Moderniteden postmoderniteye uzanan bir köPRÜ: zygmunt bauman



Yüklə 2,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/164
tarix07.04.2022
ölçüsü2,44 Mb.
#85154
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   164
669ab9e9ff32c2ca0f9a3c70aa28a6a8(1)

Felsefe  Ansiklopedisi
  (Cilt  2),  Editör,  Ahmet  Cevizci, 
Etik  Yayınları,  İstanbul  2004,  s.473–497;  Magee,  s.64;  Abel  Jeanneire, 
Modernite  Nedir?,
  (3.  Baskı), 
(Çev.: Nilgün Tutal), Küçük, Mehmet (Der.), 
Modernite  Versus  Postmodernite, 
Vadi Yayınları, Ankara 
2000, ss. 95-107. 
61
 Francis Bacon, 
Novum Organum
, (Çev.: S. Önal Akkaş), Doruk Yayınları, Ankara 1999, s.15. 
62
 Bkz. Bacon, 
Novum Organum
, s.15; Harvey, s. 27. 


30 
 
Modern bilimde öne çıkan özellik, onun Aydınlanma-sonrası dönemin toplumunu 
ve  yaşamını  tamamen  değiştirecek  yeniliklere  götürmüş  olmasıdır.  Teknolojik 
gelişmeler  ve  devamında  sanayileşme,  kentleşme  gibi  sosyolojik  kavramlar,  bilimsel 
gelişmeler  sonucunda  olgunlaşmışlardır.  Modern  dönemi  bu  kadar  etkileyen  bilim  şu 
özelliklere sahiptir: 
a)  Gerçeklik  tüm  heterojen  görünümüne  rağmen  homojendir;  o  bir 
kosmos’tur;  akla  uygun  bir  yapısı  vardır;  bilimin  görevi,  gerçekliğin  bu 
rasyonel  yapısını  gözlem/deney  yoluyla  ve  evrensel  doğa  yasalarını 
bularak ortaya koymaktır.  
b) Gerçeklik mekaniktir; doğada her şey bir makine düzeni içinde işler.  
c) Gelecek ve gidişat bellidir; çünkü doğaya hâkim olan yasalar gelecekte 
de  geçerli  olacağından,  olacak  olanı  şimdiden  tespit  etmek  mümkündür 
ve  bu  husus,  bilimin  öndeyilerde  bulunma  ve  önceden  bilme  imkânına 
sahip olması anlamına gelir.  
d)  Bilim  nesneldir;  özne  olarak  gözlemci,  nesne  karşısında  nötrdür  ve 
nesneden kesinlikle ayrı durur; özne ile nesne arasında kesin bir mesafe 
vardır  ve  özne  nesnesine  her  türlü  teorik  kabullerden  arınmış  olarak 
çıkabilir.  
e)  Bilimin  elde  ettiği  sonuçlar  evrensel  ve  zorunludur;  çünkü  tam  bir 
nesnellikle, deneysel ve matematiksel bir yoldan elde edilmiştir.
63
 
 
 
Peki:  ‘modern dönemin dinamik enerjisi bilim, evrensel gerçekliği yakalamada 
ve  insana  doyurucu  bir  bilgi  vermede  bu  kadar  pirüpak  mıdır?’  Bu  halde  insanoğlu 
anlamdan,  değerden  arınmış  bir  soğuklukla,  bilimsel  dayanaklarıyla  açıklanan  bir 
yaşamda, anlam  yaratan bir varlık olmaktan uzaklaşır, sıradan bir obje, ‘özne’liğinden 
soyunmuş, durumuna indirgenir. On dokuzuncu yüzyılda pozitivist gibi bilim tapıcıları 
ortaya çıkınca, aslında bilim anlayışının tepe noktasına geldiği görülür. Comte’un bilimi 
özelde;  sosyal  bilimleri  doğa  bilimleri  gibi  öngörülebilir  veya  kesin  bir  hüviyete 
büründürme  isteği,  yaşadığı  dönemi  bilimsel/pozitif  ve  son  evre  olarak  tanımlaması, 
bilimi  kutsal  gören  bir  noktadır.  Comte’a  göre  “bilmek  öngörmek,  öngörmek  ise 
denetlemektir.”
64
 Netice  olarak  Comte  ile  birlikte  öngören  ve  denetim  altında  tutan 
bilim, modern bir din haline gelmiştir. Onun görüşlerine akraba sayılabilecek mantıkçı 
pozitivizmde de doğruya ulaşmada Comte kadar bilimperver olduğunu görebiliriz.  
                                                           
63
 Fırat  Mollaer,  “Moderniteden  Postmoderniteye:  Rasyonalite,  Bilim,  Kapitalizm”, 
Düşünen  Siyaset 
Düşünce Dergisi,
 Sayı: 21, Lotus Yayınevi, Ankara 2005, ss. 63–100, s.79 
64
 Hans  Van  Der  Loo  -  Williem  Van  Reijen, 
Modernleşmenin  Paradoksları
,  (2.  Baskı),  (Çev.:  Kadir 
Canatan), İnsan Yayınları, İstanbul 2006, s. 66. 


31 
 
 
Bilim,  yirminci  yüzyılda  gelişimine  devam  ederken,  bilime  eleştirel  bakan 
görüşler de ortaya çıkmıştır. Bu görüşler, bilimselliğin insanı ve toplumu nesne haline 
getirdiği,  değerden  dolayısıyla  anlamdan  yoksun  kıldığına  dair  görüşlerdir.  Bilimin 
soğukluğu insana dokunurken zarar verici bir etkide bulunmaktadır artık. Katıksız bilim 
taraftarlığına  dair  bilimin  geldiği  nokta  kilisenin  yerine  lâboratuvarları  koymak 
olmuştur. Bu noktada Feyarebend’e göre; bilim, eskiden din nasılsa o hale gelmiştir.
65 
Bilimsel doğrular da artık şüpheli görünmektedir. Özellikle bilimden evrensellik yerine 
özel çıkarlar gözeten grupların doğruları manipüle etmekte oldukları söylenebilir. Bilim 
felsefecisi  olan  Thomas  Kuhn’un  bilimsel  görüşler  ya  da  doğrular  noktasında  ortaya 
koyduğu  ‘paradigma’  anlayışı,  bilimsel  doğrularının  kesinliğini  bozmuş  ve  dönemsel 
olarak  bilim  adamlarının  oluşturmaya  çalıştığı  bir  sanı  olduğunu  ileri  sürerek,  bilimin 
üstündeki  sihri  kaldırdığını  söyleyebiliriz.
 
Paradigmalar,  dönemsel  olarak  bilim 
çevrelerince  belli  bir  süre  için  bir  model  sunan,  evrensel  ve  bilimsel  doğrular  olarak 
kabul edilen görüşlerdir (bariz bir örnek olarak dünya merkezli bir kozmos anlayışından 
güneş merkezli bir kozmosa geçiş gösterilebilir).   
 
Aydınlamanın/modernitenin  bir  dayanak  noktası  olan  bilim,  şu  halde  kesin  bir 
teminattan yoksun görünmektedir. İnsanın bir uğraşı olarak var olan bilim, aynı insanı 
(ve  toplumu)  bilimsel  nesne  ve  denek  haline  getirmektedir.  İnsan,  artık  modernitenin 
yaratıcısı  olan  özne  olmaktan  çok  uzakta  olup,  bilimin  kıskacında  sıradan  bir  varlık 
haline  girmiştir.
66
 Sonuçta  bilimin  doğruları  insana  ve  topluma  evrensel  kesinlik  ve 
gelecekte  daha  iyi  bir  toplumu  sağlayacak  araçlar  sunmaya  çalışırken,  evrenselliği 
yakalamıştır.  Ama  aslında  evrenselleşen  şey,  bilimin  siyaset  ve  ekonomi  ile  olan 
ilişkisinden doğan acı sonuçlardır. 

Yüklə 2,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   164




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə