Hafız İbni Hacer, Feth'de ve Kitabul İcare'de şu açıklamalarda bulunmuştur:
"... nereden biliyorsun?" sözü, herhangi bir şeye hayret etme yahut bir şeyi gözünde büyütme halinde kullanılır. Hadiste geçen uygulama gerçekten böyle bir soruya layık uygulamadır. Şu'be, bu hadisi rivayetinde: "Resulullah (a.s)'ın bu uygulamayı (rukyeyi) nehyettiğine dair bir şey söylemedi" ibaresini ilave etmiştir. Süleyman bin Katte de bu hadisi rivayetinde, Resulullah (a.s)'ın: "Sen onun rukye olduğunu nereden biliyordun?" sorusuna karşılık, rukyeyi yapan kişinin "kalbime doğdu" cevabını verdiğini bildirmiştir."63
Bu hadis alıkça gösteriyor ki, söz konusu sahabi fatiha suresi ile rukye yapmanın meşru olduğuna dair önceden herhangi bir şey bilmiyordu. Ancak bunu kendi içtihadı ile tesbit etti. Bu uygulamada şeriata aykın bir şey bulunmadığından dolayı da Resulullah (a.s) kabul ederek yerinde buldu. Çünkü hayır ihtiva eden ve herhangi bir şerre yol açmayacak olan uygulamaları kabul etmek, O'nun sünneti ile yolu idi. Kendisinin bu konuda herhangi bir şey yaptığına dair nass bulunmasa dahi, belirttiğimiz sıfatı taşıyan hareketleri Resulullah (a.s) uygun görür, kabul ederdi. Hafız'ın da işaret ettiği üzere, Resulullah (a.s)'ın:
"Yerinde bir iş yapmışsınız. Aldığınız karşılığı paylaştırın ve bana da bir hisse ayırın"
diye buyurması konuya çok ilgi göstermesinin ve oldukça samimi davranmasının bir işaretidir.
Akli dengesizlik içinde olan bir adama sahabilerin fatiha suresini okumaları ve bunun üzerine adamın iyileşmesi ile ilgili de bir rivayet vardır. Bu rivayet şöyledir:
424- Ebu Davud, Harice bin Salt (r.a)'ın amcasından rivayeti tankıyla şu şekilde bildirmiştir:
"Bu kişi (Harke'nin amcası) bir topluluğa uğradı. Orada demir bağlanmış deli bir adam vardı. Etrafındakiler: "Sen şu kişinin (yani Resulullah (a.s)'ın) yanından hayırla geldin. Şu adamı bizim için bulunduğu halden kurtar" dediler. O da, söz konusu sure (fatiha suresi) ile rukye yaptı."64
425- Ebu Ya'la, İbni Mes'ud (r.a)'dan rivayet etmiştir:
"İbni Mes'ud (r.s), rahatsızlığı olan birinin kulağına bir şeyler okudu, adam iyileşti. Resulullah (a.s) kendisine: "Ne okudun?" diye sordu. İbni Mes'ud (r.a) da: "Bizim sizi boşuna mı yarattığımızı sanıyorsunuz?" ayetini başından, surenin sonuna kadar okudum" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Eğer ki, bunu muvaffak (başarılı, gereken şartları üzerinde taşıyan) biri dağa okusaydı, dağ yerinden kaybolurdu."65
Bir Açıklama
Hadiste, Resulullah (a.s)'ın, İbni Mes'ud (r.a)'un: Mü'minun suresinin son kısmını rahatsızlığı olan kişiye okumasını yerinde bir hareket olarak gördüğü (ikrar ettiği) bildirilmektedir. Oysa İbni Mes'ud (r.a) bu konuda Resulullah (a.s)'tan herhangi bir şey duymuş değildi. Aksine bunu kendi içtihadıyla (istinbat yoluyla) çıkarmıştır. Resulullah (a.s), şeriat ölçülerine aykırı düşmeyen ve hayır getiren her şeyi kebul ederdi. Nitekim Buhari'nin Sahih'inde ve sünen sahiplerinin kitaplarında, kendilerinden söz edilen rukyecilerin uygulamalarını da kabul etmişti. Rukye olaylarının biri Ebu Sa'id el Hudri' (r.a)'nin, diğeri de Harice bin Salt (r.a)'ın amcasının başından geçmişti. Bu üçüncü rivayette rukye yaptığı bildirilen kişi ise İbni Mes'ud (r.a)'tur. Rukye ile ilgili dördüncü bir rivayet daha bulunmaktadır ki, bunu da İbni Hibban, Ilaka bin Suhar'dan rivayet etmiştir: Biz bu rivayeti de aşağıda veriyoruz.:
426- İbni Hibban, Ilaka bin Suhar Suleyti Temimi (r.a)'den rivayet etmiştir:
"Rivayete göre Ilaka (r.a) Resulullah (a.s)'ın yanına gitti. Sonra yanından ayrılarak geriye döndü. Dönüsünde bir topluluğa uğradı. Bunların aralarında demire bağlanmış bir adam vardı. Ailesi kendisine: "Bize, arkadaşınızın (Resulullah (a.s)'ın) hayır getirdiği bildirildi. Sen şu adamı tedavi etme konusunda bir şey biliyor musun?" diye sordu. Ilaka şöyle bildirdi;
"Ben bu kişiye Fatiha suresi ile rukye yaptım. Adam iyileşti. Ailesi bana yüz koyun verdi. Daha sonra Resulullah (a.s)'ın yanına gittim. Resulullah (a.s) bana şöyle buyurdu:
"Sen onu al. Ömrüm için, bir çokları batıl rukye ile mal alıp yiyor. Sense bunları hak rukye ile yemiş olacaksın."66
427- Buhari, Ebu Sa'id el Hudri (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:
"Bir adam, bir adamın yanında "Kul huvallahu ehad"ı sürekli tekrar ettiğini duydu. Sabah olunca Resulullah (a.s)'ın yanma giderek, durumu söyledi. Adam sadece bu surenin okunulmasını az bir şey olarak görüyor gibiydi. Resulullah (a.s) da:
"Canım elinde olana yemin ederim ki bu sure, Kur'an-ı Kerim'in üçte birine denktir" diye buyurdu. "67
Dersler Ve Öğütler
Hafız, Feth'de şu açıklamalarda bulunmuştur:
"Burada kendisinden söz edilen "kul huvallahu ehad" suresini okuyan kişi, Katade bin Nu'man (r.a)'dır. Okuyanın o olduğuna dair rivayeti Ahmed bin Tarif bin Heysem, Ebu Said (r.a)'den rivayet etmiştir. Onun rivayetine göre Ebu Sa'id (r.a) şöyle söylemiştir:
"Katade bin Nu'man bir gece, bütün gece boyunca "kul huvallahu edah"ı okudu. Buna ilaveten herhangi bir şey okumadı. Onu duyan kişi ise muhtemelen, onun anadan kardeşi olan Ebu Sa'id'di. Bu ikisi komşu idiler." İbni Abdilberr duyan kişinin Ebu Sa'id olduğunu bildirmiştir. Darekutni de, İshak bin Tıba'ın Malik'ten rivayeti tankıyla bu hadisi rivayetinde şu ifadeye yer vermiştir:
"(Duyan kişi) "Benim bir komşum var, geceleri ibadete kalkıyor. Ancak "kul huvallahu ehad"dan başka bir şey okumuyor" diye söyledi."
Hadiste Resulullah (a.s)'ın, söz konusu kişinin gece ibadetlerinde sadece bu sureyi okumasını ve (zammı sureyi) böyle kısa tutmasını kabul ettiği bildiriliyor. Oysa Resulullah (a.s) zammi sure olarak sürekli aynı sureyi okuduğu olmamıştı. Bu hadis ayrıca, daha önce üçüncü ve dördüncü hadiste de geçtiği üzere, kişinin günlünün arzulaması sebebiyle sürekli Kur'an-ı Kerim'in aynı bölümünü okumasının ve bu bölümü çokça tekrar etmesinin caiz olacağına işaret etmektedir.
Bu uygulama Kur'an-ı Kerimin diğer bölümlerini tamamen bırakma anlamına gelmez. Bütün bunlara rağmen, ilim adanılarından gece ibadetinde (zammı sure) olarak yalnızca ihlas suresini okumanın daha efdal olduğunu söyleyen olmamıştır. Ancak bu ve benzeri uygulamalar, sünnet dairesi içerisindedir. Bunun içerisinde zammedilen bir şey yoktur, aksine övgüye layık bir uygulamadır. Bu rivayet de, daha önceki hadisler gibi bir takım fiilleri bilgisizce bid'at dairesine sokarak batıl sayanlara bir cevaptır. Bundan sonra da bu konuda delil teşkil eden hadisler gelecektir.
428- İbni Hibban, İbni Bureyde (r.a)'den rivayet etmiştir: "İbni Bureyde babasının şöyle söylediğini bildirmiştir:
"Resulullah (a.s) ile birlikte Mescid'e girdim. İçerde bir adam namaz kılıyor ve şöyle dua ediyordu:
"Ey Allah'ım! Tek ve samed olan, doğurmamış ve doğurulmamış olan, bir dengi de bulunmayan senden başka ilahın bulunmadığına şehadet ederek senden diliyorum." Resulullah (a.s) bunu duyunca şöyle buyurdu:
"Canım elinde olana yemin ederim ki, bu kişi Allahu Teala'ya O'nun ismi azamı (en büyük ismi) ile dua etmiştir. O isimle kim isterse verir, kim dua ederse kabul eder "68
Dostları ilə paylaş: |