Microsoft Word 15. makale doc



Yüklə 361,02 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/8
tarix22.07.2018
ölçüsü361,02 Kb.
#57990
1   2   3   4   5   6   7   8

AKADEMİK BAKIŞ 

 

Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi 

 

ISSN:1694 – 528X 



 

Sayı: 9   

Mayıs – 2006 

 

İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi – Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü   Celalabat – KIRGIZİSTAN 



                      

 



 

yüzyıla ait olduğunu gösteriyorlar.  Dini, ahlakı ve edebiyatı birleştirmiş ve halk şiirinin şekil 

özelliklerinden, söz varlığından istifade edilerek yazılmış “Kesikbaş”, “Avık” ve İslam 

felsefesini yaymak amacıyla yazılmış “Bedavam”  kitapları da  bu  devirde yazılan dil 

yadigarlarından sayılmaktadırlar. 

Ortaçağ Tatar edebiyatını,  XIV. yüzyıl sonu ile XV. yüzyıl başındaki tarihi olayları 

aksettiren halk destanı “Edigey”den başka  göz önünde bulundurmak mümkün değildir. Altın 

Ordu  devletinin son devir tarihini aydınlatan  bu eserde biz Altın Ordu’nun günlük hayatı, 

oradaki hanlar ve emirlerin karşılıklı münasebetleri, halk kahramanı Edigey’in güç ve kuvvet, 

kudret kazanmasını (ama aynı zamanda sıradan insan olarak eksiklikleri olduğunu da ), Altın 

Ordu topraklarında yaşayan Türk boylarının gelenek-göreneklerini  de görebiliyoruz.  Orta 

çağlara ait tarihi kahramanlık destanlarının klasik örneği olan “Edigey” destanı Tatar 

Türkçesi’nde yazılmış ve XX. yüzyıl Tatar şairleri ve yazarları için  aynı süjeye  yeni eserler 

yazmak için ilham kaynağı olmuştur (Sülti 1998:  3-34). 

İdil Boyu Türk şiiri XIV. yüzyılda kendi gelişiminde en yüksek seviyeye ulaşmıştır. 

Böyle bir zirveye artık Tatar edebiyatı  ancak XIX. ve XX. yüzyıl  başında  tekrar sahip 

olmuştur.  

XV. asır ortalarında Altın Ordu devletinin Kırım, Kazan, Sibirya, Nogay, Kasım ve 

Astrahan hanlıklarına ayrılması Tatar Edebiyatı tarihinde yeni bir sayfa açar.  Kazan hanlığı 

devrinde de Tatar medeniyetinin son derece yüksek seviyelere ulaştığı, hukuk, mantık, 

felsefe, matematik ve astronomi gibi bilim alanlarında ciddi eserlerin yazıldığı bilinmektedir. 

Bu devirde  İran, Türkistan, Hindistan ile sıkı ilişkiler  de gelişmiştir. Tatar  Türkleri  

Ahmedi’nin      “İskandername”sini, Durbek’in “Yusuf ve Züleyha”sını, Aşık Paşa ve Lutfi 

eserlerini, Muhammet Çelebi’nin  “Muhammediye”sini, Baydaba’nın “Kelile ve Dimne”sinin, 

Attar’ın “Pendname”sinin Türkçeye tercümelerini severek okumuşlardır. Mesela, Mir 

Haydar’ın “Mahzan’el-Esrar”  ve Lütfi’nin “Gülü Nevruz” adlı eserlerinin yegane nüshaları, 

Tatar  aydınları tarafından yazıya geçirilip günümüze ulaşmıştır. Nevai’nin “Hamse”sinin 

XVI. yüzyıla ait bir yazması Kazan’da bulunmuştur ve hala  Kazan Üniversitesi’nin Fenni 

kütüphanesinde korunmaktadır  (Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi  2001: 24). 

Demek, Türk yurtları arasındaki medeni ilişkiler bu devirde de tüm canlılığı ile devam etmiş, 

ve Kazan’da yetişen edip ve alimleri olumlu etkilemiştir. 

Kazan hanı Muhammed-Emin kendisi de şairdir ve Bolgar şehrinin yıkılması ile ilgili 

“İkab” adlı şiir yazmıştır. Muhammed-Emin’in şiir ve sanat hayranı olduğundan  Zahiriddin  

Muhammed Babür da bahsetmiştir.  Kazanda doğmuş ve burada edebi faaliyetini sürdüren 

diyer şairler, Arif bek,  Kul Şerif, Muhammed Şerif’tir. Tarihçi, Türk A.Küret, Muhammed-

Şerif’in  Türk padişahlarından birinin isteği ile yazılan eserinin İstanbul kütüphanesinde 

bulunduğunu söylüyor. Bu dönemin en önemli isimlerinden biri olarak Muhammedyar’ı 

(XV.yüzyıl sonu – XVI. yüzyıl ortaları ) söyleyebiliriz. O, şiirlerinde tasavvufi motiflerle aynı 

sırada sosyal ve siyasi hayattaki  meseleleri de dile getiren ve devlet çapında sorunlara çözüm 

bulmaya çalışan  bir şairdir.  Kul Ali, Kutb ve Sarayı gibi Muhammedyar da halkının mutlu 

ve müreffeh geleceğinin adaletle idare  edileceğine inanır ve bu fikirlerini kinayeli  hikayeler 

şeklinde ortaya koyar (“Nur-ı Sudur”). Böylece, Kazan Hanlığı döneminde halk edebiyatına 

has olan  nasihat veren şiir yazma geleneği yazılı edebiyatta da kendi yerini bulur. 

Muhammedyar’ın  şiirleri, halk edebiyatı ile yazılı edebiyatın sentezinden doğmuş yeni 

devirdeki en canlı örneklerdir. 



AKADEMİK BAKIŞ 

 

Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi 

 

ISSN:1694 – 528X 



 

Sayı: 9   

Mayıs – 2006 

 

İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi – Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü   Celalabat – KIRGIZİSTAN 



                      

 



 

XVI. yüzyıl ortalarında  Adniş Hafız tarafından hikaye şeklinde  yazılan  “Sirac’el-

Kulüb” eseri, dini mitolojik efsaneler temelinde Bolgar-Tatar nesir geleneklerini geliştirerek   

yazılan bir eserdir.  Aynı devire ait olan Arapça-Türkçe sözlük de Kazan Tatarları’nın ruhi 

hayatını yansıtan önemli yadigarlardandır (Srednevekovaya Tatarskaya Literatura VIII-XVIII 

vv. 1999:  128) . 

1556 yılında Moskova Çarı  Korkunç İvan, Kazan şehrini işgal eder, Tatar halkının 

büyük çoğunluğunu kılıçtan geçirir, kalanları da  zorla  Hıristiyanlaştırmaya başlar. Bolgar 

ülkesinin Aksak Timur tarafından işgal edilmesini yansıtan beyitler, artık Kazan’ın alınması 

gibi bir büyük tarihi vahşeti de yansıtmadan duramazlar. Tatar halkında bu konuya ithaf 

edilen çok sayıda beyit meydana gelir. Daha Kazan alınmadan önce esir edilen Süyümbike 

Hanbike’nin kaderinde bütün memleket ve bütün halkın faciası yansıdığına göre, bu dönemde 

icat edilen beyitlerde de en  önemli konulardan birisi Süyümbike imajıdır (“Süyümbike 

Beyiti”, “Süyümbike Kitep Bara”  vb.). 

XVI. asır ortalarından, Tatar hanlıkları  yıkıldıktan sonra, Tatarlar arasında tasavvufi 

eğilim  üstünlük etmeye başlar. Ahmet Yesevi, Süleyman Bakırgani ve Ümmi Kemal gibi sufi 

şairlerin eserleri halk arasında geniş  şekilde yayılır. Yazılı edebiyatın tesirinde gelişimini 

sürdüren Halk edebiyatında da, dramatik ve trajik konulu şiir türünün şekillenmeye başlaması  

yine tarihi faciaların yaşandığı bu döneme rastlar (“Tükel Beyti”, “Kazan Alınıyor”, “Minare 

ve Süyümbike” gibi tarihi şiirler bu devirde kaleme alınmıştır). Bu devire ait edebi 

yadigarların çoğunluğu kültür merkezlerinden uzakta yaşayan Tatarlar arasında Sibirya ve 

Ural taraflarındaki köylerde bulunmuştur, ve çoğunlukla şiir ve nesir karışık şekilde yazılmış 

elyazması eserlerdir (“Ferhat ve Şirin” mesnevisi, Kadir Ali-bey’in  Kasım Hanlığı’nın tarihi 

ve siyasi gerçeğini anlatan  “Camiü’t - Tavarih” ve “Defter-i Cingizname”  eserleri).  XVII. 

yüzyıla ait  eserlerde bu devirdeki sosyal hayatı, ahlakı, sosyal ve siyasi meseleleri ele alan, 

ama tasavvufi fikirlere de büyük önem veren Mevla Kulu, Sufi Allahyar  ve  Abdi isimleri 

ortaya çıkar (edebiyat alemi son ikisinin  eserlerini XX. yüzyılda tanır). 

Kazan Hanlığı  yıkıldıktan sonra toplum hayatında gözlemlenen durgunluk çok uzun 

sürer. Sosyal ve kültürel hayattaki canlanma XVIII. yüzyılın ikinci yarısında  başlar ve Yeni 

Devir Edebiyatını da müjdeleyen bir dönem niteliği taşır. XVIII. yüzyılın birinci yarısı Tatar 

edebiyatı tarihinde hala pek iyi  öğrenilmeyen bir devir olarak kalmaktadır. Bu devrin  

şimdilik ortaya çıkan en önemli isimlerinden  biri  şair Abdussalam’dır.  Tarihi, siyasi ve 

medeni şartlardan dolayı, XVII.-XVIII. yüzyıllarda Tatar edebiyatı belli derecede diğer Türk 

boylarının epey gelişmiş  edebiyatlarından habersiz şekilde yaşam sürdürmeye mecbur 

oluyor. Bu yüzden, Mevla Kulu, Abdi ve Abdussalam gibi şairlerin eserlerinde halk edebiyatı 

etkisinin  gayet güçlü  olduğunu görebiliyoruz. Abdussalam’ın  şiirlerinin çoğu sevgilisine 

yazılan mektuplar şeklindedir.  Horezmi’nin “Muhabbetname”sinden gelen bu gelenek,  

Abdussalam’dan sonra A.Kandalıy’ın eserlerinde gelişmeye devam eder (Srednevekovaya 

Tatarskaya Literatura VIII-XVIII vv. 1999:  204) . 

Yeni Tatar Edebiyatı XVIII. yüzyılın ikinci yarısından başlıyor diyebiliriz. Bu devirde, 

Tatar halkının durgunluktan uyanıp, ruhi yenileşmeye ayak uydurması artık yalnız ilahiyat ile 

sınırlanmayıp dünyevi ve sosyal hayatı yeni şekilde, akılcı fikirleri ile öne çıkması ile 

önemliydi. Bu dönemde Tatarların milli bilinci uyanıyor ve milli bağımsızlık hareketleri 

yayılmaya başlıyor. Çarlık iktidarı Tatar halkına uygulanan  misyonerlik siyasetini 

yumuşatmaya, milli maarifin, kültürün gelişmesi için imkanlar sunmaya mecbur oldu. Bu 



Yüklə 361,02 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə