmaya karar
verir. Nadir kızına ve babasına bakması için
Raziye adında hamile bir genç kadını tutar.
Kocasının borçlarını ödemek için paraya ihti-
yacı olan Raziye, bu işin İslam dinine göre
günah olduğu gerekçesiyle Nadir’in evinde
çalıştığını kocasından saklar. Nadir, bir gün iş
dönüşü kendi evinin kapısının önünde kalır.
Kapı kilitlidir. Babasına bakması gereken
Raziye evde yoktur. Yedek anahtarı ile kapıyı
açan Nadir, evde hasta babasını yataktan yere
yüzüstü düşmüş bulur. Ayrıca evde bakıcı için
ayırdığı para da kayıptır. Raziye eve döndü-
ğünde aralarında tartışma başlar. Nadir, kadını
babasını tek başına bırakıp evi terk etmek ve
evden para çalmakla suçlar. Bakması gereken
hastayı evde yalnız bırakıp evi terk ettiği suç-
lamasını kabul eden Raziye evden para çaldığı
suçlamasını ise kabul etmez. Evin kapısının
önünde yaşanan itiş kakışta Raziye merdivenle-
re savrulur ve düşer ve bu olayda bebeğini
düşürdüğünü iddia ederek Nadir’i suçlar. Yurt-
dışına gitmeyen ve annesiyle yaşayan Simin,
bu olayın daha büyümemesi için kan parası
verilmesini önerir. Termeh, sürekli sorgulayıcı
bakışlarla babasını suçlar gibidir. Bebeğin
düşürülmesine sebep olmadığını da birçok kez
kızına ispatlamaya çalışan Nadir, hapse girme-
sinin hayatını tümden alt üst edeceğini bile
bile, suçlu olduğunu kabul etmiş olacağı anla-
mına geleceğinden, kan parası verip konuyu
kapatmaya çalışmaz. Boşanma kararları onay-
lanan Simin ve Nadir, mahkeme koridorunda
beklerken hâkim Termeh’e kiminle kalmak
istediğini sorar; Termeh’in cevabının ne olduğu
gösterilmez; film bu belirsizlikle son bulur.
2.3.2. Hayat ve Varoluş
İslam düşüncesinde Tanrı, bir praksis’tir;
Kur’an Tanrı’yı bir fiil, bir davranış ve vaziyet
alış şeklinde takdim eder. İslam düşüncesinin
kozmolojisinde bireyin konumu, basit yaratan-
yaratılan ilişkisi içinde değerlendirilemez (Filiz
2012). Film, boşanmayı çıkış noktası alan bir
hikâye anlatsa da temelde adalet, sınıf, vicdan,
kötülük, yalan, çaresizlik, yozlaşma, cinsiyet,
inanç temaları eşliğinde hayata dair şeylerin
getirdiği düğümlerin bireyde yarattığı çatışma-
lar boyutuyla ele almaktadır. Bu anlamda bir
ethos problematiği gibidir. İlk sahnesi başarılı
bir prolog olarak düzenlenen filmin birinci
katmanında boşanmanın yarattığı aile sarsıntı-
sının getirdikleri anlatılırken ikinci katmanda
farklı bir hikâye anlatılır ve filmin asıl gücü de
buradadır. Bu katmanda karakterlerden hiç
kimse suçlu değildir ve aynı zamanda herkes
haklı gibidir. Bir boşanma, ayrılma ilişkileri
temasından doğan öykü, çatışma, rasyonalite-
duygusallık, sekülerlik-dindarlık, doğruluk-
yanlışlık, gitmek-kalmak ya da kaçmak-
mücadele etmek zıtlığı içinde oldukça gerilimli
olay örgüsü ve birçok soru işaretiyle oluştu-
rulmuştur.
Öykünün bireyleri farklı istekleri, farklı bek-
lentileri olan kişilerdir: Simin’in başka bir
dünya hayali vardır, yurtdışına gidip kızını
orada büyütmek istemektedir. Nadir Alzheimer
hastası olan babasını yalnız bırakıp ayrılmak
istemiyordur. Dik başlı denilecek kadar ilkeli
ve sürekli doğrudan yana tavır alan birisi olan
Nadir, kızına hayata dair neyle karşılaşırsa
karşılaşsın her zaman için daima doğrudan
yana olmasını öğütlemektedir. Termeh, ailesi-
nin yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle küçük yaşta
omzuna kaldıramayacağı yükler yüklenen gün-
lerini mutsuzca geçirirken, babasının yalan
söylediğini düşünmesi nedeniyle ikilemler
yaşamaktadır. Filmde yaşanan her şeyin sorum-
lusu olan Raziye, kocasının borçlarını ödemeye
çalışmaktadır ama bunu hem kocasından gizli-
ce yapmakta hem de dinen kendisine haram
sayılan bir erkeğin bakımını üstlenerek yakın
temasta olduğu endişesiyle günahlar içinde
kıvranmakta; bu nedenle de sık sık imama
başvurmaktadır.
Öykü, gündelik yaşamın içinde münferit deni-
lebilecek bir dizi olaydan hareketle hayat ve
insanlara dair geliştirilen tüm o bildik söylem-
lerin dışında aslında ilişkilerin, durumların her
an nasıl ve ne biçimde değişebildiğinden söz
etmektedir. Sözgelimi mağdurun nasıl gaddar,
haklının nasıl haksız ve doğrunun nasıl bir
anda yanlış olabildiği, kalıp yargılara düşme-
den gösterilmekte; bir başka deyişle karakter-
ler, aldıkları kararlarla birer özneymiş gibi
görünseler bile, yaşamın içinde gerçekleştirilen
her eylemde, kendilerini ya da bir başkasını
nesneleştirebilmektedirler. Bunlar, filmin gö-
Dostları ilə paylaş: |