Niyazi berkes ve türkiye’de çAĞDAŞLAŞMA’nin gelişimi aytaç yildiz



Yüklə 266,75 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/11
tarix04.11.2017
ölçüsü266,75 Kb.
#8488
növüYazi
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

5

Sosyoloji Konferansları, No: 46 (2012-2) / 1-33

geçirmesini anlatır.

5

 Berkes’in öncelikli amacı, Türkiye’de 18.yy’dan bu 



yana yaşanan gelişmelerin nasıl da zorunlu biçimde laik bir ulus-devlet 

olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni doğurduğunu gösterebilmektir. Bu bakış, 

içinde barındırdığı tarihsel determinizm ve teleolojik yaklaşımla dikkat çek-

mektedir.

6

 Yani tarih, çağdaşlaşmaya cereyanı içinde mecburi bir istikamet 



takip ederek, laik ve milliyetçi bir Cumhuriyet’i sunmuştur. Bu amaç için, 

Osmanlı-Türk tarihine yönelen Berkes ilkin, inceleyeceği devletin siyasal ve 

toplumsal açıdan nasıl bir kuramsal çerçeveye oturtulabileceğini anlatmaya 

çalışır. Berkes’e göre Osmanlı ne feodal ne de teokratik bir sistemdi. Çünkü 

gerçek bir teokraside devletin dininden başka bir dine yaşama hakkı veril-

mez. Osmanlı teokratik bir şeriat devleti değilse, o zaman laikliğin gelişim 

tarihi hangi kavram eşliğinde ele alınmalıdır? Berkes bu soruya “gelenek” 

cevabını verir. “Osmanlı rejiminin en önemli yanı, dinsellikten çok gele-

nekselliktir”. Fakat bu dinle iç içe geçirilen kutsallaştırılmış bir gelenektir. 

Bu gelenek “nizam-ı âlem”, “kanun-u kadîm” ve “devlet ebed-müddet” gibi 

üç formüle dayanır. Burada sistem “Tanrı’nın koyduğu kanun-u kadime 

dayalı bir düzen” olarak tanımlanır ve rejimin siyasal ilkesi budur.

7

 Berkes 


bu ilkeyi, Max Weber’den ödünç aldığı patrimonyalizm ile genişletir. Yani 

âlemin düzenini kuran Tanrı, o düzeni korumak için de yeryüzünde kendisinin 

temsilcisi olarak padişahı seçmiştir.

8

 Böyle bir toplumsal ve siyasal yapıda, 



hayatın temel ilkesi de değişim değil düzendir, diyen Berkes, düzene karşı 

olan her değişim talebinin “ihtilal”, “anarşi” olarak görüldüğünü, çünkü her 

değişimin bozulmaya yol açacağına inanıldığını belirtir. 

Bu genel girişten sonra Niyazi Berkes, bahsettiği bu değişimin yol açtığı 

iki yüzyıllık gelişmeleri, üç ana bölüm altında işlemeye ve tezlerini ispat-

lamaya koyulur. Buna göre Türkiye’de çağdaşlaşmanın tarihi 18.yy’ın ilk 

yarısına kadar uzanmaktadır. Lale devri her açıdan, yeniliklerin başlangı-

cıdır. Bu devirde yüksek yönetici tabaka, din ve gaza karışımı olan eski 

değerler sisteminden kopmuş; askeri disiplin ve dindarlık yerini deizme 

Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Bilgi Yayınevi, İstanbul: 1973, s. 16-17.



Bu konuda ayrıntılı bir tartışma için, bkz., Gökhan Atılgan, a.g.m., s. 18-22.

7

 Berkes, a.g.e., s.27. 



8

 Berkes’in Weber’le ilişkisi ilginçtir. Bu kitabının İngilizce baskısında Weber’e hiçbir 

atıf yoktur. Oysa 1960’dan önce yazdığı ya da sunduğu metinlerin çoğunda Max Weber’e 

göndermede  bulunmuştur.  İlginç  olan,  kitabın  Türkçe  baskısında  bu  kez  birkaç  yerde 

Weber’e açık referanslar yapmış olmasıdır. 



6

Niyazi Berkes ve Türkiye’de Çağdaşlaşma’nın Gelişimi / Aytaç YILDIZ

hatta ateizme, musikiye, edebiyata ve hedonizme bırakmaya başlamıştır.

9

 



O dönem İstanbul’da ikamet eden Lady Montague’nin anılarına dayan-

dırılan bu durumun, sadece elitler için değil, halk için de geçerli olduğu 

belirtilir. Tütün, kahve ve alkollü içeceklerin kullanımı serbest bırakılmış, 

kahvehaneler yaygınlaşmıştır. Berkes, kahvehaneleri Osmanlı topraklarında 

cami ve mescidin yerini alan ilk siyasi dedikodu ve komplo yuvaları olarak 

nitelendirir ve kabaca 1730’a kadar geçen sürede, İstanbul ile sınırlı olmak 

üzere halk arasında bir tartışma ve fikir ortamının yaşanmaya başladığını 

söyler. Bu yıllarda matbaanın ülkeye girmiş olması ise büyük değişimlerin 

habercisidir. Özellikle Berkes, İbrahim Müteferrika’nın kişisel çabalarının 

ve eserlerinin çok önemli olduğunu, bilim ve teknik bağlamında batıya ilk 

pencerenin onun eliyle açıldığını belirtir.

Osmanlı’nın değişim ihtiyacı hissetmesi Berkes tarafından, alandaki gele-

neksel tarih yazımına uygun biçimde, devletin savaşlardaki yenilgilerine 

bağlanır ve bu nedenle de Batı’dan ilk etkilenmenin askeri teknoloji ara-

cılığıyla geçekleştiğinin altı çizilir. Bu nedenle 1770’lerde ilk mühendis 

okulunun açılmasını, Avrupa’dan getirtilen askeri uzmanlar ve eğitmenler 

zinciri takip etmiştir. Daha önceki yüzyıllarda olduğu gibi, Osmanlının ge-

leneksel kurumlarını diriltmeye çalışmak yerine, 18.yy’ın ikinci yarısından 

itibaren artık “çağdaş batıya dönme eğilimi” doğmuştur.

10

 Fakat içeride 



yerleşik düzen savunucuları, bu eğilimden hiç de hoşnut değillerdir. Ni-

hayet Fransa’nın 1798’de Mısır’ı aniden işgal etmesi, reform karşıtlarının 

elini güçlendirmiştir. Uzun yıllar tehdit algılamasının ilk sırasında yer alan 

Rusya’ya karşı Avrupa’ya yanaşan Osmanlı devleti, Mısır’ın işgali üzerine 

şimdi Moskova ile ittifak içine girmiş ve Berkes’in deyimiyle “bu çelişki 

yüzünden şiddetli bir Avrupalılaşma düşmanlığı gelişmeye” başlamıştır. III. 

Selim’in Nizam-ı Cedit’i ve ardından çıkan yeniçeri isyanı gibi olaylar bu 

atmosfer içerisinde değerlendirilmiştir.

II. Mahmut’a gelinceye kadar henüz Türkiye’de laikliğin gelişimini işaret 

edecek siyasal ve toplumsal bir süreç gözükmemektedir. “Gâvur Padişah” 

9

 Berkes, a.g.e., s. 41. Bir Müslüman ülkesinde ateizmin “yaygınlaşması” olgusu şüphe-



siz dikkat çekicidir. Ancak Berkes, buraya nasıl gelindiğini, nasıl olup da halk arasında 

böyle bir durumun ortaya çıktığını açıklamaz. Sadece Lady Montague’nun şahitliğine 

başvurmakla yetinir. 

10

 Berkes, a.g.e., s. 65.




Yüklə 266,75 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə