Abdullah Bakır
36
gelmiştir.
3
Dünya uygarlığına önemli katkılarda bulunan, matbaayı ilk olarak keşfedip insanlığa hediye
eden Uygurlar, tarih boyunca Türkistan’daki (Orta Asya’daki) Türk-Çin mücadelelerinin yaşandığı pek
Yolu üzerinde yaşamışlardır. Bu konumundan dolayı Uygurlar devlet yönetimi ve ekonomik yönden
oldukça gelişmişler; tarım, ticaret, bilim, sanat ve özellikle edebiyat ve sanatta büyük bir ilerleme
kaydetmişlerdir. Bu büyük Türk medeniyeti o dönemlerde diğer milletlerin de yaşantısına yön vermiştir.
4
Uygur Türkleri Gök Tanrı dini başta olmak üzere Manihaizm, Budizm, Nasturilik ve son olarak
da slamiyet’i kabul etmişlerdir. Bu dinler Uygur Türklerinin yaşam biçimini her yönüyle etkilemiş,
Budizm ve Manihaizm’e ait zengin bir dinî edebiyatın oluşmasını sağlamıştır.
5
840’ta Orhun’daki Uygur devletinin yıkılmasının ardından ilk Müslüman Türk devleti olarak
kabul edilen Hakanlılar Devleti (Batılılara göre Karahanlı devleti) Uygurların Yağma boyu tarafından
Doğu Türkistan’da kurulmuştur. Köklü bir Türk kültürünün hâkim olduğu bu coğrafyada, Türk slam
kültür ve medeniyetinin temelleri atılmış, birçok medrese açılarak vakıflar kurulmuştur.
6
Bu dönemde
Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın Doğu Türkistan’da slamiyet’i yaymak için büyük mücadeleler
verdiğini ve sonraki dönemlerde Satuk Buğra Han’la ilgili tarihi olaylar üzerine kurulan çeşitli sözlü
anlatmaların oluştuğu bilinmektedir.
7
Satuk Buğra Han, Türk kültür tarihinde hem tarihî, hem siyasî hem
de dinî yönüyle önemli izler bırakmış kültür-medeniyet kahramanlarından biridir. Karahanlılar
döneminde Müslüman Türk kültür hayatının en önemli iki büyük şaheseri burada yazılmıştır. Bunlardan
ilki Yusuf Has Hacip’in 1070 yılında Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrinde tamamladığı Kutadgu Bilig adlı
eserdir. nsanlara ve devlet yöneticilerine kılavuz ve nasihat niteliği taşıyan siyasetname türündeki bu
eserde Türk devlet teşkilatı, Türk dili, Türk tarihi, Türklerin dünyayı algılayışı ve yaşayışı, gelenek ve
görenekleri ile ilgili olarak bize çok önemli bilgiler verilmiştir.
8
Yusuf has Hacib’le aynı dönemde yaşayan Türklük biliminin temel taşlarından ve öncülerinden biri
olan Kaşgarlı Mahmud da, Doğu Türkistan’da yetişmiş bir Türk bilgini olup, o da Türk dili, tarihi,
fikirleri, manevî hayatı, yaşam tarzı vb. konular hakkında kapsamlı bir çalışma yapmıştır. O, 1072-1074
yıllar arasında yazdığı Divanü Lûgât’it Türk adlı eserinde Türkçe’nin Arapça’dan daha yetkin bir dil
olduğunu anlatmış, o devirde tüm Türk yurtlarında konuşulan Türk lehçelerini tek tek tanıtmıştır. O, söz
konusu eserinde Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarının
medeniyetlerini anlatmakla birlikte Türk dilinin zenginliğini, onun her duygu ve düşünceyi anlatmaya
müsait olduğunu; yani Türkçe’nin bir bilim dili olduğunu anlatmıştır.
9
Bu iki dev eserden başka Atabet'ül
Hakayık adlı dev eserin sahibi Ahmed Yüknekî, bni Sina, Farabi, gibi dünyadaki ilmi gelişmelere ışık
tutan, yol gösteren büyük bilginler de bu topraklarda yetişmiş ve eserlerini buradaki kültürel canlılık
sayesinde ilim dünyasının hizmetine sunabilmişlerdir.
Karahanlılardan sonra da Çağataylılar ve Timurlular zamanında Doğu Türkistan bir ilim ve kültür
merkezi olma özelliğini devam ettirmiştir. Türkistan’ın büyük devlet ve ilim adamlarından Uluğ Bey,
Hüseyin Baykara, Şahruh ve Ali Şir Nevailer bu kadim Türk yurdunda yeşeren büyük Türk kültüründen
feyiz almışlardır. 18. yüzyılın ikinci yarısında bu güzel Türk yurdu Çin-Mançu imparatorluğunca işgal
edilmiş ve burada günümüze kadar sürecek olan Çin zulmü başlamıştır. Doğu Türkistan Türkleri Çin
işgalci güçlerine karşı şiddetli bir direniş ortaya koymuşlardır. Çeşitli dönemlerde bu direniş başarıya
ulaşmış olsa da Çinliler, Ruslar ve ngilizler gibi büyük emperyalist güçlerin kıskacı altında kalan Doğu
Türkistan’da Çin zulmü arada bir kesilse de şiddetle devam etmiştir. Buna rağmen bu esaret
dönemlerinde de Doğu Türkistan, Türk Dünyası’nın ilim ve kültür merkezi olmaya devam etmiştir. Bu
topraklarda son iki asır içinde de pek çok ilim ve devlet adamı, sanatkârlar yetişmiştir. Bunların içinde
3
brahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Boğaziçi Yayınevi, stanbul 1983, s. 59-60, 89.
4
Mehmet Emin Buğra, Şarkî Türkistan Tarihi, Ofset Reprodiksiyon, Matbaacılık, Ankara 1987, s. 238-239.
5
Bu konuda bilgi için bk. L Ligeti, Bilinmeyen ç Asya, Çev: Sadrettin Karatay, TDK Yay., Ankara 1986, s. 200-300.
Anzerlioğlu, Yonca Nasturiler, Ankara 2000, s. 15-20.
6
Forbes Andrew D.W., Doğu Türkistan’daki Harb Beyleri, Çev: Enver Can, Bayrak Matbaası, stanbul 1998, s. 12.
7
Satuk Buğra Han hakkında anlatılan efsaneler için bk. Adem Öger, Uygur Efsaneleri Üzerinde Bir Araştırma ( nceleme-
Metinler), Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,Yayımlanmamış Doktora Tezi, zmir 2008, s. 200-211.
8
Reşit Rahmeti Arat, “Kutadgu Bilig veTürklük Bilgisi” Türk Kültürü, Ankara 1970, s. 98, 70–85
9
Ahmet Caferoğlu, “Karahanlılar Devri Türk Edebiyatı”, Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara
1976, s.406.
Doğu Türkistan Tarihinin Türk Kültür Tarihi Açısından Önemi
37
Türk kamu oyunun yakından tanıdığı, 1950’li yıllarda Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye göç eden Hoten
inkılabının lideri ve aynı zamanda tarihçi ve yazar olan Mehmet Emin Buğra’nın; Doğu Türkistan millî
davası ile ilgili siyasî ve bilimsel alanda ömrü boyunca mücadele eden, büyük dava adamı sa Yusuf
Alptekin’in; I. Dünya savaşının olduğu yıllarda Doğu Türkistan’ın kurtuluşu için önemli faaliyetlerde
bulunan Dr. Mesut Sabri Baykozi’nin mücadelelerle dolu hayatları, eserleri, hatıraları ve çalışmaları,
yakınçağ Doğu Türkistan tarihi açısından oldukça kıymetlidir. Sözü geçen şahısların ilk başta Doğu
Türkistan’da ve daha sonra Türkiye’deki hayatları ve bilimsel çalışmaları sadece Doğu Türkistan tarihi
ve kültürü için değil, bütün Türk Dünyası tarihi ve kültürü için de önem taşımaktadır
Bütün Türklüğün ocağı ve Türk kültür ve uygarlığının beşiği olan Doğu Türkistan’ı ve Doğu
Türkistanlıların Çin emperyalizmine karşı yürütmekte olduğu haklı davasını dünya kamuoyuna duyurmak
ve anlatmak için, daha fazla bilimsel çalışmalar yapılmalıdır. Özellikle Doğu Türkistan’ın yakın
tarihindeki istiklal mücadelelerinin anlatıldığı eserlerin gün yüzüne çıkartılması, Doğu Türkistan
tarihinin, kültürünün ve davasının geniş şekilde dile getirildiği bilimsel yayın külliyatının oluşturulması
çok gereklidir. Kısacası Doğu Türkistan’ın yakınçağ tarihine damgasını vurmuş olan ve günümüzde “Üç
Efendiler” olarak bilinen Mehmet Emin Buğra, sa Yusuf Alptekin ve Mesut Sabri Baykozi’nin hayatı,
mücadeleleri ve bilimsel çalışmalarının, Doğu Türkistan’ın Türk dünyası ve dünya kamuoyuna daha iyi
anlatılmasında ve bilim âlemine tanıtılmasında önemi çok büyüktür. Son dönemlerde Türkiye’de Doğu
Türkistanlı bilim insanlarının Uygur Türklerinin tarihi, edebiyatı ve dili üzerine önemli çalışmalar
yaptıklarını görmekteyiz. Sultan Mahmud Kaşgarlı, klil Kurban, Alimcan nayet, Erkin Emet, Varis
Abdurrahman gibi aydınlar, Doğu Türkistan Türklerinin kültürel zenginliğini gün ışığına çıkarmak için
önemli ilmî çalışmalar yapmaktadırlar. Ancak bireysel çabalarla gerçekleştirilen bu çalışmaların projeler
kapsamında hazırlanarak geniş kitlelere ulaştırılması temel hedef olmalıdır. Örneğin; Ege Üniversitesi,
Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Fikret Türkmen başkanlığında TDK ile ortaklaşa yürütülen
“Türk Dünyası Destanlarının Tespiti, Derlenmesi ve Türkiye Türkçesine Aktarılarak Yayımlanması
Projesi” kapsamında Alimcan nayet tarafından hazırlanıp yayımlanan “Uygur Destanları I”
10
isimli
çalışma buna örnek olarak gösterilebilir. Aynı zamanda Alimcan nayet’in adı geçen çalışmasında yer
alan “Abdurrahman Han Destanı”, Hasan Kallimci
11
tarafından çocuklarımız için romanlaştırılmış ve
“Gökbayrak Aşkına” ismiyle yayımlanmıştır. Bu tür çalışmalar, Uygur Türklerinin tarihî kahramanlarının
daha geniş kitleler tarafından tanınmasını ve millî bilincin oluşmasına katkı sağlayacaktır. Ayrıca değişik
zamanlarda dünyanın farklı ülkelerine göç edip yerleşen Doğu Türkistanlı Uygur, Kazak ve Kırgız gibi
Türk topluluklarının, anılarının derlenmesinin ve yayınlanmasının uluslararası zeminde Doğu Türkistan
davasına büyük katkılar sağlayacağında hiç şüphe yoktur.
Bunların dışında yine Doğu Türkistan Vakfı başta olmak üzere Türkiye’nin değişik yerlerinde
faaliyet göstermekte olan, Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın kurmuş oldukları çeşitli dernekler tarafından
yapılan faaliyetlerinin, farklı bilimsel çalışmaların, Doğu Türkistan davasına katkıları şüphesiz çok
büyüktür. Sözü edilen bu tür çalışmaların mutlaka bilimsel yönden desteklenmesi gerekmektedir.
Türk Kültür ve medeniyetinin önemli bir merkezini ve Türk dünyasının serhat birliğini oluşturan
Doğu Türkistan Türklüğü 1755 yılında başlayan Çin istilasından
12
günümüze kadar uzanan dönemde,
vatanlarını, bağımsızlıklarını, millî anıtlarını, sanat ve kültür hazinelerini korumak için çok acılar çekmiş
ve halen de çekmektedir.
Kasım 1933 yılında kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nden Ankara’ya bir kutlama mesajı
gönderilmişti. Bu mesaj Anadolu Ajansı tarafından bütün dünyaya şu ifadelerle duyurulmuştur: “Yeni
istiklâline kavuşmuş Doğu Türkistan’ın Gök bayrağından sevgili Türkiye’nin ay yıldızlı al bayrağına
selâm olsun
”
13
. şte o gün yayınlanan bu haber sadece Türkiye’yi değil bütün Türk Dünyasını sevinç
gözyaşlarına boğmuştu. Sözünü etmiş olduğumuz bu bilimsel çalışmalar düzenli olarak yapıldığı
takdirde, sevinç göz yaşlarının döküldüğü o günleri tekrar yaşamamak elbette mümkün olacaktır.
10
Alimcan nayet, Uygur Halk Destanları I, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2005, s. 474.
11
Hasan Kallimci, Gökbayrak Aşkına, Destan-Roman, Bilgeoğuz Yay., stanbul 2008. www.hasankallimci.com.
12
klil Kurban, Doğu Türkistan çin Savaş, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1995, s.88.
13
Abdullah Bakır, Doğu Türkistan Milli stiklal Hareketi ve Mehmet Emin Buğra, Doğu Türkistan Vakfı Yayınları, stanbul
2005, s. 35.
Dostları ilə paylaş: |