Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi



Yüklə 177,88 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/7
tarix05.10.2017
ölçüsü177,88 Kb.
#3124
1   2   3   4   5   6   7

K7AÜİFD 

|

 2015/2 



|

 CİLT: 2 

|

 SAYI: 3


76

2.2. İmkân 

Felsefede ve teolojide ontolojik bağlamıyla derin ve zengin açılımları 

olduğunu söyleyebileceğimiz imkân kavramı, kelamcıların, aklın bir şe-

yin ya da herhangi bir bilinenin varlık (vücud) mefhumuyla münasebeti 

hakkında, verebileceği “vacib”, “mümkün” ve “muhal” olmak üzere üç türlü 

hükümden

75

 biri olan mümkün ile ilintilidir. Burada yer alan “mümkün 



(contingent; bağımlı veya olurlu varlık), ne varlığı ne de yokluğu kendin-

den olan”

76

 demektir. Fakat biz terimin, ister felsefî, ister teolojik yaklaşılsın 



metafizik anlamdaki bu “vücud-mucid” vurgusuyla yani  “olurlu varlık”

77

 



veya “olumsal varlık”

78

 şeklinde, ‘varolma’ keyfiyetinden bağımsız olmasa 



bile ‘varolanı’ öne çıkaran bağlamdan ziyade, “olurlu” ve “olumsal” anla-

mında, ‘varolan’dan ziyade ‘varolma’ keyfiyetini ifade eden bir terim olarak

günlük hayattaki anlamıyla öne çıkarıyoruz. 

Pek çok kavramda olduğu gibi, imkân kavramının da günlük dildeki an-

lamı ile felsefî terminoloji içindeki kullanımları arasında fark vardır. Müm-

künün “genel ya da halk tarafından kullanılan anlamı dikkate alındığında 

her şey ya mümkün ya da imkânsız kategorisine girmek durumundadır.”

79

 



“Buna göre mümkün sadece imkânsız olmayana değil, zorunlu olmayana 

da verilen isimdir.”

80

 “Mümkün, ‘varlık’ veya ‘yokluk’ açısından (...) kaçınıl-



maz (zarurî) olmayan, ‘mümkün olmayan’ ise kaçınılmaz (zarurî) olandır.”

81

 



Felsefî terminolojide ise mümkünün daha özel bir anlamı vardır. “Felsefe 

tarihinde ilk defa imkân kavramının günlük anlamı ve felsefî terminoloji 

içindeki kullanımları arasındaki farklılığın bilincine vararak, filozoflar ta-

rafından imkân kavramına yüklenen anlamları, bir kavramın tarihini yaz-

ma titizliği içinde sistematik olarak ortaya koymuş olan İbn Sina,”

82

  dikkat 



çekici felsefî tahlillere yer verir. Ancak biz onun, terimin günlük kullanı-

mı noktasında yer verdiği “mutlak anlamda ‘imkânsız olmayan’ manasını”

83

 

meramımızı ifade eder görüyoruz.



Analizi gerekli görülen son kavram ise çalışmamızda kilit kavram ola-

rak öne çıkan, daha önce de işaret ettiğimiz “şüphe” kavramıdır.

75

  bkz. Akseki, a.g.e., s. 30; Gölcük, Kelâm, s. 76; M. Cüneyt Kaya, Varlık ve İmkân -Aristoteles’ten İbn 



Sînâ’ya İmkânın Tarihi, 1. Baskı, İstanbul, 2011, s. 15. 

76

  Muhammed, Abduh, Tevhid, Çev. Sabri Hizmetli, Fecr Yay., Ankara, 1986, s. 89.



77

  Abduh, a.g.e., s. 89.

78

  Abdulbaki Güçlü vd., Felsefe Sözlüğü, 3. Baskı, Bilim ve Sanat, Ankara, 2008, s. 1019.



79

  Kaya, Varlık ve İmkân, s. 172.

80

  Kaya, Varlık ve İmkân, s. 172.



81

  Kaya, Varlık ve İmkân, s. 173. 

82

  bkz. Kaya, Varlık ve İmkân, s. 172.



83

  Kaya, Varlık ve İmkân, s. 172.




77

FELSEFE VE DİNDETANRI’YI İDRAK İMKÂNI BAĞLAMINDA ŞÜPHENİN VARLIK İMKÂNI SORUNUNA BİR GİRİŞ

  2.3. Şüphe 

Bir zihin durumu olarak şüphe, “bir arada varolamayacak çift varsayımla-

rın anlamlarını oluşturan iki gerçeklik hâli diye ifade edilen tutarsızlıktan,”

84

 



kaynaklanan bir “zihnî karmaşıklık hâli”

85

 değil, bir ‘zihni kararsızlık’ ha-



lidir. Çünkü çelişik iki önermenin aynı anda kabulü değildir söz konusu 

olan. Bunlardan birinin, diğerine tercih edilme noktasındaki kararsızlıktır. 

Yani şüphe, iki alternatif arasında, “kabul veya ret konusunda herhangi bir 

‘hazır oluş’un bulunmadığı”

86

 bir tür “duraksama durumuna,”



87

 karşılık ge-

lir. Kısaca, bir konuda “tereddüt içinde olan,“

88

 “olumlu veya olumsuz bir 



yargıya varamadığından,”

89

 “yargıyı askıya alan”



90

 bir “zihin durumu”

91

 söz 


konusudur. Bu zihin hali, kasıtlı bir irade eşliğinde ortaya konulduğunda

zihinsel bir tavır veya tutum

92

 olarak da değerlendirilebilir; metodik şüphe, 



bu tutumun müspet olan bir örneğidir.

Şüphe, inançla ilgili bir olgudur ve “inanmanın karşıtıdır.”

93

 “Bilginin 



‘imkânı’ etrafında belir(iyor)”

94

 olsa bile, “bilgiye değil inanmaya aittir.”



95

 

Hem bilgi, hem de imanın her ikisinin temelini bir inanç oluşturduğun-



dan

96

, henüz tasdikle sonuçlanmamış, “bilgi” ve “iman” öncesi bu “inanç” 



evresinde, şüphe her ikisi için olasıdır. Ancak, bu inancın, birinde bilgiye

diğerinde imana kendisi sayesinde evrildiği bir “tasdik” durumu olduğun-

da, artık her ikisinde de şüphe hali söz konusu edilemez. Çünkü her ikisin-

de de artık “inanç kesinliği vardır.”

97

 

Şüpheyi, varlık nedenini içinde taşıyan bir tanımlamayla ele almak da 



mümkündür. Şöyle ki: Şüphe, “Antik Yunan felsefesinde araştırma ve ince-

leme anlamına gelen “skeptesthai” terimiyle ifade edilmiştir.”

98

 Kimi düşü-



nürler, bu anlamıyla benimseyip, onu, sağlam bir inanca ulaşmak için bir 

vasıta olarak görmüşlerdir.

99

  İnancın, hem bilginin hem de imanın teme-



84

  Whiteheâd, Düşünme Biçimleri, çeviren: Yusuf Kaplan, Külliyat yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2011, s. 

73-74.

85

  Whiteheâd, a.g.e., a.y.



86

  Özcan, a.g.e., s. 48. 

87

  Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 986.



88

  Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 986.

89

  Özcan, a.g.e., s. 47. 



90

  bkz. Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 986. 

91

  bkz. Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 986; Özcan, a.g.e., s. 47. 



92

  Cevizci, Felsefe Sözlüğü, s. 986; Ahmet Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi, -Helenistik Dönem Felsefesi- , 2. 

Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010, s. 426.

93

  Hilmi Ziya Ülken, Bilgi ve Değer, Kürsü Yay., Ankara, Ts., s. 366.



94

  Arslan, Felsefeye Giriş, s. 36.

95

  Ülken, a.g.e., s. 366.



96

  Özcan, a.g.e., s. 100. 

97

  Özcan, a.g.e., a.y. 



98

  Arslan, İlkçağ Felsefe Tarihi..., s. 425: Özcan, a.g.e., s. 48.

99

  Özcan, a.g.e., s. 48. 




Yüklə 177,88 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə