Microsoft Word dergi2005 doc



Yüklə 389,62 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə1/7
tarix30.10.2018
ölçüsü389,62 Kb.
#76356
  1   2   3   4   5   6   7


Ç. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, Ocak-Haziran 2005 

 

 

İblis’in Trajik Hikayesi  

-Allah, Şeytan, İnsan ve Kötülüğe Dair- 

Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZTÜRK

*

 

 



Özet: İblis, şeytanın özel ismidir. Müslüman filologlar bu kelimenin, “Allah’ın rahme-

tinden tümüyle ümit kesmek” anlamında b-l-s kökünden türemiş olduğu kanaatin-

dedirler.  İblis “Allah’ın düşmanı” ve/veya sadece “Düşman” diye de isimlendirilir. 

Fakat genellikle “Şeytan” diye anılır. İblis Kur’an’da âlemin yaratılışıyla ilgili olarak 

iki noktada karşımıza çıkar.  Şöyle ki Allah Adem’i çamurdan yaratır ve ona hayat 

nefesini üfler. Ardından meleklere bu ilk insana saygı göstermelerini (secde) emreder. 

Fakat İblis, “Ben kararmış bir çamurdan yarattığın bu insana saygı göstermem” diye 

itiraz eder. Bunun üzerine Allah, “Defol oradan. Artık sen kovuldun. Kıyamete kadar 

sana lanet olsun” (al-Hijr 15/33-35) der. Bu arada İblis, cezasının kıyamete kadar tehir 

edilmesini ister. Allah onun bu talebini kabul eder ve ona gerçek iman ve ibadet sahibi 

olmayan herkesi saptırma gücü bahşeder. Evet, Allah İblis’e kıyamet gününe kadar 

insanları ayartma izin verir; ancak onun Allah’a gerçekten kulluk edenler üzerinde 

hiçbir nüfuzu yoktur. İblis ilk olarak Adem ve Havva’yı Allah’ın emrine karşı gelme 

hususunda ayartıp onları ölümsüzlük ağacının meyvesinden yemeleri için kışkırtır. İblis 

kıyamet koptuktan sonra kendi yandaşları ve günahkârlarla birlikte cehenneme atılır.  

Anahtar Kelimeler: İblis, Şeytan, Cennet, Cehennem Ateşi, Kıyamet günü

.  


 

Tragi(cal) Story of Iblis  

Abstract: Iblis is a proper name of the devil. The Arab philologists consider that Iblis 

derives from the root b-l-s, “because Iblis has nothing to expect (ublise) from the mercy 

of God”. He is also known as “Aduww Allah” (The enemy of God) and “al-Aduww” 

(The Enemy). Finally he is given the common name of “al-Shaytan”. In the Qur’an he 

appears at two points in the story of the beginning of the world; when God he created 

Adam from clay and had breathed into him spirit of life, He ordered the angels to bow 

down before the first man, but Iblis refused to bow down before this mortal “created 

from malleable clay”, and God cried, “Then go thou forth hence, thou art accursed, 

                                                 

*

 Ç. Ü. İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı. 




İblis’in Trajik Hikayesi -Allah, Şeytan, İnsan ve Kötülüğe Dair 

 

40



and my recejtion shall be thy due until the Day of Judgement” (al-Hijr 15/33-35). At his 

own reguest, the punisment promised to Iblis is then deferred until the Day of 

Judgement, and he is given power to lead astray all those who are not faitfull servants 

of God. Thus until the Day of Judgement God allows Iblis to tempt men, but not the true 

believers the servants of God. The first of his misdeeds was to tempt Adam and Eve in 

the Garden to incite them to disobey God, and to eat the fruit “Tree of immortality”. 

And the end of time Iblis is to be thrown into the fire of hell, with his host and with the 

damned. 

Key Words: The Evil One, The Demon, The Garden, The Fire Of Hell, The Day of 

Judgement 

Giriş 

Kur’an’daki anlatıma göre İblis-Şeytan, insanın kozmik kaderinde çok esaslı 

bir unsurdur. Çünkü o, insanın çetin imtihanında saptırıcı, ayartıcı bir rol istemiş; 

Allah da buna müsaade etmiştir. Nitekim ilk denemesinde başarılı olup Âdem ve 

eşinin cennetten kovulmasına vesile olmuştur.  İlâhî müsaadenin süresi kıyamet 

gününde dolduğu için İblis-Şeytan ve zürriyeti hâlen iş başındadır. Bu yüzden, 

insan kadim düşmanına karşı her dâim tetikte olmalı, onun şerrinden ve 

fitlemesinden Allah’a sığınmalıdır. Çünkü o daima Allah’ın inkâr edilmesini ister, 

insana boş vaatlerde bulunur, günahları cazip kılar, içki ve kumar gibi kötü 

alışkanlıklarla insanların arasına düşmanlık ve nifak sokar.  

Hâsılı, insanı aldatma ve ayartmaya mezun olduğu için şeytan sürekli olarak 

kötülüğü empoze eder. Ama onun sözü -ancak- rabbiyle ilişkisi ya tamamen kopuk 

veya zayıf olan insanlara geçer. O, dünyadaki yoldaşlarını ahirette terk eder ve 

uhrevî finalde şöyle der: “Gerçek şu ki, Allah size gerçekleşmesi mukadder bir söz 

vermişti. Bense [her fırsatta] size birtakım vaatlerde bulundum, ama [sonunda] sizi 

yüzüstü bıraktım. Sizin üzerinizde hiçbir nüfuzum yoktu. Ben sizi sadece [kötülüğe] 

çağırdım; siz de bu çağrıya icabet ettiniz. Bu yüzden beni suçlamayın, yalnızca 

kendinizi suçlayın. [Şimdi] ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni. Doğrusu ben, 

sizin vaktiyle beni Allah’a ortak koşmanızı [da] reddetmiştim.”

1

  



                                                 

1

 14/İbrahim 22. 




Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztürk 

 

 



 

41

Kur’an’da zikri geçen İblis ve/veya Şeytan’a ait hususiyetlerin özeti budur. 



Ancak bu özet, onun hikayesinin -tabiri caizse- gelişme ve sonuç kısmına aittir. 

Çünkü İblis’in trajik hikayesi Allah’ın, “Âdem’e secde edin”

 2

 emrine karşı çıkışla 



başlamaktadır. Hikayenin başlangıcıyla ilgili Kur’ânî ifadeler zâhirî manâsına 

hamledildiğinde bilhassa kader veya ilâhî takdir temelinde bazı teolojik problemler 

ortaya çıkmaktadır. Hal böyle iken tefsir literatüründe konuyla ilgili ayetlerin 

genellikle literal anlam düzeyinde yorumlandığı görülmekte; ayrıca hemen bütün 

müslümanların Allah-İblis diyalogunu içeren pasajları ya gerçekten vukû bulmuş 

bir konuşma olarak algıladıklarına ya da gerçek manâ ve mahiyetini anlamadıkları 

halde anlamış gibi davrandıklarına tanık olunmaktadır. 

Kur’an’da Allah-İblis Diyalogu 

Muhtelif surelerde esasa müteallik olmayan bazı nüanslarla yedi kez 

tekrarlanan  İblis’in hikayesi, Allah’ın meleklere “Âdem’e secde edin” hitabıyla 

başlar. Meleklerin tümü bu ilâhî emre uyar, fakat İblis böbürlenip rabbinin emrine 

karşı  çıkar.

3

 Bu arada Allah İblis’e, “Ben emrettiğim halde seni [Âdem’e] saygı 



                                                 

2

 2/Bakara 34 ve konuyla ilgili diğer ayetlerde geçen “secde” kelimesinin sözlükteki aslî 



anlamı, “eğilmek” ve “baş  eğmek”tir. Nitekim Araplar, fazla meyveden dolayı  eğilen 

hurma ağacını, nahle sâcide diye nitelendirmişler; yine onlar, üzerine binilecek hayvanın 

yere çökmesi için de secede veya escede fiillerini kullanmışlardır. Arap şairin, “Orada 

göreceksin ki, küçük tepeler atların toynaklarına secde ediyorlar” (tera’l-ükme fîhâ 



sücceden li’l-havâfir)  şeklindeki dizesinde de secde kelimesi tezellül (boyun eğmek) 

manâsında kulla-nılmıştır. Bu kelimenin sözlükteki bir diğer aslî anlamı da “itaat etmek” 

ve “saygı göster-mek”tir. 55/Rahmân 6 ve 16/Nahl 48-49. ayetlerde bu manâda kullanılan 

kelime, “selam vermek” ve “alnı yere koymak” gibi anlamlar da içermektedir. 2/Bakara 

34. ayette geçen, “Âdem’e secde edin!” ifadesindeki secde hakkında, “tüm müslümanlar 

bu secdenin ibadet olmadığında hemfikirdirler. Çünkü ibadet maksadıyla Allah’tan 

başkasına secde etmek küfürdür.” diyen Fahreddîn er-Râzî (ö. 606/1209) buradaki 

secdenin Âdem’e saygı göster-mek ve onu selamlamak anlamına geldiğini belirtir. Kısaca, 

Âdem-İblis bağlamında zikre-dilen secde kelimesi, namaz esnasındaki malum pozisyona 

delil, değer verme ve saygı göstermeye delalet eder. Ebû Abdillâh Fahreddîn Râzî



Mefâtîhu’l-Ğayb, Beyrut 1993, II. 231-232. 

3

 2/Bakara 34. 




Yüklə 389,62 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə