Niyazi berkes tüRKİYE'de çAĞDAŞLAŞMA



Yüklə 5,75 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə9/283
tarix04.11.2017
ölçüsü5,75 Mb.
#8492
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   283

G

İ

R



İŞ

 

nitelikte görünür. Bu yüzden Batılı gözlemciler, Hıristiyanlık dininden başka bir 



dinde olan toplumlarda yenileşmeye karşı olan her davranışı dinin bir tepkisi ola-

rak görme eğilimindedirler. Çağdaşlaşma süreçlerinin incelenmesinde kullanılan 

bilimselleşmiş terimlerin bile Hıristiyanlık geleneğinden gelme olduklarını görü-

rüz.


4

 Böyle bir eğilim çok defa doğru, ancak yanıltıcıdır. Çünkü geleneksel benliğini 

tehlikede gören her toplum ya da o toplum içindeki tutucu güçler dine sımsıkı 

yapışırlar. Değişmeyen toplum yoktur, ama bu tür değişme ağır ağır oluştuğun-

dan fark edilmez. Hattâ böyle değişmeler zamanla geleneğin parçalan haline gelir-

ler. Fakat ansızın, sarsıcı, temelli ve özellikle kaynağı dışarıda sanılan değişmeler 

olduğu zaman toplumun tutucu kişileri bu çeşit değişmenin getireceği korkulan 

ilk fark eden kişiler olurlar. Değişme yanlısı ya da değişme aracı olan kişiler bunla-

ra din giysisinden arınmış kişiler olarak gözükür. Bu yüzden, tutucuların olumsuz 

davranışı gözükür gözükmez gözlemciler bunun bir din gereği olduğu sanısına 

kapılırlar. Batılı gözlemcilerin Hıristiyan olanları Hıristiyanlık dışındaki toplumları 

onların dinleri ile tanımlama eğiliminde oldukları için Batı uygarlığına karşıt her 

eylemin, onların dininin bir gereği olduğunu sanırlar. Batılı olup da Hıristiyan ol-

mayan (örneğin Yahudi dininden ya da geleneğinden olan) gözlemciler ya da Hı-

ristiyanlık'tan kopmuş, resmî Hıristiyanlığa aykırı bir mezhepten olanlar gözlem-

lerinde daha üstün durumda bulunurlar. Bir yeniliğe karşı çıkan bir tepkinin

olayları incelemeden ve tanımadan, dinden ya da din adamlarından geldiği inan-

cı, Türk çağdaşlaşma tarihinin tâ başında Batılı gözlemcilerin yazılarında kendini 

göstermiştir. Örneğin, matbaanın açılışı dolayısıyla bunu göreceğiz. Bu kitapta 

daha başka örnekler de göreceğiz. Yeniliğe karşı oluşun bir din davası haline geti-

rilmiş olduğu dönemde zamanın Osmanlı ya da Türk yazarlarının da aynı görüşü 

paylaştıklarına tanık olacağız (aşağıda III. Selim, II. Abdülhamit ve II. Meşrutiyet 

dönemlerindeki tartışmalara bakınız).

 

Bu görüşün bir başka nedeni daha vardır. Bu görüş, Osmanlı devletinin, ilk 



Arap devletleri gibi İslâm dininin yaratığı olarak kurulmuş olmasından ziyade, si-

yasal bir güç haline geldikten sonra ve bu oluşma ile Hıristiyan devletlere karşı İs-

lâm dininin yanını tutmuş olmasının ürünüdür. Osmanlı devletini kuran ilk Os-

manoğullarının ve yanlarındakilerin Sünnî, Ortodoks Müslüman olduklarından 

bile şüphe eden tarihçiler vardır. Osmanlı devletinin bir "halife - padişahlığı" hali-

ne gelmesi, kumlusundan ancak iki yüzyıl sonra olmuştur. Bundan önce İstan-

bul'un alınışı ile Osmanlı devleti, dinler ve milliyetler topluluğu olan bir İmpara-

torluk haline geldikten sonra hükmü altına aldığı milliyetleri zorla ya da inandıra-

rak Müslümanlaştırmadığı için din ayrımını(Yahudi, Ortodoks, Katolik ayrımlan 

gibi) siyasal terminolojide daima yaşamıştır. Bu durum, Hıristiyan devletlere 

Os-

 

29 




TÜRK

İ

YE'DE ÇA



Ğ

DA

Ş



LA

Ş

MA



 

manii rejiminin dinsel bir rejim olduğu sanısını vermiştir ki bu, gerçeğin tam tersi-

ni yansıtır. Çünkü gerçek bir dinsel rejimde devletin dininden başka bir dine ta-

nınma hakkı verilmez. Bir iki istisna ile, Hıristiyan devletlerin egemen olduğu ül-

kelerde değil Müslümanlara ya da Yahudilere, hattâ oralardaki Hıristiyanlığın 

başka ya da yeni kollarından olan Hıristiyan halklara bile tanınma hakkı verilme-

miştir. Avrupa'da bunun en ünlü örneği 17. yüzyıl Fransasıdır. Osmanlı siyasal 

rejiminde İslâm hukukuna, İslâm mezheplerine, Musa dinine, Ortodoks dinine, 

aralarında siyasal hukuk açısından düzey farkları olmakla birlikte, özel hukukça 

yer verilmiş olması bu rejime dinsel bir rejim görünüşü vermiştir. Gerçekte bu, 

dinsel olmaktan çok hukuksal bir durum görünüşüdür. Bu yanlış görünüş ve 

haksız görüş yüzünden ileride (örneğin Tanzimat döneminde) göreceğimiz gibi 

birçok siyasal ve diplomatik kargaşalar doğmuştur. Böyle din kılığına giren olay-

lara karşı çıkan tepkiler de dinsel renkte tepkiler olur.

 

Çağdaşlaşma olgusunun incelenmesinde bize daha yararlı olacak kavram 



din kavramından çok "gelenek" kavramı olacaktır. Osmanlı rejiminin en önemli 

yanı, dinsellikten çok gelenekselliktir. Bu daha kapsamlı kavram hem din (yani 

İslâmlık) hem de hilâfet padişahlığı, Doğu despotizmi açılarını içine alan bir 

kavramdır. Birinci açıdan geleneksellik şöyle ifade edilir: düzen (Osmanlı deyimi 

ile "nizam", "âlem" ya da "nizam-ı âlem") Tanrı tarafından olduğu gibi kon-

muştur. Değişmez ve değiştirilmemelidir. Olduğu gibi tutulursa sonsuz ömürlü-

dür ("ebed-müddettir"). ikinci açıdan bu tür devleti kanun-ı kadim (en eski, ilk 

kanun) kuramı meşrulaştırır, yani onu Tanrı'nın koyduğu düzen yapar. Bu, reji-

min siyasal ilkesidir ve dinsel ilkesiyle kaynaştırılmıştır. İslâm dini açısından 

böyle bir devlet meşru olmaktan uzaktır. Çünkü dinsel geleneğin değil, güçsel, 

siyasal, militer geleneğin bir ürünüdür ve hiçbir İslâm düşünürü böyle bir siyasa 

gücünün din açısından meşruluğunu sağlamanın yolunu bulamamıştır. Bunlar 

düzen için devletin varlığını da gereksiz bulamadıkları için (bulanlar rafızî, here-

tic, hukuka karşı, bugünkü deyimle düzene aykırı anarşistler sayılmıştır), dev-

letin kaynağının İslâm dini dışında bulunduğunu kabul etmek zorunda kalmış-

lardır. Ancak bu devlet, İslâm din ve hukukunu korur ya da uygularsa onun 

meşru olabileceğini kabul etmişlerdir. Osmanlılarda bu, "kanun-ı kadim" dedik-

leri ve kimin koyduğunu asla göstermeye gerek duymadıkları bir ilke ile temel-

lendirilmiştir.

5

 

Bu iki ilkenin yol açtığı üçüncü bir ilke Max Weber'in "patrimonializm" dediği 



yanı tamamlar. Yani Tanrı, âlemin düzenini kurmakla kalmamış, o düzeni tutmak 

ve yürütmek için padişahı seçerek onu yeryüzünde kendinin bir gölgesi, vekili, 

halifesi yapmıştır. Osmanlı padişahları peygamberin halifesi değil, Tanrı'nın

 

3 0



       

 



Yüklə 5,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə