Niyazi berkes tüRKİYE'de çAĞDAŞLAŞMA



Yüklə 5,75 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/283
tarix04.11.2017
ölçüsü5,75 Mb.
#8492
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   283

G

İ

R



İŞ

 

rafının etkisiyle yürüyen merkantil hükümetlerin görüşünün tersine olan bir gö-



rüş olması, Osmanlı devletini yöneten Balkanlı devşirmelerle Kafkasyalı kölelerin 

Batı Avrupa'ya yabancı kişiler olması, nihayet Osmanlı devletinin (o zamanki İs-

panya gibi) hâlâ Akdeniz merkezli bir devlet olmasıdır.

 

Yeni Avrupa dünyasının bu farkına varılamayan çarpışı, geleneksel rejimde 



öyle bir altüst oluş (Osmanlı deyimi ile öyle bir ihtilâl) durumu yarattı ki, 17. 

yüzyılın yansından sonra Osmanlı yazarları bunun gelip geçici bir bunalım olma-

dığını kavradıkları zaman devlet gövdesini yoklayınca en önemli organlarının 

asıllarının tersine döndüklerini gördüler. Bunlar, geleneksel devlet yapısında birer 

ur durumuna gelmişlerdi. Bu sonucu doğru teşhis ediyorlar, fakat bu kanserin ne-

denini bilemiyorlardı. Hastalıkları anlamak için eski kaynaklan, eski kanunları in-

celemeye, bunların unutulmuş olanlarının tozlarını silkip ortaya çıkarmaya, gele-

neğin yolundan sapıldığını, bu geleneğin ancak sözünü bilen padişahlara ve devlet 

adamlarına anlatmaya çalıştılar.

a

 



17. yüzyıl sonuna dek Osmanlı yazarlarının bu yolda arka arkaya yazdıkları 

yazılan bozulma ("ihtilâl") ve ıslah ya da tanzim literatürü olarak nitelendirebili-

riz. Fakat bu yazarlar bir yandan padişahtan yeniçeri askerine dek, reayadan ule-

mâya dek bütün geleneksel organların yerlerinden çıktığını, işlemlerinin bozuldu-

ğunu gösterirken aynı zamanda geleneksel düzenin bir anatomisini de yapmış 

oluyorlardı. Geleneksel sistem hakkındaki bilgilerimizin çoğunu bunlara borçlu-

yuz. Bugün bizim bilimsel açıdan işimize yarayan bu bilgiler o zamanın adamları-

nı  işine yarayacak bir yenilik taşımıyordu. Çünkü bunlar, bunalıma son vermek 

için eskiye dönmekten başka bir yol göstermiyorlardı. 18. yüzyıl başına değin ye-

niye doğru hiçbir fikir yoktur.

b

 

Gelenekçi bir düşünde yenileşme, çağdaşlaşma kavramları olamaz. O,düşü-



ne göre, hiçbir değişme iyiye götürmez; ancak bozulmaya götürürdü. Islah, ancak 

eski düzene dönmekle mümkündü.

7

 

Bu görüş ve onun zaman zaman harekete getirdiği girişimler 18. yüzyılın so-



nuna değin sürdü. Sürdükçe, eski düzene dönüleceğine ondan daha da uzaklaşan 

biçimlere doğru gidiliyordu. Ayrıca, uzaktan barış ve ticaret yolu ile etki yapan 

Batı'nın etkileri, Osmanlı egemenliğinin yayıldığı alanın yanı başındaki ülkelerde 

de uyanmalar yaratmaya başlamıştı. Osmanlı egemenliği altında olan Balkan-

lar'ın ve Karadeniz'in yukarısındaki iki devlet (Avusturya ve Rusya) ile yapılan 

savaşlar, o egemenlik alanını tutundurmak amacı ile yapıldığı halde, barış ve tica-

 

a Bu tümcenin yanına, "Misaller ver" notu düşülmüş.



 

b Bu tümcenin altına, "Heretik fikirlerin neden faydası olmadı (Avrupa'da bu akımların yararı)" notu 

düşülmüş.

 

 



3 9

 



TÜRK

İ

YE'DE ÇA



Ğ

DA

Ş



LA

Ş

MA



 

ret yoluyla Batı'dan gelen etkilerin çürütmekte olduğu iç yapıdaki malî ve militer 

sakatlıklar yüzünden kayıplarla sonuçlanmaya başladı.

8

 



Bundan ötürüdür ki dış dünyaya karşı tutum değiştirme ve içeride bazı yeni-

likler (ıslahat) yapma gerekliliği bu savaşların sonuçlandığı iki barış antlaşmasın-

dan sonra anlaşılmıştır. Bunların birincisi 1699'da yapılan Karlofça Antlaşması, 

ikincisi ise 1718'de yapılan Pasarofça Antlaşması'dır. Demek ki, ortalama olarak 

18. yüzyıl başını yeni dönemin başlangıç tarihi olarak alıp çağdaşlaşma tarihinin 

uzun hikâyesini oradan başlatacağız.

 

Notlar


 

1

 



Bu konunun daha kapsamlı bir tartışması için bkz. Niyazi Berkes, "Toplumbilim Açısından Din-Dün- 

ya Kurumları Arasındaki İlişki Türleri", Teokrasi ve Laiklik (İstanbul, 1984) içinde, s. 11-23. 

2

 

Bkz. Richard Koebner, "Despot and Despotism: Vicissitudes of a Political Term", Journal of the War 



burg and Courtauld Institute, XIV, 3-4 ( 1951 ) : 2 75-302 ve Franco Venturi, "Despotismo orientale", 

Rivistastorica italiana, LXXII, 1(1960): 117-126. 

3

 



Bkz. Halil İnalcık, "Kutadgu Bilig'de Türk ve İran Devlet ve Siyaset Nazariye ve Gelenekleri", Reşit 

Rahmeti Arat İçin (Ankara, 1967) içinde, s. 259-271 ve İbrahim Kafesoglu, "Yazılışının 900. Yılın 

da Kutadku Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri", Tarih Enstitüsü Dergisi, 1(1970): 1-38. 

4

 

Bkz. Berkes, not 1 'deki makale. 



5

 

"Kadîm oldur ki anın evvelin kimesne bilmeye"; bkz. "Süleyman Kanunnâmesi", Millî tetebbular 



mecmuası, 1(1331/1915): 98. 

6

 



Kanunî Süleyman zamanında Alman İmparatorluğu elçisi olan Busbecq, yeniçerilerle keşişler arasın 

daki benzerliğe değinir; bkz. Ogier Ghislain de Busbecq, Türk Mektupları, çev. Hüseyin Cahit Yalçın 

(İstanbul, 1939), s. 19-20. 

7

 



Niyazi Berkes, "Islah", Encyclopedia of islam, 2. baskı, cilt 111, s. 167-170. 

8

 



Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Niyazi Berkes, Türkiye İktisat Tarihi, 2. baskı (İstanbul, 1975). 

40

 



II

 

İLK AŞAMA



 

1. 1700yılları

 

1699 yılının başında yapılan Karlofça Antlaşmasıyla Osmanlı devleti Ma 



caristan ve Transilvanya'yı, savaş halinde olduğu Avusturya'ya bırakıyor, Po- 

dolya ve Ukrayna Polonya'ya, Mora Venedik'e veriliyordu. Azak'ı alan Rus 

ya'ya burası bırakılmakla Moskof devleti ilk kez Karadeniz'e adımını atmış olu 

yordu. Bunlar toprak kayıpları. Antlaşmanın asıl önemli olan iki yanı daha var 

dır: a) Hıristiyan devletlerin Osmanlı devletine haraç vermesi kaldırılıyordu, b) 

Osmanlı devleti bundan sonra Avrupa savaşlarında ve politikasında büyük bir 

devlet olmak yerine diplomatik önemi olmayan bir devlet olacak, yani daha güç 

lü Avrupa devletlerinin (Fransa, Avusturya, İngiltere ve Rusya'nın) birbirleriyle 

çarpıştığı diplomasi mekanizmasında sadece onların amaçlarına göre itilen ya da 

tutulan bir araç olacaktı. ;,

 

Ancak Moskof devleti, henüz Osmanlı devletinin başlıca düşmanı olmamıştı. 



Nitekim on yıl sonra Büyük Petro'nun Prut yenilgisi üzerine bu devlet sağladığı 

kazançları kaybetti. Bundan üç yıl sonra Venedik de Mora'yı kaybetti. Osmanlı 

devletinin karşısında asıl güç Avusturya idi. Mora'nın almışından sonra, ileride 

kendisinden söz edeceğimiz Gedikli Müteferrika İbrahim Efendi elçiliği ile Viya-

na'da Savoia Prensi ve Avusturya komutanı Eugene ile yapılan müzakerelerden 

bir sonuç alınamayarak iki yıl sonra, yani 1716'da Damat Ali Paşa sadaretinde 

savaşlar yine başladı. Avusturyalıların Belgrad'ı alması ve İngiltere ile Hollan-

da'nın araya girmeleriyle, bu savaş da 1718'de Pasarofça Antlaşması'yla sonuç-

landı. Bu antlaşma ile Osmanlı devleti, Macaristan'dan Karlofça Antlaşması'yla

 

41 




Yüklə 5,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə