49
pek de kayda değer bir düşünce olarak görülmemektedir. Her ne kadar postmodernizme
karşı görüşler ileri sürse de postmodernizmin yaşanan sorunlara bir çözüm olması bir
yana sorunun bir parçası olarak görür. Kısaca Eagleton’ın ‘postmodernizmin
yanılsamaları’ adlı kitabında verdiği postmodernizme dair verdiği tanım, entelektüel
tokluk hissi verebilir:
Postmodernizm
sözcüğü genellikle çağdaş kültürün bir biçimine
göndermede bulunur; buna karşılı
postmodernlik
klâsik hakikat,
akıl, kimlik ve nesnellik nosyonlarından, evrensel ilerleme ya da
kurtuluş fikrinden, bilimsel açıklamanın başvurabileceği tekil
çerçeveler, büyük anlatılar ya da nihaî zeminlerden kuşku duyan
bir düşünce tarzıdır. Postmodernlik, Aydınlanma’nın bu normlarına
karşı dünyanın olumsal, temelsiz, çeşitli, istikrarsız, belirlenmemiş
nitelikte ve bir dizi dağınık kültürlerden ya da yorumlardan ibaret
olduğunu bildirir; bu da hakikat, tarih ve normların nesnelliği,
doğanın verili oluşu ve kimliklerin tutarlılığı hakkındaki belli
ölçüde bir kuşkuculuğu besler.
95
Eagleton’un da temsil ettiği Marksist gelenek açısından bakıldığında, süreci
postmodern olarak nitelemek yerine kapitalizmin yeni pazarlar arzusuyla küreselleştiği
ve sermayenin hareket alanını genişletmek için oluşturduğu neo-liberal manevralarla
ulus-devlet ekonomisini aşması olarak görülmektedir. Aynı paralelde sürece ‘yeni
dünya düzeni’ kavramlaştırması da yapılmaktadır. Gelinen noktada yaşanan gelişmeleri
olumsuz kabul edip, bu gelişmelere karşı çıkan toplumsal-siyasal hareketler de
postmodern dönemin yeni ‘isyan’ biçimini ve ‘muhalefet’ini temsil eder. Bu hareketler
kısaca, emek
ve diğer kimlik hareketleri, “antikapitalist” adı altında toplanmaktadır.
96
Postmodernizmi daha iyi bir şekilde kavramak için, karşı olduğu
modernite/Aydınlanma düşüncesine ve sanatsal olarak modernizmin(bir açıdan modern
temalardan uzak olsa da) ana kavramları yerine hangi kavramları geçirdiğine bakmak
daha doğru olabilir. Bu bağlamda postmodernizm ile anlatılmak istenen,
‘tarihsel geçmiş duygusunun yitirilmesi’, ‘şizoit kültür’ , ‘dışkı
kültürü’, ‘gerçekliğin yerini imajların alması’, ‘simülasyonlar’,
‘zincirinden boşalmış gösterenler’ vb. nosyonlarla dolu, bir gevşek
kavramsal karmaşa görürüz…‘Postmodern’ teriminin henüz
üstünde anlaşma sağlanmış bir anlamı yok – terimin türevleri olan
postmodernlik,
postmodernite,
postmodernleşme
ve
95
Terry Eagleton,
Postmodernizmin Yanılsamaları
, (Çev.: M. Küçük), Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1999, s.
9.
96
Eagleton,
Postmodernizmin Yanılsamaları
, s. 81.
51
korumaya almıştır, ama insanoğlu için elinde dayanacağı bir şeylerin olması gerekir.
Çünkü insan, geçmiş ve gelecek arasındaki bağı bugünde kurabilen ve böylece yaşamı
anlamlı kılan bir varlıktır. Bu bağı kurmak için insanın bir kök bulması ve bunun
dallarının yarına uzanacağının umudunu taşıması gerekir. Eğer bu bağı postmodernizm
akımı içerisinde kurmanın bir anlamı yoksa ya da zaten bağları koparmak niyetindense
postmodernizmin varlık olarak insanı tehlikeli bir yalnızlığa bıraktığını ileri sürebiliriz.
Nitekim hakikatin sürekli değiştiği veya oyuna dönüştüğü bir yaşamda aklın (insanın
ayırıcı özelliği olarak akıl, modern akıl değil) iflâs eşiğine geleceğini belirtebiliriz.
Kısaca postmodernizmin yarattığı ya da olduğunu var saydığı dünya, parçalanmış,
herkesin kendi göreliliğinde görünen bir dünyadır. Bu bağlamda formüllere karşı olan
akımın, kendisini anlaşılır kılacak bir formülleştirme yapmaması da anlaşılabilir, zaten
postmodern(izm) bundan kaçınır. İşte bu formülsüzlük hali postmodern(ist) teorilerin
güven vermeyen yumuşak karnıdır.
Son olarak modernizme-postmodernizme karşıtlıkları edebiyat eleştirisi
çerçevesinde inceleyen Ihap Hassan’ın oluşturduğu kavramsal karşıtlıklara -ekleme
yaparak-
başvurduğumuzda modernizm-postmodernizm tartışmasında konunun
anlaşılmasına yardımcı olacaktır:
Dostları ilə paylaş: