13
Sosyoloji Konferansları, No: 46 (2012-2) / 1-33
Bu bağlamda ele alındığında Berkes’in zamanla sosyal ve siyasal konularda
çeşitli sabitelere dönüşecek olan zihinsel yapısının köklerinin erken çocukluk
dönemlerine uzandığı görülür. Kıbrıslı bir ailenin çocuğu olarak Ada’da
geçirdiği yılların genel konjonktürü onun üzerinde derin izler bırakmıştır:
“Kurtuluş Savaşı başladığında 11, bittiğinde 14 yaşında idim. Yaşamda
kendime geldiğim yıllar bu 11 ile 14 yaş arasıdır. Bundan ötürü bu döne-
min, Türkiye’de yaşıtım olan kişilerden daha çok etkisi altında kaldım.
Yaşamımın bundan sonraki düşün ve duygu yönünü bu dönem çizmiştir”
27
Sözünü ettiği yılların onda bu kadar yer etmiş olmasının temel sebebi, I.
Dünya Savaşı’nın ardından Kıbrıs Türklerinin yaşadığı derin çaresizlik
ve endişe halidir. Statüsü ancak Lozan’da belirlenebilen Ada’nın Türk
nüfusu, bilhassa İzmir’in Rumlar tarafından işgalini müteakip başlayan
Milli Mücadeleyi –tabii olarak- değişik duygular içinde izlemiştir. Bunun
Berkes üzerindeki birinci etkisi, Türk milliyetçiliğine işaret eden siyasal bir
bilincin oluşmaya başlamasıdır:
“Anadolu’yu da alma işine koyulanların umutlarının arttığı sezildikçe an-
nemiz ‘Tanrım askerimize güç ver; milletimize acı! Bizi esir etme’ diye
mırıldanarak dua ederken Enver’le ben pencereden karanlıklara bakarak
için için ağlardık. Ulusal ve siyasal bilincimizin uyanışı öyle başladı”
28
Bu bilince içerik veren ikinci etki, Yunanlılara karşı “milli” bir mücadele
yürüten Mustafa Kemal’le ilgilidir. “Umutları canlandırmış bir kişiliği görme
isteği doğal bir durumdur” diyen Berkes, o dönem Atatürk’ü görmenin yaygın
bir tutku olduğundan söz eder.
29
Hatta “hayalini gözlerinde canlandıracak”
kadar ona hayranlık duymaktadır. Bundan sonra kurulan Cumhuriyet’in
lideri olarak Atatürk’ün yaptığı yahut yapacağı her şey, Berkes için kabule
şayan olacaktır. Hatta o kadar ki Berkes, yıllar sonra “yazılarının çoğunun
Mustafa Kemal tutkusunun bir ürünü olduğunu” açıkça söylemiştir.
30
27
Niyazi Berkes, Unutulan Yıllar, Ruşen Sezer (der.), İletişim Yayınları, İstanbul:2005,
s.27.
28
Niyazi Berkes, “Kişisel Anılar”, Atatürk ve Devrimler, Adam Yayınları, İstanbul: 1982,
s. 12.
29
Berkes, a.g.e., s.18.
30
Gökhan Atılgan, a.g.m., s. 21.
14
Niyazi Berkes ve Türkiye’de Çağdaşlaşma’nın Gelişimi / Aytaç YILDIZ
Lozan’da sağlanan antlaşmaya göre Kıbrıs’taki Türklerden isteyenler
Anadolu’ya göç edebileceklerdi. Buna uyan ilk ailelerden biri Berkes’inki
olmuş ve 1923 yılında İstanbul’a göç etmişlerdir. Berkes, bir süre sonra
İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciliğe başlamış, ilkin Hukuk Fakültesi’ni
tercih etse de, kısa süre sonra orada okumaktan sıkılıp Edebiyat Fakültesi
Felsefe Bölümü’ne kayıt yaptırmıştır. Anılarında anlattığına göre, o günlerde
annesine Hilafetin kaldırılmasının neden Mustafa Kemal’in en önemli dev-
rimi olduğunu öyle bir anlatmış ki, sonunda annesi de ikna olmuş. Devam
eden satırlarda “Nereden öğrenmiştim ben bunları?” diye kendi kendine
soran Berkes’in verdiği yanıt ilginçtir: “Kafam daha o zamandan o tür
yönlere yatık olmalıydı”.
31
Felsefe bölümünde okurken farklı eğilimlerde
değişik akademisyenlerden dersler almıştır. Bunlardan biri de Babanzâde
Ahmet Naim’dir. Metafizik dersini okutan Ahmet Naim’in büyük bir hevesle
Tanrı’nın varlığını anlattığı derslerinin birinde Berkes dayanamayarak ayağa
kalkar ve o günlerde okumakta olduğu John Watson’un, kendi deyimiyle
“Tanrı, ruh, cennet, cehennem inançlarıyla alay eden” Behaviorism adlı
kitabından hareketle, Ahmet Naim’e itiraz eder. Müderrisin tebessümle
karşıladığı bu çıkışı için Berkes “hiçbir öğrenci o zamana dek böyle bir
cesaret göstermemişti” der.
32
Zaten genel olarak, Ankara’daki Kemalist
inkılâbın İstanbul’da ve üniversitede duyulmuyor olması, onu fazlasıyla
hayal kırıklığı ve öfkeye sevk etmiştir.
1933 yılında gelen bir teklif üzerine Ankara’ya giderek çalışmaya başlar.
Burada Ankara Halkevi’nin kütüphane sorumlusu olarak görev yapmakta-
dır. Cumhuriyetin 10. yıl kutlama hazırlıklarının tüm hızıyla sürdüğü bu
günlerde Berkes, rejimin yeni ve en önemli kültürel kurumlarından birinin
içindedir. Burada bilhassa çok zengin bir kitap dünyasıyla karşılaşma ve
okuma imkânı bulmuştur. 1933 Üniversite reformunun ardından yeniden
yapılanma sürecine girmiş olan İstanbul Üniversitesi’nden gelen “asistan-
lık” teklifini kabul etmesiyle, Berkes’in kısa Ankara macerası da şimdilik
son bulmuştur. Üniversitede sosyoloji profesörü olan Gerhard Kessler’in
derslerinde ilk defa Marks’ın metinlerini orijinalinden okuma ve tartışma
fırsatı bulmuştur.
33
31
Berkes, Unutulan Yıllar, s. 39.
32
Berkes, a.g.e., s. 53.
33
Berkes, a.g.e., s. 109.
15
Sosyoloji Konferansları, No: 46 (2012-2) / 1-33
1936’da Chicago Üniversitesi’nden gelen doktora bursu önerisiyle ABD’nin
yolunu tutan Berkes, burada sosyoloji bölümünde eğitim görür. Gider gitmez
kendisinden Türkiye’de sosyoloji tarihine dair bir yazı istenir ve Berkes ilk
İngilizce makalesini kaleme alır. Genel olarak Türkiye’de düşünce hayatı-
nın bir özetini sunan makalede dikkat çeken bir nokta, Berkes’in Osmanlı
imparatorluğunu “teokratik bir monarşi” diye tanımlamasıdır.
34
Oysa yıllar
sonra McGill Üniversitesi’ndeyken bunun tam tersi biçimde Osmanlı’nın
asla teokratik bir devlet olmadığı kanaatine ulaşacak ve bu, Türkiye’de
Çağdaşlaşma’nın da önemli savlarından biri olacaktır. Alana ilişkin bilgi-
lerinin henüz derinlik arz etmekten uzak olduğu görülen bu makalede, her
şeye rağmen yirmili yaşlarının ortasında bulunan bir gencin dikkat çekici
tecessüsünün izlerini görmemek imkânsızdır.
O yılların en gözde kurumlarından olan Chicago Sosyoloji’de ünlü bilim
adamlarından dersler alır. Akademik bilgisi ve birikiminde söz sahibi olanları
Berkes şöyle anlatır:
“Benim en çok yararlandığım Talcott Parsons olmuştur. Bu zat
Amerika’da Alman sosyologu Max Weber’i tanıtan ve öğreten ki-
şidir. Verdiği seminerde Marshall, Durkheim, Pareto ve Weber’in
ilgili konular üzerindeki düşüncelerini ele alıyordu… Yine Lou-
is Wirth’in Chicago’da Alman sosyologları üzerine verdiği dersler be-
nim için çok faydalı olmuştu; benim eğilimlerime yatkın olduğundan”
35
Berkes’in “eğilimlerime yatkın” dediği husus, muhtemelen kendisindeki
toplumsal tarih yahut düşünceler tarihine dönük güçlü temayüldür. Örneğin
o dönem New York’ta yapılan bir konferansta kahvehanelerin Osmanlı
tarihindeki yerine ilişkin bir bildiri sunmuştur.
36
Doğal olarak Max Weber
ağırlıklı bir sosyolojik eğitim ile yaşadığı bu örtüşme son derece önemlidir.
34
Niyazi Berkes, Sociology in Turkey, American Journal of Sociology, Vol. 42, No.2,
1936.
35
Berkes, a.g.e., s. 125, 130.
36
Esasen Chicago’dayken yazdığı kitap eleştirileri de belirli bir yöne yoğunlaştığını gös-
terir. Sözü edilen eleştiri yazıları şunlardır: The Turkish Transformation, by Elisha Al-
len, American Journal of Sociology, Vol.41, No. 5, 1936; Moslem Women Enter a New
World, by Ruth Frances Woodsmall, American Journal of Sociology, Vol. 43, No. 2, 1937;
Western Civilization in the Near East, by Hans Kohn, American Journal of Sociology,
Vol. 43, No. 3, 1937.
Dostları ilə paylaş: |