Kadina yöneliK ŞİddetiN Önlenmesinde mevzuattaki ve uygulamadaki noksanliklarin tespiTİne iLİŞKİn rapor



Yüklə 447,57 Kb.
səhifə4/18
tarix14.01.2018
ölçüsü447,57 Kb.
#20524
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18

2.2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi


Sözleşmeye göre;

“Madde 1- Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır.

Madde 3- Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz.

Madde 14-Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık yapılmadan sağlanır.


2.3. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslar Arası Sözleşmesi(Cedaw)


Sözleşmeye göre;

Madde 1-İşbu Sözleşme’ye göre Kadınlara karşı ayrım deyimi kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelecektir.

Madde 2-Taraf Devletler, kadınlara karşı her türlü ayrımı kınar, tüm uygun yollardan yararlanarak ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı bir politika izlemeyi kabul eder ve bu amaçla aşağıdaki hususları taahhüt ederler:

b) Kadınlara karşı her türlü ayrımı yasaklayan ve gerekli yerlerde yaptırımları da içeren yasal ve diğer uygun önlemleri kabul etmeyi;

c) Kadın haklarının erkeklerle eşit temelde himayesini, yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kuruluşlarla kadının her tür ayrımcılığa karşı etkin bir şekilde korunmasını sağlamayı;

f) Kadınlara karşı ayrımcılık oluşturulan mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları değiştirmek veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dahil gerekli bütün uygun önlemleri almayı;

Madde 3-Taraf Devletler kadının tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için, özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlar başta olmak üzere bütün alanlarda, erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu haklan kullanmalarını garanti etmek amacıyla yasal düzenleme dahil bütün uygun önlemleri alacaklardır.

Madde 4-(1) Taraf Devletler kadının tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için,özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlar başta olmak üzere bütün alanlarda, erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu haklan kullanmalarını garanti etmek amacıyla yasal düzenleme dahil bütün uygun önlemleri alacaklardır.

Madde 5-Taraf Devletler aşağıdaki uygun önlemleri alacaklardır:

a)Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı ön yargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek;

Madde 15-(1) Taraf Devletler kadınlara kanun önünde erkeklerle eşit haklar tanıyacaklardır.

Madde 16-(1) Taraf Devletler kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayrımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın-erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır:


a)Evlenmede erkeklerle eşit hak;
b)Özgür olarak eş seçme ve serbest ve tam rıza ile evlenme hakkı;
c)Evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında ayrı hak ve sorumluluklar;

İKİNCİ BÖLÜM

ALT KOMİSYON TOPLANTILARINDA DİNLENEN UZMANLARIN SUNUMLARI

1. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Genel Müdürü Esengül Civelek


27.01.2010 Çarşamba günü saat 14.00’da Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Genel Müdürü Esengül Civelek, Alt Komisyon tarafından dinlenmiştir.


Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Genel Müdürü Esengül Civelek tarafından kadına yönelik aile içi şiddetin toplumsal bir sorun, bir halk sağlığı sorunu olduğu belirtilerek, devlette kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda kararlılığın olduğu; bu konuda verilen mücadelenin devlet politikası olarak kabul edildiği, bunun da en güzel örneğinin TBMM’de kurulmuş ve yaptığı çalışmalar büyük yankı toplamış olan “Töre ve Namus Cinayetleri Araştırma Komisyonun” raporu ile bu rapora dayanarak çıkarılmış olan “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” isimli 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi olduğu belirtilmiştir.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün (KSGM) 2008 yılında kadına yönelik şiddetin yaygınlığının nedenlerini, boyutlarını ölçebilmek için ülke çapında bir araştırma gerçekleştirdiği, 24 bin kişiyle görüşüldüğü, bu görüşmelerin 51 ilde yapıldığı söylenmiştir. Araştırmanın sonuçlarına bakıldığı zaman ülke genelinde kadınların %39’unun fiziksel şiddete, %15’inin cinsel şiddete, %23’ünün ekonomik şiddete ve %44’ünün duygusal ve psikolojik şiddete maruz kaldığı; kadına yönelik şiddetin refah seviyesi, bölge, kır-kent ayrımı tanımadan yaygın bir şekilde varlığını sürdürdüğü belirtilmiştir. Eğitim seviyesi düşük kadınların %56’sı şiddete maruz kalırken, lise üstü eğitime sahip kadınların %27’sinin şiddete maruz kaldığı; refah seviyesi yüksek kadınların %29’u şiddete maruz kalırken, refah seviyesinin düştüğü ailelerde bu oranın %50 olduğu belirtilmiştir.
Kadına yönelik şiddetin nedeninin –başka hangi sebep gösterilirse gösterilsin- kadınla erkek arasındaki eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklandığı söylenmiştir. Yapılan araştırmada kadınların, şiddete uğramalarının başlıca sebebini eşlerinin aileleriyle olan ilişkileri olarak; diğer sebeplerin ise sırasıyla maddi sorunlar, çocuklarla ilgili sorunlar, erkeğin sinirli olması, erkeğin eşini kıskanması ve hiçbir özel sebebin olmaması olarak gösterdikleri belirtilmiştir. Şiddete uğrayan kadınların gördükleri şiddeti sakladıkları, kadınların %50’sinin şiddetle tek başına mücadele etmeye çalıştığı ve bu durumu hiç kimseyle paylaşamadığı vurgulanmıştır. Şiddete uğrayan kadınların devletin koruma mekanizmalarından neden faydalanmadığının sorulması üzerine, kadınların suçlanmaktan korktukları, utandıkları, ailelerinin adının kötüye çıkmasından çekindikleri, çocuklarının mutsuz olmasından endişe duydukları ve en önemlisi şiddet uygulayan eşin bir gün düzeleceğinden emin oldukları gerekçelerini sıklıkla ileri sürdükleri söylenmiştir.
Avrupa Komisyonunun mali katkılarıyla, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun da teknik desteği ile iki yıl boyunca kadına yönelik aile içi şiddet projesi yürütüldüğü, bu projenin sonucu olarak 2007-2010 yıllarını kapsayan bir Ulusal Eylem Planı hazırlandığı ve bu yıl içerisinde yine tüm tarafların katılımıyla bu planın revize edileceği ve yeni bir beş yıllık plan hazırlanacağı belirtilmiştir. 2007-2010 Eylem Planına uygun olarak, 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunda uygulamadan kaynaklanan aksaklıkların bertaraf edilebilmesi için 2007 yılında değişiklik yapıldığı ve bu değişikliği takiben de Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde bir yönetmelik hazırlandığı ifade edilmiştir. Değişiklikten önceki yasal düzenlemede sadece eşin eşten gördüğü şiddet dikkate alınırken, yapılan değişiklik sonrası tüm aile bireylerinin birbirine uyguladığı şiddeti dikkate alan bir düzenlemenin getirildiği; aynı zamanda halen evli olmakla beraber mahkemece verilen ayrılık kararı gereğince ayrı yaşayan eşler arasında şiddetin ortaya çıkması durumunda da şiddete uğrayan eşin yasadan faydalanabildiği kaydedilmiştir. Kanunda, şiddet uygulayan bireyin aile mahkemesi hakimince bir sağlık kurumuna tedavi ve muayene için gönderilmesine ilişkin yeni bir tedbir hükmünün düzenlendiği; şiddet mağduru kadının ekonomik durumuna bakılmaksızın mahkemeye başvuru ve mahkeme kararlarının infazı için gerekli işlemlerden kaynaklı alınan harçtan muaf tutulduğu söylenmiştir.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce 2009 yılında, ilçe tarım müdür ve müdür yardımcıları ile ilçe halk eğitim müdür ve müdür yardımcılarına yönelik olarak 770 kişiye kadına yönelik şiddet konusunda eğitimler verildiği, bu sene bu kapsamda 1000 kişiye eğitim verileceği belirtilmiştir. Şiddet mağduru kadınların şiddete uğradıktan sonra polis merkezlerine ve karakollara gitmek istemediklerini çünkü sorunlarının ciddiye alınmadığını düşündükleri belirtilmiştir. Bunun önüne geçmek için KSGM ile Emniyet Genel Müdürlüğü arasında gerçekleştirilen protokol uyarınca 270 Emniyet mensubunun eğitildiği, eğitici olarak eğitilen bu kişilerin de toplamda 40.400 Emniyet Teşkilatı mensubunu eğittikleri vurgulanmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü ile yapılan ikinci protokol uyarınca, 2010 yılı Mart ayı itibariyle, kadına yönelik şiddetin önlenmesini, şiddet mağdurlarına yaklaşım tarzını ve kadın-erkek eşitliğini içeren yeni bir eğitim işbirliğinin başlayacağı söylenmiştir.
Şiddete uğrayan kadınların sağlık merkezlerine gittiklerinde utandıkları, çekindikleri için şiddete uğradıklarını sakladıkları, bu durumun fark edilmesi üzerine Sağlık Bakanlığı ile yapılan protokol uyarınca 420 kişiye eğitim verildiği ve bu kişilerin de toplamda 45.000 sağlık personelini eğittikleri belirtilmiştir. 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun uyarınca şiddete uğrayan bireyi korumak için ihbar üzerine yargının kendiliğinden harekete geçebildiği, bu bağlamda şiddete uğrayan kişiyi fark eden sağlık personeline şikayette bulunması için farkındalık ve duyarlılık eğitimi verildiği vurgulanmıştır.
Adalet Bakanlığı ile yapılan protokol uyarınca şu ana kadar ülke genelinde aile mahkemelerinde görevli 125 hakim ve 125 savcının seminer programları kapsamında eğitildiği, geriye kalan hakim ve savcılara yönelik olarak eğitimlerin de devam edeceği; aynı zamanda mümkün olursa aile mahkemelerinde görevli sosyal hizmet uzmanları ve psikologlara yönelik olarak da eğitim verileceği ifade edilmiştir.
Genelkurmay Başkanlığı ile, hiçbir protokole gerek kalmadan, verilecek eğitim materyalleri üzerinde anlaşıya varılarak, ülke genelinde 650 garnizonda eğitim verildiği; yurttaşlık sevgisi ders programı kapsamında er ve erbaşlara, kadın-erkek eşitliği, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, töre ve namus cinayetlerinin engellenmesi, kız çocuklarının okullaşması ve kadının çalışma hayatında yer almasına ilişkin dersler verildiği, sonuçta her yıl ortalama 450 bin erkeğin bilinçlenmesinin sağlandığı belirtilmiştir.
81 ilde görev yapmakta olan emniyet müdür yardımcılarına, sosyal hizmetler müdür ve müdür yardımcılarına, il sağlık müdür ve müdür yardımcılarına, yani alanda doğrudan şiddetle mücadelede sorumluluğu bulunan üst düzey kişilere, beyaz kurdele kampanyasının lideri Michael Kaufmann tarafından Ankara’da erkek bilinçlenmesi semineri verildiği söylenmiştir.
Aile içi şiddetle mücadelenin aile içinde başlaması gerektiği, şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu, toplumda bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır.


Yüklə 447,57 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə