uygun olarak değerleri başka türlü koymalı, başka türlü değer
lendirmelidir.
Buradan yola çıkıldığında şu, açıklık kazanır: Yetkin, bü
tünlenmiş, klasik Hiççilik "Şimdiye kadarki tüm değerlerin
değerlendirilmesi"nin bir parçasıdır, ne var ki, bu yeniden de
ğerlendirme, yalnızca eski değerlerin yerine yenilerini koy
makla kalmaz, bu yeniden değerlendirme, değerlerin biçiminin
de tarzının da ters çevrilmesine dönüşür. Değer koyrria yeni bir
ilkeyi, yani değer koymanın içinden çıkacağı, içinde tutunacağı
bir ilkeyi gerektirir. Değer koyma başka bir dünya gerektirir.
Yeni ilke, artık, cansızlaşan duyuüstü dünyanın ilkesi ola
maz. Bunun için, bu biçimde anlaşılan bir yeniden değerlendir
meyi amaçlayan Hiççilik en diri olanı arar. Böylece Hiççilik "en
bereketli yaşam ülküsü"ne dönüşür (Güç İstemi A. 14. Y.
1887). Bu yeni en yüksek değerde dirime, yani bütün yaşayan
ların dayandığı belirleyici öze, başka bir değer biçme gizlidir.
Burada Nietzsche'nin dirim sözcüğünden ne anladığı sorusu
yanıtlanmadan kalır.
Hiççiliğin farklı biçimlerine, farklı aşamalarına dikkat çe
kilmesi, Nietzsche'nin yorumuna göre, Hiççiliğin baştan sona
bir tarih olduğunu gösterir. Bu tarih değerlerle ilgilidir, onda
değerler temellenir, değerden düşer, yeniden değerlendirilir. Bu
tarih, değerlerin yeni bir biçimde koyulmasıyla ilgilidir, son
olarak, en önemlisi de, bütün değer koymaların ilkesini
koymakla, bu değerleri başka biçimde koymakla ilişkilidir. En
yüce amaçlar, varolanların temelleri, ilkeleri, ülküler, duyuüstü,
Tanrı,
tanrılar-bunların
hepsi
önceden
değer
olrak
belirlenmiştir. Nietzsche'nin değer sözcüğünden ne anladığını
biliyorsak buradan çıkarak ilk kez Nietzsche'nin Hiççilik
kavramını tam olarak anlarız. Yine buradan çıkarak, "Tanrı
öldü" sözünü ilk olarak nasıl düşünüldüyse öyle anlarız.
Nietzsche'nin değer sözcüğüyle ne düşündüğünün yeterince
açıklık
kazanması,
onun
metafiziğinin
anlaşılmasının
anahtarıdır.
19. yy'da değerlerden söz edilmesi olağandı, değerlere dayalı
düşünme de alışılmış bir durumdu. Ama değerlerden söz etmek,
ilk kez Nietzsche’nin yazılarının yayınlanmasından sonra gözde
NİETZSCHE’NİN TANRI ÖLDÜ SÖZÜ ve DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
26
NIETZSCHE'NİN TANRI ÖLDÜ SÖZÜ
oldu. Bu yüzyılda, yaşamın değerlerinden, kültür değerlerinden,
bengi değerlerden, değerlerin sıra düzeninden, sözgelimi antik
çağda bulunduğuna inanılan tinsel değerlerden söz edildi. Fel
sefe ile eğitim olarak uğraşılması, Yeni Kantçılığm yeniden
kurulması aracılığı ile değer felsefesine ulaşıldı. Değer dizgeleri
kuruldu, etikte değer sınıflamalarının peşine düşüldü. Hatta
Hıristiyan tanrıbiliminde, Tanrı, summum ens qua summum
bonum, en yüce değer olarak belirlendi. Bilimler değerlerden
arınmış sayıldı. Değer yargıları, dünya görüşleri alanına atıldı.
Değer de değerli de metafizikle ilgili olanın yerine olguculukla
ilgili olana dönüştü. Değerlerden fazlaca söz edilir olması kav
ramın belirsizliği ile örtüşmektedir. Değerlerin bu çağda diller
den düşmemesi, onların Varlıktan çıkan öz kaynağı konusun
daki belirsizlikle çakışır. Çünkü, bu ölçüde çok başvurulan de
ğer eğer hiçbir şey değilse, onun özü Varlrkta olmalıdır.
Nietzsche değerden ne anlar? Değerlerin özü nerede
temellendirilir? Nietszche'nin metafiziği niçin değerler metafi
ziğidir?
Nietzsche bir yazısında (1887/88) değerden ne anladığını
söyler: "Değerin görme noktası, oluş içindeki göreli yaşam
süresinin karmaşık yapıları (Gebilde) bakımından koruma, art
tırma koşullarını kuran görme noktasıdır." (Güç İstemi. Afo-
rizma 715) (3)
Değerlerin özü, onların görüş noktası olmalarına dayanır.
Değer bu niteliği ile göz önünde bulundurulanı gösterir. Değer
bir şeye yönelen ya da, söylediğimiz gibi, bir şeyi hesaplayan,
böylece de, hesaplar iken bir başka şeye dayanması gereken
görmenin göz önüne aldığı şey anlamına gelir. Değer, “ne ka-
dar?"la, nicelikle, sayı ile yakın ilişki içindedir. Buradan
çıkarak değerler hem bir "sayı ölçeği" hem de "ölçü ölçeği" ile
ilgilidir (Güç İstemi. A. 710, Y.1888). Yine de değerlerin ilgili
olduğu arttırma-eksiltme ölçeğinin nerede temellendirileceği
sorusu yanıtlanmadan kalır.
Değerin ayırıcı niteliğinin bir bakış açısı olarak betimlen
mesi, Nietzsche'nin değer kavramı için çok önemli bir sonuç
doğurur: Görme noktası olarak değer, görme tarafından, görme
için koyulmuştur. Bu baktığı için gören, gördüğünü kendi
27
NIETZSCHE’NİN TANRI ÖLDÜ SÖZÜ ve DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
önüne koyduğu için gören, böylece de bakılanı belli bir şey
olarak koyan bir görme türüdür. Bir göz önüne getirme olan bu
koyma ile ilk kez, bakışı bir şeye yöneltmek için gerekli olan,
böylece de bakışın yoluna götüren nokta, göz önündeki erek
olur; yani bütün görmelerde, bakışın götürdüğü bütün eylem
lerde önemli olan şeye dönüşür. Değerler önceden rastgele
görme noktası olarak alınabilecek kendinde şeyler değildir.
Değer saydığı (4) sürece değerdir. Önemli olarak koyulduğu
ölçüde sayar. Böylece değer hesaplanması gerekene bakarak,
yönelerek
koyulur.
Erek,
bakım,
görüş
alanı
burada,
yunanca'dan çıkarak belirlenen; ama dolaşım aracılığı ile, eidos
idea’smın perceptio’ya dönüştürülmüş anlamında, görünüş
(Gesicht) ile görmedir. Görme, Leibniz'den beri çabanın
fappetitus] temel niteliği olarak anlaşılmış olan böyle bir göz
önüne getirmedir. Nisus -ortaya çıkma güdüsü- varolanın Varlı
ğına ait olduğu için, varolanların tümü tasarlayıcıdır. Nisus bir
şeye ortaya çıkmasını (görünmesini) açıkça buyurur, böylece de
onun bulunmasını belirler. Bütün varolanların nisus’a sahip
olan özü, bu yolla kendini ele geçirir, kendisi için bir amaç ko
yar. Bu erek varolana izleyeceği yönü verir. Göz önündeki erek
değerdir.
Nietzsche'ye göre, görme noktası olarak değerlerle, "ko-
ruma-artırma koşulları” koyulur. Hem koruma ile artırma ara
sındaki ”ve"nin geçiştirildiği bu yazma biçemi hem de araya
birleştirme çizgisinin yerleştirilmesi ile Nietzsche, görüş noktası
olarak değerleri özce, bundan dolayı da daima, koruma “ve”
arttırmanın göz önüne getiren koşullan olarak açıklamak ister.
Değer koyulduğunda, bu iki koşul (koruma-arttırma ç.n) tarzı
özce birbirleriyle birleştirici bir ilişki içinde olacak şekilde sü
rekli gözönünde tutulmalıdır. Niçin? Düpedüz şunun için: Göz
önüne getiren, uğraşan varolanlar bizzat kendi özlerinde bu çifte
amacın göz önünde olmasına gerek duyarlar. Hem koruma hem
de arttırma koşullan olarak iş göreceklerse, koşullar olarak
hizmet eden gönne noktası olmaları bakımından değerler neye
yarar?
Koruma ile arttırma, yaşamın birbirini gerektiren temel
özelliklerini imler. Yaşamın özünde çoğalma, arttınna isteği
28
Dostları ilə paylaş: |