KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Buket Eminoğlu Pilavcı
26. Kalite Kongresi
Açılış Konuşması
İletişim, dünün yönetim anlayışında iki kişinin gerçekleştirdiği diyologlar bazende monologlar
iken; bugünün organizasyonlarında her enstrümanın farklı sesler çıkardığı özgün bir orkestra
gibi! Ve günümüzün başarılı liderleri de farklılıkları bir arada, uyum içinde yöneten birer
orkestra şefi olmalılar.
Sayın Başkanlar, Değerli Konuklar, Kıymetli Basın Mensupları,
26. Kalite Kongremize hoşgeldiniz…
Dönüşüm çağı; teknolojik gelişmelerden, sosyal, kültürel, siyasi değişimlere, global ekonomik
sistemdeki yeni yaklaşımlardan, bölgesel politikalara kadar bir çok alanı etkilemektedir.
Belirsizliğin yeni normal olarak vücut bulduğu çağımızda; çeviklik, öngörü, hızlı karar alma,
uygulama ve en önemlisi uyum sağlama, kurumsal ve bireysel yetkinlikler listemizde üst
sıralarda yer almaya başlıyor. Ve öyle görünüyor ki bu yeni dünya düzeninde hem ekonomide
hem de siyasette ezelden beri görmeye alıştığımız Ekonomi ve Etik, Eylem ve Derin Düşünme,
Maddi Güç ve Sevgi gibi dilemmaları bağdaştırma kabiliyetine sahip yeni bir lider nesline
ihtiyacımız var.
Zaman, akışkan stratejiler zamanı… Kesintisiz bir bilgi akışını yönetebilecek şekilde yapılanmak,
bildiklerimizi unutarak; yeni bir girişimci gibi, paydaşlarla bir ağ içinde hareket etmeyi
öğrenmek zorundayız. Ünlü yazar Noah Harari’nin Sapiens kitabında söylediği gibi “İnsanlık
ciddi bir yol ayrımında” Bir dizi beklenmedik olay, çok farklı ve istenmeyen potansiyellerin
gerçekleşmesinin önünü açabilir.
Teknolojinin yükselişi ve dijital dönüşümün baş döndürücü hızı; Endüstri 4.0 olgusunu çok
bilinen ve konuşulan bir hale getirdi. Ama bizler konuşurken, bu devrimsel dönüşüm aslında
gelişim eğrisinin kırılma noktasına doğru hızla yükseliyor ve insani yeteneklerin yeniden
tanımlandığı Endüstri 5.0 yani işbirlikçi endüstri çağının temelleri atılıyor.
Yeni çağın taleplerine bakarsak; yaratıcılık, kültürel farkındalık, bireyselleşen taleplere cevap
verecek çözümler üretme, sezgisel yeteneklerini maksimum kullanma, geleceği şekillendiren
trendleri ortaya koyma gibi yetenekleri hemen seçebiliriz.
2017 Mart ayında Almanya’nın Hannover kentinde düzenlenen dünyanın en kapsamlı teknoloji
fuarı CeBIT’te, Japonya Başbakanı Shinzo Abe ‘Toplum 5.0’ konseptini paylaşarak önemini hep
işaret ettiğimiz insan ve toplum konusunu gündeme taşıdı. Bana göre; bu yaklaşım dijital
dönüşüm yarışındaki tüm ülke liderleri nezdinde bir farkındalık yarattığı gibi, bu konudaki
önderliğin batıda olduğu algısını da kırarak, Japonya’yı bir adım öne geçirdi.
Unutmamalıyız ki, gerçekleştirdiğimiz tüm küresel gelişme ve büyümeler sadece ve sadece
insanlığın refahı yani yaşam kalitesi içindir. Ve elbette teknoloji, toplumlar tarafından tehdit
olarak değil, küresel refaha hizmet eden bir kaldıraç olarak ele alınmalıdır.
Ve bilmeliyiz ki bu felsefeyi sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işlemesi, nesnelerin
internetinden sadece toplumun çıkarları gözetilerek yararlanılması, çevrenin ve doğanın tüm
çözümlerin merkezinde yer alması ve yaşlanan dünya nüfusunu dikkate alan stratejiler
üretilmesi şeklinde yaklaşmamız gerekiyor.
Son zamanlarda fazlasıyla odaklandığımız gibi, sadece dijital dönüşümün kurumlarda yayılımı
ile değil, fakat aynı zamanda toplumun da akıllı topluma evrilmesi için adımlarımızı bilinçle
atmalıyız. Peki bu konudaki sosyopolitik önyargı, toplumsal ve kurumsal direnç, hukuk
sistemindeki engel ve boşluklar, nesnelerin dijitalleşmesindeki bilimsel sorunlar, kalifiye
personel eksikliği ve konzervatif eğitim sistemi gibi duvarları aşabilecek miyiz?
Görülüyor ki gelecekte insanların yeteneklerine göre çok daha farklı bir eğitimden geçmeleri
gerekecek. Belki Harry Potter serisinin yetenek ölçen şapkası bugün çok daha gerekli geliyor
bize. Bu baş döndüren değişim; koşulları ve beklentileri farklılaştırdığından, organizasyonları
transformasyon ihtiyacı ile karşı karşıya bırakıyor. Çünkü adeta doğal bir seleksiyon gibi
değişime ayak uyduramayanları da ekosisteminden çıkarıyor. Dönüşüm sürecinin başarıyla
gerçekleşmesi ise doğru bir metodoloji, isabetli ve ilham veren bir liderlikle mümkün
görünüyor.
Kevin Ford, The Leadership Triangle kitabında; “Stratejik liderler, özgün bir vizyonla geleceğe
dönük olarak çalışırlar. Yaratıcılık ve üretkenlikleriyle farklılaşırlar. Onlar geleceği görme ve
belli trendleri tahmin etme yeteneğine sahiptir. Oysa dönüşümcü liderler, bunların yanı sıra
çok güçlü bir değer seti ve görev duygusuyla hareket ederek, tüm paydaşların üstün yararlarını
gözetirler ve farklılıkları bir dizi iletişim ile yönetirler” diyor.
Evet, biz bir nevi sosyal mimarlardan bahsediyoruz… Aynı zamanda, ilham veren güdüleme
sihirbazları olan bu liderler, kendilerini değişim vekilleri olarak tanımlarlar. Cesaretli, insanlara
inanan, değerlerle yaşayan ve çalışan, yaşam boyu öğrenci olan, zorluk ve belirsizlikle, kesin
olmayanla baş edebilen, çağdaş vizyonerler olarak karşımıza çıkıyorlar. Çünkü onlar için başarı
kriteri; vizyonunu, paydaşları ve takipçileriyle etkin bir biçimde paylaşarak, güven ve saygı
ortamında dönüşümü gerçekleştirebilmeleridir. Ne ürettiğimizden çok, nasıl ürettiğimizin
farklılaştığı, mesleklerin evrildiği, özünde alışkanlıklarımızın dolayısıyla insanın ve toplumların
değiştiği bu çağda, yeni iş modelleri kadar insan faktörü de önemli. Bu kongrede, ezber bozarak
daha çok insanı konuşacağız.
İnsan deyince elbette Mükemmellik Modeli’nden bahsetmeden olmaz.
Türk İş Dünyası’nın arayışlarına cevap verebilmek için 1990 yılında yola çıkan KalDer, Amerikalı
istatistikçi William Edwards Deming’in Japonya’da olgunlaştırdığı toplam kalite yaklaşımından
hareketle Avrupa’da önde gelen kuruluşların kullandığı EFQM Mükemmellik Modeli ile
büyümesini kararlılıkla sürdürmekte. Avrupa Birliği’nin dev kuruluşlarının öncülüğünde oluşan
ve geçen süreçte ülkemizde çok sayıda kurum ve kuruluşa rehberlik eden bu yönetim
modelinde de her şeyde olduğu gibi esas unsur insan.
Mükemmellik Modeli bireysellikten uzak, tüm ekiple birlikte hayata geçirebileceğimiz bir
modeldir. Bu süreci çalışanlarımızla başarabiliriz.
Son olarak bu yolculuğun en önemli duraklarından biri olan Türkiye Mükemmellik Ödülleri’ne
değinmek istiyorum. 25 yıl önce başlayan bu süreç, günümüzde ne mutlu ki kurum ve
kuruluşlar için bir motivasyon nedeni, itici bir güç, hedeflenen bir ödül haline gelmiştir.
Türkiye Mükemmellik Ödülü çeyrek asırlık geçmişiyle, Türk İş Dünyası’nın en prestijli
ödüllerinden biridir. Avrupa Kalite Yönetim Vakfı EFQM’le 25 yıldır süren bu uyumlu ve başarılı
birliktelik için KalDer ve TÜSİAD yöneticileri başta olmak üzere tüm çalışanlarını, TMÖYK ve
jürisini, yüzlerce değerlendiricimizi gönüllü katkıları için kutluyor ve teşekkür ediyorum.
Bugüne kadar 70 bin katılımcıyı ağırladığımız binlerce konuşmacının arasında yer aldığı Kalite
Kongresi, yine çok değerli konuşmacılarıyla gündemi belirleyecek. Dönüşüme Liderlik temalı
26. Kalite Kongremizin hepinize esin veren bir bilgi platformu olmasını diliyor, sizleri saygıyla
selamlıyorum.