Küreselleşme sürecinde kent "antik siTE’den dünya kentiNE"



Yüklə 152,1 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/7
tarix11.03.2018
ölçüsü152,1 Kb.
#31110
1   2   3   4   5   6   7

Küreselleşme Sürecinde Kent “Antik Site’den Dünya Kentine”

 

Komünün İçyapısı 

Kentlerin özgürleşmesinde büyük rolü olan komünlerin, derebeyi ve 

kraldan bazen zorla, bazen de anlaşma ile aldıkları beratlarla, Ortaçağ 

Avrupa’sında yeni bir yapı (Görmez, 1997: 26) doğmuştur. Kent duvarları 

arasında kırsal köleliğin tüm kalıntıları ortadan kalkmıştı, servetin insanlar 

arasında doğurduğu farklar, hatta çelişkiler ne olursa olsun medeni durum 

bakımından herkes eşitti. Özgürlük eskiden beri ayrıcalıklı bir sınıfın 

tekelindeydi ve Ortaçağ Kentleri aracılığı ile yurttaşın doğal niteliği olarak 

toplumda yerini almıştı. Kent toprakları arasında bir gün veya bir yıl yaşayan 

köle kesin olarak özgürlüğe sahip oluyor, efendisinin onun kişisel varlığı ve 

evi üzerindeki hakları son buluyordu. Başlangıçta yalnızca tüccarların 

yararlandığı özgürlük, zamanla tüm kentlilerin ortak hakkı olmuştu (Blonc, 

1983: 348-349). Ortaçağ Avrupa’sında kentli sözcüğü ile özgür insan sözcüğü 

eş anlamlı olmuştu (Pirenne, 1994: 148).   

Ortaçağ komününde kent hukuku, kişisel köleliği ve toprak üstündeki 

kısıtlamaları kaldırmanın yanında, ticaret ve sanayinin önünde en önemli 

engeller olan derebeylik haklarını da ortadan kaldırmıştır. 

Komünde ekonomik yaşam karmaşıklaşıp etkinleştikçe yasal olan 

düello vb. eski adetler, tüccar ve zanaatçılardan oluşan bir topluluk içinde 

uzun zaman varlığını sürdüremedi. Bir sanığın suçsuzluğunun, birkaç kişinin 

and içmesi ile kanıtlaması yerini, kent yargıcı önünde suçun kanıtlanmasına; 

eski kan parası yerini, para cezası ve bedensel ceza sistemine bıraktı (Pirenne, 

1994: 150-152). Evlilik, veraset, haciz ve özellikle iş hukuku konularında yeni 

yasalar oluştu ve kent mahkemelerinin içtihatları ile zamanla geniş kapsamlı 

ve kesin bir medeni hukuk ortaya çıktı. 

Kentin ceza hukukunu nitelemek için “kent barışı” ifadesi kullanılı-

yordu. Kentin kapılarından giren herkes, ister soylu, ister özgür ya da kent-

soylu olsun bu yasaya (kent barışı) bağlıydı (Pirenne, 1994: 153). Bu yasa kenti 

güçlü bir şekilde birleştiriyordu. Çünkü yasa kentin sınırları içinde herkese 

uygulanıyor ve gücünü herkese kabul ettiriyordu. Barış tüm kent nüfusunu 

kapsadığından kent nüfusu bir komün oluşturuyordu. Bu yasa, kent içinde 

orta sınıfın oluşmasına ve güçlenmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Bu 

özellikleri ile ortaçağ kenti hem hukuksal bir bölge, hem de bir komündü. 

Kent bir kurul tarafından yönetiliyordu.  Bu kurul kimi zaman 

yargıçlar kuruluna denk düşüyor, aynı bireyler hem yargıç hem de orta sınıfın 

temsilcileri oluyorlardı. Ancak genelde kenti yöneten kurul bireyselliğe sahipti 

SAYIŞTAY DERGİSİ ● SAYI: 60

 

141 




Küreselleşme Sürecinde Kent “Antik Site’den Dünya Kentine” 

(Pirene, 1983: 115). Bu kurulun üyeleri yetkilerini komünden alıyorlardı, 

ancak zamanla yönetim karmaşıklaşıp büyüdüğünde üyeler, halkın sesinin çok 

az duyulduğu bir meclis oluşturdular. Bu kurul maliye, ticaret, sanayi işlerin-

den, kamu işlerinin düzenli yürütülmesinden, kentin beslenme gereksiniminin 

karşılanmasından, kent ordusunun donatımından ve okullar yaptırmak gibi 

pek çok işten sorumluydu (Onar, 1936: 26; Pirenne, 1983: 112). 

Komün askeri, yargısal, teşrii ve idari bir özerkliğe sahipti. Yargısal 

yetkiler bazı komünlerde çok geniş olmakla beraber, bazılarında yalnız zabıta 

meselelerini içeriyordu (Onar, 1936: 25). Kent yargıcın seçiminde söz hakkına 

sahipti ve her durumda seçilen yargıç, kente saygı duyacağına ve ayrıcalıklarını 

koruyacağına dair bir ant içmek zorundaydı. Yargı hakkını egemenliğin bir 

sonucu sayan kral ve senyör bu hakkı hoş görmedi ve zamanla komünlerin 

yargı yetkileri çok azaldı, komün mahkemelerinin kararları kral 

mahkemelerinin incelenmesine tabi tutuldu (Onar, 1936: 26). Hatta 14. 

yüzyılda Fransa’da yargı hakkı sınırlanmayan komün kalmamıştı.  

Komünlerin otonomisini kullanan ve onları idare eden organlar her 

komünde aynı değildir (Onar,1936:26). Birçok komünde komünü şehirde 

ikamet edenler idare eder, bununla beraber yönetsel organları uzun zamandır 

senyör tarafından tayin edilen komünler de vardır. Komünlerin yönetimi 

genelde belediye başkanları (maire) tarafından yapılıyordu. Kentin önde gelen 

kişisi belediye başkanı oluyordu ve günümüzdeki anlamda kuvvetler ayrılığı 

olmadığı için bütün kuvvetler onda toplanıyordu. Çoğu zaman belediye 

başkanının yanında bir “burjuva meclisi” ya da “parlement” denilen bir meclis 

bulunmaktaydı (Görmez, 1997: 26). 

Ortaçağ kentinin en acil ihtiyacı olan savunma için, kale duvarları inşa 

edilmesi gerekiyordu. Bu kale duvarlarının inşası hem kentler tarafından 

üstlenilen ilk bayındırlık işi oldu, hem de kentin mali örgütlenmesinin 

başlangıç noktasını oluşturdu. Kentin masrafları için ihtiyaç duyulan para, 

halktan servetlerine göre hesaplanan paylar oranında toplanıyordu (Pirenne, 

1983: 49). Kentin kamusal harcamalarında herkes olanaklarına göre, kamusal 

harcamalara katılmak zorundaydı. Bu vergileri ödemeyi reddedenlerin kente 

girmesi önleniyordu. Bu büyük bir buluştu, çünkü yalnızca Feodal beyin çıkarı 

için toplanan vergi, yerini kamu yararına dönük amaçlar için toplanan vergiye 

bırakıyordu (Pirenne, 1983: 50). Ortaçağ komün kenti yetkilerini, belediye 

başkanı ve üyeleri (echevin) adlarını taşıyan ve her yıl seçilen görevliler eliyle 

kullanmıştır (Görmez, 1997: 27).  

SAYIŞTAY DERGİSİ ● SAYI: 60 

142 



Yüklə 152,1 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə