Microsoft Word 15. makale doc



Yüklə 361,02 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə4/8
tarix22.07.2018
ölçüsü361,02 Kb.
#57990
1   2   3   4   5   6   7   8

AKADEMİK BAKIŞ 

 

Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi 

 

ISSN:1694 – 528X 



 

Sayı: 9   

Mayıs – 2006 

 

İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi – Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü   Celalabat – KIRGIZİSTAN 



                      

 



 

devir edebiyatının özelliği de eserlerin iki  ideolojik temele dayanıp yazılmaya başlamasıdır 

(çar taraftarları, çar karşıtı). Bu devirde halk kendi kahramanlarını, ideologlarını, edip ve 

şairlerini doğurdu. Edebiyatın halka doğru  yakınlaşma   çabasının örneği olarak, şiirde 

hayatın rutin tarafları, aşk hisleri halka has basitlikle halk dilinde şekillenmeye başlıyor. 

Devrin yenileşme belirtileri, toplumun ruhi durumunu doğrudan yansıtan XVIII. yüzyıl Tatar 

gazeteciliğinde  şiire nispeten daha da güçlü ve açık bir şekilde ortaya çıktı.  İdil-Yayık 

merkezinde yaşayan Tatarlar ve  Başkurtlar XVIII. yüzyılda milli ve sosyal baskıya karşı çok 

kez ayaklanıyorlardı. Bu mücadeleler acımasızca bastırılsalar da, onları hazırlama ve 

gerçekleştirme ile ilgili pek çok gazete yazıları, tarizname, davet, emir, rica, af kağıtları, 

hatıralar yazılmıştı. Onlardan edebiyat ve tarih için en mühimi “Batırşa’nın  Arznamesi”dir. 

Halkın yeni devirde daha iyi şartlarda yaşama isteği XVIII. yüzyılda yazılmış 

seyahatnameler türüne de yansıyor (“İsmail Ağa’nın Seyahatnamesi”, “Muhammed Emir’in 

Seyahatnamesi”). Rusya’da burjuva münasebetleri Tatar halkının çeşitli ülkeler ile olan 

iktisadi, ticari bağlarını daha da kuvvetlendirdi. Troitsk, Astırhan gibi  merkezlerden Doğu ile 

ticaret yapmak için, Rusya iktidarı bu işe tecrübeli Tatar tüccarlarını ve tercümanlarını 

görevlendirmeye mecbur oluyor. Türk dilleri uzmanları hazırlamak için Kazan, Orenburg, 

Astırhan, Nijniy Novgorod, Tobol, Penza şehirlerindeki yatılı okul, askeri okul, ruhani meslek  

okulu  gibi  okullarda  Türkçe,  Tatarca  okutulmaya  başlanıyor.  XVIII. yüzyıl sonunda Tatar 

Türkçesi  Moskova ve Harkov üniversitelerinin, çeşitli enstitülerin eğitim programlarına 

alınıyor. Bir taraftan, Şark’ı öğrenme ilmi gelişmeye başlıyor, diğer taraftan ise, bu faaliyetler 

Türklerin bilim öğrenmesine yardım ediyor. Kazan, Doğuyu öğrenme bilimsel merkezine 

dönüşüyor. Ama aynı zamanda, Rusya İmparatorluğuna bağlanan ve geçmiş yüzyıllar ile 

mukayese edildiğinde epeyce kuvvetlenmiş etnik süreci Tatar mirzalarının ve askerlerinin 

Ruslaşma sürecini de yansıtıyor. Yeni devirde Tatar halkının aydın tabakasının bir kısmı Rus 

medeniyetini zenginleştirmeye hizmet etmeye başlıyor. Tatar mirzaları neslinden olan Rus 

şairi G.R.Derjavin,  Kazan’da yaşayıp Rusça şiirler yazan Nimet İbrahimov bunun açık 

örnekleridir. Yeni eğitim müesseseleri Rusya’yı ortak vatan olarak sayıp, Tatar halkına 

hizmet eden, Tatar medeniyetini zenginleştirme yönünde çalışan eğitimli aydınları da 

hazırlıyor. Mesela, Sait, İshak ve  İbrahim Halfin’ler. 

Bu devirde Tatar edebiyatı yalnız Doğu’ya değil, Batı’ya da yönelmeye başlamıştır. En 

önemlisi, canlı konuşma dilinde ve elyazması edebiyat şeklinde yaşamını devam ederek, Yeni 

Devir Edebiyatı artık basılı kitaplar şeklinde de gelişmeye  başlıyor. 1785 yılında 

Petersburg’ta açılan Asya matbaası’nda ve Kazan’da çalışmaya başlayan birkaç matbaada dini 

eserlerle beraber edebiyat eserleri de basılıyor. Neşredilmiş ilk edebi eser olarak 

“Seyfülmülük kıyssası” (1807) sayılıyor. Ayrıca Kazan Üniversitesi matbaası Tatar edebiyatı 

yadigarlarının baskısı ile özel olarak ilgileniyor, Ortaçağın ve XIX. yüzyılın birçok eserini 

basıp dağıtıyor.  Bu faktör folklor mirasının yok olmadan korunmasına yardım ediyor ve 

edebiyatın gelişmesine güçlü etki yapıyor. 

Bu devirde artık din adamları da yenilik rüzgarları  dışında kalamıyor. Ruhaniler 

arasında başlamış olan fikir güreşi Tatar sosyal fikir tarihinde reformculuk hareketini 

doğuruyor (Abdurahim Otuz İmeni, Abdünnasır Kursavi).  Ama Ortaçağ’da derin kök salan 

ve onun asıl yüzünü belirleyen ilahiyat, yeni devirde de halkın hayatında yaşamaya devam 

ediyor. Tatar halkı  İslam dinine eskisi gibi hürmet ve muhabbet ile bakıyor. Edebiyatta da 

hayat meselelerini Allah ve insan açısından anlatma, halletme geleneği kesilmiyor. Mesela, 



AKADEMİK BAKIŞ 

 

Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi 

 

ISSN:1694 – 528X 



 

Sayı: 9   

Mayıs – 2006 

 

İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi – Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü   Celalabat – KIRGIZİSTAN 



                      

 



 

A.Otuz  İmeni (1756-1836) eserlerinde ilahiyatın gerçek hayata yakınlaşma çabası 

görünmektedir ve bu geleneği  XIX. yüzyılın ilk yarısında Abulmanih Kargalıy (1782-1826), 

Hibatulla Salihov (1794-1864), Şemseddin Zeki (1825-1865), Ali Çokrıy (1826-1889) gibi 

şairler devam ediyor. 

Ama XIX. yüzyılda ilahiyat artık toplumun  asıl sıfatını belirleyen tek merkez değildir. 

Toplumun gelişmesini dünyevi temelde  belirleyen ikinci merkez oluşuyor – eğitim ve akıl 

gücü. Bu iki merkez etrafında toplanan sosyal, medeni ve edebi güçlerin bağımsız yaşamaları 

dışında, aralarında karşılıklı ilişkilere girmeleri yeni devir edebiyatının bir özelliğine 

dönüşüyor. A.Kargalıy, H.Salihov, Ş.Zeki gibi şairlerin tasavvuf temelinde kurulan eserleri de  

o dönemin sosyal karşılıklarını anlatmaları açısından mühimdir. Bu şairler kendilerinin felsefi 

ve lirik fikirlerini okuyuculara serbest ulaştırmada  şiirlerinde tasavvuf  fikrinden ustaca 

faydalanmışlardır (Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi  2001: 174-180). Dönem 

ilahiyatçılarının tepkilerini alan o devrin edebi-estetik yönünü kaybetmesini açıkça hisseden 

ve bu tepkilerden kaçınmanın sanatsal yollarını arayan şairler ise Abdülcebbar Kandalıy ve 

Akmolla olmuşlardır. A.Kandalıy’ın (1797-1860) lirik kahramanı    endişeli, etrafına eleştiri 

gözü ile bakan, Allah’a inanmış, ama fanatik ruhanilerin oluşturduğu düzenler ile aynı fikirde 

olmayan, kendi kişilik değerini ve özgürlüğünü hisseden biridir.  Kandalıy, ilk şiirlerinde ele 

aldığı soyut, dini takvaya davet gibi ideallerden sonraki dönemde vazgeçiyor, insan 

mutluluğunu yalnız dünyevi gerçekte, şahsi hürriyette görmeye başlıyor. Onun derin his ile iç-

içe aşk şiirleri  gerçek hayattaki sıradan Tatar köy kızlarını tasvir etmekle, Tatar şiirinin daha 

önce görülmemiş yeni sayfalarını açmıştır. Kandalıy’ın hayata, sıradan  insana  yaklaşan  

şiirsel  buluşlarını Tatar, Başkurt ve Kazakların ortak şairi Akmolla daha da derinleştirdi, 

geliştirdi, onu XX. yüzyıl edebiyatına taşıdı. 

Bu devirde Taceddin Yalçıgol tarafından icat edilen “Risala’i-Gazize” adlı eser de Tatar 

edebiyatında önemli bir yer almaktadır. Halk edebiyatı gelenekleri temelinde yazılan bu eser, 

Tatar okullarında ders kitabı olarak uzun yıllar kullanılmış ve önce elyazması kitap şeklinde 

halk arasında yayılıp matbuat ortaya çıktıktan sonra  en sık neşir edilen  eser olmuştur 



(Yalçıgol  2001:  240) . 

Yeni Devir Edebiyatında aşk süjesine dayanan, Doğu’nun aşk romantiği ile iç-içe 

destan gelenekleri de canlanıyor (“Büz Yiğit”, “Leyla ve Mecnun” destanları). 

Dünyeviliği zenginleştirmeye yalnız Türk ve Doğu edebiyatları değil, Rus ve Avrupa 

medeniyeti de yardım ediyor. Tatar edipleri bir taraftan, Avrupa medeniyeti ile Türk edebiyatı 

aracılığıyla tanışıyor, diğer taraftan, onları Rus edebiyatı Avrupa ve Dünya edebiyatı 

meydanına çıkarıyor. Büyük Rus şairleri ve yazarları Puşkin, Lermontov, Krılov, Tolstoy, 

Gogol eserleri Tatar Türkçesi’ne çevriliyor. Dünya klasikleri Defo, Grim Kardeşler, 

H.Andersen  kahramanları da Tatarca konuşmaya başlıyor. Rus okullarında eğitim gören, Rus 

ve Avrupa kültürleri ile iyi tanış olan Musa Akyiğitzade ve Zahir Bigiyev uzun hikaye, roman 

türlerini ortaya çıkarmaya başlıyorlar. Fatih Halidi, Abdurahman  İlyasi ise ilk Tatar 

piyeslerini yazıyorlar. Bu yazarların eserlerini artık okuyucular, Tatar hayatını tarihi bir 

gerçekçilik temelinde, hayattan alınmış tiplerde, vaka-olaylarda tasvir eden yeni tip realist 

eserler olarak kabul ettiler. Halk kaderi, millet gelişmesi ciddi ve asıl meselelerden birine 

dönüşüyor.  Ş.Mercani, H.Fayizhanov, R.Fahreddin, F.Kerimi, K.Nasıri gibi  ediplerin ele 

aldığı milleti, düşünceli ve bilgili olarak görme isteği, medeni taraftan ilerleyen milletler ile 

bir safa çıkarma fikri edebiyatı ileri götüren merkezi fikre dönüşüyor. Elbette, ilahiyat 



Yüklə 361,02 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə