Kur 'an ve sünnete yapişmak biD'at ve biD'at ehli 2 Konuyla İlgili Rivayetler 3



Yüklə 307 Kb.
səhifə6/11
tarix30.10.2018
ölçüsü307 Kb.
#76377
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Dersler Ve Öğütler

Hafız, Feth'de şu açıklamayı yapmıştır:

"Resulullah (a.s):

"... seni alıkoyan ve seni yönelten nedir"

sözleri ile iki şeyi sormuş, adam da "Ben onu seviyorum" diye cevap vermiştir. Bu, iki sorunun ce­vabıdır, ancak içine aldığı bir başka şey ile birinci soruyu da bağlamaktadır, içine aldığı şey ise namazda, önceden belirlemiş (ma'hude) sünneti yerine getir­mektir. Buna göre orada imamı, arkadaşlarının söylediklerini yerine getirmek­ten alıkoyan şey, sevgi ile bağlantılıdır ve kabul edilmiş bir şeydir. Söz konusu uygulamaya sevkeden ise yalnız başına sevgidir. Rivayetten çıkarılan anlama göre söz konusu imamın hareketinde, Resulullah (a.s)'ın yaptığına ilave uygu­lamalar bulunmaktadır. Bununla birlikte Resulullah (a.s) onun hareketinden memnun olduğunu ifade ederek cennetle müjdelendiğini açıklamıştır:"

Nasıruddin bin Münir ise bu hadis ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmıştır:

"Amaçlar fiillerle ilgili hükümleri değiştirir. Çünkü hadiste kendisinden söz edilen imam, mesela eğer "O sureden başka sureyi ezbere bilmediğini" söylemiş olsaydı, Resulullah (a.s) daha başka sureleri de ezberlemesini emredebilirdi. Ancak o, bu sureye olan sevgisini sebep olarak göstermiş, böylelikle amacının doğruluğu ortaya çıkmıştır. Ve Resulullah (a.s) da bunu tasvib etmiştir."

Bu hadis, aynı zamanda, kişinin gönlünün meyletmesi nedeniyle Kur'an-ı Kerim'in herhangi bir bölümünü özellikle okumanın ve çokça tekrar etmenin caiz olduğuna, böyle bir şeyin diğer sureleri tamamen terketme anlamına gel­meyeceğine işaret etmektedir. Bununla birlikte Resulullah (a.s)'ın, söz konusu imamın hareketini yerinde bulmasına ve kendisini cennetle müjdelemesine rağmen, ilim adamlarından veya sahabilerden herhangi biri bu hareketin sabit bir sünnet olduğunu söylememişlerdir. Çünkü Resulullah (a.s)'ın devam ettir­diği uygulamayı esas alıp ona göre hareket etmek daha uygundur. Ancak bu olay bize şu konuda bir delil teşkil etmektedir:

Görünüş itibariyle bütün halinde Resulullah (a.s)'ın uygulamasına ters gibi görünse de mesele oldukça geniş kapsamlıdır ve yapılan uygulama meşruiyyet sınırlan içinde olduğu sürece geçerlidir. Olay bazılarının zannettiği gibi değildir ve konu şeriatın genel ölçüleri içinde değerlendirilir.


422- Buhari, Hz. Aişe (r.a)'den rivayet etmiştir:

"Resulullah (a.s) bir adamı bir seriyyenin başında gönderdi. Bu kişi arka­daşlarına namaz kıldırır, namazda kıraatlarını hep "kul huvallahu ehad" suresi ile bitirirdi. Seriyyede bulunanlar döndüklerinde, durumu Resulullah (a.s)'a bil­dirdiler. Resulullah (a.s); "Kendisine niçin böyle yaptığını sorun" diye buyurdu. Sordular. "Çünkü bu surede Rahman'ın sıfatından söz ediliyor. Ben de onu oku­mayı seviyorum" diye cevap verdi Bunun üzerine Resulullah (a.s) şöyle buyur­du:



"Ona, kendisini Allahu Teala'nın sevdiğini bildirin."58

Dersler Ve Öğütler

Hafız Feth'de şöyle söylemiştir: "İbni Dakik el Iyad şöyle bildirmiştir;

"Hadisin metninden anlaşıldığına göre söz konusu kişi, her rek'atta, önce başka bir sureyi okuyor, daha sonra bu sureyi (ihlas suresini) okuyordu. Bu an­lam metnin zahirinden anlaşılmaktadır. Ancak buradaki ifade ile, onun kıra­atını bu sure ile tamamladığı, yani en son rek'atta bu sureyi okuduğu anlamı kastedilmiş de olabilir. 59Yani bu iki uygulamanın hiç biri, daha önce Resulul­lah (a.s)'ın yapmış olduğu uygulamalardan değildir. Buna rağmen Resulullah (a.s), söz konusu sahabinin uygulamasını, en yüksek derece ile müjdeleyerek, kendisini Allah'ın sevdiğini bildirmiş ve bu uygulamayı yerinde bulmuştur."

Bununla birlikte ilim adamlarından, bu uygulamanın müstehab olduğunu söyleyen olmamıştır, ilim adamlarından herhangi biri, daha önceki hadiste ge­çen olaydaki gibi, ihlas suresini namazın başlangıcında okumanın, yahut bu ikinci hadiste geçen olaydaki gibi sonunda okumanın müstehab olduğunu söyle­yen olmamıştır. Çünkü Resulullah (a.s)'ın devam ettirdiği uygulamayı esas al­mak daha efdaldlr. Ancak Resulullah (a.s)'ın bu uygulamayı yerinde bulması, itaat ve ibadet konusunda bu tür uygulamaları kabulle ilgili sünnetine açıklık kazandırmaktadır. Bu gibi fiilleri isleyenleri bid'atçilikle ve sapıklıkla suçlamak konusunda birbirleriyle yarışanlar olmuştur. Fakat bu gibi fiiller zemmedilmiş bid'atlerden değildir.

Yukarıdaki iki hadisin zahiri anlamından anlaşıldığına göre ortada iki me­sele vardır. Enes (r.a)'ten rivayet edilen birinci hadiste bildirildiğine göre zammi sure olarak sürekli aynı sureyi okuyan kişi, Küba mescidinde bulunan toplu­luğun imamıdır. Hz. Aişe (r.a)'den rivayet edilen ikinci hadiste kendisinden söz edilen kişi ise, bir ser'ıyyenin emiridir. Bu ikinci kişi her rek'atta veya en son rek'atta zammı sureleri "kul huvellahu ehad" suresi ile tamamlıyordu. Birincisi ise başlangıcında bu sureyi okuyordu. Bunlardan birini Resulullah (a.s), Al­lah'ın kendisini sevdiği haberi ile, diğerini de cennet ile müjdelemiştir. Burada birbirinden farklı çok sayıda uygulamanın gerçekleşmiş olduğu görülmektedir. Bunların aralarını bulma veya bir te'vil yoluna gitme söz konusu değildir. Görüldüğü üzere yukarıda geçen hadislerin tamamı, namazla ilgilidir. Bu ise bedeni ibadetlerin en önemtisidir. Üstelik Resulullah (a.s) bununla ilgili olarak:

"Beni namaz kılarken nasıl gördü iseniz öyle namaz kılınız." 60

dîye buyur­muştur. Bununla birlikte Resulullah (a.s) söz konusu içtihadlan kabul etmiştir. Çünkü bu içtihadlar, şeriatın belirlemiş olduğu sınırların dışına çıkmış değildi. Ayrıca bu içtihadlar şeriatın asıl itibarıyla güzel göstermiş olduğu ve teşvikte bulunduğu genel ölçülere de uymaktadır.

Belirlenmiş olan her sınıra mutlaka uyulması gerekir. Bu sınır aşılmadıkça, aslen kabul edilmiş ölçüler dahilinde kalındığı sürece uygulama alanı geniştir. İşte Resulullah (a.s)'ın sünneti ve yolu budur. Bunun böyle olduğu gayet açıktır. İlim adamlarının, şeriatın kabul etmiş olduğu bir temele dayanan, herhangi bir nassa açıkça ters düşmeyen ve herhangi bir bozulmaya yol açmayan uygulama­ların bid'at sınırları içine girmeyeceği şeklinde ifade edilen temel prensipleri de işte buraya dayanmaktadır. Aksine daha başkası ondan daha üstün olsa da, bu kurala uygun hareket etmek sünnettir, ibadetlerin içerisinde mefdil ve fadıl olan, yani en faziletli ve faziletli olmakla birlikte en faziletlinin altında ola uy­gulamalar vardır. Bir uygulama, aslen ibadet kavramı içerisine girdiği sürece, bir kimse mefduk ya da fadıl olandan herhangi birini seçmesi nedeniyle kınan­maz ve bid'atçilikle suçlanamaz. "

Şimdi, Resulullah (a.s)'ın içtihadlan nasıl kabul ettiğini görmemiz için, na­maz dışındaki bazı içtihadlan yerinde bulması ile ilgili bir takım rivayetleri ve­riyoruz:


423- Buhari, Ebu Sa'id el Hudri (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:

"Resulullah (a.s)'ın ashabından bir gurup yolculuğa çıktı. Bedevi mahallele­rinden bir mahalleye varıp buranın halkından kendilerinin misafir etmelerini istediler. Ancak onlar, bunları misafir etmek istemediler. Sonra bu mahallenin seyyidini (başkanını) yılan ısırdı. Adamı tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar ama fayda vermedi. Bazıları: "Şu yakına konaklayan adamlara bir başvursanız belki içlerinde bu konuda bir şeyler bilen biri bulunabilir" dediler. Sonra bu sahabilerin yanına geldiler ve:

"Ey topluluk, bizim seyyidimizi yılan ısırdı, biz elimizden geleni yaptık (ama fayda vermedi), içinizden bu konuda fayda sağlayacak biri var mı?" diye sordu­lar. Orada konaklamış olan sahabilerden birisi: "Evet ben rukye 61 yaparım.

Ancak vallahi, biz sizin bizi misafir etmenizi istedik, siz kabul etmediniz. Şimdi bir karşılık vermeden bu rukyeyi yapmam" dedi. Sonra bir koyun sürüsü karşı­lığında anlaştılar. Sonra o rukye yapacağını söyleyen kişi gitti, ağzından tü­kürüğünü çıkarıp sürmeye ve bu arada "elhamdülillahi rabbi'l alemin"i oku­maya başladı. Bu okumalar sonunda adam kendine gelmeye başladı ve bilahare üzerinde hiçbir şey yokmuşçasına kalkıp yürüdü. Mahalleli de, daha önce üzerinde anlaşmış oldukları karşılığı verdiler. Bazıları: "Bunu aranızda pay­laştırınız" diye söylediler. Rukyeyi yapan kişi ise:

"Resulullah (a.s)'ın yanına gidip olanları kedisine anlatmcaya ve bize ne buyuracağını öğreninceye kadar herhangi bir şey yapmayın" dedi. Daha sonra Resulullah (a.s)'ın yanına gelerek durumu kendisine bildirdiler. Resulullah (a.s) da şöyle buyurdu:

"Sen onun rukye olduğunu nereden biliyordun? Yerinde bir iş yapmışsınız. Aldığınız karşılığı paylaştırın ve bana da bir hisse ayırın."62


Yüklə 307 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə