Martin heidegger


NIETZSCHE’NİN TANRI  ÖLDÜ  SÖZÜ



Yüklə 72,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/29
tarix07.12.2017
ölçüsü72,79 Kb.
#14380
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   29

NIETZSCHE’NİN TANRI  ÖLDÜ  SÖZÜ
duyuyor  muyuz?  Tanrı  çok  çürüdü.  Tanrı  öldü!  Tanrı  öldü! 
Tanrı  öldü!  Tanrı  öldü  gitti!  Onu  öldüren  de  biziz!  Bütün, katil­
lerin  katili  olan  biz  nasıl  avunacağız?  Dünyayı  şimdiye  dek 
elinde  tutan,  en  kutsal,  en  güçlü  olan  bizim  bıçaklarımızla  kana 
bulandı.  Kim  temizleyecek  bu  kam  bizden?  Hangi  suyla  arıta­
biliriz  kendimizi? .Nasıl  bir  kefalet  törenini  düzenlesek,  hangi 
kutsal  oyunu  oynasak?  Bu  eylemin  büyüklüğü  bizim  için  fazla 
büyük  değil  mi?  Bu  ancak  eylemi  gerçekleştirene  yaraşır  sayıl­
dığı  için  bizim  tanrı  olmamız  gerekmiyor  mu?  Hiçbir  zaman 
daha  büyük  bir  eylem  olmadı,  şu  da  var  ki,  bizden  sonra  doğa­
cak  olan,  bu  eylem  uğruna  şimdiye  kadarki  tarihlerden  daha 
yüksek bir tarihin  bir parçası  olacak!"  kaçık  adam  burada  susar, 
dinleyenlere  bakar:  Onlar  da  suskun,  söylenenleri  yadırgamış 
halde  ona  bakarlar.  Sonunda  kaçık  adam  elindeki  fenerini  yere 
atar,  fener  söner,  parçaları  çevreye  dağılır.  Sonra  "çok  erken 
geldim,  daha  zamanı  değildi.  Bu  tekinsiz  olagelme  daha  yolda, 
yolculuğunu  sürdürüyor.  O  daha  hâlâ  insanların  kulağına  ulaş­
madı.  Şimşeğin  de  gökgürültüsünün  de  zamanı  var.  Yıldızların 
ışığının  zamanı  var,  siz  yaptıktan  sonra  bile,  görülmüş,  duyul­
muş  olmak  için  işin  zamanı  var.  Bu  eylem  onlara  hâlâ  en  uzak 
yıldızdan  bile  uzak,  ama yine  de  bunu  onlar  yaptı!"  Kaçık  ada­
mın  aynı  gün  farklı  kiliselere  daldığı,  içerde  Requiem  aeternam 
deo’yu söylediği  anlatılıyor.  Dışarı  sürülmüş,  sorguya çekilmiş; 
ama  o  şu  yanıtı  vermiş  hep  "Neden  hâlâ buradasınız,  niçin  tan­
rıların  türbesinde ya da mezarının başında değilsiniz?
Dört  yıl  sonra  (1886)  Nietzsche  "Die  Fröhliche  Wissen - 
schaff'ın  dört  kitabına  beşincisini  ekledi,  kitabın  adı  “Wir 
Furchtlosen"  idi  [Biz  Korkusuzlar],  Bu  kitabın  ilk  bölümü 
(Aforizma  343)  "Was  es  mit  unserer  Heiterkeit  auf  sich  hat? 
[“Bizim  neşeli  olmamızın  ne  önemi  var?"]  başlığını  taşıyordu. 
Bu parça şöyle başlar:  "Büyük, yeni  olayın-Tanrı'nm  ölmesinin, 
Hıristiyan  Tanrı’sim  inanılmaz  kılan  Tanrı’mn  ölmüş  olm ası­
nın- gölgesi Avrupa'nın üzerine düşmeye başladı."
Bu  söz  Nietzsche'nin  "Tanrı  öldü"  derken,  Hıristiyan  Tanrı­
sından  söz  ettiğini  açıkça  gösteriyor.  Gelgeleliın,  Nietzsche'nin 
düşüncesinde,  Tanrı  adının  da,  Hıristiyanlığın  Tanrısının  da 
genelde  duyuüstü  dünyayı  imlemek  için  kullanıldığı  daha  az
17


açık.  Ancak  düşünülmesi  gereken  de  budur.  Tanrı,  idelerin, 
ülkülerin  alanının  adıdır.  Platon'dan beri,  daha  doğrusu,  Platocu 
felsefenin  geç  Yunan,  Hıristiyan  yorumlarından  beri  duyuüstü- 
nün  bu  alanı  gerçek,  asıl,  hakiki  dünya  sayıldı.  Bu  hakiki  dün­
yadan  farklı  olarak,  duyulur  dünya,  yalnızca bu-dünya,  değişe­
bilen,  bunun  için  de  yalnızca  görüntü  olan,  gerçek  olmayan 
dünyadır.
Bu-dünyanm,  bengi  mutluluk  dağı  olan  öteki-dünya'dan 
farkı,  bu-dünyanın  bir  çeki  yeri  olmasıdır.  Biz  Kant'tan  beri, 
duyulur  dünyaya,  geniş  anlamda,  fiziksel  dünya  deriz.  Buna 
göre de duyuüstü dünyayı,  metafizik dünya diye adladırırız.
"Tanrı  öldü"  sözü,  duyuüstü  dünyanın  etkin  bir  gücü  olma­
dığı  anlamına  gelir.  Bu  dünya  yaşam  vermez.  Batı  felsefesini 
Platonculuk  olarak  anlayan  Nietzsche  için  metafizik  sona  er­
miştir.  Nietzsche,  kendi  felsefesini  metafiziğe,  yani  ona  göre 
Platonculuğa karşı bir akım sayıyordu.
Gelgelelim,  Nietzscshe’nin  felsefesi,  yalnızca  bir karşı  hare­
ket  olarak,  zorunlu  olarak,  bütün  karşılar  gibi  özünde,  karşı 
çıktığı  yere  bağlıdır.  Nietzsche’nin  metafizik  karşıtı  hareketi, 
olsa  olsa  metafiziğin  tersine  çevrilmesi  olduğundan,  metafiziğe 
çözülmeyecek  biçimde  bağlanmıştır,  gerçi  o  böylece  kendi 
özüyle  bağını  kopardığı  gibi,  kendi  özünün  metafizik  olduğunu 
da  düşünemez  olur.  Bundan  dolayı,  metafizikte  olagelen  de, 
metafiziğin  kendisi  de,  metafizik  aracılığı  ile  metafizik  için 
örtük kalır.
Duyuüstünün  temeli,  bütün  gerçek  olanların  amacı  olarak 
Tanrı öldüyse,  idealarm  duyuüstü  dünyası, bağlayıcı,  hepsinden 
önemlisi  canlandırıcı,  kurucu  gücünü  yitirmişse,  onda  insanın 
ne  tutunacağı  ne  de  yöneleceği  bir  şey  kalmamış  demektir. 
Okuduğumuz bölümde  "Sanki  sonsuz bir  hiçte  yolumuzu  şaşır­
mış  durumda  değil  miyiz?"  sorusu  bundan  dolayı  sorulur. 
"Tanrı  öldü"  sözü  bu  hiçin  yayıldığını  onaylamaktadır.  Burada 
hiç,  duyuüstü,  bağlayıcı,  yükümlülük  getiren  bir  dünyanın  yok 
oluşunu  gösterir.  Hiççilik,  "Konukların  en  tekinsizi",  kapının 
önünde  beklemektedir.
Nietzsche'nin  "Tanrı  öldü"  sözünü  yorumlamak,  Nietzsche'- 
nin  Hiççilikten  ne  anladığını,  böylece  de  onun  Hiççiliğe  karşı
NIETZSCHE’NİN  TANRI  ÖLDÜ SÖZÜ ve  DÜNYA RESİMLERİ  ÇAĞI
18


NIETZSCHE’NİN TANRI  ÖLDÜ  SÖZÜ
durumunu  ortaya  koymakla  eş  anlamlıdır.  Buna  karşılık  bu  ad 
çoğu  zaman yalnızca bir sav-söz,  kuru  laf,  sık sık  da yargılayıcı 
bir sövgü  sözcüğü  olarak  kullanıldığı  için,  onun  ne  anlama  gel­
diğini bilmek zorunludur.  Kendi  Hıristiyan inancına ya da başka 
bir  metafizik  kanıya bağlı  olanlar,  böyle  oldukları  için,  Hiççili­
ğin  dışında  kalmazlar.  Ne  var  ki  hiç  üstüne,  hiçin  özü  üstüne 
düşünen herkes de hiççi değildir.
Bu  ad  seve  seve  öyle  bir  vurguyla  kullanılır  ki,  sanki  yal­
nızca  “hiççi”  adlandırması  bile,  daha  sözcükte  ne  olduğu  düşü­
nülmeden  şunların  yeterli  kanıtı  sayılır:  Hiç  üzerine  düşünme* 
kaçınılmaz  biçimde  hiçe  gömülmeye  götürür,  hiçin  diktatörlü­
ğünü  kurmaya  aracılık  eder.  Nietzsche  felsefesinde  düşünül­
düğü  kesin  anlamında  “Hiççilik”  adının,  genelde,  yalnızca 
nihilistik;  yani  olumsuz,  hiçliğin  boşluğunda  sürüklenen  anla­
mına  gelip  gelmediği  sorulmalıdır.  Nietzsche'nin  Hiççilik  üze­
rine  söylediklerini  enine  boyuna  tartışmadan  önce  Hiççilik  adı­
nın  belirsiz,  gelişigüzel  kullanımını  vermek,  Hiççiliği  sorgula­
yabileceğimiz  doğru  bakış  açısı  kazanmamız  için  elbette  gerek­
lidir.
Hiççilik  tarihsel  bir  devinimdir.  Birinin  birine  karşı, savun­
duğu  bir görüş,  bir  öğreti  değildir.  Hiççilik,  tarihi  Batı  halkları­
nın  tarihinin  yazgısında  hemen  hiç  bilinmeyen  temel  bir  süreç 
tarzında  devindirir.  Bundan  ötürü  Hiççilik,  öteki  tarihsel  gö­
rüngülerden  biri  olmakla  kalmaz-  yalnızca  Hıristiyanılığm, 
Hümanizmamn,  Aydınlanmanın  yanında  giden  bir  entelektüel 
akım değildir-  Batı  tarihinde öne de çıkar.
Özünde  düşünüldüğünde,  Hiççilik,  daha  çok  Batı  tarihinin 
temel  olayıdır.  Hiççilik  öyle  bir  derinlik  gösterir  ki,  onun  ya­
yılması  olsa  olsa  dünyanın  yıkımıyla  sonuçlanabilir.  Hiççikk, 
Yeni  çağın  güç  dünyasına  çekilen  yeryüzü  halklarının  dünya* 
tarihi  hareketidir.  Bundan  dolayı,  o,  şimdiki  çağa  özgü  bir  gö­
rüngü  değildir.  O  yüzyılda  Hiççiliğe  keskin  bir  bakış  atılmış, 
Hiççilik  adı  kullanılmış  olsa  bile,  o  ilk  kez  19.  yy’da  üretilme­
miştir.  Hiççilik  bu  çağın  ürünü  olmadığı  gibi,  düşünürleri,  ya­
zarları  Hiççilikten açık açık  söz  eden tek  tek  ulusların  ürünü  de 
değildir.  Kendini  Hiççilikten  kurtardığını  sanan  biri  belki  de 
onun yayılmasını  en  temelli  biçimde  sürdürmektedir.  Bu  tekin­
19


Yüklə 72,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə