Cengiznâme Hakkında Bazı Değerlendirmeler
11
biz aç ölmeyelim dediler. Onlara koyunun bir butunu vererek erkek çocuğunu aldılar. Bödenetay, Belgütay söylediler.
Yengemize hazırladığımız oyuna bu güzeldir dediler. Sevindiler. O alınan oğul adı yalın denilendi. Onun babasının adı
Mangkatay bey denilendi Açlıktan, dermansızlıktan o bey oğul yalını bir buta verdiler. Bödenetay, Belgütay
o oğlu alarak
geldiler. Yengemizin atına bakıp, kımızını tutmaya
(9v) güzellik, iyilik layık dediler. Yalını getirip yengesi Alango’ ya
tanıştırdılar. Alango onun kökünü aslını öğrenip iyi muhafız (bakıcı) aradı. Ondan sonra Bödenetay, Begültay söylediler. Ay
yengemiz bize izin ver, bizler geri götürelim. Onun için ki biz buradan gittikten sonra Tanggut’ tan elçi gelmiştir, kötü haberi
varmış. Biz karşılarız dediler. O zaman Alango söyledi. Ah vah vay vay ay kayınbiraderlerim küçük kardeşlerim Bödenetay,
Belgütay birkaç güne sabır kılsanız(sabretseniz) olurdu. Onun için ki şimdi benim bu üç oğlum Bodonçar, Belgütay, Salçut
halkını. Bunlara akıl, nasihat verseniz ne olur dedi. Bödene tayı Belgütay söylediler. Ey yengemiz, bizim akıl vasiyet ve
nasihatımız odur ki,
bu kardeşlerimiz sana ve, beylerine ve ,il büyüklerine güvensinler, iyi, hoş tutsunlar. Şimdi bilsinler ki,
başarılı yurdun göstergesi, izi, belirtisi odur. Düşmandan elini daha çok eder.
(10r) kaşe dibine siper, mevzi eder; kale kapısı,
şehrin kapısını geniş eder, düşmana yabancı yoldaşlara anlatmazlar, sırrını söylemezler. Büyüklerini sedire geçirip küçüklerine
hizmet ettirirler. Yine bilsinler ki iyi, salim yurdun izi, belirtisi göstergesi odur. Kendi yurdunu kötüleyen insan, yurdunu över,
metheder.
Kendi neslini kötüleyen insin, naslini över. Kendi ağabeyini kötüleyen insin, ağabeyinin över. Büyüğü durur, küçüğü
söylerse; babası durur oğlu söylerse; acizlik,zavallılık olur……at binen kırmızı yüzlü oğlandan ortaklık soran o kişi, kişi olup
yurt bakmaz. Yabancı olmayan devlet olsa, o yabancı yabancı olmaz. Nal bakmayan mal baksa boştur, öleni otlatır. Kuş
sürmeyen kuş sürse karga ile kaz aldırırım der. Töre bakmayan töre baksa, kişi etini yerim der. Gün görmeyen gün görse, gün
çizmesini giyerim der.
Mal bulmayan mal bulsa, kişiyi göze asarım, bağlarım der. Onun gibi töre korumayan, töre koruyup;
malsızlar malı olup, bizim bu küçük erkek kardeşimizi onun gibi kişiler azdırmıştır, kışkırtmıştır dediler. Mutlaka bilmeyenler
bilirler, öğrenmeyenler öğrenirler dediler. Buna delil söz de hem vardır. (Buna gösterecek söz de vardır.)Ekmekçiden nasihat
sorma, demirciden nasihat sorma, kasaptan nasihat sorma. Gören gördüğünüsöyler. Sakladığı, koruduğu ekmeğini satar. Şimdi
Tanrısına tövbe etsin, büyüklerden beylerden nasihat sorsun. Şimdi vasiyetim öğüdüm, söylenecek sözüm bundan fazla değildir
dediler. (Bundan başka söyleyecek sözüm yoktur.) Yine bu sözlerini söyledikten sonra Bödenetay Belgütay yurtlarına geri
döndüler. Onlar yurtlarına geri döndükten sonra bu üç oğul Bodonçar, Kagınçar, Salçut;
ağabeylerinin nasihat, vasiyet olan
sözünü tutmadılar. Annesini saymadılar. (Saygı duymadılar.) kötü, fena oldular. El gün beylerine
(11r) yine halk oğluna, kızına
zorluk, güçlük etmeye başladılar. Zenginlerin iki hörgüçlü erkek devesini, ayağı hızlı atını, boynu uzun küheylanını, kahraman
yiğitlerin giydiği zırhı, iyi beylerin kızlarını aldılar. Bu işe halk oğlu kabul etmez dayanamaz oldular. Toplanıp gelip Alango’ya
söylediler. Ah Alango bizim etimiz bitip, kemiğimiz kaldı. Şimdi dayanacak halimiz kalmadı dediler. O zaman Alango söyledi.
“Ah, ay vay halk oğlu. Onlar benim sözümü dinlemezler. Sizlerinde kadrinizi, kıymetinizi bilmezler dedi. O zaman Alongo
söyledi. Ah, ay, vay halkoğlu! Benim kocam, erkeğim Duyın Bayan size söylemedi mi? Ben öldükden sonra; döş, döl, tohum
olup gelirim demedi mi? Şimdi vakit gelmiştir. Rızanız olursa erkek oğul olacak dedi. O zaman Alango’nun bu süzünü duyarak;
halk oğlu sevindiler (
11v) mutlu oldular. Yine ondan sonra Alango’nun bu sözü halk arasında
meşur oldu, yayıldı. Dünyaya ne
zaman gelirdiye onu bekler idiler. O zaman Alango’nun üç oğlu Bodonçar, Kagınçar, Salçud insanlardan duydular; öfkelenip,
toplanıp bir gün annelerine geldiler. O zaman Alango söyledi; Ay çocoklarım, nereye gidersiniz dedi. O zaman onlar söyledi:
Senin bir yalan sözünü duyup geldik dediler. O zaman Alango söyledi. Ay vay uğursuzlae, edepsizler! Benim sözüm ne için
yalan olsun dedi. Onlar söylediler. Ay anne, yalan olmaz da ne olsun kanımda bir çocuk var diye halk oğluna söyleyip, sen bizi
oğula saymazsın, karnındaki çocuğuna bekletirsin. Yalan olmaz da ne olsun dediler. “Turgay kuşu musun, su içip gebe olasın,
mani
denilen (12r) kuş musun, güneş sıcaklığına gebe olasın, kavun karpuz musun, erkeksiz zahmet çekmeye, tavuk musun? küle
yatıp, debelenip yumurta salmaya, kurt annesi misin, köpek yiyip gebe olmaya? senin erkeğin ölmüştür. Karnımda çocuk vardır
diye halkı azdırır, kışkırtırsın dediler. Yoksa sen önceki gün bir buta satın alınmış Yalın ile eğlenip, oynaşıp gebe mi olmuşsun
dediler. O zaman Alango söyledi:”Ah, ay halk oğlu! Bu söz bu uğursuzların, edepsizlerin sözümüdür, yoksa sizlerin midir? dedi.
O zaman halk oğlu toplanıp, gürüldeşip söylendiler. Bu söz oğullarının sözüdür dediler. O zaman Alango söyledi: “Ah, vah halk
oğlu, şimdi inanmayınız, sözüm odur”: Bir, iki, üç kişi anlayınız. Belirtisi odur ki;
gün olur iner, kurt olup çıkar dedi. Ondan
sonra Alango’ya bildirmeden, haber vermeden üç kişi gelip durdular. O üç kişinin adları bunlardır: Biri Kıpçak denilendi. İkincisi
Kel Muhammed denilendi. Üçüncüsü ondaç denilendi. Bu üç kişi idi. Tan vakti olmuştu. Havadan bir ışıklı güneş indi. Gördiler
ise (gördüklerinde) akılları gitti. Bunlaryine biraz sonra
(12v) aklını topladılar ise( topladıklarında) birbirinden sordular. önceki
gün olup inen ne idi? dediler. Geliniz, bizler sarhoş olmuş kişi gibi olup uturunca; aşlarımızı dağıtıp çıkalım. Kurt olsa çıkar
dediler. Ondan sonra, bırakıp aşlarını dağıtıp çıktılar. Gördiler ki ar yelesi gibi tüylü gök kurt çıka geldi. Arkasından bakıp
Cengiz diye bağırdı, ses verdi. Varıp orman içine indi. Bunu bu üç kişi açıkça gördüler, bildiler. Bunlar yine varıp bu görüleni
Bodançar, Kagınçar, Salçut’a söylediler. Onlar bu üç kişiden işittikten sonra söylediler: “Olası (olacağı) olur, olmaz kalmaz,
bizim payımızı almaz” dediler. Ondan sonra Alango’nun gözü parladı. Bir erkek oğlan doğurdu. Altın renkli bağrında, mühürlü
mühründe Cebrail meleğinin
(13r) adı vardı.Kendisi kurt gövdeli idi. Cebra’il güzelliğinde idi.
Yüzünü gören kişi, arkasından
öleyim der idi. Önünde oturanlar yağ gibi erir idi ve de atım, elbisem senin olsun der idi. Ondan sonra Cengiz gelişti, büyüdü.
Halka adil padişahlık edip, faydalı oldu. Halk oğlu bunu sevip, övüp Cingiz’in ardından gitmeye, onu takip etmeye başladılar.
Cingiz’i gayet iyi han diye, hanın has oğlu diye övdüler. Ağabeyleri Bodonçar, Kagınçar, Salçut bu Cingiz’i göremediler,
kıskandılar ve söylediler: “Görün, şimdi yoldaşlarımız halkımız oynaştan, eğlenceden doğan oğlana sarılmaya, bağlanmaya
başladılar,” dediler. Onu öldürelim dediler. Yoksa rahat edemeyiz dediler. Ondan sonra yine bu üç oğul bir araya gelip, toplanıp
birgün geldiler. Halka ferman saldılar. Cengiz’i öldürürüz dediler. Ozaman halk oğlu söyledi: “Hay,
(13v) Cengiz sizin
üçünüzden yurda daha layıktır. Halka faydalıdır. Bu Cengiz’i size öldürmeniz için vermeyiz dediler. Eğer mal paylaşıp alırsanız,
babanızın malını alın dediler. Yoksa onun için biz ölürüz dediler. O zaman bu üçü halk oğlundan bu
sözü işittikten sonra, korkup
hiçbir şey yapamadılar. Ama gönüllerinden, içlerinden söylediler: “Halk oğlu bu Cengiz’e düşkündür. Bunu açıkça, göstererek
öldürmek olmaz. Belirtmeden, göstermeden halka bildirmeden öldürürüz” dediler. iyi, peki öyle olsanız, babamızın kalan malını
paylaşıp alırız diye babalarının her ne kalan malı varsa paylaşıp aldılar. Ama Duyın Bayan’ın bir altın cevherli ok torbası vardı.