Kelimesinin Etimolojisi Üzerine Osman Fikri sertkaya



Yüklə 297,33 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix21.07.2018
ölçüsü297,33 Kb.
#57402


Türk Dili

 

68



Lakırdı Kelimesinin Etimolojisi Üzerine

Osman Fikri SERTKAYA

D

ede Korkut seminerinde öğrencilerimin 



alakırmak fiili ile ilgili olarak 

“Hocam 


lakırdı kelimesinin etimolojisine baktık. Üç kişinin üç 

ayrı etimoloji yaptığını gördük. Hangisine inanalım?” sorusuna muhatap ol-

dum. Onlara “Dede Korkut Kitabı’nın Dresden yazmasındaki bazı kelime ve 

şekillerin imla özelliklerine dayanılarak yeniden okunuşu ve anlamlandırılışı 

üzerine” başlıklı bildirimi okuyun. Cevap kısmen orada var. Ancak sizin gibi 

konuyu merak eden başka kişiler de olabilir. Uygun bir zamanda konuyu daha 

açık bir şekilde yazacağım” demiştim. Uygun zaman şimdi geldi. 

1.  Hasan Eren’in Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü

1

’ndeki 


lâkırdı maddesi 

şöyledir:



lâkırdı 1. ‘söz’; 2. ‘boş söz, dedikodu’

Türkçe 


lakır- ‘schwatzen’ kökünden geldiği anlaşılıyor. (Dmitriyev: DAN 1926, 

117-120). Diyalektlerde 



lâkırdı’ya benzer birçok türev kullanılır. Bk. Gadjieva-

Koklyanova: İRLTJa 449, 453-454. Belli başlı Balkan dillerine de geçmiştir. Bk. 

Kakuk: ÉlOsm 261. Meyer: TürkSt 23; Skok: EtRj 2 : 264, Kononov: VJa 1, 1975, 

138.


2. Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı. Çağdaş Türkçenin Etimolojik 

Sözlüğü

2

’ndeki 


lakırdı maddesi şöyledir:

lakırdı < lakırdamak lak lak sesi çıkarmak (XVI) > LAK (2).

Atıf yapılan 



lak (2) maddesi de şöyledir:

lak (2) laklak = onom dil şaklatma sesi.

3. Tuncer GülensoyTürkiye Türkçesi’ndeki Türkçe Sözcüklerin Köken 

Bilgisi Sözlüğü, A-N

3

’daki 



lakırdı maddesi ise şöyledir:

1   Ankara, 1999, s. 278.

2   İstanbul, 2009, s. 364a.

3  Ankara, 2007, s. 595-596.




Osman Fikri SERTKAYA

69

Türk Dili 



lakırdı ‘1. Söz; boş söz’ 

alakır- ‘bağırmak, haykırmak’, alakırış- ‘bağrışmak’ (

EDPT) (>*alakırtı > 

lakırtı > lakırdı) (G. Karaağaç)

An. Ağl.: langırdak ‘1. çok ve bağırarak konuşan; 2. gür sesli’ (



DS IX, 3063

alakır-da-k 

langırda- ‘1. Gevezelik etmek; 2. Bağırarak konuşmak (göst. yer

langırtı ‘büyük çanın çıkardığı ses’; ‘anlamsız ve sıkıcı söz’ (DS IX, 3063)

Tü. > 


KbRum. lakhirdin

~ laggırtı (Az.) [< 



alakırdı

Eren (


TDES 278): < Tü. lakır- ‘schwatzen’ kökünden geldiği anlaşılıyor. 

(Dmitriyev: 



DAN 1926, 117-120.

N. K. Dmitriev, ‘Etimologiya slova 



lakırdı’, Stroy Tyurkskih Yazıkov, Moskva 

1962, s. 55-58.

G. Karaağaç

Dil, Tarih ve İnsan, Ankara, 2003, 192 s. Akçağ yay. (lakırdı, s. 92-94)

Nişanyan (SS. 264): 



lakırdı < lakırdamak lak lak sesi çıkarmak (XIV) > LAK

YANLIŞTIR. Çünkü, lak (2) lak lak  = onomatopedir ama lakırdı’daki “lak” 

ile ilgisi yoktur, Bk. yukarı. 



4.  Üç etimoloji sözlüğünde üç ayrı etimoloji yapılmış. Şimdi bunlardan 

hangisi doğrudur. Konuyu derinlemesine inceleyelim: 



4a. Hasan Eren’in verdiği etimolojik açıklama kendisine ait olmayıp nakil-

dir. Hocamız bu etimolojik açıklamayı Nikolay Konstantinoviç Dmitriyev’in 

1926 yılında 

Dokladı Akademii Nauk SSSR. Seriya B, 1926, s. 117-120’de 

yayımladığı “Etimologiya slova 



lakırdı [Lakırdı kelimesinin etimolojisi] başlıklı 

yazısından almıştır. Ancak Türkçede 



l- ile kelime başlayamayacağı için Türkçede 

lakır- şeklinde bir fiil yoktur. 

Ayrıca maddede verilen “Meyer: TürkSt 23” de yanlış bir kaynaktır; 

çünkü Gustav Meyer, 

Türkische Studien. I. Die griechischen und romanischen 

Bestandtheile im Wortschatze des Osmanisch-Türkischen,

4

 s. 23’te 



lakırdı kelimesi 

geçmiyor. Yerine Latince 



lacerda’nın Grekçedeki şekli olan lakerda ‘eingesal-

zener Thunfisch’ şekli geçiyor. ‘Palamut, Torik gibi balıklardan dilim dilim ke-

sip tuza yatırarak yapılan salamura’ olan 

lakerda için bk.

5

 



Kısacası Gustav Meyer’in eserinde 

lakırdı kelimesi yoktur. Hasan Eren 

hocamız 


lakırdı kelimesi ile lakerda kelimesini karıştırmış olmalı. 

4b. Sevan Nişanyan’ın etimolojik açıklaması da havada kalan, gerçek olma-

4  Sitzungsberichte der Kais. Akademie der Wissenschaften in Wien, Phil.-hist. Classe, CXXVIII, Wien 1893. 



Türkçe Sözlük, Ankara, 2010, s. 1572b.



Lakırdı Kelimesinin Etimolojisi Üzerine

71

Türk Dili 



Türk Dili

 

70



yan bir etimolojidir; çünkü 

lakırdı sözünün leyleğin gaga sesleri ile ilgisi yoktur.

4c. Geriye Tuncer Gülensoy’un lakırdı etimolojisi kalıyor. Bu etimolo-

jik açıklama Günay Karaağaç’ın Sir Gerard Clauson’un EDPT adlı etimoloji 

sözlüğündeki < 

alakır- ‘bağırmak, haykırmak’, alakırış- ‘bağrışmak’ örneklerine 

dayanarak yapılan bir etimolojidir. Tuncer Gülensoy, Günay Karaağaç’ın 

yaptığı bu etimolojiyi benimsemiştir. 

Bana göre 



alakır- > lakır- etimolojisi doğrudur. Ben alakır- fiilinin eti-

molojik kökenini  21-26 Aralık 1998 tarihleri arasında Azerbaycan’ın baş şehri 

Baku’da toplanan II. Milletler Arası Dede Korkud Kollokyumu’nda sunduğum 

“Dede Korkut Kitabı’nın Dresden yazmasındaki bazı kelime ve şekillerin imla 

özelliklerine dayanılarak yeniden okunuşu ve anlamlandırılışı üzerine” başlıklı 

bildirimde geniş ve ayrıntılı bir şekilde işlemiştim. Ancak 1998’de sunduğum 

bildirinin metni 2004 yılında yayımlandı. Bildirimin ilgili kısmını burada veri-

yorum.




Elif harfinin a yerine i okunması: ilakırdı söyle- > alakırı söyle- “bağırarak/

haykırarak konuşmak) (40/13)

Dede Korkut’un ikinci boyu olan “Salur Kazanuñ evi yağmalanduğı boy”da kâfirler 

Kazan’ın evine baskın yaparak atlarını binip, develerini yedip, hazinesini yağmalarlar. 

40 hizmetkârı ile birlikte karısını, yaşlı annesini, oğlunu esir edip götürürler. Ancak 

Şökli Melik’in 600 süvarisi Kazan’ın on bin koyununu da yağmalamak için Kazan’ın 

ağılına varırlar. Kazan’ın çobanı Karaçuk Çoban’a hitaben yaptıklarını anlatarak Karaçuk 

Çoban’ın da teslim olmasını ve sürüyü vermesini isterler. 

Metnin bundan sonrasında Karaçuk Çoban’ın cevabını, M. Ergin şöyle okuyup 

çevirmiştir: “İlakırdı söyleme mere itüm kafir”. (Ergin, 1958, s. 98); “İlâkırdı söyleme 

bre itim kâfir”. (Ergin, 1969, s. 32)

Orhan Şaik Gökyay ise bu cümleyi Vatikan yazmasını esas alarak okur ve çevirir: 



Herze merze söyleme mere itüm kâfir”. (Gökyay, 1973, s. 13); “Saçmasapan söyleme, 

bre itüm kâfir!” (Gökyay, 1976, s. 25)

Dresden yazmasına baktığımızda Ergin’in 

ilakırdı okuduğu kelimeyi bulamayız 

ve göremeyiz. Yazmada 



alakırı şekli geçmektedir. Başka bir söyleyişle metinde “dâl” 

sesi yoktur. Ergin’in Türkiye Türkçesi ağızlarında geçen 



ilakırdı okuyuşunun kökeni 

Orhan Şaik Gökyay’ın 1938 (s. 35)’deki 



alakırdı okuyuşuna dayanmaktadır. Orhan Şaik 

Gökyay metne olmayan bir “dâl” sesi ekleyerek kelimeyi 



alakırdı şeklinde okumuş, Ergin 

de bu okuyuşu 



ilakırdı şeklinde düzeltmiş ve İndeks’inde (1963, s. 150) kelimeyi isim 

kabul ederek [



ilakırdı lakırdı, lâf, boş söz] şeklinde anlamlandırmıştır. Ancak Orhan 

Şaik Gökyay 1973’te 



alakırdı okuyuşundan vazgeçerek Vatikan yazmasındaki herze mer-

ze ibaresini tercih etmiştir.

Bana göre kelime Eski Türkçe’de 



kıkır- alakır- ~ kık(ı)rış- alakırış- ikilemeleri ile üç 

kullanılışını tespit ettiğimiz 



alakır- fiili olmalıdır. ... yavlak katıg ünin kıkırtı alakırtı. (TT 


Osman Fikri SERTKAYA

71

Türk Dili 



Türk Dili

 

70



X 363); 

... yavlak ünin kıkıruşu alakırdılar. (U IV, C 67); ... yekler katıg ünin kık(ı)rıştılar 

alakırıştılar. (U IV A 296 C 4)

Kelime eski Türkçede 



kıkır- alakır- ~ kık(ı)rış- alakır- ~ kık(ı)rış- alakırış- şekillerinde 

ikileme olarak geçiyor. İlk örnek olan 



kıkır- fiilini < +kır- şeklinde ayırabiliriz.  isim 

kökü tabiat taklidi (



onomathope) bir isim köküdür. Genellikle tabiat taklidi isim köklerin-

den fiil yapan 



+kır-/+kir- ve +kıra-/+kire- eki

6

 ile 



kı+kır- şeklinde isimden fiil yapılmıştır. 

Aleksandr Mihailoviç Şçerbak’ın makalesinde 



+gır/-gir-, +kır-/+kir- ekleri ve bu 

eklerle Azerbaycan, Başkırt, Gagauz, Kazak, Kırgız, Tatar, Tuva, Türkiye, Türkmen, 

Özbek, Çuvaş, Şor ve Yakut Türkçelerinde kullanılan 58 fiil zikredilmektedir. …...

+gıra-/-gira-, +kıra-/+kire- ekleri ve bu eklerle Kırgız, Tuva, Özbek ve Yakut 

Türkçelerinde kullanılan 16 fiil zikredilmektedir. …...



alakır- fiilinin etimolojisi K. Röhrborn tarafından ala ünleminden ala-kır- şeklinde 

yapılan fiil olarak açıklanmıştır.

7

 Ancak 


UW’da ala ünlemi geçmediği gibi, bu ünlem 

EDPT’de de geçmiyor. Yani Eski Türkçe ve Orta Türkçe devrelerinde ala şeklinde yalın 

olarak kullanılan bir ünlem yok. Bana göre 



alakır- fiili ala-kır- yerine al-akır- şeklinde 

anlaşılmalı. 



al isim kökü için bk.

8

 



Şimdi Dede Korkut’taki şekli açıklayalım. 

alakır-ı söyle- bir birleşik fiildir ve iki 

fiil 


-i gerundium eki ile birbirine bağlanmıştır. Karaçuk Çoban düşmanı kendisine 

yaklaştırmaz. Düşman da uzaktan bağırarak konuşur. Bunun üzerine Karaçuk Çoban 

düşmana “Bağırarak/haykırarak konuşma, mere benim itüm kâfir! / İtim ile bir yalakta 

yundum içen azgın kâfir! diye seslenir. 

Bu söyleşiyi 8 + 8 = 16’lı hece vezni ile şöyle görelim: “Çoban eydür:

13

Alakırı söyleme

Mere 

<menüm>

9

 itüm kâfir!



( 7 + 8 ) = 15

İtüm-ile bir yalakda 

Yundum içen 

1

azgun kâfir!



( 8 + 8 ) = 16”. 

10

5.  alakır- fiilinden fiilden isim yapan -dı/-di; -tı/-ti eki ile alakır-dı ~ 



alakır-tı ismi yapılmıştır. Ancak kelime başındaki ünlünün düşmesi ile alakırdı 



alakırtı > lakırdı ~ lakırtı kelimesi oluşmuşur. 

910

Kelime başında ünlü düşmesinin birçok örneği vardır. Mesela 



l- ünsüzü 

önündeki 



a- ünlüsünün düşmesi için alakırdı alakırtı > lakırdı ~ lakırtı’dan 

6  A. M. Şçerbak, “O morfologiçeskom sostave obraznıh glagolov tipa 



bakır-, çakır, haykır-”, Sovyetskaya 

Tyurkologiya, 1971/3, s. 8-12; T. Tekin, “On the scructure of altaic echoic verbs in {-KIrA}”, Acta Orient. 

Hung., XXXVI/1-3, s. 1983, s. 503-513. 

7  UW, s. 91a. (Verb zu Interjection 



ala). 2010, s. 45.



EDPTal (1), 120a-121b. 

9   Hece vezni icabı kelimesi eklenmiştir.

10  Osman Fikri Sertkaya, “



Dede Korkut Kitabı’nın Dresden yazmasındaki bazı kelime ve şekillerin imla 

özelliklerine dayanılarak yeniden okunuşu ve anlamlandırılışı üzerine”, 



Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-

Belleten 1998/1, Ankara, 2004, s. 131-152.


Lakırdı Kelimesinin Etimolojisi Üzerine

73

Türk Dili 



Türk Dili

 

72



Türk Dili

 

72



başka 

alaçın

11

 > 



laçın ~ laçin “bir doğan türü, ak doğan” örneğini; s- ünsüzü 

önündeki 



ı- ünlüsünün düşmesi için ısır-ga > sırga “küpe”, ısıt-ma > sıtma “bir 

hastalık adı”; 



ısıcak > sıcak “hammâm” (Anadolu diyalektolojisinde sıcağa git- 

“hamama gimek” demektir) örneklerini



ş- ünsüzü önündeki u- ünlüsünün 

düşmesi için 



uş+ol > şoluş+imdi > şimdil- ile m- ünsüzleri önündeki u- ün-

lüsünün düşmesi için 



oğlan > ulan > lanumutlu > mutlu örneklerini zikrede-

biliriz.


12

 

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. 



13

 

Sonuçlar

1. 

lakırdı kelimesi l- ile başlamasına rağmen, Türkçeye yabancı bir dilden 

geçen bir kelime değildir. 

2. 

lakırdı kelimesi H. Eren’in Dmitriyev’den naklen yazdığı gibi hayali bir 

*lakır- fiilinden gelmez, Eski Türkçedeki alakır- fiilinden gelir.

3. 


alakır- fiilinin etimolojisi Klaus Röhrborn tarafından ala ünleminden 

isimden fiil yapan 



+kır- eki ile yapılmış bir fiil olarak gösterilmiştir. Ancak Eski 

Türkçede 



ala şeklinde bir ünlem yoktur. Bana göre alakır- fiili, al isminden, 

isimden fiil yapan 



+akır- eki ile türetilmiş bir fiildir. 

4. 


alakır- fiili Dede Korkut Kitabı’nın Dresden yazmasında alakırı 

söyle- şeklinde geçer. Ancak bu ibaredeki alakırı (< al-akır-ı söyle-) şekli O. Ş. 

Gökyay’ın okumasının tesiri ile M. Ergin tarafından 



ilakırdı  söyle- şeklinde 

okunmuştur. 

5. 

alakır- fiili Türkiye Türkçesinde de-di ko-du fiil şekillerine gelen -dı/-

di ekini almış, ancak alakırdı > lakırdı gelişmesinde görülen kelime başındaki 

a- sesinin düşmesi sonucunda Türkiye Türkçesinde lakırdı şeklinde kullanılır 

olmuştur. 

6. 

lakırdı kelimesi l- ile başladığı için Türkçeye yabancı bir dilden geçen 

bir kelime zannedilmiştir. 

11  Günay Karaağaç, 

Türkçenin Dil Bilgisi, Ankara, 2012, s. 126-127.

12 “


Türkçe alaçık sözünün Rusçaya laćuga olarak geçtiğini biliyoruz. (Kazakçada alaçık yerine laşık biçiminin 

kullanıldığını biliyoruz.” Hasan Eren, “Sırça Köşkte…II”, Türk Dili, 1992/II, S.: 489, s. 201.

13  Günay Karaağaç, 



Türkçenin Dil Bilgisi, Ankara, 2012, s. 126’da verilen alaçın kelimesi “ala-çın “alarenkli” 

anlamında olmalıdır. Ancak bu kuşun adı Türk lehçelerinde 



laçın yanında ılaçın (Hakas) ~ ılaşın (Kazak, 

Karakalpak, Nogay) ~ 



ılasın (Başkırt) şekillerinde tespit edilmiştir. E. R. Tenişev, Sravnitelno-İstoriçeskaya 

Grammatika Tyurksih Yazıkov, Leksika, Moskova, 1997, s. 170. 


73

Türk Dili 

Türk Dili

 

72



73

Türk Dili 



Lakırdı Kelimesinin Kökeni

1

Nikolay K. DMİTRİYEV



2

“Söz, laf, kelime” anlamlarındaki 



lakırdı 

  kelimesi ve bundan 

türemiş 

lakırdıcı 

  kelimesi Osmanlı-Türk kelime dağarcığında dildeki fiil ve 

isimlerle anlam bakımından her hangi bir çağrıştırmadan, öbür kelimelerden ayrı durur. 

Bu kelimenin öbür Türk lehçelerinde pek yaygınlaşmaması (RADLOFF’a göre kelime 

yalnızca Kırım ve Türkiye’de biliniyor, ayrıca Yenisey-Orhon ve Uygur metinleri bir yana, 

HOUSTMA, İbnü-Mühennâ “Arap filolog”

3

 ve Çağatay sözlüklerinde bile rastlanmaz), 



ilk sesinin genel Türkçenin kelime başında rastlanan ünsüzler kuralına uymaması,

4

 keli-



menin kökeni itibarıyla Türkçe olmadığını, bunun başka bir dilden alınmış kelime olarak 

açıklanmasını zaruri kılıyor.

Yapı çerçevesi bakımından genel Türkçe tarzında yapılmıştır (krş. 

(i)rti biçimini ve 

DENY’de, bununla bağlantılı biçimleri (



Grammaire … § 858), ancak bu yapı teşekkülü 

tipi en belirsiz olanlar sınıfına girer ve kelimenin kökenini açıklamamıza katkıda bula-

namaz.

Kelimenin kökenini ele almadan önce, Ş. Sami’nin Osmanlıca açıklamalı sözlüğü 



Kāmûs-ı Türkî’de

5

 gösterdiği kelimenin sahip olduğu anlam farkları üzerinde duralım. 



Burada görüldüğü gibi 

lakırdı kelimesi için, kelimenin çeşitli açıklamalarında ve özel-

İlk olarak 



Dokladı Akademii Nauk SSSR, Seriya B, 1926, s. 117-120’de yayımlanan, sonra da 

Nikolay Konstantinoviç D

MİTRİYEV

’in makalelerinin toplu yayımı olan 



Stroy Tyurkskiḫ Yazıkov

Moskova, 1962’nin 55-58. sayafalarında yayımı tekrarlanan bu makale Rusçadan Türkçeye Risbek 

A

LİMOV


 tarafından çevrilmiştir.

Nikolay Konstantinoviç D



MİTRİYEV

, “Etimologiya slova lakırdı”, 



Dokladı Akademii Nauk SSSR, 

Seriya B, 1926, s. 117-120; 



Stroy Tyurkskih Yazıkov, Moskova, 1962, s. 55-58.

Platon Miḫailoviç M



ELİORANSKİY



Arap-filolog o turetskom yazıke, Arapça metni, çevirisi ve 

sunuş ile P. M. M

ELİORANSKİY

 tarafından yayımlanmıştır. SPb., 1900.

“l” sesi genel kural olarak Türkçede kelime başında rastlanmaz krş. W. R



ADLOFF



Phonetik der 



nördlichen Türksprachen, Leipzig, 1882-1883, § 166, 167, Platon Miḫailoviç M

ELİORANSKİY



Arap-filolog o turetskom yazıke; Karl F

OY

, “Das Aidinisch-Türkische”, 



Keleti Szemle, 1900, I., s. 305. 

N. N. P


OPPE

, “Çuvaşskiy yazık e yego otnoşenie k mongolskomu i tyurkskim yazıkam”, 



İzvestiya 

Rossiyskoy Akademii nauk, XVIII, 1924, vd.

5 1243


b

. sayfada kelime ile ilgili aşağıdaki anlamlar ve deyim örnekleri verilmiştir:

 

1. Söz, kelime, lafz: 



Hiç işitmediğim Türkçe bir lakırdı idi. 2. Kelâm, mükâleme, konuşma, sohbet: 

lakırdı ediyordu; bütün gece lakırdı edip beni uyutmadılar. 3. Karar, pazarlık, müzâkere: Yarın 

lakırdısını edeceğiz, biz kendisiyle lakırdı ettik. 4. Münâza‘a, nizâ‘, muhalefet: Geçen gün aralarında 

lakırdı etmişler. 5. İ‘tirâz, ta‘riz: lakırdı olmasın diye çekiniyor. 6. Boş söz, lâf u güzâf: O lakırdıdır || 

lakırdı olmaz = söz anlamaz || lakırdısı olmaz = kale alınmağa deymez || boş lakırdı = beyhude söz || 

lakırdı bitirmek = karar vermek || lakırdı taşımak = dedi koduculuk etmek || lakırdı torbaya girmez = 

sade sözle iş olmaz || lakırdı karıştırmak = fesad ve nifak komak.

 Lakırdıcı kelimesi için şu örnekler verilmiştir:

 

çok lakırdı söyleyen, sükûtu olmayıp daima lakırdı bulan: 



lakırdıcı bir çocuk; koca karılar çok 

lakırdıcı olur.


Lakırdı Kelimesinin Kökeni

75

Türk Dili 



Türk Dili

 

74



likle 

lakırdıcı 

 kelimesinde görülen “çok lakırdı söyleyen, sükûtu olmayıp dai-

ma lakırdı bulan” anlamları daha uygundur. Görünüşe göre, bu anlam kelimenin temel 

anlamı olup, Ş. Sami’nin ilk önce verdiği anlamlar ise ondan türemiştir. Bize göre, 



lakırdı 

 kelimesinin açıklamasına laklak 

 kökü ile bağlantılı kelimeler dizisi 

yol göstermektedir. 



Kāmûs-ı Türkî bu kelimeyi şöyle tarif etmektedir.

1. 


laklak 

 Leğlek denilen maruf büyük kuş. Bu kuşun gagasını birbirine vurarak 

çıkardığı ses. Boş lakırdı, gevezelik, bilafasıla söylenilen saçma sapan sözler; 2. 

laklaka 

 Leğleğin gagasıyla çıkardığı ses. Manasız ve çok sözler, türrehat, hezeyan; 3. lak-



lakiyyat 

 Boş lakırdı, hezeyan, saçma sapan sözler, türrehat. Bu kelimelerde bir 

yandan sırayla anlam çeşitlenmektedir, (gerçek anlamı; madde ve onun çıkardığı sesler 

ve benzerliği dolayısıyla birinci anlamdan türeyen soyut anlam; boş lakırdı, gevezelik,), 

öbür yandan onların kökenine işaret eden gösterge ihtiva ediyor, çünkü 

laklakiyat keli-

mesinin açıklamasında [Arabiye takliden uydurma bir sözdür] notu vardır. Bu açıklama 

sözlüğün yazarını yarı yolda duraklatmıştır, çünkü muhtemelen bu kelimenin Arapçadan 

gelmediğini düşünüyordu. Ancak, yazar 



Dictionnare turc-française adlı sözlüğünde daha 

kararlı bir biçimde davranır ve 



laklaka kelimesini de Arapça olarak tanımlar.

6

 Arapça sö-



zlüklerdeki (BIBERSTEIN-KAZİMİRSKİY, DOZY ve öbürlerindeki) veriler bu dizinin 

hepsini, yine aynı esas anlamları ile birlikte içermektedir. Arapça 



laklak 

 (leylek, 

leyleğin gagası ile vurması) hem ses bütünlüğü, hem de ikili anlam taşıması bakımından 

ikileme yolu ile yapılmış gerçek Türkçe taklit kelimelerden ayrılmamaktadır, ayrıca 

onların gelişmelerinin genel heyetine uyarak biçim bakımından onlara tetabuk etmek-

tedir.


7

 (krş. 


çırçır, çıvçıv, şakşak, anlamları “çekirge çıtırtısı” ~ “çekirge”, “civciv cıvıltısı”, ~ 

civciv; “kastanyet sesleri” ~ “kastanyet”). 



Çırçır:çır, çıvçıv:çıv, şakşak:şak ve laklak:lak’ları 

karşılaştırarak, bir Osmanlı farkında olmadan bir bütün ses külliyesi olarak iktibas 

edilmiş 

laklak’ı eşit iki parçaya (lak-lak) ayırır, böylece kelimeyi tersinden türetme yolu 

ile gerçek taklit anlamındaki (gaganın çatırtısı) 



lak-lak ve yeni biçim olan lak-lak etmek 

(çatırdatmak) deyişlerini meydana getirir. Bu süreç her hâlükârda 



demircinin ömrü - 

taktakla,

8

 leyleğin ömrü laklakla geçer biçimindeki ilgin çekici rivayeti olan leyleğin

9

 ömrü 

Taklit kelimelerin yapımında yaygın olan bu Arapça biçim Türkler tarafından da benimsenmiştir. 



Krş. Arapçada kullanılan 

maẓmaẓa,  kahkaha vs. Halis Türkçe biçimlerden (şak-şak, pıt-pıt vs.) 

Arapça biçimler kelime sonunda ünlünün bulunması ile ayrılır.

Ben taklit kelimelerin N. İ. A



ŞMARİN

 terminolojisine göre 



mimema kuralları ve yapı 

sınıflandırılmasını bu konu ile ilgili gerçek malzemenin genişçe yer verildiği “Beiträge zur 

osmanischen Mimologie” (

Wiener Zeitschrift für die kunde des Morgenlandes (1927, XXXIV, 105-

123) adlı makalemde delillerle teyit etmeğe çalışmıştım. Bu makalede Türk ıstılahlarındaki N. İ. 

A

ŞMARİN


’in öncülüğünü kabul ederek ve onun dikkatinin daha ziyade dilde fikir yürütmenin 

esasına ve psikolojisine yöneldiğine işaret ettim ve onun tam tersine meseleye yalnız biçim ve dil 

bilgisi tarafından bakmağa çalıştım.

V. G



ORDLEVSKİY



Obraztsı osmanskogo narodnogo tvorçestva, Moskova, 1916, No. 983, krş. yine 

No. 1490.

Bu Arapçadan gelmiş Farsça biçim. V



ULLERS

 (

Vuller’s Lexicon, II, 1095) Arapça biçimini 

Farsçadan türemiş olarak sayıyor. Osmanlıcada kelime yalnızca 

leylek anlamındadır, onun sesini 

karşılamıyor. Aynı anlamda bu kelime birkaç Türk lehçesinde de (Volga Boyu ve Orta Asya



da) 

vardır.



N. K. DMİTRİYEV

75

Türk Dili 



Türk Dili

 

74



laklakla geçer

10

 atasözünden önce tamamlanmıştır. İki uyaklı unsuru olan yukarıdaki 



biçim, şüphesiz, Ş. Sami’nin verdiği örnekten daha eskidir ve bizim için daha iyi örnek 

olacak niteliktedir, çünkü buradaki 



lak-lak ses taklidi halis Türkçe olan tak-tak’a tama-

men eş değerdir. Sözlükler 



tak-tak kelimesinin taklit kelimelerin yapı gelişmesinin tabii 

yolunun hepsine sahip olduğunu gösteriyor. 



Tak, takmak, tak, *takır, *takır, takırdı ve 

*takır, takırdamak. Biz lak biçiminin ve ondan türemiş lak-lak (bu biçim lak’ın varlığı 

sebebiyle bir bütün olarak kabul edilemez) biçimiyle birlikte yapı tekâmülünün ilk 

dönemini (

+ır ~ +ıl

11

 ekini alması) tamamladığını, yalnızca nazari olarak değil, belgelere 



dayanarak hükme bağlayabiliriz. Şöyle ki, Gy. NÉMETH’e

12

 ve Kumukların teyit ettiğine 



göre Kumukçada 

lakır et (schwatzen) ve lakırcı (Schwätzer) biçimleri mevcuttur. İleride, 

varlığı böylece şüphe uyandırmayacak 



lakır biçimi +ır ~ +ıl almış öbür bütün ses taklidi 

biçimlerle beraber, iki yönde gelişecekti, ya kelime gövdesinden doğrudan fiil biçimine 

(yani, 

lakır-mak),

13

 veya önce 



-da (burada -la yerine düzenli olarak -da geliyor)

14

 ekini alıp 



sonra fiile dönüşecekti. Fiilin birinci biçiminden tabii olarak fiilden 

lakır-dı ismi, fiilin ik-

inci biçiminden 



lak+ır+da-k

15

 ismi yapılır. Ancak son örneğe hiç rastlanmamış, yalnızca 

ilk biçimden bize dek 

lak+ır+dı kelimesi ulaşmıştır. Metinlerde (lakır+dı’dan bir önceki 

halkayı oluşturan) 



lakır-mak fiiline rastalanmaması kelimenin kökenini reddetmiyor, 

çünkü bu tür zincirlerde bazı halkaların olmayışı birçok taklit kelimede rastlanılmıştır, 

üstelik eksik halkalar bazen öbür halkalara benzetilerek tekrar onarılmıştır. Böylece, 

burada biz Arapça benzer iki heceden oluşan taklit kelime 



laklak’ın biçim bakımından 

Türkçe taklit kelimelerinin belli zümresi ile uyuşarak, benzeşme yoluyla 



lak biçimini, 

yine aynı tarzdaki yaygın olan 



lak+ır ve yalnızca Osmanlılarda değil, öbür milletlerde 

(Bulgar, Sırp) de rastlanan, 



-mak’lı fiil biçiminden atlayarak yapılmış lakır-dı kelimesini 

ortaya çıkardığını görüyoruz. Kelimenin yapı tekâmülüne anlam evrimi de eşlik etmiştir. 

Sesin ve onu çıkaran maddenin çeşitlenmiş açık anlamı, yerini önce söz sürecine eşlik 

eden gürültünün istiareli belirtilmesine, daha sonra da sözün kendisinin belirtilmesine 

bırakmıştır. İktibas edilmiş yabancı kelimenin dildeki işlenmesindeki bu süreçte keli-

menin en dirençli yanı onun ses iskeleti olmuştur Ancak yalnızca kaba Osmanlı dili yer 

yer görülen ve kurala uymayan biçimi kurala uydurmak amacıyla 

yakırdı (Ş. Sami) biçi-

mini ortaya çıkarmıştır.

16

10 


Kratkaya uçebnaya grammatika sovremennogo osmansko-turetskogo yazıka’yı A. N. S

AMOYLOVİÇ

 

tercüme etmiştir. Leningrad 1925, s. 107.



11 

Çat’tan çat-ırçız’dan çız-ırçiv’den çiv-ilzır’dan zır-ıl vs gibi (bk. “Beiträge …” (veya k izuçeniyu 

turetskoy mimologii). Redaksiyon.

12 

Gy. N


ÉMETH

, “Kumük es balkár szójegyzék”, 



Keleti Szemle, XII, 1911, s. 135.

13 


Bir taraftan 

Gırgır’dan gırgır-mak, öbür taraftan da gırgır-dı gibi (bk. “Beiträge …”, J. Th. Z

ENKER




Türkisch-arabisch-persisches Handwörterbuch, I-2, Leipzig, 1866-1876, s. 789. Redaksiyon.

14 


Onun ortaya çıkması ile ilgili M. B

ITTNER


 ve W. B

ANG


’ın görüşü ve tenkidi “Beiträge”de 

verilmiştir. (bk. K izuçeniyu turetskoy mimologi). Redaksiyon.

15 

Meselâ Volga Boyu Tatarcasında rastlanan 



lakırda- fiilinden.

16 


Kelime başında “l” sesi geçen taklit kelimeler nadiren rastlanmaktadır. 

lap-lup, lapır-lapır 

(G

ORDLEVSKİY



), 

lüp-lüp (Ş. Sami).

Yüklə 297,33 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə