Selçuk İletişim, 7, 3, 2012
240
Tablo 2. Cinsiyet - Hata Ortalaması Karşılaş-
tırması
Cinsiyet
N (Hata)
Hata Ortalaması
Kadın
31
.77
Erkek
30
1.53
Tablo 2’de görüldüğü üzere; erkek katılımcıla-
rın hata ortalamasının kadınlara göre daha
yüksek gerçekleştiği saptanmıştır (Kadınlar
için
= 0.77, Erkekler için
=1.53). Sonuç;
yalan söylerken erkeklerin kadınlardan anlamlı
düzeyde daha fazla hata yaptıklarını göster-
mektedir. Bu da kadınların yalan söylerken
erkeklerden daha güçlü bir hafızaya sahip ol-
duğunu göstermektedir.
8. 2. Anlatım Süresi ve Cinsiyet
Veriler Bağımsız Örneklem t Testi’ne tabi
tutulmuş ve test sonucunda cinsiyet ve anlatım
süresi arasında anlamlı bir fark bulunamamış-
tır.
Tablo 3. Bağımsız Örneklem t Testi
t
df
Sig
(2 tailed)
Ortalama
Fark
Standart
Hata
Farkı
.465
59
.644
3.8097
8.2041
Tablo 4. Cinsiyet-Anlatım Süresi Karşılaştır-
ması
Cinsiyet
N
Anlatım
Ortalaması
Kadın
31
94.710
Erkek
30
90.900
Bu sonuca göre ikinci hipotez doğrulanmamış
ve kadın ve erkek katılımcılar arasında, gerçek
olmayan bir olayı anlatma süresinde cinsiyetler
arası bir farklılık olmadığı saptanmıştır. Sonuç-
lar Tablo 3 ve 4’te gösterilmiştir.
8. 3. Geri Anlatım Süresi ve Cinsiyet
Veriler Bağımsız Örneklem t Testi’ne tabi
tutulmuştur.
Tablo 5. Bağımsız Örneklem t Testi
t
df
Sig
(2 tailed)
Ortalama
Fark
Standart
Hata
Farkı
-2.431
59
.018
-10.345
4.255
Test sonucunda cinsiyet ve geri anlatım süresi
arasında anlamlı bir fark bulunmuştur (t=-2.43;
df= 59; p< 0,05) (Tablo5).
Tablo 6. Cinsiyet-Geri Anlatım Süresi Karşı-
laştırması
Cinsiyet
N (Saniye)
Geri Anlatım
Ortalaması
Kadın
31
41.35
Erkek
30
51.70
Yapılan analizin ortalamaları alındığında, Tab-
lo 6’da görüldüğü üzere; kadın katılımcıların
geri anlatım süresi ortalamasının erkeklere göre
düşük olduğu saptanmıştır [Kadınlar için
=
41.35(saniye), Erkekler için = 51.70(saniye)].
Bu sonuçlara göre erkeklerle karşılaştırıldığın-
da kadınların hafızalarının daha kuvvetli oldu-
ğu, daha az bilişsel zorlanma yaşadıkları ve
anlattıkları yalanı daha kolaylıkla hatırlayarak
daha kısa bir sürede tersine kronolojik sıra ile
anlatabildikleri tespit edilmiştir.
8. 4. Sınırlılıklar
Bu araştırma belli bir yaş grubu ve eğitim dü-
zeyindeki katılımcılara uygulanmıştır.
Tablo 7. Katılımcıların Yaş Ortalamaları
Cinsiyet
Ortalama
N
Standart
Sapma
Kadın
31.48
31
4.130
Erkek
34.53
30
5.178
Toplam
32.98
61
4.884
Kadınların yaş ortalaması =31,48;SD= 4.130,
Erkeklerin yaş ortalaması
=34,53;SD= 5.178
(Tablo 7).
Yalan Söyleme Kabiliyeti ve Cinsiyetler Arası Bir Karşılaştırma (234-243)
241
Tablo 8. Katılımcıların Eğitim Durumu
Eğitim Durumu
Frekansı
Yüzdesi
Yüksek Lisans
17
27.9
Üniversite
41
67.2
Lise
3
4.9
Toplam
61
100
Ayrıca eğitim düzeyleri de Tablo 8’de görül-
düğü gibi ağırlıklı olarak üniversite mezunları
(F=41) ve yüksek lisans mezunları şeklinde
(F=17) gerçekleşmiştir. Lise mezunları sadece
üç kişidir (F=3). Araştırmaya katılan katılımcı
sayısı da kısıtlı tutulmuştur (K=31, E=30).
GENEL TARTIŞMA ve SONUÇ
Araştırma boyunca, “yalan” kavramı üzerine
bazı tanımlar özetlenirken, yalan söyleyen
kadınlar ve erkekler arasında, yalanı hafızada
tutmak boyutunda anlamlı bir fark olacağı
şeklindeki hipotez ispatlanmaya çalışılmıştır.
Araştırma sonucunda kadınların erkeklere göre
hafızalarının daha güçlü olduğu ve söyledikleri
yalanları daha kolaylıkla akıllarında tutabildik-
leri belirlenmiştir. Bu bakımdan beklentilerle
örtüşmüştür. Araştırma boyunca, kadınların
büyük çoğunluğunun sayısı hiç de az olmayan
(kronolojik sıra ile sekiz yalan olay) yalanları
söylerken zorlanmadıklarını, normal konuşma
tempolarını düşürmediklerini gözlemlemiştir.
Buna karşılık erkek katılımcıların ise daha
fazla zorlandıkları değerlendirilmiştir.
Anlatım süresi, kişilerin hikâye anlatma tarz ve
becerilerine göre değişiklik gösterdiğinden yani
bazı kişiler daha ayrıntılı yalan söylerken bazı-
ları daha yüzeysel söylediğinden, anlatım süre-
sinin ölçülmesi çok sağlıklı olmamıştır. Elde
edilen anlatım süreleri toplu halde değerlendi-
rildiğinde hiçbir anlamlı ilişki gözlenmemiştir.
Bu nedenle araştırma sonuçlarına dahil edil-
memiştir.
Hikâyeyi tersine kronolojik sıra ile yeniden
anlatma süresinde anlamlı bir fark saptanmıştır.
Geri anlatım süresinde, cinsiyetler arası yapılan
karşılaştırmada, .018 düzeyinde anlamlı fark
gözlenmiş ve tespit edilen geri anlatım süresi
ortalamalarından kadın katılımcıların anlattık-
ları yalanı geri anlatırken, hafıza bakımından
erkek katılımcılar kadar zorlanmadıkları ve
daha seri bir şekilde geri anlatabildikleri belir-
lenmiştir.
Kadın katılımcılar, söyledikleri yalanları akılla-
rında daha fazla tutabilmişler ve daha az hata
yapmışlardır. Ancak erkek katılımcıların hata
sayısı daha fazla gerçekleşmiş ve söyledikleri
yalanları daha az akıllarında tutabildikleri, bu
nedenle yalan söyleme becerilerin hafıza kıs-
taslarına göre düşük gerçekleştiği belirlenmiş-
tir.
En anlamlı fark bilişsel yük bakımından ortaya
çıkmıştır. Kadınların anlattıkları yalanları ter-
sine bir sırayla hatırlamaya çalışırken hiç zor-
lanmadıkları ve kısa bir sürede geri anlatabil-
dikleri hem gözlenmiş, hem de istatistiksel
olarak tespit edilmiştir. Erkeklerin ise geri
anlatmada bilişsel olarak daha fazla zorlandık-
ları, hareketleri ile bunu belli ettikleri gözlen-
miş, bunun da istatistiksel olarak gerçekleştiği
tespit edilmiştir.
Kişilerin kullandıkları el ile bakış yönleri ara-
sında herhangi bir korelasyon gözlenmediği
için araştırma sonuçlarına dahil edilmemiş ve
bakış yönü ile yalan söyleme arasında anlamlı
bir bağ olmadığı yönündeki araştırma sonuçları
bir kez daha teyit edilmiştir (Vrij 2008: 60).
Elde edilen bulgular, iletişimciler ve psikolog-
lar tarafından tartışmaya açıktır. Araştırmacının
kişisel kanaati; sonuçların farklı çıkmasının
nedeninin, toplumumuzda kız ve erkek çocuk-
lara karşı farklı davranılması olduğu şeklinde-
dir. Geleneksel Türk Toplumu’nun, erkek ço-
cukları kayırması, çocukluktan itibaren hatala-
rını hoş görmesi, serbest bir tarzda yetiştirmesi,
buna karşılık kız çocukları daha baskıcı bir
tutumla yetiştirmesi, özellikle kız-erkek ilişki-
leri konusunda anlayışsız ve katı davranması-
nın sonucunda, erkek çocuklarının daha az
yalan söylemek zorunda bırakıldığı ve bu ne-
denle yalan söylerken daha fazla zorlandığı;
ancak kız çocuklarının daha fazla yalan söyle-
mek zorunda kaldıkları için yalan söylemeye
alışkanlık kazandıkları ve daha rahat yalan
söyledikleri sonucu çıkartılabilir. Birçok çalış-
ma çocukların büyüdükçe daha iyi yalancılar
olduklarını ve böylece büyüklerini daha iyi
kandırabildiklerini gösterdiğinden (DePaulo ve
Selçuk İletişim, 7, 3, 2012
242
ark. 1982: 709; Ekman 1989’den aktaran
Gervais ve Tremblay 2000: 213) bu yaklaşımla
büyüyen kız çocuklarının ilerleyen yaşlarda
kadın bireyler olarak daha başarılı bir şekilde
yalan söyleyebildikleri; erkeklerin de aynı
sebeplerden hareketle daha başarısız yalancılar
oldukları sonucu çıkartılabilir.
Elde edilen sonuçlar Lewis’in (1989: 443) üç
yaş çocukları üzerine yürüttüğü çalışma ve
yorumları ile de örtüşmektedir. Lewis’e göre
kız çocukları doğası gereği toplumsal onaya
daha fazla ihtiyaç duyduğundan; üzerlerinde
daha fazla toplumsal baskı olduğundan ve
cezalandırılma korkusu erkeklere göre kadınlar
üzerinde daha motive edici olduğundan kan-
dırmaya daha eğilimlidirler.
Türkiye’de sözsüz iletişim işaretlerinin ve buna
bağlı olarak yalan işaretlerinin tespiti üzerine
yapılan özgün araştırma sayısı yok denecek
kadar azdır. Bu alanda literatürü arttırmak ve
Türk toplumuna özgü sözsüz iletişim olgusunu
bilimsel açıdan tespit etmek üzere, deneysel
araştırmaların daha fazla yapılması ve üniversi-
telerin bu konuda araştırmaları teşvik etmesi
gerekliliği değerlendirilmektedir. Bu konuda
ilerleyen zamanlarda yapılacak araştırmalar
daha geniş bir örneklem alınarak ve çeşitli yaş
ile eğitim gruplarını karşılaştırarak yapılabilir.
Örneklem alınan grup daha ziyade geleneksel
Türk aile yapısından gelen kişilerdir. Farklı
toplumsal gruplara yapılacak testlerden de
ilginç sonuçlar alınabileceği değerlendirilmek-
tedir.
Yapılan araştırma, kadınların yalan söylerken
erkeklere nazaran daha az zorlandıklarını gös-
termiştir. Ancak bu husus, kadınların daha
başarılı yalan söyleyebildikleri anlamına gel-
memektedir. Yalan söylemek, daha doğrusu
başarılı yalan söylemek karmaşık ve hayatın
genel akışına aykırı bir süreçtir. Bu nedenle
konunun sadece yalanı hatırlama ve hafıza
boyutu ile değil, tüm yönleri ile incelemek
gereklidir. Bu çalışma, ilk olması sebebiyle
oldukça dar kapsamda tutulmuştur. İleride bu
alanda araştırma yapacak olanlar, daha geniş
bir örneklem üzerinde bu testi uygulayabilirler.
Örneklemin yaş ve eğitim seviyesi bakımından
homojen olması, araştırmanın başka bir sınırlı-
lığıdır. Bu nedenle araştırmanın tekrarında
farklı yaş grupları ve özellikle farklı eğitim
düzeyleri karşılaştırılabilir. Yine mesleklere
göre yalan söyleme becerilerinde farklılıklar
değerlendirildiği için (Vrij ve ark. 2010: 10),
farklı meslek gruplarının üzerinde de çalışma
tekrarlanabilir. Araştırmanın varyasyonlarının
arttırılması ilerleyen yıllarda bu alanda çalışma
yapmak isteyecek olan araştırmacılara da ışık
tutacaktır.
KAYNAKÇA
Angelo T (2008) Lecturing for (Deeper)
Learning
in
Largeclasses,
http://www.
youtube.com/watch?v=OtXtYNOiEIU, erişim
tarihi: 25.09.2011.
Cole T (2001) Lying to the One You Love:
Theuse of Deception in Romanticrelationships,
Journal of Social and Personal Relationships,
108, 107.
Çakmak E K (2007) Çoklu Ortamlarda Dar
Boğaz: Aşırı Bilişsel Yüklenme, Gazi Eğitim
Fakültesi Derg, 27 (2), 1-24.
DePaulo B M, Ansfield M E ve Bell K L
(1996). Theories
About
Deception and
Paradigms for Studying it: A Critical Appraisal
of
Bullerand
Burgoon’s
İnterpersonal
Deception
Theory
and
Research,
Communication Theory, 297–310.
DePaulo B M, Kashy D A, Kirkendol S E ve
Wyer M M (1996) Lying in Everyday Life,
Journal of Personality and Social Psychology,
70 (5), 979-995.
DePaulo B M ve Kashy D A (1998) Everyday
Lies in Close and Casual Relationships, Journal
of Personalityand Social Psychology, 74, 63-
79.
Dreber A ve Johannesson M (2008) Gender
Differences
in
Deception.
Economics
Letters,99, 197-199.
Edelstein R S, Luten T L, Ekman P ve
Goodman G S (2006) Detecting Lies in
Children and Adults, Law Human Behavior,30,
1-10.
Ekman P (1985) Telling Lies: Clues to Deceit
in the Marketplace, Politics and Marriage, W.
W. Norton, New York (Reprinted in 1992 and
2001).
Freud S (1959) Collected Papers, New York:
Basic Books.
Yalan Söyleme Kabiliyeti ve Cinsiyetler Arası Bir Karşılaştırma (234-243)
243
Geary J (2000) Deceitful Minds, Time Europe,
www.time.com /time/world/ article/0,8599,20
56196,00.html 3/13/2000, erişim tarhi: 30.11.
2011.
Gervais J, Tremblayi R E, Tremblay
Desmarais-Gervais L ve Vitaro F (2000)
Children’s Persistentlying, Gender Differences,
and Disruptive Behaviours: A Longitudinal
Perspective,
International
Journal
of
Behavioral Development, 24, 213.
Glenn
R
S
Jr
(2006)
Littlewhitelies
(Ornegotiationtactics) in Mediationand How
the
Affect
Them
Ediatoranalysis
&
Commentary, Maritime Law Bulletin, (2006-
2007)
Goman C K (2008) İşyerinde Beden Dili, Emel
Lakşe (çev), Alfa Yayınları, Ankara.
Jensen A L, Arnett J J, Feldman S S ve
Cauffman E (2004) The Right to do Wrong:
Lying to Parents Among Adolescents and
Emerging
Adults,
Journal
of
Youth&Adolescence, 33 (2), 101-112.
Jones S (2011) Under Pressure: Women who
Plead Guilty to Crimes They Have not
Committed,
Criminology
&
Criminal
Justice,11(1),77–90.
Lewis M, Stanger C ve Sullivan M W (1989)
Deception in Three-Year-Olds, Developmental
Psychology, 25, 439–443.
Mitchell R W (1986) A Framework for
Discussing Deception, R W Mitchell & N S
Mogdil (eds.), Deception: Perspectives on
Human
and
Nonhuman
Deceit,
State
University of New York Press, Albany, pp.
3-40.
Paas F, Tuovinen J E, Tabbers H ve Van
Gerven
P
W
(2003)
Cognitive
Load
Measurement as a Means to Advance
Cognitive
Load
Theory,
Educational
Psychologist, 38 (1), 63-71.
Pease A ve Pease B (2006) The Definitive
Book of Body Language, Bantam Books, New
York.
Schober O (1996) Beden Dili (Davranış Anah-
tarı), Süeda Özbent (çev), Arion Yayınevi,
İstanbul.
Sweller J (2009) The Many Faces of Cognitive
Load Theory, T+D, 63,8, 22-22.
Tyler J M, Feldman R S ve Reichert A (2006)
The Price of Deceptive Behavior: Disliking and
Lying to People Who Lie to Us, Journal of
Experimental Social Psychology, 42, 69–77.
Üretmen S (2008) Cinsiyet, Yalan Söyleme ve
Çıkar Elde Etmenin Yalana İlişkin Yüklemele-
re Etkisi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, A Ü
Sos. Bil. Enst., Ankara.
Vrij A (2008) Detecting Lies and Deceitp it
Falls and Opportunities, John Wiley & Sons
Ltd.,West Sussex.
Vrij A, Ennis E, Farman S, ve Mann S. (2006a)
People’s Perceptions of Their Truthful and
Deceptive
Interactions
in
Daily
Life,
Manuscript Submitted for Publication.
Vrij A, Mann S, Robbins E ve Robinson M
(2006b) Police Officers Ability to Detect
Deception in High-stakes Situations and in
Repeated Lie Detection Tests, Applied
Cognitive Psychology, 20, 741–755.
Vrij A, Granhag P A ve Mann S (2010) Good
Liars, The Journal of Psychiatry & Law. -
0093-1853, 38, 77-98
Vrij A, Granhag P A, Mann S ve Sharon L
(2011) Out Smarting the Liars: Toward a
Cognitive Lie Detection Approach, Current
Directions in Psychological Science, 20, 28.
Zuckerman M, Speigel N H, DePaulo B M ve
Rosenthal R (1982) Nonverbal Strategies for
Decoding Deception. Journal of Nonverbal
Behavior,6, 171–187.
244
YAYIN KURALLARI
1. Selçuk İletişim, tüm iletişim bilimleri ile ilgili
inceleme, düşünce, uygulamaya dayalı araştırma vb.
nitelikli yazıların yer aldığı akademik “hakemli” bir
dergidir. Dergiye gönderilen makaleler, yayın kuru-
lunca ön değerlendirmeye alınır ve kurulca belirle-
nen en az iki hakemin olumlu raporuyla yayınlanır.
2. Selçuk İletişim, Temmuz ve Ocak aylarında
olmak üzere yılda iki kez yayınlanır.
3. Yazılar, bir yayın organında yayımlanmamış
veya halen yayın aşamasında bulunmamış, özgün
ürünler olmalıdır. Bu kurala; yazının kongre, sem-
pozyum veya bir toplantıda bildiri şeklinde sunul-
muş olması engel değildir.
4. Yazılar, A4 boyutundaki kağıdın sadece bir yü-
züne, 12 punto harf karakteriyle ve Times New
Roman fontuyla word belgesi olarak yazılmalıdır.
5. Yazılar, birisi orijinal, ikisi de kopya olmak üzere
3 nüsha sunulmalıdır. Çalışmalar, disket veya
CD’ye kaydedilmiş olmalı ve yazılı nüshalarla
birlikte editörün adresine gönderilmelidir.
6. Yazarların unvanı ve görev yeri dipnotta göste-
rilmelidir.
7. Yazılar, özetler dahil en az 3500, en çok 10.000
sözcük olmalıdır.
8. Yazılarda fotoğraf ve grafiklere yer verilmemeli,
bulguların değerlendirilmesinde word tabloları
kullanılmalıdır.
9. Yayınlanmasına karar verilen yazıların, yazar ve
yazarlarına iki adet dergi gönderilir.
10. Dergiye gönderilen yazılar, yayınlansın veya
yayınlanmasın geri gönderilmez.
11. Belirtilen ilkeler dahilinde yazıların sorumlulu-
ğu (yayında ilklik, kaynak doğruluğu, ileri sürülen
görüşler vb.) yazarına aittir.
12. Yayınlanan makalelerin her türlü telif hakkı,
Selçuk İletişim Dergisi’ne aittir.
13. Yazılarda 200 kelimeyi geçmeyen Türkçe ve
İngilizce özet bulunmalı, özetin altında anahtar
sözcükler (key words) yer almalıdır.
14. Çalışmanın şu sırayı takip etmesi uygundur:
Başlık, Özet, Anahtar Sözcükler, Yabancı Dildeki
Başlık, Abstract, Keywords, Giriş, Ana Metin,
Sonuç ve Kaynaklar.
Kaynakların Düzenlenmesi
1. Kaynaklar, ana metin içerisinde yazar soyadları,
tarih ve sayfa numaraları yazılarak verilmelidir:
(Fiske 1996: 45) veya (Özerkan ve İnceoğlu 1997:
63) gibi.
2. Yazarlar ikiden fazlaysa, ilk yazarın soyadından
sonra “ve ark” ibaresi kullanılmalıdır: (Campbell ve
ark. 1960: 28) gibi.
3. Gönderme yapılan kaynaklar birden fazlaysa,
virgülle ayrılmalıdır: (Fiske 1996: 72, Bostancı
1995: 121, Bon 1979: 3) gibi.
4. Kaynakçada sadece ana metinde gönderme yapı-
lan kaynaklara yer verilmeli ve yazar soyadına göre
alfabetik bir sıra izlemelidir.
5. Bir yazarın birden çok çalışması kaynakçada yer
alacaksa yayın tarihine göre eskiden yeniye doğru
bir sıralama yapılmalıdır. Aynı yılda yapılan çalış-
malar için “a, b,c...” ibareleri kullanılmalı ve bunlar
metin içinde yapılan göndermelerde de aynı olmalı-
dır.
6. Kaynakçada eserleri belirtme şekli aşağıdaki
gibi olmalıdır.
Kitap
Bostancı M N (1995) Toplum Kültür ve Siyaset,
Vadi Yayını, Ankara.
Çeviri Kitap
Fiske J (1996) İletişim Çalışmalarına Giriş, Süley-
man İrvan (çev), Ark Yayını, Ankara.
Editörlü Kitaplar
Burgoon M and Bettinghaus E P (1980) Persuasive
Message Strategies, M E Roloff and G R Miller
(eds), Persuasion: New Directions in Theory and
Research, Sage Publications, California, pp 141-
169.
Makaleler
Aykaç B (1990) Propaganda ve Halkla İlişkiler,
Kooperatifçilik Derg, 90, 27-50.
Tezler
Kalender A (1998) Seçmen Tercihini Etkileyen
Propaganda ve İletişim Faktörleri: Türk Seçmen
Davranışı üzerine Bir Araştırma (Konya Örneği),
Doktora Tezi, GÜ Sos. Bil. Enst., Ankara.
Bildiriler
Tuncel H (1997) Küresel Şirketler, Yerel Medyalar,
5. Uluslar arası Sosyal Bilimler Kong, 12-14 Kasım
1997, Ankara.
İnternet
Anderson S P (2005) Regulation of Television
Advertising,www.virginia.edu/economics/papers/
anderson/tvadreg081705.pdf, erişim tarihi: 27.06.
2006.
Dostları ilə paylaş: |