K7AÜİFD
|
2015/2
|
CİLT: 2
|
SAYI: 3
72
“yetişmek”
30
anlamında; bir yere varmayı, bir düzeye erişmeyi ifade eder.
İdrak fiili “göz ile kullanılınca
gözün bir şeye ilişmesi, onu yakalaması, do-
layısıyla görmesi anlamına gelir.”
31
Görüldüğü üzere, duyusal anlamı öne çıkarıldığında idrak, gözle gör-
meyi ifade ederken, içsel/düşünsel yönüyle öne çıkarıldığında ise, “basiret
anlamına gelir.”
32
Basiret, “göz kuvveti ile görmenin”
33
ötesinde, “hakikatleri
müdrik olma, anlama,”
34
“kalp(/gönül) gözü ile görme”
35
manalarına gelmek-
tedir. Biz de idrak etmeyi, “anlamak,”
36
“akılla anlamak,”
37
“akıl erdirmek,”
38
“kavramak,”
39
“tasavvur etmek,”
40
“sezmek,”
41
“farkına varmak”
42
“tanımak”
43
ve “bilmek”
44
gibi anlamları ihata eden, kısaca “zihni faaliyetin her aşaması
için kullanılan”
45
kapsayıcı bir kavram olarak değerlendiriyoruz.
Kapsamlı bir tanım vermek gerekirse idrak: “Bir öznenin kendisi veya
dış dünyayla ilgili durum ve gerçeklerin farkına vararak,”
46
“onların bilgi-
sini elde etmesine imkân veren,”
47
“zihinsel yorumu da içeren”
48
“algılama
kabiliyetidir.”
49
“Bu kabiliyet, duyum idrakleriyle başlar ve derece dere-
ce yükselerek aklî kavramların oluşmasıyla en yüksek noktasına ulaşır.”
50
“Hissî olarak tezahür ettiğinde eşyanın bilgisine, aklî
olarak tezahür ettiğin-
de ise küllî olanın bilgisine imkân verir.”
51
142-143.
30
Muhammed Murtaza el-Hüseynî Zebîdî, Tâcu’l-arûs (thk. Mustafa Hıcâzî), l-XL, Kuveyt, 1993,
XXVII, 136; EbûNasr İsmail ibn Hammâd Cevherî, es-Sıhâhtâcu’llüga ve sıhâhi’l-arabiyye (nşr. Ah-
med Abdulgafûr Attâr), I-VII, Dâru’l-ilmli’l-melâyin, 1. Baskı, Beyrut, 1990,IV,1582-1583.
31
Cevherî, a.g.e, IV, 1582-1583; Ragıb el- İsfehânî, el- Müfredat Fi Garibi’l Kur’an, Darü Kahraman,
İstanbul, 1986, s. 312; İbrahim Uneys vd., el-Mu’cemu’l-Vasit, l-ll, el- Mektebetu'l-İslâmiyye, İstanbul,
Ts., l, 281.
32
İsfehânî, a.g.e., s. 312.
33
Abdullah Yeğin, Osmanlıca Türkçe Yeni Lügat, Hizmet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1992, s. 52.
34
Yeğin, a.g.e., s. 52.
35
Yeğin, a.g.e., a.y; Yazır, a.g.e., X, 571.
36
Serdar Mutçalı, Arapça-Türkçe Sözlük, Dağarcık Yayınları, İstanbul, 1995, s. 266; Mevlüt Sarı, el- Me-
varid (Arapça-Türkçe Lügat), Bahar Yayınları, 1982, 487; Yeğin, a.g.e., s. 253.
37
Uneys, a.g.e., s. 281.
38
Yeğin, a.g.e., s. 253.
39
Yeğin, a.g.e., a.y; Mutçalı, a.g.e., s. 266; Sarı, a.g.e., s. 487.
40
Hayati Hökelekli, “İdrak”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 1-XLlV, TDV Yayınları, İstan-
bul, 2000, XXl, 477.
41
Mutçalı, a.g.e., s. 266.
42
Mutçalı, a.g.e., a.y.
43
Hökelekli, a.g.e., a.y.
44
Hökelekli, a.g.e., a.y.; Ahmed Âyed vd., el-Mu’cemu’lArabiyyu'l-Esasî, Larus, Tunus, l988, 448; Yazır,
a.g.e., lll, 2016;
45
Hökelekli, a.g.e., a.y.
46
Hökelekli, a.g.e., a.y. ; bkz. Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük (Orhun Yazıtlarından Günümüze
Türkiye Türkçesinin Söz Varlığı), l-V, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2007, ll, 2095.
47
Hökelekli, a.g.e., a.y.
48
Çağbayır, a.g.e., ll, 2095.
49
Hökelekli, “İdrak”, XXl, 477.
50
Hökelekli, a.g.e., a.y.
51
bkz. Âyed, a.g.e., s. 448; Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat, Heyet, Türdav Yayınları, İstan-
bul, 1995, s. 487.
73
FELSEFE VE DİNDETANRI’YI İDRAK İMKÂNI BAĞLAMINDA ŞÜPHENİN VARLIK İMKÂNI SORUNUNA BİR GİRİŞ
İlgili kaynaklarda, idrakin iki veçhesine yer verilir. Şöyle ki: İdrak, “ya
tasavvur ya da tasdikten ibarettir;”
52
“yalnızca zihinde oluşan imaj ve kav-
ramları
ifade ediyorsa tasavvur, onlar hakkında bir yargıyı da beraberinde
getiriyorsa tasdik”
53
diye adlandırılır. Bu noktada, çalışmamızın bütününü
anlamlandırma imkânını mündemiç olduğunu düşündüğümüz ve bu ne-
denle kullanmayı tercih ettiğimiz idrak kavramının açılımları olarak gör-
düğümüz tasavvur ve tasdik kavramlarının ayrı ayrı ele alınıp değerlendi-
rilmesi gereklilik arz etmektedir.
2.1.1. Tasavvur
“Bir şeyi zihinde canlandırmak anlamındaki tasavvur herhangi bir
varlık hakkında bilgi edinme sürecinde ilk aşamayı oluşturur.”
54
Felsefede
idealist ve rasyonalist düşünürler “tasavvurların apriori (doğuştan) oldu-
ğunu salt gerçekliğe bunların sahip olduğunu savunurlarken, empiristler
bunun aksini, yani tasavvurların aposteriori (sonradan) olduğunu,”
55
tecrü-
be sonrası edinildiğini ileri sürmüşlerdir. Tanrı’ya dair felsefî ilgi, rasyonel
bir kavram veya inanç konusu olarak aşkın/kutsal olanı temsil eden Tanrı
tasavvurunun apriori mi ya da aposteriori mi olduğu yönündeki tartışma-
lardan Tanrı’nın varlığı, sıfatları ve evrenle münasebeti gibi konulara kadar
geniş bir yelpazede, farklı içerik ve şekillerde kendini göstermiştir.
Tanrı’yı idrakten söz ediliyorsa, biri -basit düzeyde de olsa- ‘kavrayış’
ifade eden zihinsel boyut, yani henüz hüküm içermeyen tasavvur, diğeri de
ancak tasavvurdan sonra gelen inanç, klasik mantıkta ifade edildiği şekliyle
zihnin olumlu veya olumsuz bir hüküm vermesi anlamında, tasdik olmak
üzere iki durum söz konusu olacaktır.
56
Eğer ki tasdikte yer alan inanç,
iman boyutuyla bahse konu edilecekse, anlam içerikleri onu da aşar. Bu
nedenle, bir takım nitelikler atfedilerek bir Tanrı kavramı tasavvur edilme-
den, olumlu veya olumsuz bir hüküm vermek mümkün görünmemektedir.
57
Demek oluyor ki, tasdik için tasavvur önemlidir ve onu önceler. Çünkü
“el-Hukmu ale’ş-şeyi fer’un an tasavvurihî”
58
kuralı gereği her “tasdik” bir
“tasavvur”dan sonradır, şöyle veya böyle ona racidir.
52
Hökelekli, a.g.e., a.y.
53
Hökelekli, a.g.e., a.y. ; Topaloğlu, a.g.e., s. 142-143,305; Özcan, , a.g.e., s. 81; Mahmut Kaya, “Tasav-
vur”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 1-XLlV, TDV Yayınları, İstanbul, 2001, XX, 127.
54
Kaya, “Tasavvur”, XX, 127.
55
bkz. Kaya, “Tasavvur”, XX, 126.
56
Özcan, a.g.e., s. 81,82-83; bkz. Topaloğlu, a.g.e., s. 305.
57
bkz. Özcan, a.g.e., s. 94.
58
Mevsû’atü’l-Fıkhıyyeti’l-Kuveytiyye, Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-şuûni’l-İslâmiyye, Kuveyt, 1404, I, 62;
Ebu’l-Muzaffer Mansûr b. Muhammed b. Abdulcebbâr b. Ahmed el-Merûzî, Kavâidu’l-Edilleti fi’l-