MüŞRİklere sevgi beslemenin ve onlarla dost olmanin hüKMÜ 2 Müşrikleri Tekfir Etmemenin Hükmü: 10


Selefin Vela Hakkındaki Görüşleri



Yüklə 315 Kb.
səhifə4/4
tarix22.10.2018
ölçüsü315 Kb.
#75529
1   2   3   4

Selefin Vela Hakkındaki Görüşleri:

Bu konuda seleften gelen sözler oldukça çoktur. Ancak biz burada bunlardan sadece bazılarını alacağız.

İbni Abbas Al-i İmran Suresinin 118 ve 119. ayetleri­ni şu şekilde yorumlamıştır:

"Bir takım müslümanlar, ara­larındaki cahiliye dönemine ait münasebet ve anlaşmalar se­bebiyle Yahudilere gidip geliyor, onlarla buluşuyorlardı. İşte Allah (c.c.) bu ayeti indirerek, müslümanların arasına fitne sokabilecekleri endişesiyle, onlarla dostluk kurmayı ya­sakladı. Bundan sonra onlarla sadece münafıklar dostlukla­rına devam ettiler." 99

Ömer'e (r.a.): "Şurada, Hire Halkından bir takım genç­ler var, hıfzları güçlü, aynı zamanda yazı yazmasını da iyi biliyorlar. Acaba onlardan birini kendine (devlet işlerinde) yardımcı olarak alsan olmaz mı?" diye soruldu. Ömer (r.a.) şu cevabı vedi:

"Böyle yapmam durumunda, müminleri bırakıp da başkalarını sırdaş edinmiş olurum."100

İbni Kesir der ki:

"İşte bu ayetle birlikte bu eser (selefe ait söz), zimmet ehline devletin yazım işlerinde görev ver­menin caiz olmadığına delildir."

Rebi' b. Süleyman der ki:

"Müminleri bırakıp da mü­nafıkları dost edinerek onları içişlerinize karıştırmayın."

Kurtubi Tefsiri'nde bu ayetle ilgili olarak şu ifadeler yer almaktadır:

"Yüce Allah, bu ayette müminlerin; kafir, Yahudi yada heva ve heveslerinin esiri olanlardan hiçbirisini dost ve sırdaş edinmemelerini istiyor. Bunların müslümanların araşma girip işlerine karışmalarına, görüş beyan etmelerine, herhangi bir iş ve hizmette görev almalarına izin verilmemesini emrediyor. Nitekim, şöyle bir söz vardır:

"Kim senin dininin ve mezhebinin aksine bir tutum için­deyse, onu dost ve sırdaş edinmen doğru değildir."

Yine de­nilir ki:

"Kişiyi değil, arkadaşının kim olduğunu sor

Çünkü her kişi arkadaşıyla kıyaslanır."

Ebu Hureyre (r.a.)'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Kiminle dostluk ettiği­nize dikkat edin." 101

İbni Abbas'tan gelen rivayet ise şöyledir:

"İnsanlara dostlarına göre itibar gösterin."

Daha sonra



"... Onlar sizi bozmaktan geri durmazlar..." 102

ayetiyle ilgili olarak şöyle der: "Ayet­te yer alan "habal" kelimesi; "ifsad etmek, bozmak" manasındadır. Dolayısıyla buradaki mana; "Onlar sizi bozmaktan bıkmazlar, hep sizi ifsad etmek isterler." şeklindedir.

Ebu Musa el-Eşari. bir hesapla ilgili olarak Ömer'e (r.a.) gider ve yazılı kağıdı önüne bırakır. Bu durum Ömer'i (r.a.) şaşırtır ve Ebu Musa'ya şöyle der:

"Senin katibin nerede, bu yazdıklarını halka okuyup duyursa ya?" Bunun üzerine Ebu Musa:

"O mescide giremez." der. Ömer (r.a.):

"Neden, adam cünüp mü?" der. Ebu Musa:

"Hayır, o Hıristiyandır." diye cevap verince, Ömer (r.a.) kendisini azarlar ve:

"Allah onları uzaklaştırmışken, siz onlara ikramda bulun­mayın. Allah onları hain olarak bildirmişken, sizler onlara güvenmeyin." der.

İmam Muhammed b. Veddah'ın kitabında ise şöyle denilir:

"Kim bid'at sahibiyle birlikte oturursa, o, İslam'ın yıkıl­ması için onunla birlikte hareket etmiştir."

İmam Evzai de şöyle diyor:

"Sizin seleflerinizin kalple­ri onlardan tiksinir, halkı onların bid'atlerine karşı uyarır­lardı."

Hasan el-Basri de diyor ki:

"Bid'at sahibiyle birlikte oturma! Çünkü o kalbini rahatsız (hasta) eder."

İbrahim de şöyle diyor:

"Bid'at ehliyle birlikte oturma­yın, onlarla konuşmayın. Çünkü ben kalplerinizin rahat­sızlanmasından korkarım."

İşte tüm bu eserleri İbni Veddah rivayet etmiştir.

Muhammed b. Abdu'lVehhab da şöyle diyor:

"Selefin bid'at ve dalalet ehliyle ilgili düşmanlıkları son haddine varmıştır. Eğer, selef bu şekilde konuşuyor, dalalet ehline düşmanlık konusunda bu kadar şiddetli tavır takınıyor, on­larla beraber bulunmayı ve oturmayı yasaklıyorsa, o za­man kafir ve münafıklarla beraber hareket etmenin, onlar­la birlikte oturmanın manasını var sen düşün. Sapık ve ca­hil olup, Allah'a (c.c.) ve Rasulü'ne (s.a.v.) iman etmeyen­lerin yanında yer alanların durumunu kendin değerlendir. Onların işlerine koşturanlar, maslahatları için çaba sarf edenler,” Kıyamet Gününde de onlarla birlikte olmazlar mı? İşte kafir yada münafık olduklarını bildikleri halde onları savu­nan, onları iyi ve güzel bulan, onların İslam'a karşı takın­dıkları tavırları bile bile onlarla birlikte hareket edenler, onların yandaşlarından ve Kıyamet Gününde onlarla birlikte olacak olanlardırlar.

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:



"(Yüce Allah meleklerine emreder) Toplayın o zalimle­ri, onların eşlerini ve taptıklarını!" 103

"Nefisler çiftleştiği zaman." 104

"Kişi, ancak sevdiği kavimle birlikte haşr olunur." 105

Allah (c.c), kafirleri dost ve sırdaş edinmeyi şiddetle ya­saklıyor. Aynı zamanda, onlarla dost olup, onları sırdaş tu­tanların da onlardan olacaklarını haber veriyor. Nitekim, bu­nunla ilgili olarak Rasulullah'dan da (s.a.v.) birçok hadis ri­vayet edilmiştir. Rasulullah (s.a.v.):



"Bir toplumu seven, kesinlikle onlarla beraber haşr olunur." buyurmuştur.

Yine daha önceki sayfalarda Kitap, Sünnet ve eserlerden verdiğimiz delillerden de anlaşılacağı gibi, kim yasaklan­masına rağmen müşrikleri sever ve onları dost ve sırdaş edinirse onlarla aynı konumdadır. Ve onlarla birlikte Cehen­nem ateşinde yanacaktır. Gazabından ve cezasının şiddetin­den Allah'a (c.c.) sığınırız.


Vela Türleri:



1- Kafirleri genel anlamda veli edinmek.

2- Kafirleri sevmek.

3- Kafirlere meyletmek. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık onlara bir parça meyledecektin. O taktirde sana hayatın da ölümün de kat kat azabını tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın." 106

Eğer böyle bir uyarı, yaratılanların en şereflisine -Allah'ın salat ve selamı üzerine olsun- yapılıyorsa, ya başkalarının durumu nasıl olur?

4- Kafirlere yağcılık yapmak ve onları idare etmek. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Onlar, senin kendilerine yumuşak davranmanı arzuettiler. Ozaman onlarda sana yumuşak davranacaklar­dı." 107



5- Kafirlere itaat etmek. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:

"Rasulüm! Alabildiğine yemin eden, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan laf getirip götüren, iyiliği daima engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, ka­ba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de soysuzlukla damgalanmış, kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın ilgi duyma (uyma). Ona ayetlerimiz okunduğu zaman, 'Öncekilerin masalları!' der. Biz yakında onun burnunu yere sürteceğiz." 108

"...Kalbini bizi anmaktan alıkoyup, nefsinin arzusu­na uyan ve işi hep aşırılık olan kişiye itaat etme." 109

6- Meclis ve oturumlarda onlara yakın olmak, onlarla bir­likte hareket etmek. İslam'a aykırı konularda onlara uymak, işlerine müdahalede bulunmamak.

7- Yapılacak iş ve hizmetlerde onlara danışmak, onlardan danışmanlar edinmek.

8- Müslümanların hizmetlerinde ve önemli işlerinde on­ları kullanmak. Örneğin; onlara emirlik, valilik, yazı işleri vb. iş ve görevler vermek.

9- Müminleri bırakıp onları sırdaş ve dost edinmek.

10- Onlarla birlikte oturmak, vekaletlerini kabullenmek, yanlarında yer almak.

11- Onlara hep güler yüzlü ve iyi davranmak.

12- Genel anlamda onlara ikram ve saygıda kusur etme­mek.

13- Allah'ın (c.c.) emirlerine ihanet ettikleri halde, on­lara güven duymak.

14- Az da olsa işlerinde onlara yardımcı olmak. Mesela; kalemlerini açmak, yazı yazmaları için okkayı kendilerine vermek gibi.110

15- Onlarla nasihatleşmek, onlardan öğüt almak.

16- Onların isteklerine uymak.

17- Onlarla oturup kalkmak. Onların yanlarında yer al­mak.

18- Onların yaptıklarını hoşgörüyle karşılamak, onlar gibi olmaya gayret etmek, onlar gibi giyinip kuşanmak.

19- Onlardan saygı ifade edecek şekilde söz etmek. Ör­neğin: "Bey, Beyefendi" demek yada tağuta: "Falan Bey" demek.

20- Onların beldelerinde onlarla birlikte oturmak. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Kim müşriklerle bir arada bulunur, onlarla birlikte oturursa, o da onlar gibidir."

İşte bu gerçekler iyice anlaşıldıktan sonra, kim, ister kendi yakınlarına, isterse başka müşriklere karşı olsun, bu sayılan davranışlarda bulunursa, onlarla arasında (akide bakımından) hiçbir fark yok demektir. Nitekim, Mücadele Suresinin 22. ayetinde bu gerçek dile getirilmiştir. O halde herhangi bir kimse, aralarındaki bir yakınlık sebebiyle müş­riklerden bir sıkıntıyı giderir, onların eksikliklerini gizleye­rek müslümanların onlara dokunmamalarını sağlarsa, mürted ve münafıklara (Özellikle de mürtedlere) sevgi ve say­gı gösterir mahiyette hareket ederse, işte böyle bir durumda bunlara karşı takınılacak tavır gerçek kafirlere takınıla­cak olan tavırdan daha şiddetli ve katı olmalıdır. Çünkü bu gibiler bile bile Allah'a (c.c.) ve O'nun Rasulü'ne (s.a.v.) kar­şı düşmanlık etmektedirler. Zira bunlar, hakkı ve gerçeği bildik­ten ve öğrendikten sonra, inkara kalkışmış ve düşmanlığa baş­lamışlardır. Böyle bir durumdan Allah'a (c.c.) sığınırız.

Bir zalime yardım eden, yaptığı zulümde de ona yardıma ol­muş gibidir. O halde kafirlerin küfründe ve münafıkların nifa­kında onlara yardımcı olanlar için ne demeli? Madem ki zalim bir müslümanla, davasında ona yardım edip arka çıkan kimse hakim katında ortaksa, o zaman kafirlere arka çıkıp, emirler ka­tında onları savunanların durumu ne olur?

Halkın mallarını çalan haramiler (yol kesiciler), çaldık­ları maldan emire de bir pay verirlerse, o takdirde bu emir onların başı olmaz mı? Elbette olur. O halde kafirlere sevgi gös­termekten mutluluk duyanlara ne buyrulur? Onlara, sırf ken­dileriyle buluştuğunda saygı görmek için, kendilerini sevdik­lerini bildirenler hakkında ne denir? Nitekim, İbni Teymiyye bu konuya ilişkin delilleri bir bir zikretmişti. Ezilen bir müslümandan sıkıntıyı kaldırmak, o konuda ona yardımcı olmak, görüşünü bildirerek onu ezilmekten kurtarmak, güzel bir şeydir. Fakat bir mürtede iyilik yapmak caiz değildir.

Bu konuyla ilgili olarak İbni Mes'ud şöyle rivayet et­miştir:

"Bedir gününde esirler getirilmişti. Aralarında Abbas da vardı. Rasulullah (s.a.v.):



"Bu esirlerle ilgili olarak bana nasıl bir yol gösterir­siniz?" diye istişarede bulundu. Bunun üzerine Ebu Bekir (r.a.):

"Ey Allah'ın Rasulü! Bunlar senin kavmin ve ailendir. Onlara bir şey yapma, bırak. Belki Allah tevbelerini kabul eder." dedi.111

Enes'ten (r.a.) rivayet edilen hadiste ise:

"Onları bağışlayıp affetmeni, onlardan fidye kabul etme­ni bekleriz." dedi.112

Ömer de (r.a.) şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Rasulü! Bunlar seni yalanladılar. Seni ül­kenden attılar, seninle savaştılar. Bırak da onların boyunlarını vuralım." Rasulullah (s.a.v.) onlara bir şey söylemeden içeri girdi. Daha sonra dışarı çıktı ve şöyle buyurdu:



"Ey Ebu Bekir! Senin gibisi tıpkı İbrahim (a.s.) gibi­dir. Çünkü o şöyle demişti:

"... Artık bundan böyle kim bana uyarsa o bendendir, kim bana karşı gelirse (o da Senin merhametine kalmıştır), şüphesiz Sen bağışlayan, esirgeyensin." 113

Ey Ömer! Senin gibisine gelince, o da tıpkı Nuh (a.s.) gibidir. O da şöyle demişti:

"... Rabbim! Yeryüzünde kafirlerden tek bir kişi bı­rakma." 114

Onlardan her biri fidye karşılığında serbest bırakıldılar. Bir kısmı da öldürüldü. İşte bunun üzerine haklarında şu ayet nazil oldu:



"Yeryüzünde ağır basıp küfrün belini iyice kırıncaya ka­dar hiçbir peygambere esir sahibi olmak yakışmaz..." 115

Enes hadisinde ise şu ayetin indiği bildirilmiştir:

"Eğer Allah'tan (yanılma ile verilen hükümlerden ötürü azab etmemek hakkında) verilmiş bir hüküm geçmemiş ol­saydı, aldığınızdan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu."116

İbni Ömer hadisinde ise, Rasulullah (s.a.v.) Ömer (r.a.) ile karşılaştı ve şöyle buyurdu:

"Neredeyse, sana muhalefetten dolayı bize bir şer (kötülük) dokunacaktı."

Yine İbni Ömer'den (r.a.) gelen bir rivayette Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:



"Neredeyse Hattab'ın oğluna (Ömer'e) muhalefetten ötürü bize bir azap dokunacaktı. Eğer bir azap inseydi, Ömer dışında kimse kurtulamazdı." 117

Bu meselede doğru olan Allah'ın Kitabında kesin bir şekilde bildirdiği gibi Ömer'in (r.a.) düşüncesi, hatalı olan da Ebu Bekir'inkidir. Eğer Allah (c.c.) ve Rasulü (s.a.v.) için nasihatte bulunan Ebu Bekir Sıddık (r.a.) hakkında, ictihadda bulunduğu bir konudan dolayı böyle bir uyarı söz konu­su olmuşsa, (bu konudaki hüküm açık bir şekilde belli ol­duktan sonra) kendi yakınlarına karşı, sırf dünyevi bir mak­satla ilgi duyanlar hakkında ne demeli? Kafir ve münafık­lara nasihate kalkışanlar, onlara yumuşaklık gösterenler, sıkıntılarını giderenler, cezalarının kaldırılmasını savunan­lar, hem de şer'i hiçbir dayanakları olmaksızın sırf dünye­vi sevgiyle böyle yapanlar için ne söylenmeli? Kaldı ki, böyle davrananların bu yaptıklarında Allah (c.c.) rızası hiç söz konusu değildir.

Müslümanların onlara dokunmamalarının gerekli oldu­ğunu ileri sürenlerin maksatları, onların İslam'a girmeleri­ni sağlamaksa veya onlardan pek yakın bir tarihte müslüman olacaklarına dair söz almışlarsa, o zaman onları öldürmemek gerekir. Ancak amaç, müslümanların onlara dokunmamala­rını, onlarla savaşmamalarını sağlamaksa, bu onlara yapılan en büyük yardımdır. Bu yardım ülkeleri birbirine çok uzak­ta da bulunsa, sırf onlara olan dostluk ve sevgiden kaynak­lanmaktadır.

Müslüman olan bir kimse irtidat ettiği takdirde kendi haline bırakılmaz. Zira mürted, saldırarak, soygun yaparak müslümanlara zarar vermeyi amaçlar. Böyle bir şey yaptı­ğında verdiği zararın kesinlikle ödetilmesi gerekir. Yaptığı zararları kendisine bırakıp bir şey yapmamak, bu kimseye gü­nah ve düşmanlıkta yardım etmek demektir. Ayrıca ona bir şey yapmamak, birtakım kimselere dinden dönme kapı­sı da açabileceğinden, bu şekilde bırakılması kesinlikle doğru değildir. Aksi takdirde her taraftan ona katılanlar olabilir. Kimi zaman emirler maslahat gereği bunları hemen öldürtmeyebilirler. Fakat bu durumu genelleştirmemek ge­rekir.



8- Münafıklarla vb. kimselerle dost olmak ve onları sır­daş edinmek nifak mı, yoksa küfür müdür?

Cevap: Onların ülkelerinde yerleşip, onlarla birlikte sa­vaşlara katılmak ve benzeri şeylerin hepsi küfürdür. Nitekim, yüce Allah şöyle buyuruyor:

"...Sizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır." 118

"Allah, size indirmiştir ki: 'Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze dalıncaya (başka konuya geçinceye) kadar kafirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz..." 119

Rasulullah (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur:



"Kim müşriklerle beraber bulunur ve onlarla bir­likte oturursa, oda onlar gibidir."

"Ben, müşrikler arasında kalmayı seçen müslümanlardan uzağım."120

Müslümanlar kendi ülkelerinde, münafık, kafir yada benzerleriyle dostluk kurar, onları sırdaş edinirlerse, asi ve günahkardırlar. Aynı zamanda tehditle de yüzyüzedirler. Eğer, bu kimselerle dostluk kurmaları onların dinleri açısındansa, kesinlikle bunlara ceza verilmelidir. Örneğin, bunla­rın başkalarıyla olan ilişkileri kısıtlanmalı, tazir cezasına çarptırmalı, edebin gerektirdiği şey ne ise bunlara uygu­lanmalıdır. Çünkü kim bir toplumu seviyorsa, onlarla beraber haşrolunur. Ancak bu arada soruyu soran kimse "Sırf dün­yevi bir çıkar için" sözü üzerinde düşünmelidir. Çünkü bu, onların gönüllerinden sevgi ve muhabbetin uzaklaştırılma­sı imkanını getirir. Nitekim İbni Kayyım şöyle der:

"Sen sevgilinin düşmanlarını seviyorsun sonra da

Onu sevdiğini savunuyorsun, bu mümkün değildir."



9- "Eğer kişi kafir ve müşrikleri tekfir eder, fakat onla­rı tekfir etmeyenleri tekfir etmezse bunun hükmü nedir?"

Cevap: Bu, o kişinin, onların küfürlerinden kuşku duy­duğu anlamına gelmez. Fakat kişinin, bu konuyu tam olarak bilmemesi sebebiyle müşrikleri tekfir etmeyenleri tekfir etme konusunda şüphesi olabilir. Allah'ın Kitabında ve Rasulü'nün Sünnetinde kafirlerin tekfir edilmesinin şart oldu­ğu açıklanmıştır. Bundan sonra hala onları tefir etmeyenleri tekfir etme konusunda tereddüt ederse, alimlerin icmasıyla ka­fir olur. Çünkü, küfrü açık olan kimsenin küfründen şüphe etmek küfürdür.

Eğer bu kimse müşriklerin küfürlerini kabul ettiği halde onların yüzlerine karşı küfürlerini haykırmıyorsa, onlara yağcılık ediyor, onlara ödün veriyor demektir. O zaman da şu ayetin hükmüne girer:



"Onlar senin kendilerine yumuşak davranmanı arzuettiler; o zaman onlarda sana yumuşak davranacaklardı." 121

Eğer bu kişi: "Şirk işleyenleri tekfir ediyorum; fakat bunları tekfir etmeyenlere kafir diyemem" derse bu, o kişinin o şahısları müslüman kabul ettiği anlamına gelir. Çünkü İslam ile küfür arasında orta bir yol yoktur. Eğer bu adamlar kafir değillerse müslümanlar demektir. Böyle bir du­rumda kim küfre İslam adını verir veya kafirlere müslüman derse, o da kafirdir.

Müslümanın, bu kimseye nasihatte bulunması, onu her şeyden münezzeh olan Allah'a (c.c.) çağırması ve yaptığı iğ­rençlikleri ona öğretmesi gerekir. Eğer tevbe ederse, zaten arzulanan budur. Ancak ısrar ederse, o zaman ne suç işlemiş­se, kendisine o suçun gerektirdiği hüküm verilir. Eğer küfür işlemişse kafir, günah işlemişse günahkardır. Tevbe edip hak­kı kabulleninceye kadar, toplumdan uzaklaştırılmalıdır. Ni­tekim, Rasulullah (s.a.v.), bir tek savaşa katılmayanlarla tüm ilişkilerini kesmişti. Onlarla konuşmayı, selamlaşma­yı, şu veya bu anlamda onlarla ilişkide bulunmayı kesinlik­le menetmişti.

Rasulullah (s.a.v.), güzide ashabıyla sırf bir yanlışları sebebiyle her türlü irtibatı kestikten sonra, kafirlerle dostluk kuran, onları sırdaş edinen, açıkça onları sevdiğini ile­ri sürenlere ne derdi? Onlar hakkında nasıl davranırdı?



1 Bakara: 2/120.

2 Bakara: 2/120.

3 Bakara: 2/145.

4 Bakara: 2/217.

5 Al-i İmran: 3/28.

6 AI-i İmran: 3/175.

7 Al-i İmran: 3/149.

8 Al-i İmran: 3/150.

9 Al-İmran: 3/162.

10 Nisa: 4/97.

11 Nisa: 4/97.

12 Nisa: 4/140

13 Maide: 5/51-52

14 Maide: 5/52.

15 Maide: 5/80.

16 Maide: 5/81.

17 En'am: 6/121.

18 A'raf: 7/175.

19 Hud: 11/113.

20 Nahl: 16/106-107.

21 Nahl: 16/106.

22 Nâhl: 16/107.

23 Kehf: 18/20.

24 Hac: 22/11.

25 Fussilet: 41/23.

26 Tevbe: 9/24.

27 Muhammed: 47/25-28.

28 Haşr: 59/11.

29 Maide: 5/52.

30 Maide: 5/52-54.

31 Maide: 5/54.

32 Maide: 5/54.

33 Maide: 5/54.

34 Maide: 5/55.

35 Maide: 5/56.

36 Mücadele: 58/22.

37 Tevbe: 9/23.

38 Mümtahine: 60/1.

39 Mümtahine: 60/3.

40 Mü'minun: 23/101.

41 Ebu Davııd, Cihad:170; Tirmi'zi Siyer: 405.

42 Ankebut: 29/10.

43 Yunus: 10/96-97.

44 Al-i İmran: 3/64.

45 İsra: 17/23.

46 A'raf: 7/59.

47 Zuhruf: 43/26.

48 Meryem: 19/48.

49 Mümtahine: 60/4.

50 Zümer: 39/8.

51 Nahl: 16/36.

52 Enbiya: 21/25.

53 Zariyat: 51/50-51.

54 Tevbe: 9/5.

55 Enfal: 8/39.

56 Müslim: İman 23, Ahmed: 3/472.

57 Maide:5/3.

58 Furkan: 25/44.

59 Zuhruf: 43/26.

60 Mümtahine: 60/4.

61 Tevbe: 9/17.

62 Bir müslümanın şirk işleyerek dinden çıkması durumunda yapılması gereken şey; o kişinin kafasındaki şüpheyi gidermeye çalışarak tekrar İslam'a dönmesi için çaba sarf etmektir. Bütün ça­balara rağmen hala şirkinde ısrar ediyorsa tekfir edilir. Fakat daru'1-harb'te durum farklıdır. Burada yaşayan İnsanlara, kendile­rinde bir İslam alameti görülünceye kadar kafir gözüyle bakılma­sı gerektiğine dair deliller vardır. Bu nedenle daru'l-harbte yaşayan insanlara, genel olarak kafir hükmü verilir.

63 Nisa: 4/140.

64 Ebu Davud, Cihad:170, Tirmizi Siyer: 405.

Cerir b. Abdullah der ki: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Ben, müşriklerin arasında oturan müslumanlardan uzağım." Sa­habeler:

"Neden ey Allah'ın Rasulü?" dediklerinde, şöyle buyurdu:



"İkisinin ateşi birbirine yakın görünmesin."

*Ebu Davud, Cihad: 95, Tirmizi Siyer: 41, Nesai Kasame: 27



65 Nisa: 4/97.

66 Bk. Buhari Edeb, 10/428. Bu hadis, Buhari'de "Kim kardeşini yorumsuz bir şekilde tekfir ederse o karşısındakine dediği gibidir." Müslim,

İman: 60. "Müslüman kardeşine 'Ey kafir' denmesi" bölümü. Hadis, Ebu Hureyre tarafından rivayet olunmuştur. Ayrıca Abdullah b. Ömer

b. Hattab (r.a.)'tan: "Kişi kardeşine: "Ey kafir!" derse, bu söz ik­isinden birine gider." Yine Abdullah b. Ömer hadisinde Müslim'in bir

rivayeti de şöyledir: "Herhangi bir kimse kardeşine 'Ey kafir' derse, mutlaka bu birinden birisi için geçerlidir. Eğer bu, dediği gibi değilse,

bu söz söyleyene tekrar döner."

Taberani de "Kebir" adlı eserinde hadisi Imran b, Husayn'dan rivayet etmiştir. İmran b. Husayn diyor ki: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle

buyurdu: "Kişi kardeşine: 'Ey kafir!' derse, bu onu öldürmek gibidir. Mü'mine lanet ederse yine onu öldürmek gibidir." Hadis sahihtir.


67 Ahzab: 33/61.

68 Ahmed: 4/286, Taberani, Beğavi Şerhü's-sünne,

Ebu Davud et-Tayalisi, İbni Ebu Şeyb'e, Elbani Ahadisu's-sahiha, Mecmau'z-zevaid 1689-90



69 Al-i İmran: 3/28.

70 Nahl: 16/106.

71 İbni Cerir, İbni Ebu Hatim, İbni Kesir.

72 AI-i İmran: 3/118.

73 Maide: 5/51.

74 Maide: 5/56.

75 Maide: 5/51.

76 Maide: 5/52.

77 Maide: 5/54.

78 Maide: 5/54.

79 Maide: 5/57.

80 Maide: 5/80.

81 Tevbe: 9/73.

82 İbni Ebu Hatim, Beyhaki- Şuabu'I-İman.

83 Mücadele: 58/22.

84 Hud: 11/113.

85 Mümtahine: 60/1-9.

86 Taherani. İbni Ebu Hatim, Hakim.

87 İbni Münzir

88 İbni Cerir, İbni Ebu Şeybe, İbni Ebu'Hatim

89 Münavi-Feyzü'l-Kadir: 3/70-71, Ebu Nuaym-Hilye, Hatibü'l-Bağdadi-Tarih.

90 Enfal: 8/73.

91 Ahmed: 4/286, İbn Ebu Şeybe İman: 45.

92 İbni Merduyeh, Mücadele: 58/22.

Hadis. Hasan el-Basri'nin mürsel hadislerindendir.



93 Buhari Edeb: 193, Müslim Birr: 2639-40.

94 Sahihi İbn Hibban.

95 Taberani, îbni Münzir.

96 Ahmed, Hakim, Al-i İmran: 3/31

97 Ebu Davud Edeb: 4977, Elbani bu hadîs için sahih der. Hakim de şu lafızla rivayet ediyor:

"Kişi münafık kimseye "Efendim, Beyim" derse. Aziz ve Celil olan Kabbini kızdırmış olur."



98 Ebu Davud, Hakim

99 İbni Ebu Hatim

100 İbni Ehu Şevbe

101 Ebu Davud Edeb: 4883, Tirmizi: 45. Ahmeed- 2/111-Hakim- 4/171.

102 Al-i İmran: 3/118.

103 Saffat: 37/22.

104 Tekvir: 81/7.

105 Taberani, İbni Münzir.

106 İsra: 17/74-75.

107 Kalem: 68/9.

108 Kalem; 68/10-16.

109 Kehf: 18/28.

110 Daha önce geçti.

111 Ahmed, Tirmizi, İbni Ebu Hatim, Taberani, Hakim. Hakim bu hadis için sahih dedi.

112 Tirmizi Siyer: 1714, Tefsir: 3085, Mecmaü'z-zevaid: 6/86-87 Ebu Ya'la, Taberani.

113 İbrahim: 14/36.

114 İbn Münzir, Nuh: 71/26.

115 Enfal:8/67.

116 Ahmed, Mecmaü'z-zevaid, Enfal: 8/68.

117 Hakim: 2/329, Ebu Nuaym, İbni Münzir, İbni Merduyeh. Hakim "isnadı sahihtir" demiş, Zehebi de ona katılmıştır.

118 Maide: 5/51.

119 Nisa: 4/140.

120 Tirmizi Siyer: 1605, Ebu Davud Cihad: 2645, Nesai: 8/36. Elbani-İrvau'l-Ğalil: 1207

121 Kalem: 68/9.

Yüklə 315 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə