Nergis Biray-Kazak Türklerinde Ölümle İlgili Kelime, Kelime Grubu ve Deyimlerden Hareketle Ölüm Kavramı



Yüklə 172,02 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix26.03.2018
ölçüsü172,02 Kb.
#34150


Prof. Dr. Abdurrahman Güzel Armağanı,(Ed. Doç. Dr. C. Demir, Yrd. Doç. Dr. H. Parlakyıldız), 

Akçağ Yayınları, Ankara, 2013, s.353-371.  



 

KAZAK TÜRKLER NDE ÖLÜMLE  LG L  KEL ME, 

KEL ME GRUBU VE DEY MLERDEN HAREKETLE ÖLÜM KAVRAMI 

 

 



 

 

 



 

 

 



 

 

Nergis B RAY



1

 

ÖZET  

Bu  yazıda  Kazak  Türkçesinde  kullanılan  ölümle  ilgili  kelime,  kelime  grubu  ve 

deyimlerden  hareketle  Kazak  Türklerinin  ölümü  algılayışı  ve  ölümle  ilgili  gelenekler 

konusu  ele  alınacaktır.  Sonuçta  Kazak  Türklerinin  ölümle  ilgili  kavram  dünyası  yanında 

geleneklerin yer aldığı kültür çevresi belirlenmeye çalışılacaktır. 



Anahtar Kelimeler: Kazak Türkleri, ölüm kavramı, ölümü algılayış. 

 

ABSTRACT 

In this article, the perception of the death of Kazakh Turks and the tradations about 

death of their will be discussed through the Kazakh Turkic word about the death, a group 

of words and phrases. As a result, cultural environment where traditions be determined in 

the addition to the world of concepts relating to death of Kazakh Turks.

 

Key Words: Kazakh Turks, the concept od death, perception of death. 

 

Ölüm bir bilinmez, tekrarı olmayan bir fenomen olduğu için insanoğlunun dikkatini 



çeker ve hayal etmeye çalıştığı bir konu olarak karşısına çıkar. Ölümle ilgili tavrımız, onu 

nasıl  kabul  edip  kavradığımıza  ve  uygulamalarımız  yoluyla  ölüm  karşısındaki 

tutumumuza, bu kavramı nasıl algıladığımıza dair ipuçları verir. Kültür ortamında yer alan 

kelimeler,  toplumumuzun  kültür  yapısını,  kültürel  arka  planını  ve  kelimeleri  anlayıp 

yorumlama açısından tavrımızı belirler (Condon, 1998: 47). Bazı toplumlar ölümü bir bitiş 

olarak  değerlendirirken  bazıları  için  bir  başlangıçtır.  Bazıları  hayatın  bir  karşıtı  olarak 

görürken  bazısı  için  bir  parçasıdır  (Brown,  1996:  111).  Bazı  filozoflara  göre  “ölüm 

zamanda  bir  yerde  değildir,  ama  zaman  kökensel  bir  şekilde  olmak,  yani  ölmek  içindir” 

(Lævinas, 2006: 50-55). 

                                                 

1

 Doç. Dr. Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. 



nergisb@gmail.com

 

 




 

Ölüm  karşısındaki  bilgi  eksikliği  ve  belki  ürperti,  insanoğlunun  onu  doğrudan 

“ölmek,  ölüm,  ölü,  öldürmek”  gibi  kelimelerle  ifade  etmekten  kaçınmasına,  dolaylı 

anlatımlara başvurmasına yol açar. Ölümü gerçek anlamıyla anlatan kelimeler kullanılsa da 

daha  çok  dolaylı  anlatımlı  kelime,  kelime  grubu  ve  deyimler  tercih  edilmektedir.  Söz 

varlığında bu tür dolaylı kullanımlar çok ve çeşitlidir. Bu yapılar üzerindeki çalışmalardan 

yola çıkarak bir toplumunun ölüm karşısındaki tutumu ve uygulamalardan hareketle de yer 

aldıkları kültür çevresi tespit edilebilir. 

 

Ölüm,  inançlarla  ilişkili  bir  konu  olduğu  için  kendiliğinden  inanç 



sistemini/sistemlerini de meseleye taşıyacaktır. 

 

Bu  yazıda  yukarıda  bahsettiğimiz  yaklaşımlardan  hareketle  Kazak  Türklerinin 



kullandıkları ölümle ilgili kelimeler ve deyimler anlamlarıyla birlikte tek tek verilecek ve 

Kazakların  ölümü  ifade  ediş  biçimleri  yanında  ölümü  algılayışları  hatta  yapmış  oldukları 

uygulamalar da belirlenecektir. 

 

 



I. “Ölüm” Kavramıyla  lgili Kelimeler 

 

Ölüm  kavramıyla  doğrudan  bağlantılı  olan,  gerçek  anlamında  kullanılan 

kelimelerden oluşan bu grupta bir çağrıştırma, sembolik anlatım söz konusu değildir. 

 

I.1.  “öl-”  Fiili:  lk/gerçek  anlamı  ölüm  olan  kelimeler:  Bu  kelimelerin  gerçek 

anlamları da “ölmek”le ilgilidir. “ölüv, öltirüv, öltürtüv”. 

 

Ölüm ile ilgili kelimelerden birkaçı da Arapça’dan dilimize girmiştir: “acal “ecel, 



ölüm”

;  qaza “kader, ölüm”; opat “vefat, ölüm”. 

 

I.2. “Ceset 

~cenaze ~ ölü ~ morg” Kavramıyla  lgili Kelimeler 



 

Bu  kelimeler,  ölü  ile  ilgili  kullanımlarda  slâmî  kabullerin  de  göstergesidir. 

Kullanılan  “canaza,  mäyit,  marqum,  mäyithana”  kelimelerinin  Arapça  olması,  bu 

kelimelerin  slamî  uygulamalarla  birlikte  dile  yerleştiklerinin  bir  göstergesidir.  Sadece 

mürde” kelimesi Farsçadır. 

Cenaze  ile  ilgili  kelimeler:  canaza  “cenaze”;  canazaşı  “cenaze  namazı  kıldıran 



kimse, imam”.

 



Ceset ile ilgili kelimeler: mäyit, mürde, ölik, ölim “ceset”; öli boyölekse / öliktik 

“leş 

[

havyan için kullanılır

]

”; 

süyek


2

 “naaş, ceset”. 

 

Ölü ile ilgili kelimeler: öli, cansız “ölü”; marqum // carıqtıq “merhum, rahmetli”. 



 

Morg  ile  ilgili  kelimeler:  Arapça  bir  kelimeye  gelen  Farsça  ekle  oluşturulan 

mäyithana  “morg”  kelimesi  ile  Fransızcadan  Rusça  yoluyla  Kazak  Türkçesine  giren 

“morg”. 


 

I.3. “Ölü”  çin Kullanılan Bazı Eşyalarla  lgili Kelimeler  

Kefen  ve  kefenlenmek  slamî  uygulamaların  göstergesidir.  Kaynaklarda  verilen 

bilgiler,  Türklerin  eski  tarihlerden  beri  ölülerini  kefenleme  geleneğini  kullandıkları 

söylenmektedir.  Kaşgarlı,  kefenden  “esük:  ölü  beylerin  ve  hanların  üzerine  örtülen  bir 



kumaş

”  şeklinde bahsederken; Orhun Yazıtları’nda esük kelimesini ilk okuyan kişi olarak 

L. Bazin ise kelimeye, “Cenaze kefenini getirdi ve dikti” anlamını vermektedir ( ltar, 2003: 

15). 


“Kefen”: “aqıret, kebin; aqırettik “kefenlik kumaş; aqıret kiyim kiygizdi, kebindev, 

kebin kiygizdi “kefenle(n)mek”; kebindi “kefenli, kefenlenmiş

 “Tabut”:  Özellikle  “ağaç-at”  tabiri,  Anadolu  ağızlarında  da  “salaca,  tabut” 

anlamıyla kullanılmaktadır. “tabıt;  ağaş-at “içinde cenaze taşınan üstü açık tabut”. 

 

I.4. Ölünün Yıkanması  le  lgili Kelimeler 

ltar,  slamiyet’ten  önce  Türkler  arasında  geleneksel  olarak  ölünün  yıkandığını 

söyler  (2003:  15).  Kazak  Türkçesindeki  kelimeler  bu  uygulamanın  slamiyet’le  birlikte 

Arapça  bir  kelimenin  katılımıyla  devam  ettiğini  göstermektedir.  cuvıq,  aruvlap  cuvdı,  aq 

cuvıp aruvladı, därettev “ölüyü yıkama merasimi, guslet(tir)mek”

 

I.5. Gömmek / Cenaze Çıkarmak  le  lgili Kelimeler 



 

Kazaklarda  cenaze  slâmî  kurallara  uygun  biçimde  gömülmektedir.  Gömmekle 

ilgili  kelimeler  şunlardır:  meyit  uzatuv,  canazalav,  canazasın  şığaruv,  canaza  oqıdı 

[şığardı],  cöneltüv  “yolcu  etmek,  cenaze  çıkarmak”;  cerle(nü)v,  cüzin  casırdı,  kömilüv, 

kömüv, kömip tastav, cerge kömip tastav, qabirdev, süyegine kirdi, topıraq buyırdı, topıraq 

buyırğan  topıraq  sal(ıs)uv,  topıraq  saluv  buyırdı  “göm(ül)mek”;  tereñ  qazıp  tepkilep 

kömgen “derince gömmek”. 

                                                 

2

 

Buradaki  “süyek”  kelimesi  Eski  Türkçede  “süñgek”  şeklindedir.  Bu  kelimenin  Kazak  Türkçesi 



sözlüğündeki  diğer  anlamı  “kemik”,  “soy,  nesep”tir.  “Kemik”  anlamı,  “ceset,  ölü”  anlamlarının  buradan 

geliştiğini düşündürmektedir. 

 



Kazak anlayışında “gömülmeden kalmak, gömülmemek” büyük bir ceza, büyük bir 

suç  karşılığı  olarak  algılanmaktadır.  Aileden  biri  öldüğünde  akrabalar  toplanır,  her  biri 

toprak atarak bu kadere  ortak olduklarını gösterir. Bu  gelenek aynı zamanda ölen kişinin 

iyi niyetli ve dürüst olduğunun aile fertlerince kabulü anlamına da gelir. Bu tarz törenlerde 

birçok  küskünlük  unutulur.  Ama  bazen  öç  alma  duygusu,  kötülük  üstün  gelirse  cenaze 

gömülmez. Bu büyük bir cezadır. Kazak toplumunda bu sözlerin ve ifadelerin kullanılması 

bu cezanın uygulandığını da göstermektedir. Bu konuyla ilgili kelime ve ifadeler şunlardır:  

canazasız “cenaze töreni yapılmamış olan”; kelbini coq köri coq, ay dalada qaldı, kebinsiz, 

kömüvsiz ölim, iyt pen qusqa jem boldı “ölüsü ortada kaldı”; kömüvsiz, kömüvsiz qaldı, 

topıraq buyırmağan, topıraq salmağan, cüzi casırılmay qaldı “gömülmemiş(~di)”

 

 

I.6. Ruh Anlayışıyla  lgili Kelimeler 



Eski Türk bozkır inanç sistemi unsurlarından olan atalar kültü,  slamiyet sonrasında 

da  Kazak  inançlarında  yerini  korumuştur.  Eski  Türk  inancında  ruh  ebedidir,  bedeni  terk 

etmesiyle  ölüm  ortaya  çıkar.  Bu  sebeple  ölen  atalara  saygılı  davranılır,  onların  ruhlarına 

adaklar  adanır,  kurbanlar  kesilir.  Atalara  saygı,  aynı  zamanda  “baba  hukukunun”  inanç 

sahasında  görünüşüdür    (Kafesoğlu,  1989:  291).  Eski  Türklere  göre  kâinatın  yaratıcısı 

“Teñgri”  ebedidir.  Her  şey  gibi  ölüm  de  onun  iradesine  bağlıdır.  Her  şeyi  bilir,  her  şeye 

kadirdir. O, maddi semada ayrı bir manevi kudrettir (Kafesoğlu, 1989: 295-296).  slamiyet 

sonrasında konar-göçer  Kazaklar  arasında Tanrı  inancı ve ataların ruhlarına saygı,  slamî 

inanışla  bir  arada  devam  eder.  Kazaklar  “ata-babaya”  yani  ecdada  ta‛zim  ederek  ve 

sığınarak, berekete, mutluluğa, mal ve mülklerinin güvene kavuşacağına inanırlar (Kazak 

SSR  1983:  375).    Ataların  ruhlarının  kendi  soylarından  gelenleri  koruduğuna  inanırlar. 

Çeşitli  yarışmalarda  ve  genellikle  savaşlarda  milleti  gayrete  getirmek,  düzeni  sağlamak 

maksadıyla uran

3

 adı verilen ataların adını haykırırlar (Ünal 2008: 104). Kazak geleneğinin 

ana unsurlarından birisi olan “Yedi atanın bilinmesi” de bu kültün uzantılarındandır.  

19. asrın ikinci yarısından sonra  slamiyet’in Kazaklar arasında öğrenilmesi, okuma 

yazma alanındaki gelişmeler sonrasında bu tür geleneklerde değişmeler yaşanmıştır. Yine 

de  “aruvaq~äruvaq”  kelimelerinde,  öli  aruvaq  “ölenlerin  ruhu”;  öli  rıyza  bolmay,  tiri 

bayımaydı (Ata sözü) Ervah razı olmadan, diriler mutlu olamaz”gibi ifadelerde bu kültün 

izleri yaşamaktadır. 

 

I.7. Öbür Dünya Kavramını Karşılayan Kelimeler 

                                                 

3

  Her  boyun  uranı  olmakla  birlikte  Kazakların  hepsinin  ortak  kullandığı  ve  birliklerini  sağlayan  “Alaş” 



uranıdır. 


aqıyret,  aqıret,  aqırettik  ömir,  o  düniyä,  mahşar,  “ahiret,  öbür  dünya”;    aqırettik 

sonsuz, ahiret”

Öbür  dünya  ile  ilgili  diğer  kelimeler:  äzireyil  “can  alıcı”;  cannam,  tozaq,  tamuq, 

can qıynaytın, azaptı cer “cehennem, tamu”; cumaq, cannat, peyiş, uşpaq “cennet”; perişde 



“melek”; 

kävsar,  cumaq  suvı  “kevser”;  tuba  “tuba,  cennetteki  ağaç”;  savap,  iygilikti  is 



“sevap”; 

künä, qılmıs, caza “günah”; qıyamet, aqırzaman. 

Türklerde  eskiden  de  öteki  dünya  anlayışı  vardı.  Mezara  ölen  kişinin  atının, 

eşyalarının konulması, bunları öteki dünyada kullanacağı anlayışından kaynaklanmaktadır. 

Fakat  Kazak  Türkçesinde  öteki  dünyayı  anlatan  kelimeler,  slâmî  öbür  dünya  anlayışını 

ifade  etmektedir.  Öbür  dünya  ile  ilgili  diğer  kelimeler  de  bu  anlayışı  destekleyen  birer 

göstergedir. 

 

I.8. Mezar ve  lgili Kelimeler 

Eskiden Türkler, hayat ve ölümün sudan türediğine inanmış, mezarlarını “mezar ile 

su”  ilişkisini  de  temsil  etmek  üzere  su  yataklarına  yapmışlardır.  Bu  anlayışta  mezar, 

“yeniden doğum”la ilişkilendirilir. Bu yüzden de ölenin kimlik sembolüdür (Bıçak, 2004: 

159). Gökle yerin arasındaki geçişin diğer bir ifadeyle bu dünya ile öteki dünya arasındaki 

geçişin sembolü olan mezarlara dikilen taşlar da ölen kişiyi temsil eder. (Roux, 1994: 232) 

Mezar:  arıstannıñ  avzına  (ketti)  “mezar,  uzak  yer”;  beyit,  kör,  qabır,  (quvrağan) 

quv  mazar,  mazar,  mola,  mürde,  ziyrat  “kabir,  mezar”;  kümbez  “damı  kubbe  biçiminde 

olan mezar binası, kümbet”; 

qara cerdiñ talısı “yer koynumürdehana, mola “kabristan, 



mezarlık”; 

kesene “türbe”

Mezar taşı: köktas, qulpıtas, qabir tası  “mezar taşı”;  basına tas [aq tas,  qulpı tas, 

kök tas] qoydı “mezarının başına abide yaptırdı, taş diktirdi”. 

Mezarlıktaki  uygulamalar:  laqattav  “mezarın  içinde  cesedin  kıbleye  dönük  olarak 

durmasını sağlamak için oyuk bırakmak

” 

Mezar görevlisi:  qabirşi, mürdeşi “mezarcı”; ziyratşı, kör qazuvşı “mezar kazan, 



mezarcı”.

 

 



Kazak  Türkleri  ölen  kişiyi  ilk  defnettikleri  mezara  “mola”  derler.  Bir  yıl  sonra 

buraya  kümbez,  ziyrat,  kesene  veya  beyit  denilen  taş  veya  demirden  oba  yaparlar. 

Kazaklarda gelenek olarak kurulan bu yapılar türbeye / kümbete benzer  (Ünal, 2008: 116). 

 

Bu  tür  uygulamalar  Kazakların  ölene,  atalarına  saygısını,  kendi  kimliklerinin 



sembolü olan mezarlara önem verdiklerini gösterir. 

I.9. Ölünün Ardından Yapılan Anma Törenleriyle  lgili Kelimeler 


Kazak  Türklerinde  özellikle  ölünün  gömülmesinden  sonra  yapılan  uygulamalar 

hakkında  çok  fazla  kelime,  kelime  grubu  ve  deyim  yer  almaktadır.  Bu  durum,  bu  tür 

törenlere  Kazaklar  arasında  çok  değer  verildiğinin  bir  göstergesidir.  Önce  bu  kelime, 

kelime grubu ve deyimleri konulara göre ayırarak görelim: 

Ölüm  haberini  vermek:  estirtüv,  habarlav,  aytuv  “ölüm  haberini  yakınlarına 

duyurma,  söyleme”.

  Burada  yapılan  uygulamaya  ‘estirtüv  cırı’  denir.  caman  at  “kötü 



haber, ölüm haberi”

; qazanama “bir kimsenin ölüm haberini ulaştıran mektup”. 

Maddî yardım:  aza “cenaze evine yapılan maddî yardım”. 

Mezarlıkta  yapılanlar:  beyit  başı,  kümbet  başı  “Kümbet  yapıldıktan  sonra  verilen 



küçük yemek”;

 azagül “ölen bir kimsenin mezarına konulan çiçek, çelenk”. 

Kan parası ödemek: qun “öldürülmüş kimse için ödenen para, kan hakkı”; qundav, 

qunın coqtav “öldürülen kişinin kan bedelini istemek”; qunın tarttı [tartqızdı] “ölüm ya da 



sakatlanma karşılığında belirlenen miktarda ücret ödetmek”.

 

Evdeki uygulamalar: ısqat, pidiya, qayıt-sadaqa “ölenlerin kılınmamış namazları ve 



tutulmamış  oruçları  için  verilen  sadaka,  ıskat”;

  pidıyalıq  “ıskatla  ilgili,  ıskata  özgü”; 

canazağa [pidiyağa] mal bayladı “fidye yani ıskat için mal mülk hesabının, borç hesabının 

yapılması”.

  Bu  tören,  ölü  çadırdan  çıkarılmadan  yapılır.  Burada  eski  inançların  izleri 

vardır. Kazaklar eski inanç dönemlerinde ölen kişinin bulunduğu çadırın önüne dokuz tane 

at  getirir,  bağlar,  dinî  tören  yapar,  ölenin  günahlarının  onlara  geçtiğine  inanır,  sonra  bu 

atları  kabir  başında  kurban  edip  ölen  kişinin  en  sevdiği  atın  başını  onun  mezarına 

koyarlarmış.  Ölenin  eşyaları  ile  birlikte  atı  ve  koşum  takımları  da  mezara  gömülürmüş. 

Ş

imdi  bu  eşyalar  fakirlere  ve  hocalara  dağıtılmaktadır.  Ölü,  bu  törenden  sonra  çadırdan 



çıkarılır. (Ünal, 2008: 108, 109) 

aruvlav  “dinen  ölüyü  yıkayıp  cenazesini  dualarla  gömdükten  sonra  onun 



giyeceklerinin  fakirlere  verilmesi”

;  cırtıs,  cırtıs  berüv,  cırtıs  cırtuv  “yaşlı  birinin  ölümü 



ardından  onun  kadar  yaşamak  dileğiyle  kumaş  dağıtmak”

;  tul  cırtıs  “yılı  dolup  aşı  da 



verilen kişinin kurallarıyla paylaştırılan kıymetli giyecekleri”.

  

üşi  “ölen  kişinin  ardından  üç  gün  sonra  verilen  yemek,  üçü”;  cetisi  [qırqı,  cılı] 

boluv  “yedisi  (kırkı,  yılı)  olmak”;  cetilik,  cetisin  berüv  “yedisini  vermek”;  qırqın  berüv 

kırkını vermek”; qırqın ötkizüv “(ölünün) kırkı çıktığında okutulan mevlit”; cılın berüv, 

cılın berdi [ötkizdi]  “yılını vermek”; cılı boldı [toldı] “ölümünün üstünden bir yıl geçmesi, 



cenazenin  ardından  adetlere  uygun  olarak  söylenen  zaman  ölçüsü”

;  as  berüv  “yılında 



büyük bir yemek vermek”.  


Quran oqıyuv “Kur’an okumak” 

savın aytuv “ölen kişinin yılı olunca verilecek aş zamanını, yerini, özelliğini yani at 



yarışı,  pehlivan  güreşi  vs.  geleneklerin  olacağını  söylemek  için  birini  göndermek,  altı  ay 

veya bir yıl önceden davet etmek için bir görevli yollamak”

as  berüv  “Ölen  kişinin  40’ında  ve  bir  yıl  sonrasında  verilen  yemek.  Ölen  kişinin 



ardındakilerin  en  son  büyük  bir  yemek  vermesi,  kalabalık  halkı  toplaması,  özellikle 

fakirlere  yemek  vermesi  esasına  dayanan  bir  gelenektir.  “As  attınıki,  toy  toydıniki  (Aş 



atlının,  toy  toylunun

)”  sözünden  de  anlaşıldığı  üzere  aşın  en  önemli  kısmı  at  yarışlarıdır. 

Aş, sadece ölü için değil, özellikle diriler için gereklidir. Onlar ölümü bahane edip kendi 

adlarının,  şöhretlerinin,  övünme  duygularının,  açık  kalpliliklerinin  de  aşını  verirler.  Bu 

yüzden aşı ölüsü olan yapmaz, sadece yiğit, bay, güçlü olanlar yapar. 

Baş sağlığı dileme: köñil aytuv, qayğı qasiretke ortaqtasuv “baş sağğı dilemek”

Bu  geleneğe  göre  kocası  ölen  eve  girip  iyi  niyetini,  bu  kadere  ortak  olduğunu,  ölümün 

herkese  ağır  geldiğini  söyleyip  “bolğanğa  bolattay  bol  (olan  karşısında  polat  gibi  ol)” 

diyerek teselli verme geleneği vardır. Burada söylenenlere “köñil aytuv cırı” denir. 

 Dua: aq bata, caqsı tilek, izgi niyet “hayır dua etmek”; aqırın [-ıñ qayırın] bersin! 

Allah  kolay  ölüm  versin.  Ölümün  azapsız  olsun”;  bata,  bata  qıluv,  bata  oquv  “ölen  kiş



için  okunan  dua,  fatiha”

;  canaza  oquv  “cenaze  duası”;  canın  cannatta  bolsın!  “mekanın 



cennet  olsun”

;  catqan  ceriñ  torqa  bolsın!,  topırağı  torqa  bolsın!  “Nur  içinde  yatsın!”

catqan  ceri  caylı,  topırağı  torqa  bolsın!  “Yattığı  yer  cennet  olsun,  kabri  rahat  olsun”; 

qarañğı  qabiri  nur  bolsın!  “mekanı  cennet  olsun.”;  qayırlı  bolsın,  qaza  qayırlı  bolsın 

Başınız sağ olsun! Ölüm de olsa sonu hayırlı olsun.”; qayırın bersin! “her şeyin, ölümün 

de kaza kaderin de hayırlısı olsun”

 şapaq atsın! “ölümün sonu hayırlı olsun”; tiye bersin, 

tiye bersin aytuv “verilen yemek veya yapılan bir iyilik ruhuna deysin” 

Beddua: ata-babañnıñ köri cañgır “Atalarının ruhu rahatsız olsun! Atalarına lanet 



olsun!”;

    ölip  keteyin(/sin)  “Allah  canımı(/nı)  alsın”;  körde  bası  qalğır!  “ölün  gelsin, 



mezarlarda  kalasıca!”;

  qara  sorpasın  urttatqır  “Ölsün  de  aşı/yemeği  yensin!  Ölümünü 



görelim!”

;  mürdem  ket  [ketkir!]  “öl  de  kal,  mezar  evin  olsun”;  mürdem  qat!  “öl  de  kal, 



mezar  evin  olsun

”;  o,  kök  tigilgir!  “ölüm  gelsin”;  ölme,  ölseñ  qaytıp  kelme!  “ölme, 



ölürsen  de  geri  dönme!  (hicvederek)” 

öspey  öndirşegiñ  üzilgir!  “vakitsiz  git,  genç  yaşta 



öl!”;

 pışaqqa tüskir [ilingir!] “canın çıksın!”;  teriñ jayılgır! “canın çıksın!”. 




Bu  bölümde  kullanılan  sözlerden  hareketle  ölümün  özellikle  akrabalar  arasında 

duyurulmasının büyük önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Büyük aşların verildiği toplantılarda 

Kazak toplumu arasında maddî yardımlaşmanın da önemli olduğu görülmektedir. 

Mezar  başında  yapılan  ölüye  aş  verme  geleneği,  bugün  slamî  tarzda  ölüye  aş 

verme  şeklinde  değil  de  “ölüye  sevabı  değsin”  anlayışıyla  yaşayan  insanlara  aş  verme 

ş

eklinde  yapılmaktadır.  Aslında  ölen  kişinin  üçünde,  yedisinde,  kırkında,  yılında  aş 



verilmesi  geleneği  bütün  Türk  topluluklarında  ve  ülkemizde  hala  yaygın  olarak 

uygulanmaktadır.  Kazaklarda  aşta  yarışların  yapılması,  aşın  uzak  yakın  bütün  aile 

fertlerinin  katıldığı  büyük  bir  tören  şeklinde  uygulanıp  birkaç  gün  sürmesi  gibi 

uygulamalar da bugün biraz daha hafifletilmiş şekliyle devam etmektedir. Acıyı paylaşmak 

olarak  yapılması  yanında  bu  tür  törenler  ölen  kişinin  toplum  ve  devlet  katındaki  yerini 

göstermesi açısından da önem taşır.  

Baş sağlığı dileme ve dualar etme de kötü bir durumu paylaşmanın ve ölen kişinin 

yakınlarını  teselli  etmenin  bir  yoludur.  Dualarda  Allah’tan  gelen  bu  durum  karşısında 

yapılacak  en  güzel  şeyin  sabretmek  olduğu,  bu  acının  yine  onun  yardımıyla  aşılacağı 

vurgulanır.  Diğer  dikkat  çeken  durum,  ölümün  sonrasında  her  şeyin  hayırlı  olmasının 

dilenmesidir. Burada başka acı görmeme temennisi vardır. 

I.10. Yas 

 

Ölenin  ardından  yas  tutma,  ağıt  yakma,  saçını  başını  yolma,  karalar  bağlama  gibi 

geleneksel  uygulamalar  hemen  hemen  bütün  Türk  boylarında  vardır.  Bu  gelenek 

slamiyet’in kabulüyle ve etkisiyle birlikte hafifletilmiş olsa da hala devam etmektedir. Bu 

konularla ilgili olarak Kazak Türkçesinden tesbit edilmiş örnekler şunlardır: 

Kelimeler:  aza  “yas,  matem”;  azalı  “yaslı”;  coqtav  “ağıt”;  coqtavşı  “ağıtçı,  ağıt 



yakan  kimse”

;  qazalı  “matemli”;  köris  “ölenin  ailesi  tarafından  yüksek  sesle  söylenen 



ağıt”; 

davıs “sesi düzgün iki kadın tarafından kendine özgü bir makamla ve düzenli olarak 



söylenen ağıt”. 

Kelime grupları: azağa salğanım [qosqanım], aruvağına arnağanım [atağanım] “yas 



tutmak”;  qaralı  at  “vefat  etmiş  kişi  için  hazırlanmış  adaklı  at”;

  qaralı  er-turman.  “ölen 



kişinin sağken kullandığı eyer takımlarına verilen ad”

; qaralı qatın, tul qatın “beyi ölen ve 



yas  tutan  kadın”

;  qaralı  qız  “babası  ölüp  ardında  kalan  yas  tutan  kız”;  qaralı  teñ  “ölen 



kişinin dul kaldığına inanılan eşyalarının dağıtılması ile ilgili gelenekler”

; qaralı üy, qaralı 

avıl “yiğidi ölen, yas tutan köy”. 



Deyimler:  azağa  saluv,  azalav,  azalap  baruv,  aza  [azasın]  kütüv,  aza  qıluv,  aza 

tutuv,  aza  tartuv,  qazalı  boluv  “yas  tutmak”;  azasın  ötkerdi  “yasını  tuttu”;    cılav  aytuv, 

davıs aytuv “ölen kişinin hanımı, kızları, yakın akrabaları, kız kardeşlerinin ağıt yakması”

coqtav  “ağıt  yakmak,  yas  tutmak”;  qabir  quştı  “mezarında  ağıt  yakıp  yas  tuttu”;  qarasın 

aldı, qarasın tastadı “kocası ölünce karalara bürünen kadının bir yıl geçip aşı verildikten 

sonra  karaları  çıkarması  geleneği”; 

qara  kiyüv  “yas  tutmak,  karalar  bağlamak”;  öliktiñ 

artın kütüv “ölen kişi için hayvan kesip halkı toplayarak dualar edip yas tutma geleneği”. 

Aq üy tigüv:  Kazaklarda ak da kara da yas alâmeti olarak kullanılır. Onlar yas evi 

için ak üy dikerler ama  üzerine bir acı  yaşandığını anlatmak ve dua edilmesini sağlamak 

için kara bağlarlar. 

Yas çadırı kurulması geleneği de oldukça eskilere dayanmaktadır. Dede Korkut’ta 

yaslı evlere bayrak asıldığından ve bunlara “karalu, göklü otağ” denildiğinden söz edilir. 

Bu gelenek Kazak Türklerinde devam etmektedir. Aynı uygulamalar, Anadolu’nun birçok 

bölgesinde de görülmektedir.  

aq üy tigüv “cenazenin konulması, taziyelerin kabul edilmesi için kurulan ak otağ; 



“ölü evinde beyaz otağ kurmak. Ölen kişinin eşyaları da bu çadıra konulur ve sergilenir. 

Bugünki türbe geleneği bununla ilgili olmalıdır. ( nan, 1986:117). 

Qara  tigüv  ~  kara  bağlamak:  qara  baylav  [tigüv]  “Bir  evde  veya  köyde  birisi 

öldüğü  zaman  üzüntünün  göstergesi  olarak  dikilen  mızrak”; 

qara  camıluv  “karalara 



bürünmek”

; qara cıqtı “yılı dolup aşı verildikten sonra kara tuğu kaldırma geleneği”; qara 

saluv “karalar bağlamak”; qara tigüv, qaralı tuv tigüv “boz üyün sağına dikilen mızrağ

ölen kişinin yaşına uygun olarak ak, gök, kara tuğ bağlanması geleneği”.

  

Aq  bürkey  ~  aq  belbev  kiyüv:  ker  “kocası  ölen  kadının  yas  döneminde  başına 

bağladığı  iki  parmak  genişliğindeki  beyaz  bant”

;  aq  belbav/belbev  “babası  ölen  oğlanın 



yas döneminde beline taktığı beyaz kuşak”.

 

Elin,  cüzin  cırtuv:  şaşın  cayuv,  şaşın  culuv  “saçını  açıp  yolmak”;  betin  cırtuv 

yüzünü yırtmak”.  



Coqtav:  coqtav  aytuv,  coqtav  söz  [cır]  aytuv,  coqtav  “Ölen  kişinin  hanımı  veya 

kızının  ağıtlar  söylemesi.

  Burada  ölen  kişinin  özellikleri,  topluma  hizmetleri  sırasıyla 



söylenir

.”qaralı davıs “ölen  kişinin arkasından söylenen ağıt”; qara kiydi [camıldı, saldı] 



“Yas tutmak. Ölen kişinin arkasından ağıt yakmak”

; coqtavşı “ağıtçı”




Quran  oquv:  hatım  qıldı  [tüsirdi],  qatım  tüsirüv,  quran  şığaruv  [avdaruv]    ölen 

kişinin mezarına gidip Kur’an-ı Kerim okumak, hatim indirmek”

 



At  tuldav:  tuldav  “ölen  kimsenin  atının  yelesini  ve  kuyruk  kıllarını  kesmek,  kara 

bağlamak,

 vs.”; at tuldadı, tuldağan at [kiyim], tul at, tul kiyim [tul taqiya, tul tumaq, tul 

işik] “ölen kişinin bindiği at, giydiği kıyafetler yetim ve sahipsiz kaldı, sahibinin ardından 

bekler anlayışı ile uygulanan gelenekler”;

 tuldanuv “kadının ölen kocası için yas tutması; 



kadının dul, çocukların yetim kalması

”. 

 

Qaralı  qatın:  qara  “yas  tutarken  örtülen  siyah  örtü”;  qaralı  cesir,  qaralı  qalıñdıq 

“düğününe hazırlık yaparken nişanlısı ölen kız”; 

qaralı qatın“kocası vefat eden, yas tutan 



kadın. (‘Yaslı kadın’ olarak kalmak önceleri  bir sene sürüyordu. Bu geleneğe gore: kara 

örtünmek, göç ettiğinde  kocasının eğer gibi eşyalarını tersinden bağlamak ve örtmek vs. 

uygulanıyordu.)”;

 tul qaldı, cesir qaldı “sahipsiz kalmak, kimsenin elinde olmayan, ardını 



beklemeyen, yas tutan”.

 

  

Yas  tutma  ile  ilgili  kelimeler  ve  deyimler,  bu  geleneğin  Kazaklar  arasında  hala 



yaygın bir şekilde devam ettiğini göstermektedir. Karalar bağlamak, bir yıl yas tutmak, atın 

dul  bırakılması  gibi  geleneksel  uygulamalar  slamiyet  öncesine  uzanmaktadır.  Kelime, 

kelime  grubu  ve  deyimlerin  kullanışından  hareketle  Kur’an  okuyup  hatim  indirmek  gibi 

uygulamaların  slamiyet’in  kabulüyle  yapılmaya  başlananlar  arasında  yer  aldığı 

söylenebilir.    Burada  ölen  kişiye  saygı  göstermenin,  onun  ruhunu  incitmemek  için 

yapılanların “atalar kültü” ile bağlantılı olduğunu da söylemek mümkündür.  

 

Tarihin  derinliklerine  kadar  giden  ağıt  yakma  ~  “coqtav”  geleneğinin  bütün  Türk 



boylarında  olduğu  gibi  Kazaklarda  da  hala  yaygın  olarak  uygulandığı  kullanılan  söz 

varlığından anlaşılmaktadır. 

 

I. 11. Teselli  ~ cubatuv 

Kazaklarda  teselli  etmeye  “cubatuv”  denir.  Yumuşatma  yani  insanı  rahatlatma, 

avutma. Teselli etme, acı veren olayların topluluk içinde paylaşılması esasına dayanan bir 

gelenektir.  Kazak  Türkçesinde  ‘ölüm  konusunda  teselli  etme’  ile  ilgili  geniş  bir  söz 

varlığından bahsetmek mümkündür.  

acal ortaq “ecel ortak”; bärimizdiñ barğan ceribiz sol cer “hepimizin gideceği yer 



orası”; 

bergen  de  quday  qlğan  da  quday;  bul  Qudaydıñ  buyruğı  “bu  Allah’ın  emri”; 

cubatuv  söz,  könilin  avlav,  cubanış,  aldandıruv,  toqtav  söz  “kocası  ölünce  ağıt  yakan 

karalı insanlara teselli edici sözler söylemek”

; curttıñ bäri öledi “bütün insanlar ölecek”




qazağa şükir/şükirlik/şükirşilik etüv “kazaya şükretmek”; köz aldıñda ketti “senin gözünün 

önünde/sen  sağken  öldü,  şükret

;  köp  cılama,  artı  qayırdı/izgilikti  bolsın!  “Çok  ağlama, 



arkası hayırlı olsun!; 

Quday tağala qalğan ömirin sizge bersin!, qudaydıñ munısına şükir 



Allah’ın  verdiği  bu  kadarına  şükür”;  ölgenniñ  artınan  ölmek  coq  “ölenle  ölünmez”; 

ölimge  bel  [bas]  baylav,  ölimge  bas  tigüv  “tevekkül  etmek,  razı  olmak”;  ölimnen  eşkim 

qutılmaydı “ölümden kimse kurtulmaz”; ölim ulı soğan qarsı bolma “ölüm büyük/ulu, ona 

karşı  çıkma); 

öziñ  cöneltip  otırsıñ  “kendine  dikkat  etmelisin”;  tirşilik  bar  cerde  ölim  bar 



“hayatın olduğu yerde ölüm var”

. 

Kullanılan  ifadelerden  hareketle  slamî  anlayışa  uygun  olarak  tevekkül  etme  ve 

sabretmenin  topluma  yerleştiğini  söylemek  mümkündür.  Kullanılan  kelimelerde  ölümün 

kaçınılmaz  olduğu,  hayat  kadar  gerçek  olduğu,  herkesin  başına  geleceği  anlayışı 

vurgulanmaktadır.  nsanların ortak kaderi olduğunun vurgulanması, ölümü daha çekilir ve 

sabredilir hale getirme gayretinden kaynaklanır.  

 

2. Ölüm ve Buna Bağlı Kavramları Sembolize Eden Kelimeler: 

2.1. Kazak Türkçesinde ‘ölmek’ fiili yerine “ötmek, uçmak, kaytmak”, gibi fiillerin 

kullanıldığını görürüz. Ölüm bu kelimelerle çağrıştırılmaktadır. 

Asıl  anlamı  öl-  olan  kelimeler,  bu  fiilden  türemiştir.  ‘ölmek,  ölüm,  ölüv,  öltirüv, 

öltirilüv’. Ölmek fiili Türkçenin hemen her devrinde sık kullanıma sahip bir fiildir. Ahmet 

Bican Ercilasun “öl-“ fiili ile ilgili yazısında “yükselmek” anlamındaki “ör-, ön-“ filleri ile 

“göğe  yükselen,  uçan  ruh”  anlamındaki  “öz”  kelimesini  “yükselmek,  havalanmak” 

anlamındaki  farazi  bir  *ö-  fiiline  dayandırmaktadır  (Ercilasun,  2002:  47-48).  Kazak 

Türkçesinde  öl-  fiili  diğer  kelime,  kelime  grubu  ve  deyimlere  göre  daha  az 

kullanılmaktadır.  

2.2.  nsanoğlu,  korktuğu,  esrarengiz  bulduğu  ve  saygı  duyduğu  ölüm  kavramını 

doğrudan ifade etmek yerine, ‘güzel adlandırmalar’ (~’hüsnütabir’) ile diğer bir söyleyişle 

‘örtmeceler’le  karşılamıştır.  Kazak  Türkçesinde  ölmek  kavramı  kendi  fiili  olan  “öl-”ten 

ziyade  ölümü  üstü  kapalı  olarak  sezdirme  yoluyla  anlatan  kelime,  kelime  grubu  ve 

deyimlerle anlatılmaktadır:  

Kelimeler  

qaytuv, ötüv, üzilüv “dünyadan göçmek, ölmek”; qaza “ölüm”; ötkinşi “ölümlü”.  



Kelime grupları  

acal oq “ölümün gelmesi, ecel oku”; acalı cetüv [kelüv] “eceli gelmek”; aq buyrıq 

[aq buyrıqtı] ölim “kaderin yazdığı değişmeyecek olan ölüm”; aqıret saparı “ölmek”; alıs 



cer  “uzak  yer”;  ant  mezgil  “ölüm  zamanı,  ölüme  teslim  olunan  zaman”;  bir  uvıs  topıraq 

“ölüm, bir avuç toprak”

; can alğış  “canını alıcı, öldüren, Azrail”; can degende calğızcılıq 

can  yalnızlık  demektir,  sonu  ölümdür,  ölmek”;  canı  şığuv  “canı  çıkmak,  ölmek”;    cürip 

ketüv “ölmek”; dämtuzı tüzelisüv “tadı gitmek, ölmek”; qaralı kün “cenaze günü”; qaza 

boluv  “ölmek,  kaderinde  ölüm  olmak”;  opat  boluv    “vefat  etmek”;  opat  keldi  “eceli 

yetmek”; 

quday almav 

[

~ quday aluv

]

 

ölmemek, gebermemek”; ol/sol cer “o yer”; ölgen-

citken “çeşitli sebeplerle ölüp gidenler”; ölim-citim “ölüm, vefat, zayi



Deyimler

1.  “Ölmek”  ifade  edenler:  acal  qarmağın  saldı,  acal  qunı  boldı,  acal  nävbeti  cetti, 

acal tabuv, aq cuvdı, aqırettin castandı, aqıret saparğa jönev, aqırğı demi bitüv, arıstannıñ 

avzına ketti, barar kün boldı, cağı tüsip öldi, cahannamğa ketti, canın cännemge tapsırdı, 

cal-quyrığın  kelte  aldı,  cambası  cerge  tiydi,  cambası  cerge  tiygenşe,  can  berüv,  candı 

urladı, canı carğa tayandı, canın qaterge tikti, can tapsıruv, can täsilim casav [qıluv], can 

tılsımğa qaladı, carğa soqtı, cer castanuv, cer qoynına kirüv, cer quşuv, cüzin avdardı, dämi 

tavsıluv, demi bitüv, dünyeden köşüv, düniyeden ozuv, dünyeden ötüv, düniyä esigin tevip 

aştı, düniyäni [mal-candı] tärik qıldı, düniyä [ömir] ötti, düniye saluv, kelmeske ketüv, köz 

cumuv,  közine  qum  quyıluv,  küni  bitüv,  küni  ötti  [soldı],  küni  toldı  [cetti],  qabir  quştı, 

qadamı taydı, qan cuttı , qan qaza köterdi, qara cer tösek boldı , qaytıs boluv , qaytpas jolğa 

sapar şekti, qaytpas sapar şegüv, qaytpas saparga cetüv, qaza boluv [tabuv], qazağa duvşar 

boluv, qazağa urınuv [uşırav], qaza[sı] cetti, qaza kezegi cetti, qazağa uşırav, qaza tabuv, 

qazaña [qazasına] şaptı, nanı tavsıldı, nävbet keldi,  o düniyege attanuv, o düniyege sapar 

ş

egüv, o düniyege ketüv, oqqa uştı, ölerine keldi [tayandı], ölim avzınan qaluv [alıp qaluv], 



ölim  keldi,  ölim-qaza  kezegi  keldi,  ömirge  ez  boldı,  ömiri  tavsıluv,  ömir  şamı  söndi,  öti 

carıluv,  sağatı  bitti  [cetti],  sapar  şegüv,  savdası  bitti  [şeşildi],  şıbını  uşuv,  tabanı  taydı, 

tağdır cetüv, tіrlіk bоlmаdı, torqalı toy, topıraqtı ölimde

4

, uvaqıtı cetüv, uvaqıtı bіttі [jettі, 



                                                 

4

  “Bu  deyim  Kazakların  sevinçli  veya  kaygılı  zamanlarında  akrabalarına  haber  verip  toplandıkları, 



ağlaştıkları, dua ettikleri geleneği anlatır. (“Torkalı toy da, topraklı ölüm” de akrabalara büyük yük, epeyce 

de  masraf  getirir.  “Akrabalar  bir  ölü  bir  diride”  denmesi  bundandır.  Çünkü  “torkalı  toy,  topraklı  ölüm” 

zamanlarında  Kazakların  bütün  gelenekleri  yerine  getirilmiştir.  Bütün  gelenekler  bu  ikisinden  çıkmış,  bu 

ikisine dönüşştür.)” 

torkalı toy // torqalı topır toy “büyük düğün, ziyafet”. (Bu konumuzun dışında olduğu 

için açıklamıyoruz.) topıraqtı ölim//topıraq salğan ölim “bütün geleneklerin en sonuncusu, akrabasının yasını 

tutup, yıkayıp toprağa verme geleneği. Büyük kader. “Topıraq” sözü, ölüm ve gelenekler çerçevesinde başka 

yurtların  törene  katılmasıyla  ilgili  olarak  kullanılmıştır.  Bu  anlamdaki  bazı  ifadeler  şunlardır:  topıraq  saldı 

gömdü”; topıraq salmağan “gömülmeyen”; topıraq buyırğan “gömmek”; topıraq buyırmağan “gömülmeyen”; 

topıraq  saluv//topıraq  saluv  buyırdı  “gömülmek”;  tereñ  qazıp  tepkilep  kömgen”  “derine  kazıp  gömmek”; 

cüzin  casırdı  “yüzünü  saklamak,  gömmek”;  cüzi  casırılmay  qaldı  “gömülmedi”;  ay  dalada  qaldı  “cenazesi 




о

zdı,  tоldı].  “ölmek,  eceli  gelmek,  eceli  dolmak,  saati  günü  dolmak,  yeni  bir  hayata 



başlamak,  hayat  ateşi  sönmek,  vadesi  dolmak,  ecel  şerbeti  içmek,  ömrü  bitmek,  sona 

gelmek, vs.” 

 

2.  “Kendini  öldürme,  feda  etme”  ifade  edenler:  bas  tikti  [kiydi],  basın  acalğa 



[bäygege, ölimge] tikti, canınan tüñildi, cannan keşti [küsti, bezdi, küder üzdi], qurbandıq, 

öl  deseñ  ölip,  tiril  deseñ  tirileyin,  ölimge  bel  baylav,  basın  qurban  qıldı,  qurban  boluv 



“canını feda etmek, kurban etmek”

; canın piyda etüv “canını feda etmek”; canın küydirdi, 

qanın  qıydı  “ölüme  atılmak,  canını  hiçe  saymak”;  ömirin  coyuv,  özin  özin  öltirüv,  öz 

canın özi qıyuv “kendini öldürmek” ölgen – tirilgenine qaramadı, ölgen –tirilgenin [öler- 

tirilerin] bilmedi “canını vermek, canını esirgememek”. 

 

3.  “Birini  öldürme”  ifade  edenler:  candı  aluv,  qan  calav,  qanğa  batuv,  qan  [cosa] 



boluv, qanğa boyaluv, qanın cüktev, qıruv, qan tögüv, qanın suvday ağızuv [tögüv, şaşuv, 

cosıltuv],  qanın  urttav  [işüv],  qan  sasıyuv  [sasıtuv]  “canını  almak,  öldürmek”;  conınan 

[con  terisinen]  taspa  [qayıs]  aluv  [tilüv],  con  terisin  sıpıruv  [sıdıruv]  “ölümcül  hale 

getirecek şekilde vurmak, işkence etmek, ölüm haberi gelmek, ölmek üzere olmak”

 



4.  “Öldürülme”  ifade  edenler:  acal  oğı  atıluv,  bası  alınuv,  basın  aldı  “ölmek, 

hakkında ölüm kararı verilmek, öldürülmek

”; bası ketüv “ölüp gitmek, öldürülmek”.  

5. “Ölümü istemek” ~ “ölümün sıkıştırması”:  oqqa bayladı, oqqa baylandı “ecelini 

istemek, ölüme başını dikmek”

; acal aranın aşuv “ecelin sıkboğaz etmesi, ecel yoklamak”; 

acalına asığuv  “ölümü çağırmak, eceline susamak”; acalmen alısuv  “ecelle güreşmek”.  

 

6. Ölüm ve ölüm şekilleri 



 

Ölüm  kaderdir  /  dünya  ölümlüdür  /  ölümden  kaçılmaz:  aq  ölim  “ölüm  kaderdir, 



değişmez

”;  celkeñ  qıyılğır  [cetpey  celkeñ  üzilgir]  “ölüm  mutlaka  gelir”;  eki  tuvıp,  bir 

qalmaq joq, qara cer habar bermesin “ölüm kaçınılmazdır”; fäniy “ölümlü (dünya/insan)”; 

päni calğan [düniye], sum [calğan] düniye “vefasız, uğursuz dünya”. 

Ani ölüm: sespey qattı, tosın ölim “aniden ölmek”. 

Acı çekerek ölmek: iyt ölim. 

Ölümün acımasızlığı:  tas ölim “merhametsiz, şefkatsiz ölüm”. 

Gözü açık gitmek: bul düniyeden armansız ötti “gözü açık gitti”. 

                                                                                                                                                    

ortada

 kalmak”; iyt pen qusqa jem boldı “kurda kuşa yem olmak”; kömüvsiz qaldı “gömülmemek”; kebinsiz, 

kömüvsiz ölim “cenazesi ortada kalmak”. 



Yaklaşan  ölüm:    acal  avzında,  acal  aydav,  acal  türtüv,  canın  qaterge  tikti,  canı 

ustaranıñ [pışaqtıñ] cüzinde [uşında] tur, can täsilimge tayandı [qıldı], qan şeñgeldi saluv,  

kör  avzında,    öle  cazdav,  ölerine  körinüv,  ölermen  halge  cetüv,  ölevsirev,  ölesi  boluv, 

ölermen, ölim avzında,  ölim avzında [üstinde] catuv, ölimşi boldı, ölip kete cazdadı,  ölip 

tirildi, ölüvge şaq qaluv, ölim türtüv “ölüm halinde, ecel ağzında”; äl (hal) üstinde “ölüm 

şeğinde

”; buyrıq jetüv “ölüm tehlikesi yaklaşmak, üstüne çökmek”; iyt cemige tastav, iyt 

cemi  qıluv  “ölümcül  olmak”;  ölerlik,  ölimşi  “ölümcül,  ağır”;  qıl  moyınğa  taqadı  “ölüm 

haline  getirmek

”;  “ölümcül”;    “ölecek  hale  gelmek”;  ölimşi  qıluv  [etüv]  “ölecek  hale 



getirene kadar vurmak

”. 

Ecelli ölüm: acaldı, acalsız bende cok “ölümlü, fani”; acalı cetken avırmay öledi, 

acalsız  can  şıqpaydı,  ölim  cetüv  “eceli  gelen  ölür,  ölüm  Allah’ın  emri!”;  acalınan  öldi 

eceliyle öldü”;  düniyä baqiy: “insan ölümlü”; qıysayuv“(yaşlı insan) ölmek”; acaldı öle 

me, avruv öle me? “hasta olan değil eceli gelen ölür”; acaldı kiyiktiñ ayağı tınım tappas 



“eceli gelen ölür”; 

acaldı qarğa bürkitpen oynaydı

Eceli  gelmeden  ~  genç  yaşta  ölmek:  acalınan  üş  kün  burın  öldi  “erken  ölüp  gitti, 

ölüm kapıda”;

 acalsız, cas ölim, castay soldı, castığın ala cattı, erte ayrıluv, qırşın ketüv, 

qırşını  qıyıldı  [qırşınında  öldi,  castay  qırşın  ketti]  “genç  yaşta,  zamansız  ölüm”;  avruvın 

casırğan acalınan burın öledi.  

Ölüm  korkusu  ~  ölüm  düşüncesi:  aqıret  qamın  qarmadı,  qazanı  oyladı  “ölüm 

kaygısı ve korkusu”; 

ömirge boyladı “ölümü düşünüp anlamak”. 

Ölümün  hemen  öncesinde  yapılanlar  ~  vasiyet:    aqtıq  sözin  aytuv,  öler  aldındağı 

soñğı


 

ösüyetin/arızın  aytuv,  osıyet  “vasiyetini  söyledi”;  arızdasıp  aytqan  söz,  baqıldasıp 

qoştasuv “ölüm anında vedalaşırken söylenen söz”; arpalıs  “ölüm döşeğinde can çekişme, 

zekâret”

; avzına su tamızuv “ölüm döşeğinde yatan adama su vermek”; ölüvge baqıl köne 



“ölüm anındaki istek”;

 cazbaşa ösiyet/üsiyet “vasiyetname”. 



Ata Sözleri: 

Ölgen kemleydi, öçken canbaydı. “Ölen gelmez, sönen yanmaz.”; Ölgen kelmepti 

äli  bir,  ölgennen  keyin  bäri  bir  “Ölen  hala  gelmemiş,  öldükten  sonra  herkes  aynıdır.”; 

Ölgen  üyrek  köl  tañdamas,  ölgen  adam  kör  tañdamas  “Ölen  ördek  göl  seçmez,  ölen  kiş



mezar seçmez.”; 

Ölgenge qayğırma, öskende esirme “Ölene üzülme, yetişene kibirlenme”; 

Ölgenderdiñ  murası  tiri  qalğandardıñ  avılında  //  ölgenderdiñ  ösiyeti  tiri  qalğandardıñ 

avzında  “Ölenlerin  mirası  diri  kalanların  köyünde  /  Ölenlerin  vasiyeti  diri  kalanların 




ağzında”; 

Ölim tirşiliktiñ elesi “Ölüm hayatın kardeşi/eşi”; Ölim uzaq coldıñ alısı “Ölüm 



uzun yolun en uzağı”;  

Ölim şıqqan üydiñ qayğısın buzba / Toy casağan üydiñ quvanışın 

buzba “Ölüm olan evin kaygısını bozma / Düğün yapan evin sevincini bozma”; Ölim castı 

bilmeydi, qonaq caydı bilmeydi Ölüm yaşı bilmez, konuk hali bilmez.”,vs.

5

 

 



Ölüm geri döndürülemeyen ve cevapsız bir gidiş olduğu için insanlar akıl yoluyla 

bunu  kabul  etmekte  zorluk  çekerler.  Bauman  bu  yüzden  “ölümü  düşünmek  onu  baştan 



reddetmek değil midir?

” diye sorar. (2000: 11-28) Nietzche “olgunlaşan her şeyin ölmek 



isteyeceğini,  arzuladığı  mükemmel  sonsuzluğun  bile  ölmeyi  isteyeceğini

”  belirtir  (Brown, 

1996: 116-119). Lævinas ölümün “şeylerin yok oluşunu ifade ettiğini”, Bauman “insanların 

ayrılığı anlamına geldiğini

”, Brown “hayatın hedefinin ölüm olduğunu”, Levinas “insanın 



dünyaya  gelmesiyle  birlikte  ölmek  için  yeteri  kadar  ihtiyar  kabul  edilmesi  gerektiğini  ve 

zamanın ölmek için olduğunu

” belirtir. (2000: 169, 1996: 85,111, 2006: 50-55)  

 

 

SONUÇ 



 

Kazak  Türklerinin  kullandığı  kelimelerden  hareketle  ölümü  nasıl  algıladıkları 

üzerine şunları söylemek mümkündür: 

1.  Ölüm  mutlaktır.  Kazakların  kullandığı  kelimelerden  hareketle  ölüm  konusunda 

Her nefs  ölümü tadacaktır.”

6

 anlayışının hakim olduğu görülmektedir. Kazaklar, ölümün 

sadece bir değişiklik olduğu yani kişinin dünyadaki bütün varlıklarından ayrılıp başka bir 

âleme  geçmesi  olduğu  anlayışını  kabul  ederler.  Ölüm  bir  sessizliktir.  Kabulleniştir.  Bu 

anlayış  Kazaklar  arasında  hâkimdir.  “Ölüm  diğer  tarafta  doğuş,  yeni  bir  hayata 

başlamaktır

” anlayışı söz konusudur.  

Toplumda  kabul  gören  “hayat  varsa  ölüm  de  vardır”  anlayışı,  Hegel’in    “sonlu 

ş

eylerin  doğdukları  saat  öldükleri  saat

”tir  görüşüyle  örtüşmektedir  (Levinas,  2006:  41). 

Doğduysak ve hayat varsa zıddı olan ölüm de mutlaka olacaktır.  

Bu dünya geçicidir. Kazaklar her ne kadar ağıtlar yaksalar da ölümü olağan kabul 

ederler.  Ölüm  korkusundan  ziyade  bilinmeyen  bir  dünyaya  gidiş  olduğu  için  ölümden 

çekinme söz konusudur.  

Kazakların  ölüm  karşısındaki  tavrını  özetlemek  gerekirse  “ölüm,  dinî  inanış  ve 

kader inancı etkisiyle kabullenilmeye çalışılan bir durum”dur. 

                                                 

5

 Hepsinin  verilmesi  yazının hacmini artıracağı için ata sözlerinin tamamı eklenmemiş, örnek olacak kadar 



verilmiştir.   

6

 Ankebût sûresi, Ayet 57. 




2.  Ölüm  anından  itibaren  uygulanan  geleneklerde,  bozkır  çevresinde  oluşan  eski 

Türk hayat ve inanç tarzının  slamî hayat ve inanışlarla birleştiği gözlemlenmektedir. Eski 

Türk inanışlarından olan ‘atalar kültü’ halkın inanışları arasında varlığını sürdürmektedir. 

Mesela, Kazaklardaki “yedi atasını bilme” geleneği de ‘atalar kültü’ ile ilgilidir. 

Aslında Türkistan’dan Anadolu’ya hatta Avrupa’da ve dünyanın diğer bölgelerinde 

yaşayan  Türklere  baktığımızda  ölümle  ilgili  inanç  ve  geleneklerin  hemen  hemen  aynı 

olduğunu görürüz. Bunlar kullanılan söz varlığından belirlenebilir.  

3.  Kazaklar  arasında,  ölüm  sonrasında  uygulanan  geleneklerde  konar-göçer  hayat 

tarzının  etkisinin  olduğu  söz  varlığında  da  göze  çarpmaktadır.  Yarışlar,  otağların 

kurulması,  vs.  Bugün  çoğunluğu  yerleşik  hayata  geçen  Kazak  Türklerinde  hala  yas 

evlerinin  kurulduğu  görülmekte,  gelenekler  ise  hayat  tarzına,  mekâna  ve  ölen  kişinin 

toplum ve devlet katındaki yerine göre değişebilmektedir.  

4.  Mezar  ve  mezarlıklara  karşı  saygı,  onların  ölenin  ve  milletin  kimliğini  temsil 

ettiği  anlayışı  birçok  Türk  topluluğunda  olduğu  gibi  Kazaklarda  da  hâkimdir. 

Gömülmemek  yani  bir  mezarının  olmaması  ve  ölümün  üzerinden  bir  yıl  geçtikten  sonra 

mezarın yapılı hale getirilmemesi toplum içinde yadırganan bir durum hatta ölene verilen 

bir tür ceza olarak kabul edilir. 

5.  Ölünün  ardından  Kur’an  okunması,  hatim  indirilmesi  gibi  slamî  inanç  ve 

uygulamalar eski inanç ve uygulamalarla birleşmiş şekilde devam etmekte, ölü için hayır 

dağıtılması ve yemek/aş verilmesi geleneği de varlığını sürdürmektedir.  

6.  Ak  üy  dikilip  üstüne  kara  bağlanmasının  hem  bu  evde  cenaze  ve  aş  olduğunu 

bildirmesi  hem  de  ölen  kişi  için  bir  fatiha  okunmasını  hatırlatması  da  eski  geleneklerle 

slamî anlayışı birleştiren bir diğer noktadır. 

Özetlemek  gerekirse  Kazaklar,  bütün  diğer  Türk  boylarında  yaygın  olarak 

uygulanan ölüm sonrası gelenekleri eski bozkır çevresi Türk inanışlarıyla  slamî gerekleri 

birleştirerek  ve  yoğurarak  hala  yaşatmaktadırlar.  Ölüm  karşısında  çaresiz  olmanın  da 

verdiği  suskunlukla  slamî  inançlar  doğrultusunda  ölümün  her  canlı  için  mutlak  olduğu 

anlayışını benimsemektedirler. 

 

KAYNAKÇA 

AÇA, Mehmet. (1999). “Kazak ve Kırgız Türklerinde Defin Sonrası Bazı Uygulamalar ve 

Aş Verme (Aş Toyu)”. Millî Folklor. Sayı: 43. 



AKSAN  Doğan  (1987),  Anlambilimi  ve  Türk  Anlambilimi  (Ana  Çizgileriyle),  Ankara,                                                                                     

AÜDTCF Yay. 

ALTAY, Halife. (1981). Anayurttan Anadolu’ya, Ankara. 

ARTUN, Erman (2007) “Türklerde  slamiyet Öncesi  nanç Sistemleri – Öğretiler – Dinler, 



http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/erman_artun_inanc_sistemleri.pdf

BARTHOLD,  W.  (1987).  “Türklerde  ve  Mogollarda  Defin  Merasimi  Meselesine  Dair”, 

(Çev. Abdulkadir  nan), Makaleler ve  ncelemeler, Ankara. 

BAUMAN,  Zıgmunt  (2000).  Ölümlülük,  Ölümsüzlük  ve  Diğer  Hayat  Stratejileri,  (Çev. 

Nurgül Demirdöğen), Ayrıntı Yay.,  stanbul. 

BIÇAK,  Ayhan.  (2004).  "Türklerde  Evren  Tasavvuru  ve  Ölüm  Anlayışı",  Kutadgubilig 



Felsefe-Bilim Araştırmaları

, Sayı: 6, Ekim, s. 149–172.  

BROWN,  Norman  O.  (1996).  Ölüme  Karşı  Hayat,  Tarihin  Psikanalitik  Anlamı,  Ayrıntı 

Yay.,  stanbul. 

CONDON  ,  John  C.  (1998).  Kelimelerin  Büyülü  Dünyası,  Anlambilim  ve  letişim,  (Çev. 

Murat Çiftkaya),  stanbul,  nsan Yay. 

DIYKANBAYEVA, Mayramgül. (2009). “Kırgız Türklerinde Ölüm”, Millî Folklor, 2009, 

Yıl 21, Sayı: 82, s. 89–97. 

ERC LASUN  Ahmet  Bican  (2002).  “Türkçede  Öl-  Fiili  Üzerine”,  Kafalı  Armağanı

Ankara, s. 47-50. 

ERGÖNENÇ  AKBABA,  Dilek.  (2008).  “Nogay  Türklerinde  Ölüm  le  lgili  nançlar  ve 

Ağıtlar”, Millî Folklor, Yıl 20, Sayı 80

.   

ERSOY, Ruhi. (2002). “Türklerde Ölüm ve Ölü  le  lgili Rit ve Ritüeller”, Milli Folklor



Yaz, cilt:7, yıl:14, sayı:54, s.86–102.  

ES N, Emel. (1978).  slamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi ve  slama Giriş,  stanbul. 

ES N, Emel (1979). Türk Kosmolojisi ( lk Devir Üzerine Araştırmalar),  stanbul. 

GAZAL ,  mâm-ı Gazâlî, (Çev. Abdullah AYDIN), Ölüm ve Ötesi, Seda Yay.,  stanbul. 

GÖRKEM,  smail.  (1992).  “Türk  Dünyasında  Yas  Törenleri  ve  Ağıtlar”,  Türk  Dünyası 

Araştırmaları,

 N 77, Nisan. 

GÜNER D LEK Figen (2007). “Altay Türkçesinde ölüm Kavramını Anlatan Sözler ve Söz 

Kalıpları”, bilig. Yaz / 2007, satı 42. 

GÜZEL, Abdurrahman, (1999). Dini-Tasavvufi Türk Edebiyatı, Ankara: Akçağ Yayınları. 



LTAR, Gazanfer. (2003). “Eski Türklerde Mezar Kültü ve Günümüze Yansımaları”, Hacı 

Bektaşı Veli Araştırma Dergisi

, S:27, Güz, s.11-19. 

NAN, Abdülkadir. (1995). Tarihte ve Bugün Şamanizm, Türk Tarih Kurumu Yay. Ankara. 

________________.  (1986),  Tarihte  ve  Bugün  Şamanizm;  Materyaller  ve  Araştırmalar

Ankara: TTK Yayınları. 

KAFESOĞLU,  brahim. (1977). Türk Millî Kültürü. Ankara: Boğaziçi Yayınları. 

KENCEAHMETULI, Seyit. (1994). Kazaktın Salt Desturleri Men Adet-Gruptarı, Almatı. 

KEÑESBAEV,  . (1977). Qazaq Tiliniñ Frazeologiyalıq Sözdigi I, II, Almatı. 

KOCASAVAŞ  Yıldız  (1998).  “Türkçenin  Tarihî  Dönemlerinde  Ölüm  Kavramının 

fadesi”, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi 29,  stanbul. 

LEV NAS, Emmanuel (2006). Ölüm ve Zaman, Ayrıntı Yay.,  stanbul. 

LIGETY, L.. (1986). Bilinmeyen  ç Asya, (Çev. Sadrettin Karatay) Ankara. 

ÖGEL, Bahaeddin. (1971/79/86). Türk Mitolojisi, Ankara. TTKY. 

ÖGEL, Bahattin. (1991).  slamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi. Ankara. 

_______________. (2000). Türk Kültür Tarihine Giriş, VI, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı 

Yayınları. 

RADLOFFWilhelm. (1994). Sibirya’dan II (Çev. Ahmet Temir),  stanbul. 

RASONYI, Laszlo. (1993). Tarihte Türklük, Ankara, TKAE Yayınları. 

ROUX, Jean-Poul. (1994). Türklerin ve Moğolların Eski Dini, çev. Aykut Kazancıgil,  st. 

_______________.  (1999).  Eski  ve  Orta  Çağda  Altay  Türklerinde  Ölüm,  (Çev.  Aykut 

Kazancıgil),  stanbul. 

Ş Ş


MAN, Bekir. (1998). “Eski Türk  nançları ve Anadolu’daki  zleri”. Türk Dünyası, 

Sayı: 15. 

TANYU, Hikmet. (1986).  slamiyetten Önce Türklerde Tek Tanrı  nancı,  stanbul. 

_______________. (1981). "Şamanlık veya Şamanizm", Türk Ansiklopedisi, C. 30, 

Ankara,  s.203. 

TURAN,  A.Sekür.  (1986).  “Afganistan  Kazak  Türkleri’nde  Ölü  Gömme  Adetleri”,  Türk 



Folklorundan Derlemeler,

 1986/1, Ankara. 

ÜNAL, Fatih. (2008). “Kazak Türklerinde Defin Merasimi ve Aş Verme Geleneği”, bilig, 

Bahar, sayı 45: 103–130. 

YILMAZ  K LL ,  Gülsüm  (2007).  “Hakaslarda  Ölüm  le  lgili  Gelenekler”,  Modern 

Türklük Araştırmaları Dergisi 

 C:4, S:4-Aralık, s.65–87. 




YORULMAZ, Osman (2005), “Kazak Türklerinde Defin Adetleri ve Merasimler”, Prof. 

Dr. Ramazan ŞEŞEN Armağanı

, 387–401. 

YÖRÜKAN, Y. Ziya. (2005). Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri: Şamanizm, Ankara. 

ZAR POVA ÇET N, Çulpan. (2004). “Tatar Türklerinde Cenaze Merasimleri1”, Marmara 

Türkiyat Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen Uluslar arası Türk 

Kültüründe Ölüm adlı sempozyumda (26.11.2004) sunulan bildiridir.  



http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/culpan_zaripova_tatar_turklerinde_cenaze_mer

asimi.pdfhttp://

  

Zeyneş  smail, Muhittin Gümüş  (1995). Kazak Atasözleri, Engin Yayınevi, Ankara.  



http://www.millifolklor.com

 

 

Yüklə 172,02 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə