129
Küreselleşmenin STK’na gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde
kaçınılmaz etkileri olmuştur. Ulusal ve uluslararası STK uluslararası karar alma
mekanizmalarını çeşitli düzeylerde etkilemeye başlamışlardır. Özellikle uluslararası
sorunların saptanması, yeni değerler ve normların ortaya konulması, beklenmedik
gereksinimlerin karşılanması ve yeniliklerin yayılması, ulusaşırı çatışma ve
anlaşmazlıkların çözümü, ulusaşırı ittifaklar oluşturulması, küresel sorunlarda
doğrudan harekete geçilmesi ya da kaynakların harekete geçirilmesi alanlarında
etkileri artmıştır. USTK aynı zamanda bazı uluslararası örgütlerin politikalarını
gözden geçirmelerini ve kendilerini yenilemelerini sağlamaktadırlar. Bazı
çatışmaların çözümünde aracı ya da katalizör rolüne sahiptirler. Önemli küresel
sorunlar karşısında uluslararası kamuoyunu ve kaynakları harekete geçirebilme
kapasitesine sahip ağlar oluşturabilmeye başlamışlardır (Karagül, 2007).
Uluslararası ve yerel STK devletlerin pek çok nedenle yetersiz kaldığı ya da
devletler
kanalıyla
gerçekleşme
olanağı
bulunmayan
konularda
roller
üstlenmektedirler. Devletlerin faaliyetlerinin dışında işlevlere sahip olmaları,
gönüllülük temelli hareket etmeleri ve düşük maliyetlerle birçok küresel nitelikli
sorunla mücadelede etkili olmaları önemlerini arttırmaktadır.
İletişim olanakları sayesinde USTK kamuoyu oluşturarak devletlerin,
uluslararası örgütlerin ve çokuluslu şirketlerin karar ve davranışlarını etkilemede
oldukça başarılı roller üstlenmişlerdir. Uluslararası kamuoyu oluşturmak amacıyla
raporlar hazırlayıp ilgili ülke kamuoylarına duyurmak, önemli medya organlarını
toplu mektup, telefon gibi araçlarla bilgi bombardımanında bulunmak, imza
toplamak, toplu gösteriler düzenlemek gibi yöntemlere başvurmaktadırlar. Ortak
kaygılarla hareket eden STK kendi aralarında bilgi alışverişini sağlayacak
uluslararası eylemler gerçekleştirebilmektedirler. Yakın geçmişte özellikle çevresel
konularda bu yönteme başvurulmuştur (Karagül, 2007).
Uluslararası hukuk alanında STK’nın katkıları gerek oluşum gerekse denetim
aşamasında oldukça fazladır. En başta uluslararası hukukun etkinliği ve saygınlığının
arttırılması suretiyle demokratik meşruiyetin sağlanmasında önemli roller
üstlenmişlerdir. Uluslararası örgütlerin karar verme süreçlerinin şeffaf hale
getirilmesinde, uluslararası antlaşmaların hazırlanış süreçlerinde katılımda bulunma,
hükümetlerin ya da karar verici pozisyonlarda bulunan üst düzey yetkililerin
130
bilgilendirilmesi sonucu daha rasyonel kararların alınmasını sağlama, temsil olanağı
olmayan toplulukların temsil edilmesi gibi önemli fonksiyonları sayesinde
uluslararası hukuka katkıda bulunmaktadırlar (Başlar, 2005, 250).
BM’in organlarından özellikle Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC)
olmak üzere ana ve yardımcı organları STK ile etkileşim içindedir. Özellikle Soğuk
Savaş sonrasında Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğe ilişkin küresel
sorunların çözümüne ilişkin süreçte STK ile işbirliğine daha da önem vermektedir.
Bu maksatla Güvenlik Konseyi, STK’ndan uzman oldukları alanda bilgi elde etmeye
başlamıştır. İlk olarak 1997 yılında oluşturulan, şu anda farklı alanlarda faaliyet
yürüten 60 kadar büyük STK’nın oluşturduğu Güvenlik Konseyi NGO Çalışma
Grubu, BM delegeleriyle düzenli toplantılar yapmaktadırlar (Karagül, 2007).
AB 2000’lere kadar STK ile ilişkiyi düzenleyen hukuksal bir düzenleme
olmamasına rağmen insani yardım konusunda işbirliği içinde olmuştur. AB’nin
1970’ların ortalarında çok küçük miktarlarda ve kendine ait yardım programına
sahipken 1980’lerden itibaren yardım miktarı artmış, bu bağlamda STK’na yöneliş
de hızlanmıştır. AB Komisyonu her yıl 1 milyar Euro’yu bulan miktarda yardımı
çevre, insan hakları ve demokrasi programları, insani yardım ve kalkınma
programları için STK projelerine ayırmaktadır, bu miktar toplam AB yardımlarının
%15-20’sine karşılık gelmektedir. Avrupa Konseyi, USTK’na uğraş alanlarına göre
belli kurullarda gözlemci olarak katılma, teklif ya da şikayette bulunma, danışmanlık
konumu gibi olanaklar sağlamıştır (Başlar, 2005, 250).
Tüm bu bilgiler ışığında bilinçli bir sivil toplum yapılanmasının, ulusal ve
uluslararası sivil toplum kuruluşlarının etkinliği önemi ve etkinliği açıkça
görülmektedir. Türk azınlıkların ülkelerinde kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri,
haklarını savunabilmeleri ve gerektiğinde kendilerini uluslararası alanda temsil
edebilmeleri için bilinçli ve örgütlü bir yapılanmaya gereksinimleri bulunmaktadır.
Türkiye açısından ele alınacak olursa Türkiye tarafından Türk azınlıklar ile ilgili
örgütsel faaliyetlere teşvik, destek ve yardım hem bu yapılanmaların
kolaylaştırılmasına katkı sağlayacak, bir hedef doğrultusunda, bütünlük ve bilinç arz
eden bir biçimde oluşmasını sağlayacak hem de Türkiye ile Türk azınlıkların
irtibatını sağlamlaştıracaktır. Bu sayede Türkiye sahip olduğu gizil gücü bulunduğu
atıl konumdan kurtarmış olacaktır.
131
5. DİASPORA TÜRKLERİ VE LOBİCİLİK
Dünyamız gittikçe küresel bir köy haline gelmekte ve bu süreç içerisinde tüm
dünyada birçok sistem ve yapı tek bir çatı altında toplanma eğilimi göstermektedir.
Tüm bu süreç içerisinde insanın önemi ise giderek artmaktadır. Özellikle içerisinde
yaşadığımız rekabet dünyasında ve demokratik süreç içerisinde insan topluluklarının
örgütlü toplumlar haline gelmesi insan faktörünün önemini ve etkisini son derece
artırmaktadır. Örgütlü toplumların yönetimler üzerinde oldukça önemli etkileri ve
yaptırım güçleri mevcuttur. Lobicilik, değişik yöntemlerle yürütülen bu çalışmaları
içeren kapsamlı bir faaliyet alanıdır. Amacı "karar mekanizmalarını kendi hedefleri
doğrultusunda etkilemektir” (Hanlı, 2003). Bu doğrultuda lobicilik bir hedef
doğrultusunda bir grup insanı harekete geçirmek için düzenlenmiş ikna
aktiviteleridir.
Bu
aktivitelerin
planlı
ve
programlı
olması
gerekir
(www.hazargrubu.org, 2005).
Lobi faaliyetlerinin önemi ve lobiciliğin etkinliği bu konuda en etkin ülke
konumunda olan İsrail örneğinde açıkça görülmektedir. İsrail ABD ve AB
bünyesinde gerçekleştirdiği lobi faaliyetleri ile başka bir ülkenin yapması durumunda
tepki alacak birçok faaliyet alanında bu ülkelerin desteğini alabilmekte ve bununda
ötesinde, her yıl ABD’nden milyarlarca dolar yardım alabilmektedir. Yine bir örnek
olarak Ermeni lobileri planlı, programlı ve süreklilik arz eden lobi faaliyetleri sonucu
tarihsel bir yalanı dahi birçok tutarsızlıklarına rağmen onlarca ülkeye gerçekmiş gibi
kabul ettirebilmiştir. Oysa jeopolitik açıdan stratejik önemi olan bir noktada bulunan
ve sürekli gelişen Türkiye’nin ulusal menfaatleri doğrultusunda, uluslararası
ilişkilerinde lobi faaliyetlerini diğer ülkelere oranla daha sürekli, düzenli, koordineli
bir şekilde ve sabırla yürütmesi gereklidir. Bu doğrultuda en önemli kaynağa yani
insan gücüne sahiptir. Türkler dünya üzerindeki önemli diaspora topluluklarını
oluşturmaktadır. Ancak bu nüfusun sayıca fazlalığı, eğitim ve örgütlenme olmaksızın
tek başına bir şey ifade etmemektedir. Bunun yanı sıra Türkiye’de lobiciliğin önemi
henüz anlaşılamamıştır. Türk halkı özellikle Türkiye karşıtı faaliyetleri her nereden
olursa olsun genel olarak Türkiye düşmanlığı olarak görmekte ve cephe almakta,
Türkün Türk’ten başka dostu yoktur gibi düşüncelerle her ne yapılırsa yapılsın Türk
halkı dışındaki insanlarda Türk düşmanlığının önüne geçilemeyeceği düşüncesiyle
Dostları ilə paylaş: |