Marti jonathan’dan



Yüklə 235,42 Kb.
səhifə4/8
tarix14.01.2018
ölçüsü235,42 Kb.
#20520
1   2   3   4   5   6   7   8

SEKİZ

Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Konut mağaraya bu denli erken dönüş nedenimizi öğrenmeye çalışan kimi dişi martılar da yanıt alamayıp suskunlaşmışlardı. Hemen herkes birer yana çekilerek kendi yürek tıpırtılarını dinler olmuştu.

Kaygılarını engellemeyen Şirinmartı, fısıltıyı andıran bir sesle Bunakmartı’nın neden dönmediğini sordu Yahutdamartı’ya.

“Şey, öldü...” dedi Yahutdamartı, sanki diğerlerinin duymasını istemez bir biçimde zorlanan bir sesle.

Şirinmartı, kış yelinde kalmış gibi tir tir titremeye, oraya buraya gidip gelmeye başladı:

“Sabah işe giderken, her günkünden daha da dinçti; nasıl olur?” Meltemmartı’dan yana koşup, “Neden öldü?” dedi, “...Söyle neden öldü Bunakmartı?”

“Öldürdüler onu Şirinmartı.”

“Kimler? Neden?”

Hiçbirimizde yanıt verecek güç yoktu. Bu kıyıma ortak olmanın ezincini yaşayarak susmaktaydık.

“Peki, o öldürülürken sizler nerelerdeydiniz?” diye bağırdı Şirinmartı.

Daha fazla dayanamayıp haykırmaya başladım:

“Başta ben olmak üzere tümümüz de alçağız Şirinmartı. Bunakmartı’nın öldürülüşünü yalnızca izlemekle de kalmayıp bu kıyıma ortaklık bile ettik. Bizler için kendi canlarımız öylesine değerliydi ki, sürüdeki en yaşlı martının öldürülmesini umursamadık bile. Umursamamanın da ötesinde, taşladık onu! Benzer bir acıyı yaşamamak için Bunakmartı’yı taşladık; duyuyor musun?”

Kimseden en küçük bir ses çıkmıyordu.

“Öylesine aşağılık, kişiliksiz ve zavallıydık ki, onu korumak için yerlerimizden bile devinmedik. Önce olanları izleyip ardından da taşladık en yaşlımızı.”

“Olamaz!” diye haykırdı Şirinmartı.

“Olur!” dedim; “...Bizim gibi tinsiz, ussuz ve tutsaklığı yaşam biçemi edinmiş yaratıkların hiçbir erdemi, hiçbir ilkesi yoktur ki! Onun için de, çıkası canlarımızı kollamanın dışında hiç kimseyi ve hiçbir şeyi önemsemeyiz.”

“Ah keşke o uçan martı oralarda olsaydı kargalar Bunakmartı’ya saldırırken.” diye söze girdi Pekimartı.

“Bizler” dedim; “...özümüze bu denli yabancılaşmışken, bir başkasının yardımıyla kurtuluşa kavuşabilir miyiz sanıyorsunuz? Bulutları yün gibi atan o martı, o Yünatanmartı, ancak gönül gözü açılmışlara, özüne dönmüşlere önderlik edebilir; boncuğa tapıp yonutları tanrılaştıranlara değil.”

Mağaradaki sotamda duran boncukları yerlerinden çıkartıp ortaya doğru fırlattım. “Alın!” dedim; “...Şunlara bağımlılığımızdan ötürü özümüzü unuttuk; alın sizlerin olsun.”

Doymazmartı dışında kimse kıpırdamadı yerinden. O da birkaç adım attıktan sonra utanıp geri çekildi.

Bu kez de Meltemmartı fırlattı boncuklarını; “İsteyen bunları da alabilir.” dedi.

Sonra bir avuç boncuk daha saçıldı yere; Şirinmartı’ydı atan. Diğerleri boncuklarına kıyamadı. Bir ara Yahutdamartı’nın, yakınına düşen bir boncuğu kendisine doğru çektiğini sezinledim.

“Ya siz dişi martılar, siz bizlerden daha mı erdemlisiniz? Doğmamış çocuklarınızı, daha yumurtadayken kargalara sunanlar sizler değil misiniz?” Bizleri iyiye, güzele, doğruya ve özgürleşmeye yönlendirmek yerine, buyruklara uyumlu davranmaya koşullandıran sizler değil misiniz? Kargalar karşısında oynamayı, onları temizleyip okşamayı içlerine sindirebilenler değil misiniz sizler? Gerekçe? Gerekçe diri kalabilmek, yalnızca!” derken sesim haykırışa dönüşmüştü.

“Salt kendimizin değil, sizlerin de diri kalabilmesi için katlanıyoruz bunların tümüne.” dedi annem.

“İyi de, neylesi bir diriliktir bu? Korkak, ürkek, bencil, türdeşleriyle yarışmakta olan, özünü unutmuş, tutsaklığı yaşam biçemi edinmiş hangi canlıya ‘diri’ denebilir ki? Diri miyiz bizler? Diri olduğunuza gerçekten inanıyor musunuz? Sizleri bilmem ama ben artık bu tür bir dirilik istemiyorum; böyle biline!”

Susup mağaranın en dibine doğru gitmemle, sürüdekilerden her biri birer köşeye çekildi düşünceli düşünceli.



DOKUZ


Uzun süre gözüme uyku girmedi. Neden sonra dalmaya başlamıştım ki karşımda Bunakmartı’yı gördüm. Gülümseyerek yanıma oturdu.

“Seni yeniden gördüğüme nasıl sevindim bilemezsin. Benim söylediğim sözlerden ötürü öldürülüşüne engel olamadım, özür dilerim.” dedim

“Unut artık işin o yanını. Bedenimin ölmesi, sen ve senin gibilerinin tinsel doğumlarına neden olabilirse, ne mutlu bana.”

“Çok acıdı mı canın kargalar saldırıp martılar taş atarken?”

Bir süre sustu Bunakmartı. Sanki ‘söylesem mi, söylemesem mi?’ ikilemini yaşamaktaydı.”

Üsteledim, “Canın acıdı mı?” diye.

“Yalnızca iki kez: Meltemmartı ve sen çiçek attınız ya; işte o zamanlarda acıdı.”

“İnanamıyorum! Oysa biz sana saygımızdan ötürü atmıştık o çiçekleri.”

“Bilmez miyim? Ne var ki dost çiçeğinin yabancının taşında daha can acıtıcı olduğunu ben de yeni öğrendim.”

“Özür dilesem bağışlar mısın?”

“Sen ki yeni bir şeyler öğrenmemi sağladın Oğulmartı; nasıl kızarım sana?”

“Meltemmartı da Şirinmartı da çok üzüldü ölümüne. Gerçi diğerleri de tepkisiz kalmadı ama...”

“İyi dinle Oğulmartı. Hem de artık martı kulağınla değil, gönül kulağınla dinle ki her şeyi ikişer kez anlatmam gerekmesin: ‘Bedenimden sıyrılış, tinim için kurtuluş oldu.’ diyorum; inanmıyorsun. İyisi mi anlayacağın biçimde anlatayım:”

Biraz sokulup, konuşmasını sürdürdü Bunakmartı:

“Söyle bakalım; dereden içtiğimiz suyu çöplükten edinilen bir kaba koyacak olsak, bu iki su birbirinden ayrı sayılır mı sence?”

“Sayılmaz; yalnızca biri akmaktadır, diğeriyse bir kap içinde duruyordur.”

“Hangisi olmak istersin?”

“Kuşkusuz derede akmayı yeğlerim.”

“Can da bedende dururken, kaptaki suya benzer işte: Bir gün buharlaşır, sonra yağmur olur, sonra yine ırmaktaki su olur... O suyu bir kabın içinde görmeye alışmış olanlar, su buharlaşınca üzülürler bu olaya. Onlar suyu düşündükleri için mi üzülmektedirler?”

“Sanmam.”

“Suyun bir gün özgürleşmesi bizleri üzmemeli, sevindirmelidir; değil mi?”

“Haklısın Bunakmartı.”

“Benim için de bedenimin ölümü, tinimin doğum günü oldu sözün kısası. İyi ki Acunsalmartı’yı son anda duyumsayabildim de karışacağım ırmağa kolay ulaştım.”

“Biliyor musun;” dedim; “...kurtuldum tüm boncuklarımdan.” Meltemmartı’yla Şirinmartı da fırlatıp attılar boncuklarını.”

“Biliyorum.”

“Keşke onlar da dinliyor olsalardı bizi.”

“Dinliyorlar; hiç tasalanma.”

“Sanırım artık ne yapmam gerektiğini kestirebiliyorum.”

“Adını ‘Yünatanmartı’ koyduğun o güzel yansımanın söylediği gibi gönül gözünü, benim dediğim gibi gönül kulağını aç Oğulmartı.”

“Seni düş kırıklığına uğratmayacağım.”

İyi geceler dileyip, uçtu gitti Bunakmartı. Gerçekte bir bilgeydi o, Bilgemartı’ydı; değerini biz bilememiştik.



Yüklə 235,42 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə