Moderniteden postmoderniteye uzanan bir köPRÜ: zygmunt bauman



Yüklə 2,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə29/164
tarix07.04.2022
ölçüsü2,44 Mb.
#85154
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   164
669ab9e9ff32c2ca0f9a3c70aa28a6a8(1)

İKİNCİ BÖLÜM 
POST’A BÜRÜNMÜŞ DÜNYA: POSTMODERN(LİK) 
İnsanoğlu  Rönesans’tan  beri  ‘ileri’ye  doğru  adım  adım  çıktığı,  akıllı  ve 
düzenleyici  bir  yolculuğun  içindedir.  Bu  yolcuğun  en  hızlı  etabı  Aydınlanma 
meşalesinin  yaydığı  ışık  eşliğinde  gerçekleşmiştir.  Yirminci  yüzyılın  ikinci  yarısından 
geriye doğru bakıldığında, Aydınlanma ışığının(modernite projesinin) dünyayı beklenen 
apaydınlık  duruma  kavuşturmadığı  gibi,  aksine  insanın/insanlığın  çıkınına  hayli  acı 
bıraktığı da bir realitedir. Tarihin öznesi olan insan, bu bağlamda geçmişe şüpheli bakan 
ve  pişmanlık  dolu  bir  itiraz  yükseltmeye  girişir.  Geçmişe  yönelik  eleştirel 
değerlendirmenin  sonucunda,  dünyanın  modern  ideolojilerden  ve  ütopyalardan  elde 
kalan mezarlık haline getirildiği savunulmuştur. 
Aydınlanma’dan itibaren insanın umutla beklediği gelecek, bu dönemde (yirminci 
yüzyılın  ikinci  yarısında)  karanlığa  gömülmüştür.  Modern  insan,  sarsıntılar  arasında 
dengesini  kaybetmiş  ve  yardıma  muhtaç  bir  durumdadır.  Çıkış  bulamayan  insanoğlu, 
tarihe  yeniden  dönüp  baktığında  yaşadığı  acıların  ve  bunalımların  nedeni  olarak 
modernitenin  mirasını  ve  projesini  görmektedir.  Aydınlanmaya/moderniteye,  ortaya 
çıktığı dönemden beri olumsuz bakan görüşler var olmuştur. Söz gelimi Rousseau, bu 
karşı çıkışların ilklerindendir. On dokuzuncu yüzyılda Romantizm, akılla donanmış bu 
dünyadan  bıkıp,  ‘duygu’yu  sahneye  çıkararak  modernliğin  insana  yaptığı  makyajı 
değiştirme girişiminde bulunmuştur. Aynı bağlamda modern bir düşünür olan Marx da 
modern toplum/kapitalist toplum eleştirisiyle modernitenin içindeki diğer farklı seslere 
dâhil olmuştur. Nietzsche’nin felsefesi de bu koroya dâhil olarak modern insanın kutsal 
bir  şey  bırakmadığını,  tanrıyı  öldürdüğünü  iddia  etmiştir.  Kim  bilir  belki  de  Freud, 
modern  çatışmanın  yarattığı  kişilik  sorunsalında,  bu  büyük  cinayetin  arka  plânını 
öğrenmek için modern insanı psikanaliz koltuğuna yatırmıştır. 
Kısaca  modernite  ve  Aydınlanma  dönemine  yönelik  eleştiriler  olagelmiştir.  Bu 
eleştirilerin  günümüze  en  yakın  olanlarından  biri,  Frankfurt  Okulu  etrafında 
gerçekleştirilendir.  Ama  bunlar  modernliğin  içinden  gelen  eleştirilerdir.  Hâlbuki 
yirminci  yüzyılın  ikinci  yarısında  ortaya  çıkan  postmodernizm,  moderniteyi 
eleştirmekten  ziyade  onu  yok  etme,  tarihe  gömme  isteği  duymuştur.  Postmodernizm, 


39 
 
üç-dört  yüzyıllık  bir  dönemi  kapsayan  modernitenin  macerasının  sona  erdiğini  dile 
getirmiştir.  Dünyayı  anlamada  ve  açıklamada  modernite  perspektifinin  ve 
enstrümanlarının yetersiz olduğunu iddia etmiştir. 
Yirminci  yüzyıl  dünya  tarihinde  büyük  sarsıntıların  yaşandığı  bir  dönem  olarak 
tarihe  eklenmiştir.  Son  imparatorlukların  dağılıp  yıkıldığı,  yerine  birçok  ulus-devletin 
kurulduğu bu süreçte,  I. Dünya Savaşı ile dünya haritasında değişiklikler görülmüştür.  
Aynı  zamanda  Sosyalist  Rusya’nın  kurulduğu  ve  periferisinde  birçok  ülkeyi  etkilediği 
bu  yüzyılın  şafağında  yaşanan  sarsıntılardır.  Faşizmin  gölgesinde  yürütülen  ırkçı 
politikalar,  II.  Dünya  Savaşı’nın  sonunda  insanlık  tarihine  trajik  bir  deneyim  olarak 
katılmıştır. İki dünya savaşı arasında yaşanan ekonomik krizler, işsizlik ve yoksulluk da 
yirminci  yüzyılın  ilk  yarısındaki  sarsıntıların  şiddetini  yükseltmiştir.  Yüzyılın  ikinci 
yarısından  itibaren  iki  bloğa  ayrılan  dünya,  bloklar  arasında  başlayan  ve  ideolojik 
silâhların/manevraların etkili olduğu bir soğuk savaşın etkisindedir. 
Postmodernizmin  itirazı,  akıl  ve  bilimle  donanmış,    insanlığı  bunlar  sayesinde 
dünya  nimetlerine  kavuşturacak  olan  Aydınlanma  mirasının  insanlığa  pek  hayrı 
olmadığını  savunanların  başında  gelir.  Postmodernizm,  milenyum  çağına  girmeden 
önceki  zamanda  entelektüel  ve  toplumsal  alana  dâhil  olan  son  tartışmadır  diyebiliriz. 
Modernliğe dair itirazlarını çok farklı alanlardan -sanat, bilgi, felsefe ve sosyoloji gibi- 
seslendiren  postmodernizmin,  daha  çok  felsefi  ve  sosyal  bilimsel  yönünü  önde  tutarak 
konuya bakacağız. Yaşama sirayet etmiş veya yaşamı değiştirmiş kültür ve deneyimleri 
de unutmadan. Felsefe içerisinden baktığımızda: 
Felsefî bir akım olarak postmodernizmi tanımlamanın en iyi yollarından biri, onu 
bir şüphecilik –otorite, kabul gören bilgelik, kültürel ve politik normlar, vb. hakkındaki 
şüphecilik-  biçimi  olarak  tanımlamak  olacaktır;  bu  tanım,  postmodernizmi,  Batı 
düşüncesinde  klâsik  Yunan  felsefesine  kadar  geriye  giden  uzun  soluklu  bir  geleneğin 
içine  yerleştirir.  Şüphecilik,  nihaî  hakikatlere  ya  da  nihaî  hakikat  olarak  kabul  edilen 
şeyi  belirleyecek  kriterlere  sahip  olduğunu  iddia  eden  diğer  felsefî  teorileri  yıkmaya 
girişen,  temelde  olumsuz  bir  felsefe  biçimidir.  Bu  tür  bir  felsefe  tarzını  tanımlayan 
teknik terim, “anti-temelsel”dir.
79
 
 
                                                           
79
 Sim,  s. 3. 


40 
 
İkinci  olarak  sosyoloji  ve  diğer  alanlarda  ortaya  çıkan  süreçleri  dikkate 
aldığımızda:  Sosyolojik  olarak  büyük  sınıf  teorisine  yaslanan  Marksist  kaynaklı 
analizlerin,  bilimsellikten  ziyade  ideolojik  yönünün  ağır  bastığı  ve  toplumu  anlamada 
yetersizliğine  dair  iddialar  da  bir  yandan  gündeme  gelir.  Diğer  yandan  ise  modern 
toplumsal  deneyim,  üretim  ve  iletişim  şekillerindeki  değişimlerin  sonucunda  insan  ve 
toplumun kalamayacağını varsayar. Bu nedenle ortaya çıkan yeni toplumsal görünümler 
ve yaşam tarzlarını anlamak için yeni bir bakış açısından yaklaşmak gerekir. Bu noktada 
biriken  itirazlar,  modern,  sanayileşmiş,  eğitimli  Batı  toplumunun  ve  insanının  sonuna 
gelindiğidir.  Modern  aidiyetlerin  tükendiği,  yeni  kimliklerin  -etnik,  sexist,  dini-  ön 
plâna  çıktığı  bir  toplumsallıktır  postmodern  toplum.  Kısacası  bu  bölümde,  yirminci 
yüzyılın  son  çeyreğinde  daha  net  bir  görünüme  kavuşan  postmoderniteyi, 
postmodernizmi anlamaya ve izah etmeye çalışacağız. 

Yüklə 2,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   164




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə