Kuda şu dört element çarmıhından kurtulurum



Yüklə 391,91 Kb.
səhifə7/8
tarix06.02.2018
ölçüsü391,91 Kb.
#26259
növüYazi
1   2   3   4   5   6   7   8

BİOENERJİ ŞOVLARI

Bioenerji eğitimcilerinin/uygulayıcılarının; bioenerjiyi gösterebilmek adına yapmış oldukları; ayakta sabit duran gözleri kapalı bir kişiyi, ellerini dokunmadan uzaktan (elleriyle veya gözleriyle) yapabildikleri itme ve çekme hareketleri vücudumuzun manyetik yapısının doğal bir sonucudur. Kaldı ki ayaktaki kişinin gözlerini kapatması bir zorunluluk da değildir.

Bu tür şovları yapabilmek için; özel insan olmaya veya çok iyi bir bioenerji uzmanı olmaya gerek bile yoktur. Bu şovların mantığı azıcık anlatılmış her normal insan bu tür şovları çok kısa sürede kolaylıkla gerçekleştirebilecektir. Bu tür şovların mantığının, hiçbirşey bilmeyen birine anlatılması bile ise en fazla beş dakika sürer. Bunlar bioenerjinin basit ve gizemli gibi görünen oyunlarıdır. 

Mesela, başın arka kısmından yapılan çekme hareketi; sempatik sistemin amigdala aracılığıyla bioenerji uzmanı tarafından etkilenmesi ve kulak içi sıvının manyetize olması sonucu meydana gelir. Kaldı ki elde edilen hareket her zaman geri çekilme hareketi de olmayabilir. Uygulanan kişiye veya manyetizörün isteğine göre bu sonuçlar değiştirilebilir. Ancak, bir insanın; gereksiz yere amigdala kanalıyla uyarılması her zaman güzel sonuçlar çıkarmayabilir. 

Bu tür etki hareketleri, vücudun birçok yerinde gerçekleştirilebilir ve bunu yapabilmek için çok güçlü bir bioenerji uzmanı olunmasına gerek yoktur. Yine altını çiziyorum; normal her birey, nasıl yapacağı anlatıldığı taktirde bunu gayet kolay yapabilir.

Ayrıca, bioenerji uygulamalarında: sinirsel sıçrayış veya titreyiş, ayakları sertçe yere vurma, çırpınmalar, aşırı gülme veya neşelenme, vecd halleri, vücut ve kol-bacaklarda sertleşme, yersiz neşelenme veya ağlama, solunumun aşırı artması veya değişik kasılmalar da görülebilmektedir. Bunlara manyetik araz adı verilmektir. Bu arazlar "BİOENERJİNİN ARAZLARI" bölümünde açıklanmıştır. 

Bu tür sorunlarla nasıl baş edeceğini bilmeyen veya söz konusu arazın kişiden mi yoksa uygulama nedeniyle mi gerçekleştiğini kestiremeyen kişilerin bioenerji uygulaması yapması önerilmez. Bazen sadece ve sadece kişinin psikopatolojisi nedeniyle yaşadığı bu durumlar manyetik etki sanılarak göz ardı edilebilir. Veyahut kişide meydana gelen bu durumlar onun sağlığını ciddi olarak tehdit edebilir, kalp krizine neden olabilir. Bu nedenle her zaman temel iki kuralımız vardır:


  • Tamirci değilsen açma.

  • Tamircisin fakat sen tamir edemeyeceksen, yine açma.

Tüm çalışmalarda ilk amaç karşıdakine zarar vermemektir. Bu nedenle, uzman tarafından; defalarca gösteri şeklinde belirli kişilere itme/çekme hareketlerinin yapılmaması tavsiye edilmektedir. Çünkü bazen bu durumlar ve uygulamalar kişide bulunan herhangi bir psikopatolojiyi alevlendirmek veya desteklemek dışında bir işe yaramaz. Ciddi bir psikoloji bilgisine ve etik sınırlara sahip değilseniz karşınızdakine zarar vermeniz olasıdır.

Unutmayın, amigdalanın pek çok ruhsal bozuklukla ilişkisi belirtilmektedir. Mesela: borderline kişilik bozukluğu olanlarda, normale göre yüksek sol amigdala aktivitesi olduğu; sosyal fobisi olanlarda amigdala aktivitesinin arttığı veya şizofrenide sağ amigdalanın sola göre büyük olduğu saptanmıştır.

Ne yaptığını ve niye yaptığını bilmek her alanda olduğu gibi bioenerji alanında da çok önemlidir.

 

BİOENERJİ ARAZLARI

Bioenerji uygulamalarında: sinirsel sıçrayış veya titreyiş, ayakları sertçe yere vurma, çırpınmalar, aşırı gülme veya neşelenme, vecd halleri, kol ve bacaklarda sertleşme, yersiz neşelenme veya ağlama, solunumun aşırı artması, vücutta ve eklemlerde kasılmaların görülebildiği daha önce de belirtilmişti.  

Bioenerji uygulamaları sırasında, bioenerji uygulanan kişide ortaya çıkan bu tür istenmeyen davranışlara manyetik araz adı verilmektedir. Çünkü bunlar, bioenerjinin temel amacı olan karşıdaki kişiye yardımcı olmak isterken karşılaşılan, kesinlikle istenmeyen durumlardır. Bu arazlar (arızalar) bioenerjinin gücünü gösteren bir şov veya gizem değildir.

Tekrar belirtmek gerekirse, bu tür sorunlarla nasıl baş edeceğini bilmeyen veya söz konusu arazın kişiden mi yoksa uygulama nedeniyle mi gerçekleştiğini kestiremeyen kişilerin bioenerji uygulaması yapması önerilmez. 

Bioenerji çalışmalarında ortaya çıkan bu arazları, 19. yüzyıl manyetizorü ve okultististi Hector DURVİLLE (1849–1923) dört ana grupta toplamıştır. Kaldı ki bu etkiler daha önce de başka uzmanlarca da etraflıca araştırılmış, açıklanmaya çalışılmış ve yine bu etkiler onlar tarafından da defalarca gruplandırılmıştır. İlk defa ortaya çıkmış etkiler değildirler. Bunlar;

a)Hipnotik durum ve telkine açıklık: Deride duyarlılık azalır ve beden ısısı bazen azalmaya başlar. Telkine açıklık ve görüş alanında darlaşma meydana gelmeye başlar. Telkin almaya yatkınlık başlar.

b)Katalepsi: Gözler açıktır, ancak bakışlar sabitleşir. Mimikler azalmış ve eklemlerde direnç kaybolmuştur.  Bilinç ve irade azalması söz konusudur. İskelet kaslarının tonusunun azalması sonucunda kişinin, kendisine uygulanan postür değişikliğini veya kol ve bacaklara uygulanan pozisyon değişikliğini aynen muhafaza etmesiyle belirgin somatik plastisite (esneklik) durumudur.

c)Uyurgezerlik: Göz bebekleri yukarı ve ortaya doğru bakar durumdadır. Göz kapakları hareket halindedir. Deride tam bir hissizlik hali mevcuttur. Kişi sadece manyetizörle bağlantılıdır ve diğer her şeye karşı duyumları azalmıştır. Manyetizör bir kasa yada kas grubuna uzaktan bir parmak işaretiyle bile kişide kasılmalar meydana getirebilir. Mesela, yüz kaslarında hareket istenirse; kişinin yüz kaslarına ait tüm mimikleri yüzünde görünmeye başlayabilir. Bu durumu ilk kez Louis Pierre de Chastenet de Puységur (1751- 1825) ortaya koymuştur. Karşılaşılan uyurgezerlik durumu daha önce de fazlasıyla ilgi çekmiştir. Ayrıca Hector DURVİLLE uyurgezerliği özel olarak araştırmış ve kendisine ait yedi aşama ortaya koymuştur.

d)Letarji: Sözlük anlamı yaşama işlevlerinin çok zayıfladığı, çok derin ve sürekli patolojik uyku durumu, uyuklama. Kişi tam olarak anestezi altındadır.  Çevreye ve uyarıcılara karşı ilgisi fazlasıyla azalmıştır. Vücut tam olarak kendisini bırakmış haldedir.

Hipnoz konusunda bilgisi olanlar yukarıda bahsedilenlerin ne olduğu konusunda zaten bilgi sahibidirler. Bu ortaya çıkan etkiler zaten bioenerjinin değil hipnozun araştırma konusudur. Her bilimin bir tarihi vardır. Bioenerji alanının tarihini bilmeden ve faydalanmadan yeniden keşfetmeye kalkışmak gereksiz  ve yanlış bir macera olmaktan öteye gitmez.

Bu gizemden yola çıkarak, bioenerji uygulamalarında telkinin gücünü kullanmak isteyen uzmanlar da mevcuttur. Bu nedenle bazı uzmanlar, hipnotik durumların ortaya çıkmasını kolaylaştırabilmek amacıyla çalışmalarında, rahatlatıcı müzikler ve loş bir ışık ortamı kullanabilmektedir. Bu bir tercih meselesidir.

Ancak benim düşüncem, bioenerji uygulamalarının; bioenerji seansı şeklinde düzenlenmesidir. Uygulama yapılan kişi hipnozdan ayrıca faydalanmak istiyorsa, bir şekilde hipnoz konusunda da uzman bir kişiden yardım alabilir.

Benim tercihim; her alanda değil, sadece bir alanda uzmanlaşmaya çalışmak ve iyi olmak en akıllıca yol olacaktır. Bioenerji uygulamalarını, hipnoz çalışmalarından ayrı tutmak ve bioenerjiyi ön plana çıkartmak gerekmektedir.

Bioenerji çalışmalarında bu arazların ortaya çıkmasını kolaylaştırmak amaçlı ortam düzenleme (müzik, ışık,koku ve benzerleri) bir yana; bu arazların ortaya çıkmasından kaçınmak gerekmektedir. Tekrar belirtmek gerekirse bu arazlar, istenmeyen durumlardır. Arazlar ortaya çıkmaya başladığında, kişinin bu durumdan çıkmasını sağlamaya yönelik davranışlar ve yöntemler ortaya koymak gerekmektedir. 
BİOENERJİDE NEFES

Nefes konusu sadece bioenerjide değil, birçok metafizik çalışmasında da tarih boyunca anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu iddiaların temelinde, evrenden nefes yoluyla enerji çekmek ve bunu vücudumuz için en doğru şekilde kullanmak şeklinde görüşler ve teoriler yer almaktadır. Bu çekilen enerjiye tarih boyunca değişik isimler verilmiş ve bazen, doğru nefes alma çalışmalarına; değişik vücut hareketleriyle bu enerjinin daha doğru bir şekilde vücut içerisinde yönlendirilmesi gibi çalışmalar da yapılmıştır.

Ancak bioenerjide, nefesi doğru kullanmak için bu tür inançların yer almasına gerek yoktur. Çünkü gerçek odur ki ne kadar zorlanırsa zorlansın nefesimizi sadece akciğerlerimizle alabiliriz ve nefesle ilgili organlarımız zaten belirlidir :)

Nefes kapasitemizi geliştirecek hareketler elbette yapılabilir. Nefes çalışmaları yoluyla relaksasyon sağlamak ve rahatlamak elbette faydalıdır. Ancak bunları yapabilmek için farklı anlayışlar geliştirmemize gerek yoktur.

Farklı ve tuhaf anlayışlardan çok, bence; nefesle ilgili olarak en önemli konu nefesin ritmi ve kapasitesidir. Normal hayatta, koşarken, düşünürken, uyurken, kaygılıyken, çalışırken veya birçok durumda nefes ritmimiz ve nefes kapasitemiz kendiliğinden otomatik olarak değişir. Mesela burnumuz tıkalı olduğunda uykuya hemen dalamayız ve rahat uyuyamayız. Çünkü nefesimiz ritmiyle ve kapasitesiyle, bedenimize rahatlama mesajlarını verememiştir.

Bazen nefes, bilinçle bilinçaltının anahtarı gibidir. Bioenerjide önemli olan nefesi doğru kullanarak, nefes ve zihinsel durum arasındaki bağlantıyı doğru kurabilmektir. Sonuçta nefesle ilgili önemli olan tek konu,  nefesin ritmi ve kapasitesidir. Tarihsel süreçte, metafizik çalışmalarda çoğu zaman sözü edilen nefesle ilgili birçok konu ve hissiyat, tamamıyla zihinsel süreçlerden ibarettir. Çünkü esas olan nefesin ritmi ve kapasitesi dışındaki her çalışma, zihinsel bir faaliyetten başka birşey değildir ve o çerçevede değerlendirilmelidir.

Bioenerjide özel nefes çalışmaları elbette vardır ve manyetik yapımızı güçlendirmek için kullanılır. Ancak bu çalışmalar, belirli sürelerle; önce bir burun deliğini kapat nefes al, sonra diğer burun deliğini kapat nefes al türünden çalışmalar değildir. Burun deliklerimizin her ikisi de aynı anda eşit olarak çalışmaz. Bir burun deliğinin, diğerine oranla daha fazla nefes alması yirmi beş dakika ile sekiz saat arasında değişmektedir.  Vücudumuz bu değişimi otomatik olarak gerçekleştirmektedir ki bu duruma nazal siklus adı verilir. Kaldı ki metafizik çalışmalar da bile iki burun deliğinin olabileceği en üst düzeyde yakın miktarla nefes almasının sağlanmaya çalışılması en belirgin amaçtır (solar ve lunar dengeleme).

Bioenerjide nefes çalışmaları az önce de belirtildiği üzere; kişinin manyetik yapısının desteklenmesi ve bioenerji uygulamalarında bioenerji uzmanının fiziksel ve zihinsel mod geçişlerinin gerçekleştirilmesi amacıyla kullanılır. Bunlar bioenerjiye has, çok bilinmeyen özel nefes türleridir.
BİOENERJİ, AMA NASIL?

Her alanda olduğu gibi bioenerji ve alternatif alanlarda da doğrular kadar, yanlış veya alakasız bilgiler de sürekli olarak insanlarımıza sunulmakta, bilgi kirliliği yaşanmaktadır.

Dünyamız, tüm kainat muhteşem bir hareketlilik ve denge içerisinde varlığını sürdürmektedir. Dışımızdaki bu denge ve hareketlilik elbette içimizde de mevcuttur. Tüm canlılar, varlığını koruma ve devam ettirme gibi doğal bir güdüye sahiptirler. Bu doğal güdü; insan denen bütünün, tüm parçaları arasında da, mecburi bir işbirliği ve denge arayışını zorunlu kılar.

İnsan denince, hem mana yönü hem de madde yönü ortaya koymaya çalışılır. Bu anlamda, en kabaca insan için; duygu, düşünce, irade, enerji ve beden gibi farklı yapılardan bahsetmek mümkündür. Bu yapıların her biri, hem kendi içerisinde hem de diğer yapılarla bir denge, hareketlilik ve işbirliği içerisindedir.

Hastalık denilen olgu ise, insan denen bütünün herhangi bir yapısında meydana gelen değişime karşı oluşturulan yeni bir denge hali veya arayışıdır. Hastalıklar esasında; vücudumuzun değişik düşmanlara karşı (virüs, bakteri ve benzerleri) savaşı değil, yeni bir denge arayışının sonucu olarak algılanmalıdır. Zira en basit bir hastalıkta bile insanın tüm yapıları (düşünceleri, enerjisi, bedenin fiziksel ve kimyasal yapısı, duyguları ve diğerleri) etkilenmektedir. Hastalıkların bu anlamda değerlendirilmesi, tüm yapılarıyla desteklenmesi gerekmektedir.

Bir diğerinden bağımsız olmayan iç yapımızdaki sistem ilginç bir şekilde dış dünya içinde yer alan her madde ve olgu ile de bir bağlantı ve iletişim gerektirir. Bu bağlantılar kullanılarak kişiler arasında enerji alışverişi zaten sürekli yapılmaktadır. İçimizdeki enerji dengelerinin, dışımızda oluşturduğu manyetik alan ve hareketliliği sayesinde söz konusu bu enerjiyi bir başkasına aktarmak mümkündür.

Bu aşamada enerji çalışmaları ve bioenerji karşımıza çıkmaktadır. Uygulamaları ile; insanların enerji dengelerinin yeniden oluşturulmasında ve doğru manyetik mesajlarla bedenin kendini yenilemesine yardımcı olmaktadır.

Bioenerji uzmanı, bu bağlantıları kullanan ve farkında olan kişidir. Zihinsel aktivitesini ve bedensel enerjisini, bir maddede veya bedende yoğunlaştırabilir veya kullanabilir. Zira zihinsel aktivite de bir enerjiden ibarettir ve enerji olmadan hiçbirşey açıklanamaz.

Bedene giren enerji, enerji kanalları yoluyla tüm vücuda yayılırlar. Bedenimizdeki enerji kanallarına ilişkin genel bir enerji haritası çıkarılabilmektedir. Ancak bu enerji kanallarının; bedensel, ruhsal, duyumsal veya zihinsel, eğilim ve alışkanlıklarımızla ciddi bir ilişkisi olması nedeniyle sadece enerji kanalları üzerinde yapılan enerji terapileri, sağlık alanında yapılan çalışmalarda yetersiz kalabilmektedir.

İnsanların enerji haritaları da parmak izleri gibi eşsizdir. Bu anlamda, vücudumuzdaki genel enerji hatlarının bazen kullanılamaz olması veya yetersiz enerji iletebilmesi nedeniyle; akupuntur, akupresür, refleksoloji gibi çalışmaların yetersiz kalabildiği durumlarda, bioenerji gerçek başarısını ortaya koyabilmektedir.

Bioenerji uzmanı olan kişinin ciddi bir tecrübe ve deneyime ihtiyacı olduğu muhakkaktır. Sadece alanında uzman bir bioenerjist, gerekli farkındalıklara sahip olduğundan uygun düzenlemeleri mutlaka yerine getirecek ve doğru sonuçlara ulaşacaktır.

Gerçek bir bioenerji uzmanı; karşısındaki kişiye sorununun ne olduğunu sorma ihtiyacı hissetmez. Çünkü, kişinin sorunu ve sorun konusunda ne yapılacağını zaten biliyor ve seans sonrasında hastaya ayrıntılı olarak geri bildirimde bulunuyor olmalıdır.


BİOENERJİ EĞİTİM MODELİ

Günümüzde enerji çalışanları ve uzmanları, “bioenerji” kelimesini ve uygulamalarını; yeniden tanımlama, anlamlandırma, sürdürme ve öğretme çabası içine girmişlerdir.

Bu alanda çalışanlar, bioenerjiyi; “kozmik enerji”, “doğal enerji”, “evrensel enerji”, “takyon enerjisi”, “kuantum enerji”, “niyet enerjisi”, “ışık enerjisi”, “ruhsal enerji”, “şifa enerjisi”, “melek enerjisi” ve daha birçok şekilde tanımlamaya ve anlamlandırmaya çalışmıştır.

Burada ilginç olan; bioenerjinin doğasının anlaşılması yerine, bioenerjiyi kendi zihin dünyamıza sıkıştırarak anlama ve anlatmaya çalışma hatasıdır. Bioenerji yerine sunulmaya çalışılan her açıklama, bioenerjinin ne olduğundan çok bioenerji uygulayıcısının ne anladığını ifade etmektedir.

Bazı durumlarda ise ortaya konulmaya çalışılan çalışmaların bioenerjiyle hiçbir  ilişkisi olmaması ise gerçekten üzüntü vericidir. Herhangi bir disiplini bulunmayan ve sadece zihinsel bir aktivite veya hayal dünyasına sıkıştırılan bu çalışmalar, bioenerjinin bir bilim dalı olarak gelişimine ciddi zararlar vermektedir.

Bioenerjinin ve kullanımının kaynağına yönelik tanımlamalar, yeniden oluşturulan jargonlar, herkes için farklı anlam taşıyan kelimeler, elde edilen verilere yönelik olarak yapılan anlamsal yatırımlar, ilginç deneme çalışmaları, fantezi sunumlar ve bilinçsiz metafor kullanımları bu alanı renkli bir hayal dünyası oyunu haline getirmektedir. Bu durum sonucunda, bioenerji alanında kendini yetiştirmek isteyen insanlar; eğitim için gereğinden çok daha fazla araştırma içine girmekte, ya anlama sürecini sürdürme çabasına zor da olsa devam etmekte ya da zamanla bu alandan vazgeçmektedir . Aklındaki soruların cevabını hiçbir zaman bulamamaktadır.

Zihnimizde yer bulamayan kaynaklarla bioenerji eğitimi vermek insanları başka maceralara sürüklemek dışında bir işe yaramaz. Kurgular üzerine yapılan her tanımlama ve çalışma; daima daha başka soru işaretleri getirecek, başka tanımlamalar gerektirecek ve konu artık içinden çıkılmaz hale gelecektir.

İnsanların bildiği ve kullandığı kaynakları güçlendirmekle birlikte, bedensel ve zihinsel farkındalığını kullanmasını sağlayarak kişilere eğitim vermek bunun en kolay yoludur. Bioenerji uygulayıcısı yetiştirme eğitiminde, kendi tarzım ve yöntemimle bu yol izlenecektir.

Kişinin sahip olduğu ve bildiği kaynaklar güçlendirilecek, enerjiyi görmesi, tanıması, kullanması ve yönlendirmeyi öğrenmesi sağlanacaktır. Anlayamayacağı, ulaşamayacağı veya sadece kurgu ürünü olan çalışmalar ve kavramlar bu eğitimler içerisinde kesinlikle kullanılmayacaktır.

Bioenerji eğitimlerinde bir diğer önemli husus ise eğitimin süresidir. İnsanlara verilen kısa süreli eğitimlerle sadece bazı bilgilerin karşı tarafca algılanabilmesi umulmaktadır. Gerekli bazı antrenman ve çalışmaların yapılmadığı hiçbir eğitimin, tam olarak anlaşılması ve uygulanması beklenemez. 

Bioenerji eğitimleri diğer eğitimler gibi verilemez. Bioenerji uygulayabilmek için sadece bilgi kazanımı yeterli değildir. Gerekli çalışmaların yapılmadığı ve bioenerjinin güçlendirilmediği eğitimler bu açıdan sadece bir bilgi kazanımıdır. Bioenerji alanında yeterli olabilmek için gerekli çalışmalar olmadıkça, bioenerji konusu zihinsel bir faaliyet olmaktan öteye gidemez. Zihin kütüphanemizde var olan bilgi yığını olarak kalır.
EĞİTİM KAZANIMLARI

İnsan  denen muhteşem varlığın; atomlardan oluşan bir fizik beden kalıbında yaratıldığını ve içine can yerleştirilerek dünya boyutunda bireysel ve toplumsal bir yaşam hikayesi oluşturduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Fiziksel ve zihinsel anlamda “enerji” boyutunu inkar edemeyeceğimiz insanın; yapacağı özel çalışmalarla hem kendisine hem de başkalarına ciddi yardımlar yapabileceği bir gerçektir.

Anemik bir çocuk; topraktaki demirin varlığından haberi bile olmadan, toprak yiyerek demir ihtiyacını karşılamaya çalışmaktadır. Tüm dünyadaki insanlar zor durumlarında mutlaka birbirlerine sarılırlar, dokunurlar. Başı sıkıştığında, kendilerine dokunan, kendilerini saran sıcacık bir el isterler.

Bir yeri ağrıdığında veya hasta olduğunda; acıyan noktaya dokunan, ovan bir eli mutlaka vardır. Üzgün olduğunda, yanındaki arkadaşının bir elini hissediverir bir omuzunda. Atlatılan bir sıkıntının arkasından derin bir nefes alarak ohhh çeker birdenbire.

Dokunulmak huzur verir, güven verir herkese.  Hangi kültürden olursa olsun, insanlar  sürekli olarak bioenerjiyi kullanmaktadır zaten, hem kendisinde hem de etrafındaki insanlarda.

Bioenerji eğitimleri ve çalışmaları, öncelikle kişilerin kendi manyetik alanını güçlendirir. Farkındalıklarımızın artması nedeniyle; maddeyi, kendimizi ve başkalarını anlamamız kolaylaşır. İnsanlar, sizin yanınızda kendilerini rahatlamış hissederek huzur bulur ve sizinle zaman geçirmekten zevk alırlar.

Konsantrasyon çalışmaları nedeniyle, konuşma kabiliyetiniz ciddi anlamda gelişir ve stres tepkileriniz azalır.

Etrafımızdaki insanların duygusal ve düşünsel değişikliklerini daha kolay fark edebilir, iletişimimizi güçlendirebiliriz. Konuşmalarımızın, fikirlerimizin karşı taraf tarafından daha kolay kabul görmesini ve istediğiniz manipülasyonları daha kolay yapmanızı sağlar.

İçgörünüzü arttırır, sezgilerinizi güçlendirir, duygusal dinginlik ve güçlenme sağlar. Bağışıklık sistemini ciddi anlamda güçlendirerek dayanıklı olmanızı sağlar, hastalıklara yakalanma riskini en aza indirir.

Hayatınızda baş etmekte zorluk çektiğiniz sağlık problemlerinde, size sunulan bilgilerle nasıl kolaylıkla üstesinden gelebileceğinizi görebilirsiniz.

Kişiler, tecrübesi ve manyetik gücü oranında, kendisi ve çevresindeki insanların sağlık sorunlarında yardımcı olabilir. Bioenerjide kullanılan bioteşhis yöntemleri ile (yüz-yüze veya uzaktan) insanların sağlık problemlerine ilişkin yapacağınız tespitlerle insanları kolaylıkla şaşırtabilir ve onlara ne kadar kolay yardım edebildiğinizi görebilirsiniz.

Söz konusu eğitimlerle elde edilen en önemli kazanım ise; bioenerji çalışmalarının kesinlikle soyut bir alan olmadığını anlayabilir; istediğiniz sürece ve istediğiniz kadar, hayatınızın her aşamasında kolaylıkla kullanabileceğinizi öğrenebilirsiniz.
BİOENERJİ VE ÇAKRALAR

Çakra kelimesi tekerlek, çark veya dönüş anlamlarında kullanılmaktadır. Çakralar vücudumuzun dış dünya ile iletişimin en yoğun olduğu enerji bölgelerdir. Omurga üzerindeki bu merkezler aynı zamanda enerji giriş ve çıkış yerleridir. Çakraların kendilerine has renk, şekil ve dönüşleri vardır. Fiziksel olarak henüz görülemeyen yoğun elektriksel alanlardır. Dışarıdan gelen ve dışarıya ulaştırdığımız enerji merkezleridir. Bu anlamda fizik ve metafizik bağlantı noktalarımızdır. Ancak burada kullanılan metafizik anlamından; manevi alan anlaşılmamalıdır. Buradaki metafizik kelimesinden; mevcut teknoloji ve bilgi ile tam olarak anlaşılamayan bir alan anlamında düşünülmelidir. Zira çakraların işlevleri yine fiziksel planda yürümektedir. Çalışıldığında elde edilen veya bulunan olağandışı özellik ve kabiliyetler de yine fizik plan içerisinde değerlendirilmelidir. Vücudumuzdaki tüm çakraların fiziksel kurallar çerçevesinde dönüş yönü ve hızları vardır.

Çakraların dönüşleri belirli bir ritimle olmaktadır.  Çekilen enerji bedene dağıtılır ve bir kısım enerji de beden dışına atılır. Çakraların kapanması gibi bir durum söz konusu değildir. Sadece işlevini yerine getirmesini zorlaştıracak tıkanıklıklar olabilir ki bu durumlar zaten hastalıkla sonuçlanır. Çakraların kapalı olması, ancak kişi öldüğünde mümkündür. Ancak buna rağmen, günümüzdeki insanların çakralarını açtırma peşinde koşmaları ve altında yatan temel arayış anlaşılamamaktadır.

İnsanın, enerjiyle mecburi bir işbirliği ve kullanımı zaten söz konusudur. Eğer insanlar gerekli çalışmaları yaparlarsa, bu alanlardan da ciddi anlamda faydalanabilirler, kendilerini geliştirebilirler. Ancak, bu çalışmalar içerisinde; uyumlama, inisiasyon gibi zorunlu ritüeller söz konusu değildir.

Bilinçsizce yapılan her türlü çakra çalışması kişilere zarar vermek dışında bir işe yaramaz. Açıklanan nedenlerle, piyasada bulunan ve belirli ücretler karşılığında çakra açtığını iddia eden insanlara lütfen itibar etmeyiniz.

Çakra dengelemesi adına yapılan açıklamalar ve izahlar ise genellikle gerçeklerle uyuşmamaktadır. Kendisini aracı kabul ederek, iki çakra üzerine ellerin konulması çok basit bir izah şeklidir. Çakralar arasında denge ve dengelemenin çok önemli olmasına rağmen tavsiye edilen çalışma şekilleri gerçeklerin tam tersi olmaktadır. Bahsettikleri çalışmalar çakraları dengelemez, tam tersine çakra sistemini çökertir.

Her çakra, kendi bedensel ve evrensel görevini yapmaya çalışmaktadır ve kendi aralarında muhteşem bir uyum içerisinde görevine devam eder. Enerjinin bedene yayılması ve omurgadaki hareketini sağlamaya çalışırlar. Tüm beden içerisindeki birbirleriyle uyumu ve kendi içerisinde ki uyumu söz konusudur. Bedendeki hiçbir yapının, sadece kendi içerisinde bir uyumu söz konusu olamaz. Tüm çakralar; omurga kanalıyla kendi arasında da uyum ve ahenk sağlarlar.

Örneğin bir kişi koştuğunda vücudundaki ateş unsuru aktif hale gelir. Bedende bu unsur yaygınlaştığından genellikle insanlar koştuktan sonra nefes nefese kaldıklarında; dizkapaklarına ellerini koyarak öne doğru eğilirler. Bilinçsizce yapılan bu davranışın amacı omurga üzerinden su unsurunu kullanarak ateş unsurunu dengelemek ve vücudu normale getirmek içindir.

Çakralar; beden içerisindeki enerjileri de özümserler ve bedene dağıtırlar. Havadan, sudan, besinlerden aldığımız enerjiler de beden için kullanılır. Ancak genellikle çakralarla ilgili yapılan açıklamalarda; evrenden alınan enerjinin bedene yansıtılması şeklinde açıklamalarla sadece renk, şekil ve dönüş ile ön plana getirilmektedir. Bu durum ise sanki onları hayali bir boyuta sokmakta gibidir. Ayrıca, çakraların renk, dönüş ve şekillerine ilişkin açıklamalar çoğunlukla hayal ürünü ve yanlıştır.

Bedenimizde yedi ana çakra olduğu söylenmektedir.. Bu çakraların, başın tepesinden başlayarak kuyruk sokumunda sonlanmakta olduğu ve omurga içerisinde yar aldığı açıklanagelmiştir. Ancak benim çakra anlayışım bu bilinen çarka sistemlerinden farklıdır. Bu anlayış sistemi ileride ayrıntılı olarak açıklanacaktır.

Çakralar, pozitif alan olan başın tepesinden başlayarak negatif alan olan kuyruk sokumunda sonlanır. İki zıt kutup arasındaki enerji, hayat ve hayat akışı olarak yorumlanabilir. Bu enerji kanallar yoluyla bedene dağılarak tüm sistemlerde kullanılmaktadır. Bioenerjide anlaşılması gereken en temel konu zıtlıklar ve bu zıtlıklar arasındaki devinim olan enerji konusudur.


Yüklə 391,91 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə