Selçuk İletişim, 7, 3, 2012
192
tartışılmamıştır. Konuyla ilgili olarak hükümet,
muhalefet, tarım sektörü, sivil toplum örgütleri,
tıp çevresi ve konuyla ilgili uzmanlar arasında
fikir çatışmaları yaşanmıştır. Böylelikle söz
konusu yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle
birlikte yasal boyutta başlayan tartışmaya para-
lel olarak GDO’nun ekonomik, dini/ahlaki,
bilimsel boyutu ve faydaları/ zararları da tartı-
şılmaya başlanmıştır.
GDO üzerine yapılan tartışmalarda medya,
farklı ve/veya benzer fikirlerin buluştuğu
ve/veya çatıştığı bir alan haline gelmiştir. Bu
doğrultuda GDO, konuyla ilgili tarafların bakış
açılarındaki farklılıklar doğrultusunda haber
metinlerinde çeşitli şekillerde çerçevelenmiştir.
Bu çalışmanın temel amacı ilgili taraflar ara-
sında, genetiği değiştirilmiş organizmalara
ilişkin süren tartışmanın, basında hangi çerçe-
velerle sunulduğunu ortaya koymaktır. Yabancı
literatürde bu ve benzer konularla ilgili olarak
yapılmış benzer çalışmalar bulunmakla birlikte,
bu çalışma, konunun Türk basınında hangi
çerçevelerle ve nasıl sunulduğunu ortaya koy-
maya çalışması bakımından önemlidir.
Bu çalışma kapsamında ilk olarak medya araş-
tırmalarında çerçevenin ve çerçevelemenin ne
olduğu tanımlanacak ardından GDO’ların ya da
biyoteknoloji ile ilgili haberlerin çerçevelen-
mesine yönelik yapılmış mevcut çalışmalara
değinilecektir. Bu bilgiler ışığında, çalışmanın
diğer bölümlerinde, genetiği değiştirilmiş or-
ganizmalara ilişkin tartışmaların Türk basının-
da hangi çerçevelerle ve nasıl sunulduğu ortaya
konulacaktır.
1. ÇERÇEVELEME TEORİSİ
Medya çıktılarından biri olarak haberlerde
okuyucu anlatılanların gerçek olduğu yönünde
ikna edilmeye çalışılır ve bu doğrultuda anlam
yeniden üretilir, inşa edilir. Haber metinlerinde
anlam, çeşitli şekillerde inşa edilir. Anlamın
inşası sürecinde kullanılan yollardan biri de
habere konu olan olay ya da olgunun belirli
şekillerde çerçevelenmesidir.
Çerçeveleme teorisi başta sosyoloji, psikoloji
ve iletişim olmak üzere çeşitli disiplinlerde
yoğunlaşan bilgi birikiminden beslenmektedir
ve bu nedenle disiplinler arası bir niteliğe sa-
hiptir. İletişim alanında çerçeveleme analizini
medya araştırmalarına ilk uyarlayan araştırmacı
Iyengar (1989) olmakla birlikte bu alanda çalı-
şan pek çok araştırmacı için referans noktası
olan isim Entman’dır. Entman’a (1993: 52)
göre çerçeveleme ‘seçme’ ve ‘öne çıkarma’
işidir. Nitekim bir haber metninde seçilen ve
öne çıkarılan bir çerçeve ile gerçekliğin belirli
yönlerine dikkat çekilmekte, buna paralel ola-
rak dikkat ya da ilgi gerçekliğin diğer yönle-
rinden uzaklaştırılmakta yani önemsizleştiril-
mektedir. Bu durum yalnızca haber metinleri
için değil, tüm iletişim süreçleri için geçerlidir.
Çünkü iletişim durağan bir süreç değil, çerçeve
kurma ve çerçeve belirleme süreçlerini de kap-
sayan dinamik bir süreçtir (de Vreese 2005:
51).
Medya içeriğinde bulunan çerçeve/çerçeveler
birtakım işlevleri yerine getirir. Çerçeveler:
Problem tanımlar (bir nedensel kaynağın neyi,
hangi maliyet ve yararlarla yaptığını, genellikle
ortak kültürel değerler bağlamında ölçerek
tanımlar), nedenleri tanımlar (problemi yaratan
güçleri tespit eder), ahlaki yargılarda bulunur
(nedensel kaynakları ve bunların etkilerini
değerlendirir), tedavi önerir (problemlere teda-
viler önerir, bunları haklı gösterir ve olası etki-
leri hakkında tahminde bulunur). Buradan
hareketle çerçeveleme: “algılanan bir gerçekli-
ğin bazı yönlerini seçip onları bir iletişim met-
ninde daha önemli hale getirerek belli bir prob-
lem tanımını, neden sonuç yorumunu, ahlâki
değerlendirmeyi ve/veya çözüm önerisini des-
tekleyecek biçimde kullanmak” şeklinde tanım-
lanabilir (Entman 1993: 52).
Çerçeveleme sürecinin, iletici, metin, alıcı ve
kültür olmak üzere dört bileşeni bulunmaktadır.
İletici, ne söyleyeceğine karar verir ve bu doğ-
rultuda bilinçli veya bilinçsiz çerçeveleme
yargılarında bulunur. Metin; anahtar kelimeler-
le, basmakalıp imajlarla konuyu destekleyen
veri veya yargı kümeleri sunan çerçeveler içe-
rir. Alıcının düşünmesini ve kararını yönlendi-
ren çerçeveler, metindeki çerçeveleri ve iletici-
nin çerçevelemedeki niyetini yansıtabilir de
yansıtmayabilir de. Kültür ise, yaygın olarak
kullanılan çerçeveler stoğu olarak tanımlanabi-
lir (Entman 1993: 52-53). Bu bileşenler, farklı
aşamalardan oluşan (çerçeve kurma, çerçeve
belirleme, çerçevelemenin bireysel ve toplum-
sal düzeydeki sonuçları) çerçeveleme sürecinin
ayrılmaz parçalarıdır (de Vreese 2005: 51).
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara İlişkin Tartışmaların… (191-205)
193
Çerçeveler, iletişime konu olan bir şey hakkın-
da bazı bilgi parçalarının altını çizerek bu par-
çaların belirginleşmesini sağlamaktadır. Böyle-
likle belirgin hale gelen bilgi parçası, okuyucu-
lar için daha dikkat çekici, anlamlı veya hatır-
lanabilir olmaktadır. Belirginlikteki bir artış,
alıcıların bilgiyi anlama ve hafızaya alma olası-
lıklarını doğru orantılı olarak artıracaktır
(Entman 1993: 53). Ancak metinde bir bilgi
parçasının belirgin hale getirilmesi, okuyucu-
nun o bilgi parçasını algıladığı ve/veya anladığı
anlamına gelmez. Çünkü bir bilgi parçasının
anlaşılabilir olması için grubun ya da toplumun
ortak hafızasına gönderme yapması gerekmek-
tedir. Nitekim “çerçeveler, kültürün merkezi
bir parçasıdır” (Goffman 1981: 63’ten aktaran
Van Gorp 2007: 62). Bu bağlamda çerçeveler,
okuyucunun mevcut bireysel şemalarına hitap
etmeli ve bunlarla ilişkili kategoriler, klişeler,
basmakalıp imajlarla çağrışımlar uyandırmalı-
dır. Bu nedenle, araştırmacıların metinde gör-
dükleri çerçeveler, okuyucunun düşüncesinde
bir etki oluşturacağının garantisini vermez
(Entman 1993: 54). Ancak yine de olayların ya
da olguların belirli şekillerde çerçevelenmesi,
medyanın kamuoyunu şekillendirdiği etkili
yollardan biridir (de Vreese 2005: 51). Nitekim
iletişim alanında çerçeve analizinin, çerçeve-
lemenin konu edildiği çok sayıda çalışma bu-
lunmaktadır.
Bu çalışmaların bir kısmında çerçevelerin oku-
yucu üzerindeki etkisine odaklanılmakta (Zhou
ve Moy 2007; Scheufele 1999) ve bu doğrultu-
da bazı çalışmalarda da medya içeriklerinin
bireyler üzerindeki etkisi konusunda çerçeve-
leme (framing), gündem kurma (agenda
setting), önceleme (priming) arasındaki benzer-
liklere/farklılıklara değinilmektedir (Scheufele
ve Tewksbury 2007; Weaver 2007). Çalışmala-
rın bir kısmı ise içeriğe (haberdeki çerçevelere)
odaklanmaktadır. GDO’ların basında ne tür
çerçevelerle sunulduğunu ortaya koymayı
amaçlayan bu çalışma da içeriğe yani haber
çerçevelerine yöneliktir.
Literatürde GDO’ların veya biyoteknolojinin
medyada hangi çerçevelerle sunulduğuna iliş-
kin olarak yapılmış çalışmalar bulunmaktadır.
Bu çalışmalardan biri Marks vd. (2007) tara-
fından yapılan “Mass media framing of
biotechnology news” isimli çalışmadır. Araş-
tırmacılar London Times, the Sunday Times ve
Washington Post gazetelerinin veritabanlarında
köşe yazılarını taramışlardır. Çalışmanın ör-
neklemini oluşturan köşe yazılarını, risk çerçe-
vesi ve fayda çerçevesi doğrultusunda analiz
etmişlerdir. Sonuçta biyoteknolojinin tarımda
kullanılmasının, tıpta kullanılmasına oranla
daha sık risk çerçevesinde sunulduğunu ortaya
koymuşlardır.
Buradan
hareketle
biyoteknolojinin tıpta kullanılmasının daha
ılımlı karşılandığını söylemek mümkündür.
Nitekim Conrad (2001), tıp alanındaki uzman-
ların bu tarz araştırmaların tehlikelerine işaret
etmelerine rağmen 1980’lerde Amerikan gaze-
telerinde hakim olan “genetik iyimserlik” çer-
çevesinin, devam ettiğini bulgulamıştır.
Konuyla ilgili olarak yapılmış bir başka çalış-
ma Listerman’ın (2010) “Framing of science
issues in opinion-leading news: international
comparison of biotechnology issue coverage”
başlıklı çalışmasıdır. Çalışmada 2000 ile 2002
yılları arasında, Almanya, İngiltere ve ABD’de
yayımlanan toplam 6 gazetedeki biyoteknoloji
ile ilgili haberler taranmış ve bu haberlerin
nasıl çerçevelendiği tespit edilmeye çalışılmış-
tır. Yazar, biyoteknoloji ile ilgili haberlerdeki
çerçeveleri çatışma çerçevesi ve ‘yapısal’ çer-
çeveler olarak gruplandırmıştır. Çatışma çerçe-
vesi; konuyla ilgili bilimsel, politik ve ekono-
mik tartışmaları içermektedir. Yapısal çerçeve
ise; fayda, risk, denetim, başa çıkma ve ahlak
çerçevelerinden oluşmaktadır. Çalışma sonu-
cunda, biyoteknoloji ile ilgili haberlerde örnek-
leme dahil edilen üç ülkede de fayda ve dene-
tim çerçevesinin en sık kullanılan çerçeve ol-
duğu ortaya konulmuştur. Ancak bununla bir-
likte, ülkeler arasında farklılıklar olduğuna da
dikkat çekilmiştir. Ayrıca çalışmada haberlerde
kullanılan kaynağa ilişkin olarak da analiz
yapılmış ve üç ülkede de sıklıkla politikacıların
kaynak olarak gösterildiği tespit edilmiştir.
Genetiği değiştirilmiş organizmalara ilişkin
olarak yapılmış olan bir başka çalışma ise,
2003 senesinin ilk yarısı boyunca süren geneti-
ği değiştirilmiş gıda tartışmalarıyla ilgili İngiliz
basın içeriği, uzman ve uzman olmayanların bu
içeriğe olan tepkilerini inceleyen bir yıllık bir
projenin bulgularının raporlandığı bir makale-
dir. Analiz için iki GDO yanlısı, iki de GDO
karşıtı gazete seçilmiş ve söz konusu süre bo-
yunca GDO ile ilgili tüm yazılar, bir veri taba-
nına kaydedilmiş. Daha sonra dilbilimsel analiz
ve söylem analizi yapılmıştır. Ardından konuy-
Dostları ilə paylaş: |