vii
iv
ÖNSÖZ
Tarihin her döneminde sorunlar ve göçler adası olmuş Kıbrıs adası özellikle
1571 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından Osmanlının
şenlendirme politikası kapsamında ve dört aşamalı olarak bir Türk adası haline
getirilmeye çalışılır. Bununla birlikte adada yaşamakta olan azınlıklara ve farklı
unsurlara da geniş haklar, özgürlükler ve kolaylıklar tesis edilir. Bunun sonucunda
ada gerek Rumlar, gerekse Ermeniler açısından tam anlamıyla yaşanılacak huzurlu bir
yer haline gelir. Öte yandan Birinci Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı
İmparatorluğu’nun savaşa girmesi ve Almanya saflarında yer alması ise Kıbrıs’ın bir
anda oldu bitti bir durumla İngiliz toprağı haline gelmesine sebep olur. Bundan
sonrası ise Kıbrıs ve Kıbrıs Türkleri açısından sıkıntı, esaret, hayatta kalma
mücadelesi ve esaretten kurtulma savaşı şeklinde devam edecektir. Özellikle
İngiltere’nin adayı ilhak ettiğini ve bir Crown Colony haline getirdiğini ilan etmesinin
ardından Megali İdea saplantıları bir kere daha depreşen Rumlar ve Yunanistan’ın
adayı ilhak çabaları önce diplomatik ve hemen ardından da silahlı mücadele haine
dönüşür.
İkinci Dünya Savaşı sürecinde önce İtalya’nın ve hemen ardından Almanya’nın
işgaline uğrayan ve Büyük Açlık Dönemi adı verilen 1941-1942 sürecinde sadece
açlıktan 1.5 milyondan fazla insanını kaybeden, savaşın bitmesiyle birlikte bir iç
savaşa sürüklenen ve yüz binlerce masum sivil Yunan insanının hunharca katledildiği
acı bir sayfa yaşayan Yunanistan Yunanların haberi olmasa da bu sürecin ardından
hamisi İngiltere tarafından da neredeyse işgal edilmiş durumdadır. Burada özellikle
belirtilmesi ve hatırlatılması gereken en önemli husus ise açlıktan kıvranan işgal
altındaki Yunanistan'a savaşın sonuna kadar yardım elini uzatan tek ülkenin Türkiye
olmasıdır. 19 Mayıs 1919 tarihinde başlayan Milli Mücadele'yi 3 yıl, 4 ay, 20 gün
sonra 9 Eylül 1920 günü zaferle sonuçlandıran ve 29 Ekim 1922 tarihli cumhuriyetle
taçlandıran genç Türkiye Cumhuriyeti devleti Milli Mücadele'den sadece 17 yıl sonra,
1939 yılında İtalyan işgaline uğrayan, ardından dünya insanlık tarihinin gördüğü en
acı verici süreçlerden birini Alman işgali altında yaşayan Yunan halkına yardım elini
viii
v
uzatmakta bir an bile tereddüt göstermez. Türkiye'nin Yunanistan'a yaptığı insani
yardımlarla ilgili bir başka başucu eseri de yine Kızılay Genel Müdürlüğü tarafından
yayımlanarak bilim dünyasının ve araştırmacıların hizmetine sunulmuş durumdadır.
1950’li yıllara gelindiğinde yiyecek ekmeği olmayan, sanayisi, tarımı, ekonomisi
ve altyapısıyla tamamen dibe vurmuş, açlık, savaş ve yokluklar nedeniyle
doğurganlık oranı sıfırlanmış Yunanistan’ın bu acılı, sıkıntılı ve son derece dramatik
dönemde kendisine yardım eli uzatan sadece Türkiye varken her şeyi bir kenara
bırakarak Kıbrıs adasını ilhak etmek üzere Birleşmiş milletlere müracaat etmesi ise
son derece düşündürücüdür. BM tarafından reddedilen, ardından Kıbrıs adasında
yaptırdığı ve Makarios tarafından “sonucu önceden belli” olarak nitelendirilen bu
düzmece halkoylaması sonrasında da Birleşmiş milletlerden istediğini alamayan
Yunanistan son çare olarak emekli bir Yunan yarbayı olan Kıbrıs doğumlu Georges
Grivas’a EOKA tedhiş ve terör örgütünü kurdurur.
1 Nisan 1955 tarihinden itibaren adayı adeta kan gölüne çeviren, sadece
Türklere değil, Rumlara ve İngilizlere de hayatı zehir eden ve 16 Ağustos 1960
tarihinde Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin garantörlüğünde kurulan Kıbrıs
Cumhuriyeti’nin de ne yazık ki yaşamasına müsaade etmeyen EOKA daha sonraki
süreçte adada bir iktidar mücadelesinin de içine girer. Bu dönemde Kıbrıs Türkleri
çaresiz bir şekilde, ancak vatan sevgisiyle bir araya gelmeye çalışırlar ve bir takım
mahalli organizasyonlar ortaya çıkmaya başlar. 9 Eylül, Volkan gibi örgütlenmelerin
son aşaması ise Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) olur. Türkiye’nin özellikle 1958
Ağustos ayından itibaren desteği ve lojistik altyapı sağlamasıyla daha profesyonelce
ve bütün ada sathında savunma altyapısı oluşturan Kıbrıs Türkleri can güvenliklerini
sağlayabilmek için insan üstü gayret gösterirler. 1959 yılından itibaren başlatılan
müzakere sürecinde imzalanan Londra ve Zürih antlaşmalarıyla 16 Ağustos 1960
tarihinde fiilen kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti ise adada her iki toplumun eşit haklarla
birlikte yaşama ümidiyle kurulmuş bir devlettir ve Türkiye, Yunanistan ve
İngiltere’nin garantörlüğü altındadır. Adada oluşturan üçlü karargâh askeri anlamda