K7AÜİFD
|
2015/2
|
CİLT: 2
|
SAYI: 3
70
ileri götürüp dinsiz ferdin de ender olarak bulunabileceği”
18
görüşü dile
getirilmiş ise de bu ikinci yaklaşım, bireyin bir insan olması/varlık-yapısı
esas alındığında düşünülebilecek olsa bile -ki biz buna vurgu yapmaktayız-
onun bir birey olması özelinde bakıldığında, aynı rahatlıkta öne sürülmesi
güçlük arz edecektir.
Bu noktada, konumuz açısından insanın dinî veya felsefî planda inanç-
la ne tür bir ilişki içerisinde olduğunun önem arz ettiğini belirtmek iste-
riz. Makul olan bir nazarla bakıldığında, Tanrı’ya muhatap olması yönüyle
insanın akıllılığı kadar, özgür olmaklığı
19
da önem arz eder. Bu nedenle
hakikat arayışında olmak,
onu bulmak, onu kabul etmek kadar; onu tanı-
mamaya, nazar-ı itibara almamaya veya “en akılsızca şeylere inanmaya da
elverişlidir.”
20
Çünkü akıl “ilâhî kökeninden koparıldığında, nefsin dene-
timinde hevânın dışavurumlarını makul, uygun ve uygulanabilir formla-
ra sokmakla görevlendirilir.”
21
Her konuda olduğu gibi, Tanrı’ya yaklaşım
konusunda da olan budur. Varlık nedenlerinin çeşitliliği üzerine farklılaşan
tasavvurlar,
22
temelde bu gerçeğe dayanır.
Genel itibariyle din bazında akıl ve insan için söz konusu ettiklerimiz,
felsefe ve filozof özelinde de bahse konu edilebilir. Felsefe, “insan ve Tanrı
ile ilgili şeyler üzerine”
23
bir zihinsel uğraş olarak görüldüğünde, “filozofun
felsefenin vazgeçilmez konularından birisi olarak dine ve dinde merkezî
bir kavram olan Tanrı düşüncesine yer vermiş”
24
olmasının felsefe için ne
denli önemli olduğu anlaşılır. Zira başlangıcından günümüze değin “felsefe
tarihinde Tanrı veya Nihaî Varlık fikri üzerine eğilmeyen, onun varlığıyla
ilgili müspet veya menfi, doğrudan veya dolaylı düşünceler ileri sürmemiş
bir filozofa rastlamak neredeyse imkânsızdır.”
25
Açıktır ki dinde olduğu kadar felsefede de merkezî konumda bulunan,
-olmazsa olmaz önemi haiz- Tanrı ve O’nu idrak (tanıma ve inanma) imkânı,
dine ve felsefeye yönelenlerin ilk adımlarında karşılaşacakları bir meseledir.
18
bkz. Sezen, a.g.e., a.y.
19
Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, l-X, Eser Neşriyat Dağıtım, 1979, l, 83; A. Hamdi
Akseki, İslâm Dini -İtikat, İbadet ve Ahlâk-, 18. Baskı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 1967, s. 7.
20
Pitirim Sorokin, A., Çağdaş Sosyoloji Teorileri, l-ll, Çeviren: M. Münir Raşit Öymen, İstanbul, 1974,
c: 2, s. 204.
21
Bulaç, a.g.e., s. 292;
22
bkz. Ahmet Arslan, İslam Felsefesi Üzerine, Vadi Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 1999; Ahmet Cevizci,
Felsefeye Giriş, 1. Baskı, Say Yayınları, İstanbul, 2002, s. 13; Afşar Timuçin, Düşünce Tarihi, BDS Yay.,
İstanbul, 1992, s. 520; bkz. Mehmet Aydın, Din Felsefesi, 2. Baskı, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları,
İzmir, 1990, s.178-179.
23
bkz. Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1961, s. 111.
24
Aydın, Din Felsefesi, s. 14 ; Erdem, a.g.e., s. 37.
25
Mehmet Sait Reçber, “Din Felsefesi”, Din Felsefesi, Kılıç, Recep-Reçber Mehmet Sait ( Editör), Grafi-
ker Yayınları, Ankara, 2014, s. 9.
71
FELSEFE VE DİNDETANRI’YI İDRAK İMKÂNI BAĞLAMINDA ŞÜPHENİN VARLIK İMKÂNI SORUNUNA BİR GİRİŞ
Zira Tanrı, varlığına inanılan bir realite olarak inancın olduğu kadar, düşün-
cenin de objesidir.
26
Aynı noktada, karşılaşılması muhtemel bir mesele olarak
‘şüphe’ olgusu da insan için olgusal bir durum olarak orada durur. “Bir kim-
senin akıl ve iman hakkındaki görüşünün onun felsefe ile dini nasıl gördüğü-
nü büyük ölçüde belirleyici”
27
olduğu görüşü, onun aynı konuda ‘şüphe’ nin
varlık imkânını nasıl değerlendireceği yönünde de fikir verir. Bu, konumuz
açısından önemli ve üzerinde durulmayı gerektiren bir husustur. Ancak daha
önce ilgili bir takım kavramlara yer vermemiz gerekecektir.
2. Kavramsal Boyut
Tanrı kavramının da genellikle içinde bulunduğu inanç sistemini ve in-
sanın bu sisteme bağlılığıyla tamamlanan bir bütünlüğü ifade eden din,
28
inanan bir varlık olan insanın varlık yapısında yer alan “inanma” olgusu
ile varlık gösterirken. Düşünen bir varlık olan insanın beşerî tecrübesi ve
başarısı olarak felsefe, insanın varlık yapısında yer alan ve onun mahiye-
tine dair önemli bir ayrımı temsil eden “düşünme” olgusuyla varlık bulan
ve onunla kurgulanan bir disiplin olarak ortaya çıkar. Dinin ve felsefenin
ne olduğu yönündeki bu tanımlamayı tamamlayıcı öğeleri içerecek açıkla-
malar ileriki çalışmalarımızda müstakil olarak yer alacağından doğrudan
diğer kavramlara geçelim istiyoruz.
Konu başlığımızda yer alan “idrak” ve “imkân” kelimelerinin kavram-
sal açılım ve açıklamalarını, konumları gereği öncelemeyi yeğliyoruz. Zira
şüpheden söz etmek için bilgi ve inançtan söz ediyor olmak lazım gelir.
Şüpheyi kavramsal olarak ele almak ve insan idrakinin farklı açılımları
olarak görebileceğimiz zihnî durumları inceleyerek, şüphenin onlar arasın-
daki konumunu tespit etmeye çalışmak, onun din ve felsefe için taşıdığı
anlamı ve Tanrı’yı idrak noktasındaki meşruiyet imkânını sorgulamaktan
önce gelmek durumundadır.
2.1. İdrak
Türkçede “isim” olan, sonuna “etme/etmek” ekleri aldığında fiil halini
alan bu kelime, Arapça kökenli mastar bir isimdir. Duyusal, hissi ve düşün-
sel anlamları kapsayıcı
29
olarak idrak, Arapçada fiil olarak kullanıldığında,
26
Hanifi Özcan, Epistemolojik Açıdan İman, İfav Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2012, s. 96.
27
Evans, C. Stephan, “Din Felsefesi Nedir?”, bkz. Gelen-eksel ve Çağdaş Metinlerle Din Felsefesine Dair
Okumalar, l-ll, 2. Baskı, Recep Alpyağıl (Derleyen), İz yayıncılık, İstanbul, 2012, l, s. 44.
28
Abdurrahman Küçük vd., Dinler Tarihi, berikan yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 2011, 32.
29
Bekir Topaloğlu ve İlyas Çelebi, Kelâm Terimleri Sözlüğü, 3. Baskı, İsam Yayınları, İstanbul, 2013, s.