Microsoft Word 02 Orhan Bey doc



Yüklə 0,66 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/30
tarix19.11.2017
ölçüsü0,66 Mb.
#11047
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   30

18 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 

 

yorum. Ayrõca üzerinde durduğumuz Sakaoğlu’nun bu çalõşmasõndaki duru-



mu, onun yerini ve bilimdeki değerini göstermek açõsõndan dikkat çekicidir. 

Karaca Oğlan Türkiye Türkçesiyle çalõp söylemiştir. Hem de halkõn konuştuğu 

dille kendini anlatmõştõr. 

Bu durumlar göz önüne alõndõğõnda Sayõn Prof. Sakaoğlu’nu bağõşlayan o-

lacak mõdõr? Verdiği, Karaca Oğlan’nõn 500 şiirindeki hece, durak, kafiye, redif, 

anlam ve bilgi yanlõşlõklarõ nasõl bağõşlanacaktõr. Bunlar onun unvanõna yakõşõr 

yanlõşlar değildir. Bir değil, on değil, yüz değil belki binlere varan örnekler. 

17. sayfanõn sonundaki dörtlüğün ilk mõsrasõndaki “irgördük” kelimesi 

irgürdük”  şeklinde düzeltilmelidir. İrgür-: “ulaştõr-, yetiştir-” anlamõnda olup 

ma eki, -dü görülen geçmiş zaman eki, -k çok. 1. şahõs eki. Buradaki -gur-, -gür- 

ettirgenlik (fiilden fiil yapma) ekinin Türkçenin hiçbir devir ve sahasõnda  -gor-, 

-gör- şeklinde kullanõldõğõ tespit edilmemiştir. Zaten Türkçenin ünlü uyumlarõ 

da ekin -gur-, -gür- olmasõnõ gerektirmektedir. 18 yõl gibi uzun bir müddet Türk 

Dil Kurumunun üyesi olan, geçmişinde Türk Dilinden bitirme tezi yaptõğõnõ sõk 

sõk söyleyen, hatta Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebi-

yatõ Bölümüne Türk Dili asistanõ olarak giren; bõrakõn bunlarõ, Türk Dili ve E-

debiyatõ Bölümü tahsili alan birisinin, bir öğrencinin, kõsacasõ Saim 

Sakaoğlu’nun bu hususu bilmesi ve düzeltmesi gerekmez miydi? 

4- 20. sayfanõn 5. paragrafõnda: “Yalgõn’õn yazõsõnõ okuyunca tenkit denilebile-

cek bir noktanõn olmadõğõnõ görüyoruz.” cümlesi yer almaktadõr.  

Bilindiği gibi “tenkit” bir edebî türdür. Tenkit müspet veya menfî olabilir. 

Türk Dil Kurumu üyesi Sayõn Sakaoğlu’nun, edebiyat tahsili gören hocamõzõn 

tenkitten anladõğõ, kelimenin olumsuz yönde olan anlamõdõr. Yukarõdaki cüm-

lesinden Sakaoğlu’nun yapõcõ tenkitten haberinin olmadõğõ anlaşõlmaktadõr.  

5- Onun aynõ sayfanõn 6. paragrafõnda yer alan “Bu yazõ, aşağõda anacağõmõz 



Köprülü’nün ikinci yazõsõna geniş ölçüde aktarõlmõştõr.”  şeklindeki cümlesi, sanki 

Köprülü kendisi aktarmamõş da başkasõ onun yazõsõnõn içine sokuşturmuştur

anlamõnõ vermektedir. 

Söz konusu cümle yukarõda da ifade ettiğimiz gibi 10 yõlõ aşkõn bir süredir 

Kompozisyon derslerine giren hocamõzõn: “Bu bölümde Kompozisyon derslerini 

sadece ben verebilirim …” cümlesiyle ne güzel uyum içerisindedir! 

6- Sakaoğlu Hoca kitabõnda Karaca Oğlan mahlâslõ iki âşõğõn olduğundan 

söz ederek her iki şairi de mahlâslarõnõn aynõ olmasõ münasebetiyle “adaş” ola-

rak göstermektedir. Adaş aynõ ismi taşõyanlara denir. Adlar üzerine kitabõ da 

bulunan TDK üyesinin “adaş” ve “mahlâstaş” kelimelerini ayõramamasõ, daha 



TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 19  

 

yerinde bir ifadeyle “mahlâstaş” kelimesinin yerine “adaş” sözcüğünü kullan-



masõ “bağõşlanamaz.” (s.20 ve çeşitli yerlerde onlarca defa). 

7- Yine kitabõnõn bir çok yerinde (msl. s. 20) “konusuna ilk defa dokunan”  şek-

lindeki ibareler belâgat açõsõndan sakõncalõdõr. El ile dokunulur; meseleye, ko-

nuya temas edilir. Aradaki incelik, çok nazik olan hocamõz tarafõndan ne üzü-

cüdür ki fark edilememiştir, õsrarla kullanmasõ da bunu bilmediğini göstermek-

tedir. Bu, sade Türkçe kelime kullanma endişesiyle izah edilemez. Öyle olsaydõ, 



dokunmak yerine değinmek kelimesinin kullanõlmasõ gerektiğini akõl edebilirdi. 

8- 21. sayfada “Köprülü’nün her iki tanõtmasõnda da yer alan başka bir “Karaca 



Oğlan” konusu araştõrmacõlarõ uzun uzun meşgul etmişse de bir ara kafalarõ karõştõr-

mõştõr.” şeklinde bir cümle yer almaktadõr.  

Yukarõdaki cümleyi bir TDK üyesi, kompozisyon hocasõna ben 

yakõştõramõyorum. Aynõ paragrafõn son cümlesi de ilgisiz, muallâkta kalan bir 

ifade olarak karşõmõza çõkmaktadõr.  

9- 21. sayfadaki son paragrafõn ilk cümlesi de üzerinde düşünülmesi gere-

ken bir cümledir. Burada Köprülü’nün yazõsõ ve konusu verilmeliydi. 

10- 22. sayfanõn ilk satõrlarõnda: “… Ali Rõza Bey’in bu yazõsõnda Ergun’un ese-

riyle ilgili sadece çok küçük bir gönderme vardõr, o kadar.” şeklindeki Sakaoğlu’nun 

ifadesi ilmîlikten uzaktõr ve belâgat açõsõndan da edebiyat profesörüne yakõş-

mamaktadõr. 

11- 22. sayfada 2. paragraf: “…Sonralarõ çeşitli araştõrmalara konu olan Han 



Mahmut Hikâyesi’ne yer veren Ali Rõza Bey, bu hikâyenin sonunda Karaca Oğlan’a da 

“gaipten zuhur ediyor” ifadesiyle göndermede bulunuyordu”. Ali Rõza Bey’in Han 

Mahmut Hikâyesi’ni yayõmladõğõ tarih, Sayõn Sakaoğlu’nun doğumundan yõl-

larca öncedir. Yukarõya aldõğõmõz cümlesinde, sanki o tarihte kendisi yaşõyor-

muş ve hâdiseye şahit olmuş gibi bir anlam vermiştir. “Bulunuyordu.” kelime-

sinde herkesin, ilkokul öğrencilerinin bile bildiği görülen geçmiş zaman (hikâ-

ye) kullanõlmõştõr. Adõ üzerinde olan ve Sayõn Sakaoğlu’nun kullandõğõ bu za-

man, bizzat hareketin konuşanõn gözü önünde olduğunu ve sona erdiğini bildi-

rir. Eskiler de bu zamanõ, “şuhûdî mazi” yani şahit olunan geçmiş zaman olarak 

adlandõrõrlar. Acaba 1927 yõlõnda olan hâdiseyi sayõn Sakaoğlu’nun görülen 

geçmiş zamanda anlatmasõ nasõl bir durumdur? 1939 doğumlu Hocamõz 

1927’de yaşõyor muydu? Sayõn Karaca Oğlan yazarõnõn çalõşmasõnda gördüğü-

müz söz konusu bu gibi kullanõşlarõn sayõsõ da  yine onlarca ile ifade edilebilir. 

12- 22. sayfada sondan ikinci paragraf: Bu paragrafta yine değinmek, temas 

etmek anlamõnda güldüren, hoş olmayan bir “dokunmak” kelimesi kullanõlmõş-

tõr. 



Yüklə 0,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə