Niyazi berkes ve türkiye’de çAĞDAŞLAŞMA’nin gelişimi aytaç yildiz



Yüklə 266,75 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə8/11
tarix04.11.2017
ölçüsü266,75 Kb.
#8488
növüYazi
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

19

Sosyoloji Konferansları, No: 46 (2012-2) / 1-33

Dirlik’in anlattığına göre Berkes derslerinde “kendisi gibi, Batı uygarlığını 

benimseyip ona adapte olmayı hedefleyen Batıcılar ile İslam uygarlığını 

yeniden diriltmeyi arzulayan erkekler ve kadınlar şeklinde tanımladığı İs-

lamcılar arasındaki uyuşmazlığın altını çizerdi”.

48

 Burada Berkes’in öğrencisi 



tarafından “kendisi gibi Batıcılar” ibaresi ile nitelendirilmiş olması dikkat 

çekicidir. 

Enstitünün kuruluş amacına mütenasip biçimde, Berkes’in 1952’den sonra 

yoğun biçimde İslam’la ilgili meselelere eğildiği, o dönemki yazılarından 

kolaylıkla fark edilebilir.

49

 Artık Berkes, din ve laiklik ilişkisini, İslam ve 



Osmanlı tarihi tecrübesi başta olmak üzere bütün bir modernleşme ve ba-

tılılaşma süreci ile beraber düşünmekte, tartışmaktadır. Onun için laiklik, 

“çağdaşlaşma” kavramı ile eş-anlamlıdır ve “Türkiye’de laiklik bir çağdaş-

laşma aşamasıdır”.

50

 

Fakat 1940’ların başında Yurt ve Dünya’da genel olarak dinle ilgili sergilediği 



yaklaşımdan kaynaklı yargılarının, şimdi bilhassa İslamiyet ile ilgili olarak 

devam ettiği görülmektedir. Mesela Berkes’e göre Kuran, “anlaşılması güç 

bir yapıttır”; Hz. Muhammed “rahiplerden, hukukçulardan, filozoflardan hoş-

lanmayan ve onları küçümseyen” biridir; ya da Kuran’dan “tutarlı bir dünya 

görüşü çıkarmak” zordur. Yine aynı metinde, peygamberin “hadislerinde, 

Kuran’da bulunan insan ve dünya görüşü ile uyumlu olmayan metafizik bir 

dünya anlayışı vardır” gibi iddialı tezler öne sürer.

51

   



48

 Dirlik, a.g.e., s. 10.

49

 Sözü edilen yazıların çoğu yurtdışında makale yahut bildiri olarak yayınlanmış, daha 



sonra derlenerek Türkçeye tercüme edilmiştir, bkz., Niyazi Berkes, Teokrasi ve Laiklik, 

Adam Yayınları, İstanbul:1984.

50

 Niyazi Berkes, “Türk Din Toplumbilimine Giriş”, Teokrasi ve Laiklik, Adam Yayın-



ları, İstanbul, 1984, s. 60, 62. Bu yazı Berkes’in 1958’de ABD’de yaptığı bir konuşma 

metnidir. Görüldüğü gibi, 1964’de The Development of Secularism in Turkey adıyla çı-

kan kitabın, 1973’te Türkiye’de Çağdaşlaşma adıyla yayımlanması sürecinde, başlıktaki 

“laikliğin” “çağdaşlaşma”  ile  yer  değişmesi  meselesi  aslında  1958’de  bile  belirlenmiş 

durumdadır.

51

 Niyazi Berkes, “Uygarlık, Din, İdeoloji Olarak İslamlık”, Felsefe ve Toplumbilim Yazı-



ları, Adam Yayınları, s. İstanbul, 1985, s. 56, 57, 59, 63.


20

Niyazi Berkes ve Türkiye’de Çağdaşlaşma’nın Gelişimi / Aytaç YILDIZ



3. Anlatının Üç Ayağı: Ibrahim Müteferrika, Namık Kemal ve Ziya 

Gökalp 

Türkiye’de Çağdaşlaşma’da Berkes, 18.yy’ın ilk yarısı ile 20.yy’ın ilk ya-

rısı arası dönemin anlatısını üç önemli figür üzerinden yürütür. Bu, başka 

isimlere değinmediği anlamına gelmez ama özellikle bu üç kişi metnin 

merkezindedir. Zorunlu olarak laik ve milliyetçi bir ulus-devletle neticelenen 

sürecin izlediği üç evre için her bir evreyi en iyi temsil ettiğine inandığı ve 

öncü kabul ettiği üç kişinin metinleri ve fikirlerini esas kabul eder. Fakat 

bu seçiciliğin ana sebebi, seçilen isimlerin Berkes nezdinde, Osmanlı-Türk 

modernleşme sürecindeki “çağdaşlaşma” temayülünün fikir planında be-

lirgin failleri olmalarıdır. Bunlar İbrahim Müteferrika, Namık Kemal ve 

Ziya Gökalp’tir.  İlki, batı düşüncesinin ve biliminin ilk kez farkına varmış; 

ikincisi, Tanzimat’ın yol açtığı ikili sosyal ve siyasal yapının yanlışlığını 

ilk kez fark edip bir tahlile/senteze yönelmiş; üçüncüsü ise ilk kez laik ulus-

devletin teorisini ortaya koymuştur. 

İbrahim Müteferrika, Türkiye’nin modernleşme sürecinin kökeninde bu-

lunuyor olması sebebiyle Berkes’in kitapta önemle üzerinde durduğu bir 

şahsiyettir. Onun önemi, Batı’da farklı bir sosyal, siyasal ve ekonomik 

dünyanın yükseldiğini ilk fark eden kişi olmasından kaynaklanır. Dahası 

“ilerleme ve değişim fikirlerini Türklerle tanıştıran ve modern bilimsel 

düşüncenin Türkiye’ye girişini başlatan” da Müteferrika’dır.

52

 Dolayısıyla 



Türkiye’de laiklik sürecinin, dünyevileşme cereyanının da fikir planında ilk 

temsilcisi olarak İbrahim Müteferrika öne çıkarılır. Bu sadece matbaanın 

gelişi ve kitap basımı sürecine öncülük edişi ile ilgili bir durum değildir. Asıl, 

kendisinin yazdığı eserlerde dile getirdiği fikirler ile bu fikirlere kaynaklık 

eden Avrupa gözlemleri daha merkezi bir yer işgal etmektedir.

Bu açıdan bakıldığında Berkes’in, Müteferrika’yı geç keşfettiğini söyle-

mek gerekmektedir. Bununla birlikte onun Türk modernleşme sürecinde-

ki yerini ilk işaretleyen de Berkes olmuştur. Kendi ifadesiyle Berkes’in 

Müteferrika’nın “…yalnız matbaacı olarak değil de bir düşün adamı olarak 

üzerinde durulması gereken” biri olduğuna karar vermesi 1950 yılında Usûl 

52

 Berkes, a.g.e., s. 39.




21

Sosyoloji Konferansları, No: 46 (2012-2) / 1-33



al-Hikem fî Nizâm al-Ümem adlı eserini okuduktan sonra başlar.

53

 1952’de 



ise Müteferrika’nın Risale-i İslamiye adlı eseriyle karşılaşır. Ama Türkiye’de 

Çağdaşlaşma’da Müteferrika’ya verilen “çağdaşlaşmanın öncülüğü” rolü, 

özellikle onun Nizam al-Ülem’deki tespit ve fikirlerine müstenittir. 1955 

tarihli bir makalesinde artık kanaati nettir: “Müteferrika, Avrupa’da yeni 

bir dünyanın doğmakta olduğunu ilk fark eden kişiydi”.

54

Berkes için batılılaşma hareketlerinin zirveye çıktığı 19.yy’ın ikinci yarısının 



en önemli ismi Namık Kemal’dir. Islahat Fermanı’ndan sonra başlayan ve 

Abdülhamit dönemi boyunca süren fikir hareketleri ve bunların çağdaşlaşma 

ile olan bağlantı noktalarına dair tartışma, ağırlıklı olarak Namık Kemal 

üzerinden yürütülür. Namık Kemal’in önemi, III. Selim döneminden biraz 

evvel başlayıp II. Mahmut dönemi ile biçim kazandıktan sonra Tanzimat 

döneminde doruk noktasına varan “toplumsal ve kültürel dualiteyi” fark 

ederek onu tahlile girişen ilk aydın olmasıdır. Değişen ile direnen arasındaki 

gerilimin mahsulü olan bu ikili yapı, Yeni Osmanlılar’ın anti-Tanzimatçılı-

ğının ana sebebidir ve bu akımın fikir öncüsü Namık Kemal’dir. 

Türkiye’de Çağdaşlaşma’nın anlatısı içinde en merkezi iki pozisyondan 

birini işgal eden Namık Kemal (diğeri Ziya Gökalp’tir), Niyazi Berkes’in 

daha 1930’larda ilgi sahası içindedir. Bu dönemki bir yazısında 19.yy’ın 

en etkili ismi olarak Namık Kemal’i gösterir, “Kemal, dramatik siyasal 

hayatı ile birlikte vatanseverliğin parlak bir öncüsü ve hürriyet kahramanı 

olarak görülmüştür”.

55

 Fakat buradaki “görülmüştür” ibaresinden yola 



çıkarak, henüz Berkes’in kendisinin Namık Kemal’i “görebilecek” kadar 

yakinen ilgilenmediği sonucuna varılabilir. Yani, ona dair yargı bildiren 

ifadeler kurmasını sağlayacak bir akademik bilgiye tam olarak sahip de-

ğildir. Amerikalılara, Türkiye’de sosyolojik düşüncenin özet bir tarihini 

sunma gayesiyle ele alınan bu yazı, o zamana dek birikmiş son derece kısır 

bir Osmanlı ilgisinden beslenmiş mevcut literatürden hareketle yazılmıştır. 

Dahası Kemalist ideoloji, Namık Kemal’i o dönem Vatan yahut Silistre’nin 

şairi, “vatan” mefhumunun mucidi ve Abdülhamit’in gazabına uğramış bir 

53

 Niyazi Berkes, “Unitarianizm ve Matbaa”, Belleten, Cilt 26, Sayı 104, 1962.



54

 Niyazi Berkes, “Historical Background of Turkish Secularism”, içinde, Islam and West

Richard N. Frye (ed.), Mouton&Hague Publications, Netherlands, 1955, s.51.

55

 Niyazi Berkes, Sociology in Turkey, American Journal of Sociology, Vol. 42, No.2, 



Sept. 1936, s.240. 


Yüklə 266,75 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə