TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 103
şeklinde karşõmõza çõkmaktadõr. Burada “uğra-” kelimesinin “ziyaret etmek”
anlamõnda olduğu görülmektedir. Yazarõn verdiği anlam biraz yakõştõrma gibi
duruyor. Türkçe Sözlük’te de “Geçerken, yeniden yola çõkmak üzere bir yerde kõsa
süre kalmak” şeklinde karşõmõza çõkmaktadõr.
“Uğrat-” fiili de yanlõş anlamlandõrõlmõştõr. Metinde fiil
Uğradalõm usul boyu nazara
şeklinde tespit edilmekte olup görüldüğü gibi “nazara uğrat-” olarak kullanõl-
mõştõr. Sözlüğe de nazara uğrat- alõnmasõ gerekirdi.
Bu sayfada “uğur” kelimesinin de yazar tarafõndan, anlamõ yanlõş tespit e-
dilmiştir. Tanõklarõyla Tarama Sözlüğü’nde “ön, yön, yol” anlamlarõyla karşõ-
mõza çõkan kelimeye Sakaoğlu “Elbisenin önü, özellikle üst tarafõ” anlamõnõ ver-
miştir. 150/2 dörtlüğünde
Elifin
uğru nakõşlõ
dizesinde anlam, yazarõn söylediğiyle uyum içinde görülüyor. Bir de yine
Sakaoğlu’nun bizi gönderdiği şu dizelere bakalõm:
Yanõma serdiler bir ipek halõ
Uğruma koydular kaymağõ balõ (239/3)
…
ve
Giderken yolum uğradõ
Uğruma şeker doğradõ
Ben söyledim o ağladõ
Gözleri ceren o kõzõn (294/1)
Yukarõdaki dizelerden anlaşõlacağõ üzere bu iki örnekte kelimenin anlamõ-
nõn, yazarõn verdiği anlamla hiç alâkasõnõn olmadõğõ, Tarama Sözlüğü’ndeki
“ön” manasõyla uyuştuğu görülmektedir. Sayõn yazar bu kelimede de anlamõ
yakõştõrmaya çalõşmõş, diğer onlarca kelimeye verdiği anlamlarda olduğu gibi
tutturamamõştõr.
“Ur-” fiilinde de durum farklõ değildir. Yazarõn bizi gönderdiği şiirlerde
(14/5 ve 202/2) söz konusu fiile rastlanamamõştõr. 109/3’te kelime “saplamak”,
104 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
329/3’te “öldürmek” anlamlarõnda karşõmõza çõkmaktadõr. Kelime 2 yerde de
Sakaoğlu’nun verdiği anlamõyla kullanõlmõştõr (303/2 ve 337/4). Fiilin bir kul-
lanõlõşõ daha vardõr ki onu da dizelerden tespit edelim:
...
Yel vurdukça derdli dolap iniler
Burcu burcu kokar gülü Hama’nõn (286/1)
Burada vur- fiili “esmek (yel için)” anlamõndadõr. Ayrõca yazarõn kelimeyi
ur- şeklinde almõş olmasõ da bir problem ile bizleri karşõ karşõya bõrakmõştõr.
Sakaoğlu’nun okuyucuyu gönderdiği bütün şiirlerde kelime ur- değil, vur- şek-
linde görülmektedir. Acaba sayõn Sakaoğlu’nun gördüğünü aynen yazamama
gibi bir sorunu mu vardõr?
“Urum” kelimesi de yanlõş manalandõrõlmõştõr. Sakaoğlu, Karaca Oğlan’õn
doğumunu 17. yüzyõl olarak tespit etmişti. 17. yüzyõldan çok önceki asõrlarda
Anadolu “Urum” değildir, has Türk toprağõdõr. Yoksa yazar 13. asõrla 17. asrõ
mõ karõştõrdõ? Dizelerin tamamõnda Urum, Balkanlar ve ötesi olarak karşõmõza
çõkmaktadõr, yazarõn dediği “Anadolu” olmamalõdõr. Amerika, Avrupa ve Asya
topraklarõnda gezen ve bu kõtalarõ bilen Sakaoğlu’nun coğrafya bilgisinde te-
reddütler hasõl olmaktadõr. Çünkü Karaca Oğlan da Anadoluludur.
474- 34. sayfada “ülker” için “bir burç adõ” denmiş. Hâlbuki kelime “En par-
lağõnõn çevresinde toplanmõş yedi yõldõzdan oluşan bir yõldõz kümesi, Süreyya”
anlamõndadõr. “Ün” kelimesine verilen anlamlardan biri “name”dir. Sözlüklerde
“name” kelimesinin anlamõ “mektup” olarak verilmiştir. İhtimaldir ki burada
da yazar “nağme” ile “name”yi karõştõrmõştõr. Bu sayfada ayrõca üzül-, vakt u
zaman, vaktlõ vaktsõz kelimelerinin anlamlarõ, metin üzerinde düşünüldükten
sonra yeniden tespit edilmelidir.
“Var” kelimesi, 3 ayrõ anlamda kullanõlmõş olarak karşõmõza çõkmaktadõr.
“Var I” için “mal, mülk, para” denilmiş. Yazar, bizi gönderdiği
Başõ pâre pâre dumanlõ dağlar
Hastanõn halõndan ne bilir sağlar
Bozulmuş siyeci verana bağlar
Bülbülün
konduğu güller perişan (262/2)
dörtlüğünde “var” kelimesiyle “verana” kelimesini karõştõrmõştõr, verana keli-
mesinin “mal, mülk, para” ile hiçbir alâkasõ bulunmamaktadõr; “yõkõk, yõkõlmõş,
harap yer” anlamõndadõr. Zaten 262/2’de geçen “verana” şekli “veran/verana”
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 105
madde başõna da alõnmamõştõr. “Var II”ye “zenginlik” şeklinde karşõlõk bulun-
muştur. Yine gönderilen dizelere bakalõm:
Sağlõktõr cihanõn varõ (45/1)
…
ve
İşitin benim zarõmõ
Kaçõrdõm elden yârimi
Cihan içinde varõmõ
Dün de görmedim bugün de (45/4)
İlk verilen dizede yazarõn verdiği anlam yerindedir. İkinci olarak, anlamõn
daha iyi fark edilebilmesi için aldõğõmõz dörtlükte “ var” kelimesi “sahip olunan
şey, sevgili” anlamõyla karşõmõza çõkõyor.
475- 35. sayfa karşõmõza, tam bir bilgisizlik örneği olarak çõkmaktadõr. Bu
sayfada ilk olarak “vaz gele” ile “vaz gel-” aynõ madde olmalõdõr. “Vefa” keli-
mesinde bir hayli karõşõklõk vardõr. Yazarõn okuyucuyu gönderdiği 104/4’te
kelime “vefasõz” olarak kullanõlmõştõr. Bu kelime iki madde başõ sonra karşõmõ-
za çõkan “vefasõz” maddesiyle birleştirilmelidir. Anlamõ da yanlõş verilen keli-
me “değer, kõymet bilmeyen” şeklinde karşõlõk bulmalõdõr. 117/4’te “vefa kõl-
ma-” olarak tespit edilmektedir ve manasõ da “sözünde durmamak” olmalõdõr.
Yine Sakaoğlu’nun bizi gönderdiği 138/4 ve 210/2’de kelimenin kullanõlmadõğõ
görülmektedir.
“Veran ol-” madde başõ 274/2’de bulunamamõştõr. Sakaoğlu bu birleşik fiile
“Teslim olmak, kaybetmeyi kabul etmek” gibi hiç alâkasõ olmayan bir karşõlõk bul-
muştur. Yine dizelerde görelim:
Evleriniz veran olsun
Veranõna baykuş dolsun (331/3)
(Yazar ikinci dizeyi “Veranõnda baykuş ötsün” şeklinde almõştõr.)
Bahça
veran
olmuş bağõ n’idelim
106 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Dizelerde söz konusu kelime “yõkõk, harabe, perişan” anlamlarõnda kulla-
nõlmõş. Yazar verdiği anlamõ nasõl bulmuş, hayret!
Aynõ kelime için Sakaoğlu’nun bizi gönderdiği bir referans vardõr ki, ol-
dukça düşündürücüdür. 67/4 olarak verilen dörtlük,
Sâfî güzel olan şol bazõ kötü
Yiğidin densizi ey’olmaz zâti
Gayet durgun ister silahõ atõ
Yiğit el çekmeyip veran olmalõ
şeklindedir. Dörtlükteki anlama bakarsak, hatta kelimenin geçtiği son dize üze-
rinde düşünürsek “veran”õn burada kullanõlõşõnõn anlamsõz ve lüzumsuz oldu-
ğu anlaşõlacaktõr. Metnin mana açõsõndan tamire ihtiyacõ vardõr. Sakaoğlu ma-
naya bakmadõğõ, böyle bir kaygõsõ olmadõğõ ve şiiri aynen aktardõğõ için tamir
gereği duymamõştõr. Anlamõ da dikkate alarak dizedeki saçmalõğõ yeniden dü-
zeltelim:
Yiğit el çekmeyip VARAN olmalõ
(Söz konusu kelime iki madde başõ sonra yeniden alõnmõş.)
“Veresi” şeklinde madde başõ alõnmamasõ gereken bir sözcük var, gönderi-
len 361/1 dörtlüğünde kelime bulunamamõştõr. “ Vezir” kelimesine verilen an-
lam doğrudur. Yalnõz 203/3 olarak gönderilen yerde anlam uymamaktadõr.
“Vird” sözcüğüne de yanlõş anlam verilmiş. Kelimenin, yazarõn verdiği gibi
bir anlamõ bulunsa da alõnan dizede anlamõ “çok yineleme, diline dolama” ola-
rak karşõmõza çõkmaktadõr.
Sakaoğlu’nun “bakmak” anlamõ verdiği “vur- I” fiili, gönderilen yerlerde
“yaralamak, isabet ettirmek” anlamlarõnda kullanõlmõştõr.
Yine 735. sayfada “yad el” madde başõnda bir hezeyanla karşõ karşõya bu-
lunuyoruz. Sakaoğlu’nun okuyucuyu gönderdiği ve “Yabancõ ülkeler, başka yer-
ler” anlamõnõ verdiği bu madde başõ 275/2, 3’te bulunamamõştõr. Gönderilen
13/1, 149/1, 196/2, 203/3, 226/1, 231/1, 245/4, 252/3, 258/5, 261/5, 273/2, 3,
283/4, 333/2, 367/2, 483/1 gibi yerlerde başlõğõn anlamõ “başkasõ, yabancõ,
el”dir ve Sakaoğlu’nun verdiği mana ile alâkasõ bulunmamaktadõr. Sadece
257/4, 366/3, 408/4, 475/4 gibi yerlerde bu madde başõ yazarõn verdiği anlam-
da kullanõlmõştõr. 485/1’deki kullanõlõş yanlõştõr. Kelime metinde “yadlara” ola-
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 107
rak düzeltilmelidir. “Yad el” madde başõ, “el” madde başõ ile karşõlaştõrõlõrsa
tam bir kargaşa ortaya çõkmaktadõr.
476- 36. sayfada “yalõnõz I”deki 189/3, aynõ kelimenin II. anlamõna alõnma-
lõdõr.
“Yaman I” maddesindeki 108/1’de kelime “zor, güç” anlamõndadõr. I. an-
lamdaki “kötü”, II. anlama alõnmalõ. II. anlam için gönderilen 341/2’de kelime
bulunamamõştõr.
“Yan git- I” madde başõ için “yan yola sapmak” anlamõ verilmiş, yanlõş olan
bu manalandõrma “yoldan dõşarõda gitmek” olarak düzeltilmelidir. Aynõ fiil için
III. anlam, gönderilen dörtlükte “yan yana, birlikte gitmek”tir. Yazarõn “kolayca,
zahmetsizce kabul etmek” şeklinde verdiği anlam uydurmadõr.
“Yan ol-”a verilen anlam “yangõn olmak” olarak düzeltilmelidir. “Yaradan”
madde başõ 300/1 ve 308/3 şeklinde gönderilen dörtlüklerde bulunamamõştõr.
477- 37. sayfadaki “yavru” I, II anlamlarõnda karõşõklõk vardõr. Bazen I. an-
lam için gönderilen yerlerde II. anlam, II. anlam için gönderilen yerlerde de I.
anlamla karşõlaşõlmaktadõr. Verilen yerler teker teker kontrol edilerek yeniden
manalandõrma yapõlmasõ gerekir. Bazõ göndermelerde de kelimeye rastlanma-
maktadõr.
“Yavuz” kelimesi için yazar iki ayrõ anlam vermiştir. Her iki anlam için de
gönderilen dizelerde –her ne kadar kelimenin “kötü” anlamõ varsa da- kelime
“iyi” anlamõyla karşõmõza çõkmaktadõr. Sözcüğün geçtiği dizeler aşağõda görül-
düğü gibidir.
Karac’Oğlan yavuz ata binerdi (129/5)
...
ve
…
Nice yavuz olsa yiğidin adõ
Onu gurbet ele mihman ederler (388/2)
478- 738. sayfada “yenem” kelimesi, gönderilen 25/2’de “yatam” olarak
düzeltilmelidir. “Yeneyim” kelimesi 25/2’de bulunamamõştõr. “Yenile” kelimesi
39/1’de bulunamamõştõr. Yazarõn “yenice, son zamanlarda” olarak
manalandõrdõğõ 487/2’de kelime “yenile-”tir, anlamõ da “tekrarlamak” olmalõ-
dõr.
108 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
“Yeniler” madde başõ için verilen “yeniden, son zamanlarda” anlamõnda da
gariplik vardõr. Bu kelime de yukarõda sözünü ettiğimiz “ yenile-” fiili olmalõdõr.
Yine anlamõ da “tekrar çõkmak, tekrarlamak”tõr.
“Yet- I” için verilen anlam da yanlõştõr. “İnanmak, kani olmak, aklõ yat-
mak” olarak düzeltilmelidir.
“Yetüptürüz” kelimesi 479/2 olarak gönderilen metinde yanlõş alõnmõştõr.
Sözcük önce “bütüptürüz” şeklinde düzeltilmeli sonra da “inanõp dururuz, i-
nanmaktayõz” olarak anlamõ verilmelidir. Ayrõca “yetkin (gönderilen referans
açõsõndan), yõkõk, yõkõş-, yõldõr ve yit-” kelimeleri anlamlarõ açõsõndan yeniden
gözden geçirilmelidir.
479- 739. sayfada “yol bağla- (anlam), yörü, yörü- (madde başõ alõnmasõ), Yö-
rük (199/1 geçtiği yer), yuka I, (294/4 geçtiği yer), yuka I (294/4 geçtiği yer),
yurd (anlam), Yusuf almasõ (163/3 geçtiği yer)” açõlarõndan düzeltilmeye muh-
taçtõr.
480- 740. sayfada “ zahir, zalõm, zar (ile başlayan bütün kelimeler), zerbab, ze-
val gel-, zõbõn” kelimeleri anlamlarõ açõsõndan yeniden değerlendirilmelidir. Me-
selâ: “Zar” sözcüğü için “acõ, dert” şeklinde hiçbir sözlükte bulunmayan bir
anlam verilmiş. Kelimenin gönderilen dizelerde “ağlayan, ağlayõş, inleme” an-
lamlarõnda olduğu görülmektedir.
“Zay et-”e yazar “Boşa harcamak” anlamõnõ vermiştir. Kelime 16/5’te “kay-
betmek” manasõyla karşõmõza çõkmaktadõr. 128/3 olarak gönderilen yerde dize:
Zay edip de akõlcõğõm alõnca (128/3)
şeklinde olup burada da “yitirmek, kaybetmek” anlamõnda tespit edilmektedir.
“Zekât” kelimesi için de yazarõn verdiği anlam bilinen, İslâmõn şartlarõndan
olan farz ibadetidir. Dizeleri alalõm;
...
Hüsnünün
zekâtõ borcunu öder (54/4)
...
ve
Gözlerin
şemistir gün yüzün kamer
Seni
seven
yiğit zekâtõn umar (326/2).
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 109
Bu dizelerden âşõğõn, sevgiliden güzellik zekâtõ beklediği anlaşõlmaktadõr.
Buradaki zekât bir öpücük, belki bir iki kelime, birkaç dakika birlikte olma gibi
sevgilinin verebileceği bir bağõş şeklinde algõlanmalõdõr.
“Zevâl gel-”e “sorumlu olmak” anlamõ verilmiş, “zarar gelmek” olarak
düzeltilmelidir.
“Zõbõn” kelimesi “Bir çeşit yelek” olarak anlamlandõrõlmõş. Kelimenin doğ-
ru anlamõ, bir sonraki sayfada “zubun”a verilen karşõlõkta görülmektedir. Bu
sayfada “zemzem, zemzem põnarõ” madde başlarõnda da mana mecazen algõ-
lanmalõdõr. Yazarõn söylediği Kâbe’deki kutsal kuyu ve suyu ile alâkasõ bulun-
mamaktadõr.
481- 741. sayfada da “zõndan ve ziyâret et-”te anlam problemi ile karşõlaşõyo-
ruz. “Sõkõntõlõ yer” anlamõ verilen ilk kelime “hapishane” olarak da tespit edil-
mektedir (174/1, 385/2).
“Kutsal bir yere gitmek” anlamõ verilen “ziyaret et-”teki anlamsõzlõk da
“saygõ göstermiş olmak için birini veya bir yeri görmeye gitmek” şeklinde dü-
zeltilmelidir.
SONUÇ
Biz buraya kadar 1030 sayfalõk Karaca Oğlan adlõ Saim Sakaoğlu’na ait ki-
tabõn 741 sayfasõ üzerinde durduk. Geriye kalan 289 sayfayõ buraya kadarki
incelememizi göz önünde bulundurarak artõk incelemeye değer görmedik. Yani
incelediğimiz ilk 741 sayfa ile bir farkõnõn olmayacağõ düşüncesiyle tetkikimizi
burada sonlandõrdõk. Değerlendirdiğimiz kõsõmlarda da karşõlaştõğõmõz bütün
yanlõşlõklarõ ve hatalarõ göstermedik. Buraya kadar olan çalõşmamõzdan elde
ettiğimiz sonuçlarõ şöyle sõralamak mümkündür:
1. Yazar, bu çalõşmaya başlarken eldeki malzemeden çõkacaklar bilinmeden
kitabõ 1000 sayfa olarak tasarlamõştõr. (bk. 05. 07. 2004 tarihli Zaman gazetesinde
Gürkan Tuzlu ile yapõlmõş olan söyleşi). Kitap bu düşünceyle hazõrlandõğõ için
lüzumsuz ve doldurma olan birçok bilgi ile karşõlaşõlmaktadõr. Bu açõdan çalõş-
ma işlenememiş, tam değerlendirme yapõlamamõş, karmaşõk, tekrarlara düşül-
müş bir ham bilgi yõğõnõndan ibarettir.
2. Kitabõn hazõrlanmasõnda istifade edilmek için Amerika’dan getirilen 17
çuval kitaptan hiç bahis yoktur. Bu kitaplar çalõşmanõn hangi bölümleri için
kaynaklõk etmiştir? (Zaman, 05. 07. 2004; Gürkan Tuzlu ile yapõlan söyleşiye
dayanõlarak bu bilgiye yer verilmiştir.)
3. Sakaoğlu’nun bu çalõşmasõnda kompozisyon derslerine kaynaklõk edecek
bozuk cümlelere ve anlatõm bozukluklarõna çok miktarda rastlanmaktadõr.
110 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
4. Bu kitapta bilgi yanlõşlarõ da oldukça fazla karşõlaştõğõmõz bir husustur.
5. Saim Sakaoğlu Türk Edebiyatõnõn, dolayõsõyla Türk şiirinin iki ana unsu-
ru dörtlük ve beyit kavramlarõnõ bilmemektedir.
6. Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun, redif ve kafiye gibi şiirin iki vazgeçilmez
unsurundan da haberi yoktur. Verdiği bilgilerde bu habersizliğinin bol bol ör-
neklerini görmek mümkündür.
7. Yazar çalõşmasõnõn “Şiirler” bölümünü başkalarõnõn (Köprülü, Ergun,
Öztelli, Cunbur, Atlay) eserlerinden seçip aktarmõştõr. Kendisinin, cönklerden,
yazma şiir mecmualarõndan tespit ettiği tek bir şiir yoktur. Her ne kadar ilgili
bölümde bu zatlara temas etmişse de hangi şiirleri, hangi yazardan ne oranda
aldõğõnõ belirtmemiştir (Sadece Atlay’dan alõnan 8 şiir hakkõnda bilgi vermiştir).
Bu da esere şiirleri sanki kendisi tespit etmiş gibi bir hava verir görünümünü
yüklemiştir. Bu durum bir intihal kokusu yayar gibidir.
Bu kitapta görüldüğü gibi daha önce yayõnlanan şiirlerin değil, başta yaza-
rõnõn bahsettiği (s. 919) Halk Kültürlerini (Sakaoğlu son kelimeyi kütlülerini
şeklinde almõştõr.) Araştõrma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Arşivi ile Millî
Kütüphanedeki cönkler ve yazma mecmualardaki Karaca Oğlan’a ait şiirlerin
gün yüzüne çõkarõlmasõ ve onlarõn üzerinde çalõşõlmasõnõn ilmî olacağõ bir ger-
çektir. Bu açõdan bakõldõğõnda sayõn Sakaoğlu’nun kitabõndaki “Şiirler” bölümü
ilmî olmaktan uzaktõr.
8. Şiirlerin hemen hemen tamamõna yakõnõnda anlam, kafiye, ölçü ve durak
gibi halk şiirinin vazgeçilmez unsurlarõ açõsõndan çok büyük yanlõşlõklar göz-
lenmektedir. Daha önce de defalarca konu gündeme geldiğinde söylediğimiz
gibi söz konusu manzumeleri kitabõna alan yazarõn, bu hususlarõ yani yanlõşlõk-
larõ düzeltmesi ve gerektiğinde tamir yoluna gitmesi gerekirdi.
9. Yazar Sakaoğlu’nun, “bazõ kelimelerin sözlüğe alõnmamõş olabileceği”
gibi bir ifadesi ile karşõlaşmõştõk. Bu ifadesini kurtuluş olarak, çõkõş yolu olarak
anladõğõmõz yazarõn “Sözlük” bölümüne Karaca Oğlan’õn ve yaşadõğõ yörenin,
alõnmasõ gereken daha onlarca kelimesini, anlam veremediğinden olsa gerek
almadõğõ (daha önce yeri geldikçe bunlara temas etmiştik) gözlenmektedir.
10. Karaca Oğlan adlõ kitabõn “Sözlük” bölümü çok büyük hatalarla dolu-
dur. Meselâ yazar, hangi kelimeyi, nasõl madde başõ alacağõnõ bilmemektedir.
Kelimelerin büyük bir oranda yanlõş alõndõğõ gözlenmektedir.
11. Kelimelere anlam verilirken de bağõşlanamaz hatalar işlenmiştir. Bilhas-
sa yanlõş ve yakõştõrma anlamlar hususunda kitap dikkat çekici örneklerle do-
ludur.
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 111
Bir daha belirtirsek, bizim buraya aldõğõmõz 481 yanlõşlõk ilk bakõşta göze
çarpan hatalardan seçilmiştir. Bütün söz konusu hususlar maddelenmiş olsaydõ
bu rakam binleri bulurdu.
Karaca Oğlan sevgisiyle ve yapõcõ bir üslûpla ele aldõğõmõz, ayrõca burada
gösteremediğimiz daha birçok düzeltilmesi gereken yanlõşlõk vardõr. Kitaptaki
anlatõm bozukluklarõ, cümle yanlõşlarõ zamanla unutulabilir. Ancak tespit edi-
len şiirler ve sözlük bölümündeki yanlõşlõklar sonraki nesillerce Karaca Oğ-
lan’õn anlaşõlamamasõna sebep olacaktõr. Şimdi yazar Prof. Dr. Saim
Sakaoğlu’na, yetiştirdiği onlarca öğrencisine, ekmeğini bu meslekten kazanan
diğer halk edebiyatçõlarõna büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Gelin bu enkazõ hep birlikte yerden kaldõralõm, çünkü Karaca Oğlan’a bu
şekilde bir haksõzlõk yapõlmamalõydõ. ©
Dostları ilə paylaş: |