Microsoft Word Esas metin 1-82. doc



Yüklə 0,65 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/25
tarix06.10.2018
ölçüsü0,65 Mb.
#72677
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25

 

 



 

 

 

GİRİŞ 

 

 



Öykünün tanımı ve nitelikleri üzerine kuramsal çalışmalar hâlen yapılıyorken 

türün kendisi inkâr edilemez bir geleneği çoktandır ortaya çıkarmış bulunuyor.  20. 

yüzyılın ikinci yarısından bu yana artık “öyküler kuraldan daha büyüktür” (Blodget 

82) diyebiliyor ve çağdaş arayışları saygı ve heyecanla karşılıyoruz.  Yine de bazı 

noktalarda birleşen, farklı yönlerde gelişen ve bazen de özgünlükleriyle biricikleşen 

kısa öykü geleneğinin yapı taşlarını belirlemekte kimi yazarların yapıtları birer ölçüt 

oluşturabiliyor.  Julio Cortazar’a göre “unutulamayan öyküleri[n] hepsi aynı özelliğe 

sahip”: 


[Onlar] anlatılan basit olaydan çok daha geniş, sonsuz bir gerçeklikle 

ilintililer,  bu yüzden görünen içeriğin sadeliği ve metnin kısalığı 

kuşku duyulmayan bir güçle bizi etkiler.  Ve belli bir zamanda bir 

konu seçen ve ondan bir öykü çıkaran kişinin bu seçimi—bazen o 

bunun bilincinde olmadan—küçük olandan büyük olana, bireysel ve 

dar kapsamlı olandan insan ruhunun özüne olan masalsı açılımı 

içeriyorsa, o büyük bir öykü yazarıdır.  (“Öyküde Konu” 18) 

1965’ten bu yana öykü yazan Tomris Uyar, seçimini bilinçli olarak bu yönde 

yapanlardan.  Onuncu ve sonuncu öykü kitabı 1998’de yayımlanan yazar, günceleri 

ve çevirileri ile de üretkenliğini sürdürüyor.  Tomris Uyar’ın zaman içerisinde 

gelişen ve değişen, bazı dönemlerde kimi arayışlara yönelen bir öykü serüveni var

ama temeldeki duyarlılık bütün öykülerini şekillendiriyor: o, “temiz iş” çıkarmasını 

iyi biliyor.  Feridun Andaç’ın da tespit ettiği gibi, bugün Tomris Uyar öykücülüğü 

dendiğinde “farklılaşma boyutları hemen öne çıkıyor.  Bir yanıyla geleneksel, diğer 




 

yanıyla çağdaş anlatı öğelerine uzanan bir öykü evreni” dikkati çekiyor (Söz Uçar 



Yazı Kalır 504).  Yazarın, yaşanılan günlerle koşut giden öykülerinde, toplumsal arka 

planı hissettirdiği yalın durumlar, yani gündelik yaşamdan damıtılmış anlar, 

karşılaşmalar, hesaplaşmalar ön plana çıkıyor ve bu eğilim, Cortazar’ın anlatmak 

istediği türden öykülere denk düşüyor.  İçimizden birilerinin her gün yaşayabileceği 

türden yalnızlıklar, hayal kırıklıkları, endişeler, umutlar ve düşler çağdaş Türkiye 

manzaraları eşliğinde öyküye yakışır duyarlıklarla işleniyor.  Tomris Uyar’ın 

öyküleri toplumsal günceli belirlemekle belli bir tarihselliği yakalamayı amaçlıyor  

ve kendi yorumunu sunuyor okuruna.  Bill Buford’a göre 20. yüzyılın insanı 

öykülere “kaos”tan korunmak amacıyla sığınır: 

[Günümüzdeki] öyküsel anlatının beklenmedik canlanışının altında 

yatan neden, öykülere olan gereksinimizdir.  Öykülerin, başlıca bilgi 

birimi, belleğin temeli, kişisel ve toplu yörüngelerimizin başı, ortası 

ve sonu olan yaşamımıza anlam kazandırmak için önemli bir yordam 

olmasıdır.  (62) 

Tomris Uyar, öykülerinde, yaşanan günlerin bazen altını çizerek bazen 

sezdirerek, kimi zaman masallaştırıp kimi zaman kara mizahın hedefi haline 

getirerek kişisel ve toplumsal çıkmazlarımıza kısa öykü koşullarında yer veriyor.  Bu 

çalışmanın amacı yazarın bu yolda aldığı yolu ortaya çıkarmak olacaktır.  Kısa öykü 

üzerine birkaç söz ve türün Türk edebiyatındaki gelişimi hakkında bazı gözlemler 

Tomris Uyar öykücülüğünü bu bağlamda daha iyi değerlendirmemize katkıda 

bulunabilir. 

A. Kısa Öykü Üzerine 

 

Lale Demirtürk, “Kısa Öykü Grameri” başlıklı yazısında, eski çağlardan bu 



yana varlığını sürdüren “öykünün konumu[nun] tarihsel gelişimi içinde 


 

dinleyici/okur beklentileri yönünden değişmiş” olduğunu söyler (20).  Sözlü bir 



aktarım olarak çeşitli kültürlerde çok eski devirlerde ortaya çıkan öykü, o zamanlar 

dinleyiciler için yarattığı beklenmedik sonucuyla bir “zevk ve eğlence kaynağı” idi.  

Günümüzde ise artık kısa öykü bir eğlence aracı olma durumunu çoktan aşmıştır.  

Demirtürk’ün ifade ettiği gibi, “kendine özgü yapılanma yöntemleri olan ayrıksı bir 

biçimdir” artık ve “okumayı bir öğrenme ve düşünme sürecine dönüştürmektedir”.  

Yine de temelde bir öykü dinleme ya da okuma ihtiyacının yüzyıllardır devam ettiği 

açıktır.  Çağlar boyu bizimle olduğuna göre, belki de Valerie Shaw’un dediği gibi 

“insanların yaşam konusundaki izlenimlerine bir sınırlılık duygusu hakim olduğu 

sürece, (kısa) öykü bu duyguyu dile getirmenin en iyi yolu olacaktır” (alıntılayan 

Demirtürk 21). 

 Günümüzde 

“kısa öykü” adı altında değerlendirilen metinlerin ilk 

örneklerinin genellikle 19. yüzyılın başlarından itibaren Amerikalı yazarlarca 

verildiği kabul ediliyor ve bu bağlamda Nathaniel Hawthorne, Washington Irving, 

Herman Melville, Edgar Allan Poe gibi öykücülerin adı geçiyor (Erden, Kısa Öykü 

ve Dilbilimsel Eleştiri 22).  Bu konu üzerinde odaklanan tartışmalar hâlâ sürüyor.  

Çünkü, Austin Wrigth’ın belirttiği gibi “türün Boccaccio’ya, Binbir Gece 



Masalları’na, ve Kutsal Kitap’a kadar gittiğini tartışanlar [. . .] ya da daha dar bir 

kapsamda Çehov ya da Joyce ile başladığını söyleyenler” var.  Kaldı ki “kimi, kısa 

öykü ile çağcıl kısa öykü arasında ayrım olduğunu öne sürüyor, kimi de var olan tek 

kısa öykünün çağcıl olduğunu savlıyor” (19). 

 19. 

yüzyılın başlarına dönecek olursak, eleştirmenlerin, Poe’nun öykü 



anlayışı doğrultusunda, kısa öykü için “kesin bir yapı ve teknik” belirlediklerini 

görürüz (Kocaman 24).  Daha sonra aynı yüzyılda buna “O. Henry’nin sıkıca 

yapılandırılmış şaşırtıcı-sonuç öyküsü ekleniyor ve kısa öykü bir formül gibi 



Yüklə 0,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə