9- Zerkeşi (r.a):
Zerkeşi ise şöyle söylemiştir:
"Şer'i anlamda bid'at, yerilen nitelikteki yeniliktir." 98
10- Şeyh Muhammed Bahit (r.a):
Muhammed Bahit bid'at ile ilgili risalesinde şu açıklamaları yapmıştır:
"Bid'at, şer'i ıstılahtaki anlamı itibariyle sapıklıktır ve yerilen bir şeydir. İlim adamlarının vacib, haram vs. gibi kısımlara ayırdıkları bid'at ise, kelimenin sözlük anlamıdır. Bu anlam, şer'i ıstılahtaki anlamından daha geniştir. Çünkü şer'i anlamdaki bid'at bunun sadece bir sınıfıdır."
11. Dr. Abdullah Draz (r.a):
Abdullah Draz konuyla ilgili olarak şöyle söylemiştir:
"Bi'dat kelimesi, şer'i ıstılahta, sözlük anlamı ile kullanılışından daha özel bir anlam kazanmıştır. Bu itibarla İslam'ın ilk döneminde bid'atın şer'i mahiyeti ile ele alınışında daima batıl olarak anlaşıldığını görürüz. Bu yönü ile bid'at, kitap'ta sünnette ve bu ikisinden çıkarılan delillerde kendisine dayanak bulunmayan yenilikler ve yeni uygulamalardır." 99
Bid’atın Kısımları
Bid'at, değişik yönlerden kısımlara ayrılmıştır:
1. Bid'atın Normal İşlerle Ve İbadetlerle İlgili Olması
Şeriatta normal iş (el emrul adi) ile, dünya çıkarlarının sağlanmasına ve dünyadaki varlıkların değerlendirilmesine imkan veren karşılıklı ilişkiler, insanlar arasındaki çeşitli uygulamalar kastedilir. Tarım ve sanayi işlerinin düzenlenmesi ve buna benzer çeşitli dünya ilişkilerinin düzene konulması, normal işlerdendir. Bütün bu işlerde ve ilişkilerde iyi niyet beslenirse, bunlar da ibadet niteliği kazanır ve karşılığında sevap alınır.
İbadet ve kullukla ilgili işlere gelince: Esasta kişinin Allah'a yaklaşması için vesile edinilmesi amacıyla konulmuş uygulamalar, bu sınıftandır. Bu sınıfa giren uygulamaların belirlenmesinde ilk bakışta, kişiyi asıl konuluş amacından uzaklaştıran bir takım arizi durumlar göz önünde bulundurulmaz. Zikir, namaz, hac gibi uygulamalar bu sınıfa girmektedir.
İster inançla ilgili olsun, ister kalbin amelleri ile ilgili olsun ve isterse bedeni amellerle ilgili olsun, ibadetle ilgili uygulamalarda bid'at çıkarmanın meşru olmayacağı konusunda ilim adamları ittifak etmişlerdir. Bid'atlerin normal işlerle ilgili olması konusunda bir takım görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
2. Bid'atin Gerçek Ve İzafi Olması
Şatibi, bid'ati "gerçek ve izafi" diye iki sınıfa ayırmıştır:
Gerçek bid'ati, "hakkında gerek kitaptan, gerek sünnetten, gerek ümmetin icma'ından ve gerekse ilim adamları nazarında geçerli sayılabilecek temel kaynaklardan delil çıkarılması, genel ya da özel nitelikte bir delil bulunmayan uygulama" diye tarif etmiştir. Böyle bir delili ortaya çıkaran, ya da onun peşinden giden kişiler, bunun istinbat (delil çıkarma) yoluyla belirlenen hükümlere uyduğunu ileri sürseler bile, ilim adamları nazarında geçerli bir dayanağı olmadıkça meşru sayılamaz. Çünkü söz konusu bid'ati ortaya çıkaranların ileri sürdükleri delil, herhangi bir değeri olmayan şüpheli ve zayıf bir delildir. İşte bu nitelikteki bid'at, gerçek bid'attir. Bu sıfatta olmayanlar ise mecazi (izafi)'dir. Gerçek bid'ate örnek olarak şunlan sayabiliriz:
1- Herhangi bir zayıf delile dayanılarak ve şer'i bir mazeret ve geçerli bir amaç olmaksızın helalin haram, haramın da helal sayılması.
2- Şer'i dayanağı olmayan yeni ibadetler ortaya çıkarılması.
3- Sünnetin geçerli delil olduğunun inkar edilmesi.
Şatibi, izafi bid'ati açıklarken de iki yönünün olabileceğini ifade etmiştir:
1. Şer'i deliller arasında bağlantılı bir delil bulunan uygulama. Bu uygulama bu yönden bid'at sayılamaz.
2. Hakkında gerçek bid'at için ileri sürülen zayıf delile benzer bir delil bulunan uygulama.
Buna göre izafi bid'at, birinci yönü, herhangi bir delile dayanması itibariyle sünnet telakki edilebilir. İkinci yönü itibariyle ise bid'attir. Çünkü bu ikincisi gerçek anlamda bir delile değil de bir tereddüte ve şüpheye dayanmaktadır. Bu bakımdan esasta herhangi bir dayanağı yok demektir.
Bu sınıfa giren uygulamalar, yukarıda belirtilen iki yönden biri ile "açık muhalefet (aykırılık)" ya da "açık muvafakat (uyumluluk)"tan birine girmediğinden dolayı "izafi bid'at" olarak adlandırılmıştır.
Şatibi, izafi bid'ati de ikiye ayırmıştır:
1. Neredeyse gerçek bid'at sayılabilecek kadar gerçek bid'ata yakın olan.
2. Tam bir sünnet sayılabilecek kadar gerçek bid'atten uzak olan. 100
3. Bid'atin Güzel Ve Çirkin Olması
Yukarıda da işaret ettiğimiz üzere bid'at kelimesinin iki anlamı bulunmaktadır. Sözlük ve şer'i anlamı.
Sözlük anlamı yönünden, ister övülen türden olsun, ister yerilen türden olsun, ister Resulullah (a.s)'ın çağından önce, isterse sonra ortaya çıkarılmış olsun, bütün yenilik ve icatları içine alır.
Şer'i anlamı konusunda, yukarıda da belirttiğimiz üzere, ilim adamları arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.
Şafi'i'nin ve ona uyanların görüşlerine göre bid'at, güzel olsun çirkin olsun Resulullah (a.s)'tan sonra ortaya çıkmış olan bütün yenilikleri içine alır.
Bazı ilim adamları ise bir uygulamanın bid'at olmasını, Resulullah (a.s)'tan sonra ortaya çıkarılmış ve sünnetine de aykırı olması şartına bağlamışlardır.
Şatibi ise, şeriatın, hüküm koyarken birbirine benzer fiillerin tümümü kasdetmesine dayanarak, bir şeyin bid'at olmasını, sonradan ortaya çıkarılmış olmasına ilaveten şeriata aykırı düşmesi şartına bağlamıştır.
Bütün bu görüş ve düşüncelerden, bid'atın güzel ve fena olarak sınıflandırılmasının, kelimenin sözlük anlamı itibariyle olduğunu anlıyoruz.
Kelimenin belirtilen sözlük anlamından hareketle bid'at beş kısma ayrılmıştır:
1- Vacib olan bid'at: Bir şeyin vacib olması ile ilgili kurallara uyan ve hakkında, konu ile ilgili şer'i delillerin ortaya çıktığı uygulamalar. Dinin korunması, hükümlerinin açıklanması ve benzeri konularla ilgili tüm aygulamalar bu türdendir.
Örnekler:
Kur'an ayetlerinin bir mushafta toplanması ve insanların bu mushaf etrafında birleştirilmeleri. Din düşmanlarının Kur'an-ı Kerim'i tahrif etme amacı taşıyan tüm faaliyetlerine karşı durulması ve bu tür faaliyetlerin birbiri ardından ortadan kaldırılması.
2- Haram olan bid'at: Haramlık kurallarına uyan ve hakkında, bu konu ile ilgili şer'i delillerin ortaya çıktığı uygulamalar. Bu türden olan bid'atlerin pek çok örneği bulunmaktadır. Bunlar bid'atı çirkin gösteren delillerce kastedilen uygulamalar olduğu konusunda ilim adamlarının görüş birliğine vardıkları gerçek bid'atlerdir.
Örnekleri:
Haricilik mezhebi gibi Kur'an ve sünnete aykırı bozguncu mezhepler ile Mu'tezile mezhebinin bazı görüşleri de bu türdendir. Allahu Teala'nın maddi bir varlık olduğunun ileri sürülmesi ve Allahu Teala'nın yaratılmışlara benzetilmesi ve buna benzer iddialar.
3- Mendub olan bid'atler: Mendubluk kurallarına uyan ve hakında, bu konu ile ilgili delillerin oluştuğu uygulamalar.
Örnekleri:
a) Ramazanda teravih namazının camide cemaatle kılınması.
b) Yolların planlı bir şekilde yapılması, sağlam ve geniş binalar inşa edilmesi, buralara elektrik, su verilmesi suretiyle refahın sağlanması ve buna benzer kolaylıklar gibi, İslam'ın ilk döneminde ortaya çıkmamış olmakla birlikte şeriat hükümlerine de aykırı olmayan iyilik türünden bütün yenilikler.
c) Din eğitiminin düzene konulması, en iyinin seçilmesi için uygun sistemlerin uygulamaya konulması: İmtihan sistemi ve benzeri gibi.
4- Mekruh olan bid'at: Mekruhluk kurallarına uyan ve hakkında, konu ile ilgili deliller tahakkuk eden uygulamalar.
Örnekleri:
"Sınırları şeriat tarafından belirlenmiş olan mendub (güzel) amellerin artırılması. Namazlardan sonra otuz üçer kere söylenilmesi gereken "subhanallah, elhamdülillah ve Allahu ekber" zikirlerinin, şeriatın ölçüsünü önemsememe ve sünnete uymama niyeti olmaksızın sayılarının artırılması. Çünkü bu hareketle kişi niyeti iyi olsa da Resulullah (a.s)'ın belirlemiş olduğu sının aşmaktadır. Böyle yapılması ise mekruhtur. Büyükler bir sınır belirledikleri zaman, bu sınıra gelindiğinde durulması gerekir ve bu sınırın aşılması uygun değildir.
5- Mubah olan bid'at: Mübahlık kurallarına uyan ve hakkında, konu ile ilgili şer'i deliller oluşan uygulamalar.
Örnekleri:
Haram ve mekruh sınırlan içine girmemek şartıyla insan nefsine hoş gelecek yiyecek vs. türü şeylerin artırılması. Yine insanın, arzuladığı giyecek ve mesken türü dünyalıklar edinmesi. Karrafî'nin de söylediği gibi bundaki kural: Sonradan ortaya çıkarılan şeylerin şeriatın temel ilkeleri ve delilleri açısından bir değerlendirmeye tabi tutulmasıdır. Eğer sonradan ortaya çıkarılan şey, (bid'at) vaciblik kurallarına uyuyorsa vacib, haramlık kurallarına uyuyorsa haramdır. Diğer hükümlerden herhangi birinin kurallarına uyuyorsa, o da böyledir.101
Dostları ilə paylaş: |