TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ •
23
Eleştirimizin 15. maddesinde de hocamõzõn dörtlük için beyit ifadesini kul-
landõğõnõ söylemiştik. Yukarõdaki cümlesinde de dörtlükten aldõğõ iki dizeye
beyit demesi, yine kendisinin beyit ve dörtlükten habersiz olduğunun bir delili
olarak karşõmõza çõkmaktadõr.
34- 46. sayfada “…İmparatorluğun Rumeli ve Anadolu topraklarõnda yaşayan bir
adaşõnõn olduğunu elbette biliyordu.” ifadesinde sayõn TDK üyesi hocamõzõn adaş
ve mahlâstaş kelimelerinin manalarõnõ bilmediğine bir kere daha şahit oluyo-
ruz.
35- 46. sayfada sondan ikinci paragrafõn ilk cümlesi “Öztelli, eserin yazõlõş ta-
rihine bakarak 17. yüzyõla bağlanmaktadõr.” şeklindedir ve
cümle neyi sorusuna
cevap verecek bir nesne istemektedir. Kompozisyon derslerinde ifade bozuk-
luklarõna örnek gösterilecek bir cümle (!) çeşidi ile karşõ karşõyayõz.
36- 48. sayfada ilk paragrafõn son cümlesi “Çukurovalõ’nõn yeni yeni tanõnma-
sõ, Ufkî’nin batõya daha yakõn olmasõ bizde böyle bir kanaatin doğmasõ sağlanmõştõr.”
şeklinde olup kompozisyon hocasõ Sakaoğlu’na yakõşan bir ifade olarak karşõ-
mõza çõkmaktadõr.
37- 48. sayfanõn 4. paragrafõndaki ikinci cümlede 129a-130b, 131b-133a
133b-134a… gibi yazma bir eserin sayfalarõ arasõndaki şiirleri “varaklardadõr”
demekle, varak ve sayfa kavramlarõnõ da Sayõn Sakaoğlu’nun bilmediği anla-
şõlmaktadõr. Sayfa demesi doğru olurdu. İleriki sayfalarda da buna benzer ör-
neklerle karşõlaşmak zor değildir.
38- 49. sayfa: “İstinsah tarihinin 2 Şaban 1200/31 Mayõs 1786 olmasõ ve Karaca
Oğlan’õn da içinde yer almasõ, bazõ araştõrõcõlarca âşõğõmõzõn yaşadõğõ yüzyõl konusun-
da şüphelere yol açar”. Neyin söylenilmek istendiği anlaşõlmayan Sayõn
Sakaoğlu’na yakõşan bir cümle örneği de budur.
39- 50. sayfanõn ilk satõrlarõ şöyledir: “…[Tecer] bu yazmayõ tanõtõr. Ona göre
şiirlerin çoğunluğu Cezair’de yaşayan âşõklara ait olduğu için makale bu adla anõlmõş-
tõr. (Tecer, 1928 b: 124-131).”
Sayõn Prof. Dr. Sakaoğlu’nun bu cümlesinde bahs ettiği, “bu adla anõlmõş-
tõr” dediği makalenin ne önceki sayfalarda ne de sonraki sayfalarda adõ vardõr.
Biz makalenin adõnõ bibliyografyadan öğreniyoruz.
40- 51. sayfanõn en sondan bir önceki satõrõnda yer alan (”) tõrnak işaretinin
nerede açõldõğõ belli değildir.
41- 52. sayfada Saim Sakaoğlu, Âli’nin eserinden bahsederken “…eserin bir
yerinde Karacaoğlan’õn adõ geçmektedir. Konuyu ilk defa Prof. Köprülü ortaya atmõş ve
Türk Saz Şairleri adlõ kitabõnda bilim çevrelerine duyurmuştur. (Köprülü, 1962:331).”
şeklinde ifadeler kullanmaktadõr. İfadeler Sakaoğlu’nun kendine ait görünü-
yor. “Eserin bir yerinde Karaca Oğlan’õn adõ geçmektedir” diyen hocamõz esere mü-
24 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
racaat etseydi veya eseri görseydi, Karaca Oğlan’õn adõnõn geçtiği sayfayõ ve
orada söylenenleri verirdi. Köprülü’den alõyor, bilgi kendine aitmiş gibi bir ifa-
de ile anlatõmõnõ sürdürüyor.
42- 54. sayfada “Tecer’in tam metnini verdiği bu şiirin Cunbur’da bir dörtlüğü
(1973 ve 1985:IV) ve Elçin’de ise bir beyti (1976: 104; 1927: 21) vardõr; ancak, Tecer’in
yazõsõnõn gönderilmesiyle ilgili teşekkürden de anlaşõlacağõ üzere Başgöz bu şiirin ta-
mamõnõ göndermeliydi.”
Daha sonraki paragrafta şiirin 7 dörtlükten oluştuğunu Sayõn Sakaoğlu söy-
lemektedir. Dörtlüklerden oluşan bir şiirde beyitten söz edilemez. Ancak, daha
önceden de bahsettiğim gibi iki mõsradan söz edilebilir. Bir defa daha ifade e-
dersek Sayõn Sakaoğlu dörtlük ve beyit kavramlarõnõ bilmemektedir. Yine yu-
karõya aldõğõmõz cümle; anlatõm bozukluklarõna verilebilecek, öğrenciye anlatõ-
labilecek bir garip ifade olarak karşõmõza çõkmaktadõr. Burada Sayõn Başgöz’e
göndermeler de gözden kaçmamaktadõr.
43- 54. sayfada son paragraf, yine cümle olmayan garip bir anlatõm türüdür.
Ayrõca “aceb” ve “hicab” kelimelerindeki kafiyeyle Tecer’i eleştirerek “Arab”,
“harab” kelimelerinin getirilmesinin gerektiğini söylemektedir. Benim söz ko-
nusu paragraftan anladõğõm budur. “Aceb” ve “hicab” kelimelerindeki kafiye
sesler “cab,ceb” dir. “Arab”, “harab” kelimelerinin kafiye olarak getirilmesi bir
cehalet örneğidir.
44- 55. sayfada anlatõm bozukluklarõna çok güzel bir örnek cümle daha
vardõr; 7. paragraf: “Elçin, bu yazmadaki Karaca Oğlan mahlâslõ iki şiirin 16. yüzyõl-
da yaşamõş olan âşõğõmõza ait olabileceğini “tahmin” etmektedir (1976: 104; 1997: 21).”
şeklindedir. Bunun dõşõnda cümlede kullanõlan ve kitabõn birçok yerinde de
defalarca karşõmõza çõkan “âşõğõmõz” ibâresi de üslûp bakõmõndan, ilmîlik açõ-
sõndan çalõşmaya gölge düşürmektedir.
45- 56. sayfada 7 numaralõ başlõk ve ilk paragrafõnda yine “adaş” sözcüğü
ile karşõlaşõyoruz.
46- 57. sayfada en son verilen mõsra:
Evvelâ Kâtibî’den idelim ağaz
şeklinde olup, vezin ve durak gereği
Evvel Kâtibî’den idelim âğâz
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ •
25
olarak düzeltilmelidir. Bir halk edebiyatõ profesörünün hece ölçüsünü ve du-
raklarõ bilmesi gerekir. Ben falan yerden aldõm deyip başkasõnõn cehaletinin
arkasõna saklanma gibi bir lüksü olamaz.
47- 58. sayfanõn, ilk satõrõnda: “…21 dörtlük araya girmiştir.” ifadesi “Şair-
name 21 dörtlük fazlalaşmõştõr.” şeklinde düzeltilmelidir.
48- 58. sayfanõn son cümlesi bozuktur ve düzeltilmesi gerekir.
49- 60. sayfada, Fahrettin Kõrzioğlu’nun verdiği ayak üzerine parantez içe-
risinde verilen bilgi lüzumsuzdur.
50- Sayfa 62’de, daha ileriki sayfalarda yüzlercesini göreceğimiz gibi
a) 1. dörtlüğün
Gevherî dünyada muradõn alõnca
şeklindeki ilk mõsraõnõn yine vezin ve durak açõsõndan
Gevherî dünyadan murad alõnca
b) 3. dörtlüğün;
Soyulsam dilberin koynuna girsem
şeklinde olan 2. mõsraõnõn mana açõsõndan;
Soyunsam dilberin koynuna girsem
c) 4. dörtlüğün
Her nereye varsam bir dertli bulunur
mõsraõnõn
Her nereye varsam bir dert bulunur
ve
Selviye
dönmüş de çekmiş salõnõr