SEVGÝ
DÜNYASI
35
Mitolojik kuþlarýn konuþma özellikleri
vardýr. Kendine has olan bu dil, yüksek
katlarla insan varlýðý arasýnda yakýnlýk
yaratmak anlamýna gelir. Kuþlar bilgelik
taþýrlar. Ýnsanlarý uyarýcý rolü üstlenirler.
Kahramanlara ve seyyahlara rehberlik
yaparlar. Mitoloji ve halk kültüründe
kuþdili bilmek, doðayla özel bir yakýnlýða
ve sihirli güçlere sahip olan karakterlere
özgüdür. Kuþdili bilmek, sihir ve büyü
gücüne kavuþmanýn da bir þeklidir. Diðer
bir deyiþle, varlýðýn anlaþýlma yolunun,
varlýklarýn deðiþik konumlarýyla iliþki kur-
manýn, doðanýn bir parçasý olup onunla
anlaþabilmenin, yaratýlýþýn sýrlarýný öðren-
menin bir sembolüdür. Bu sembolik anlam
sonraki çaðlarda bilge konumuna gelmeyi
ifade etmiþtir. Nitekim daha sonra tasavvuf
edebiyatýna geçerek, Yunus Emre, Nesimî
ve diðer tasavvuf ruhunu yaratan þairlerin
ve derviþlerin dilinde manevî dünyayla
baðlý yerini almýþtýr.
Kuþlar her zaman insan dilinde konuþ-
mazlar. Onlarýn kendilerine has dilleri
vardýr ve bazý hikâyelerdeki kahramanlar,
kuþlarýn dilini anlama gibi bir hünere
sahiptirler. Yunan Mitolojisinde ermiþ
Cassandra'nýn kulaðýný yalayan bir yýlan,
ona kuþlarýn dilini çözme yeteneðini
baðýþlamýþtýr. Bazý kuþlarýn gelecekten
haber verme ve Tanrýlarýn iradesini yansýt-
ma yeteneði olduðuna inanýlmýþtýr. Ýran
Mitolojisinde kuþlar iletiþim kurma
yeteneðine sahiptir. Hint Mitolojisinde ise
alt tarafý insan yukarý kýsmý kartal olan
Garuda isimli bir varlýk resmedilir. Mitoloji
uzmaný M. Eliade, konu ile baðlantýlý
olarak þunlarý yazmýþtýr: "Hayvanlarýn,
en baþta da kuþlarýn, dilini öðrenmek
dünyanýn her yerinde doðanýn gizlerini
bilmek ve dolayýsýyla gelecekten haber
verme yeteneðine sahip olmak demektir.
Kuþlarýn dili genellikle yýlan ya da sihirli
sayýlan bir baþka hayvan yiyerek öðrenilir.
Bu hayvanlar geleceðin sýrlarýný açýklaya-
bilirler, çünkü ölülerin ruhlarýnýn "alýcýlarý"
ya da Tanrýlarýn görünürleþmeleri (tecelli)
olarak tasarlanýr. Onlarýn dillerini öðren-
mek, seslerini taklit etmek, öbür dünyayla
ve gök âlemiyle iletiþmekle eþdeðerdir."
Eski Türklerin inanýþlarýnda da can veya
ruhun bir kuþ þeklinde tasavvur edildiðini
görmüþtük. Hatta cennetin Türk dilindeki
karþýlýðý da "uçmak"týr. Ölüm, hepimizin
bildiði gibi can kuþunun bedenden uçmasý
olarak telakki edilmiþtir. Sibirya
Tatarlarýnýn dilinde "o öldü" demek yerine
"o uçup gitti" denilirdi. Zehirlenerek ölen
Manas için, kendi ismini taþýyan destanda
(ünlü Manas Destaný) þöyle denilmiþtir:
"Manas'ýn caný uçmuþtu, asýl evine git-
miþti." Ölenlerin canýný sembolize eden
güvercine, Hakasçada "Kuday Kuþ"
denilirdi. Buradaki "Kuday", "gökyüzü"
anlamýna gelir. Türk destanlarýnda bu
kuþlarýn yeri Dünya Aðacý'nýn en
yukarýlarýdýr.
Sibirya'da yaþayan Türklerin yaygýn
inanýþýnda da "çocuðun ruhunun bir kuþ
þeklinde gökten gelip kadýnýn karnýna
girdiðine inanýlýr." Buna göre can veya
ruhun gökle ilgili olduðunun altý çizilir..
Tüm bu ifadeler, ruhlarýn kuþ kýlýðýnda
olduðuna dair görüþlerin izlerini taþýyorlar.
Anadolu'daki Sivas yöresindeki âþýklýk
geleneði de köklerini mitolojiden alýr, þöyle
ki, ziyaret yerlerinde uykuya dalan gele-
ceðin âþýklarý, ancak rüyalarýna kuþ kýlýðýn-
da Cebrail veya Mikail girdikten sonra âþýk
SEVGÝ DÜNYASI
olabilirler. Orta Asya halklarý da insanýn
ruhunun güvercin veya baþka bir kuþ
görkeminde olduðuna ve bu þekilde yaþa-
maya devam ettiðine inanýrlardý. Birçok
Altay halklarýnda Þamanlarýn giyimi kuþ
motifini hatýrlatýrdý. Bu, esasen, Þamanýn
ruhuyla birlikte bir kuþ gibi göklere uça-
caðý fikrinden doðmuþtur. Ýnanýþa göre,
þaman bu giysileri giydiði zaman kuþa
dönüþebilirdi. Azerbaycan Türklerinin
geleneksel inanýþýna göre, eve bereket
getiren "Kimsene" adlý ruhlar da kuþ kýlýðý-
na girip, insanlarýn uykusuna gelirler. Halk
inanýþlarýndaki kötü "Þeþe" ise bilinmezler
dünyasýndan gelen bir kuþtur. Menkýbelere
göre, Türkistanlý Sûfi þair Süleyman
Bakirganî'nin "Kamber" adýndaki eþi, kuþ
kýlýðýna girebilirdi. Uçan Kuþlarýn koruyu-
cusu olan Kamber Ana kültü de onun adýy-
la ilgili olarak oluþmuþtur.
Yunus Emre'nin dilinden bir ifadede de
ruhun adeta bir kuþ olmasý þöyle ifade
edilir: "Benim caným bir kuþtur ki, gövdem
onun kafesidir. Dede Korkut masallarýnda
ise canýn esasen ruhumuz olduðu bilgisi,
kuþ sembolüyle verilir. Bu masallarda
Doðan kuþu sembolü kullanýlýr, Azrail
güvercin kýlýðýnda uçar. Azerbaycan Türk
dilinde ise, "birini özlemek, caný çekmek"
anlamýnda kullanýlan "kuþu konmak" deyi-
mi vardýr. Tüm bu örnekler, canýn ve ruhun
kuþ kýlýðýnda olduðuna dair eski mitolojik
görüþlerden kaynaklanmaktadýr.
Türk halk kültüründe sýk sýk rastlanan bir
motif olan güvercin kýlýðýna girmeyi geçen
ay yazmýþtýk. Buna benzer þekilde Ahmet
Yesevî de zaman zaman turna kýlýðýna gi-
rerdi. Bektaþi pir Abdal Musa ise "Ali
oldum, âdem oldum adým bahane,
Güvercin donunda geldim cihana" demiþtir.
(Don: Eski Türkçede elbise anlamýndadýr).
C. G. Jung'a göre "Ýnsanoðlunun
geçirdiði deðiþik deneyimler, belirli bir
yoldan genetik olarak kodlanýr ve sonraki
kuþaklara aktarýlýr." Halk inançlarý da belir-
li olay, durum ve deneyimlerden kay-
naklandýðýna göre, ayný þekilde sonraki
nesillere aktarýlmýþ, kimi zamanda inanç
konusu olmaktan uzaklaþarak deðiþik edebî
anlatýlarda birer motif olarak varlýklarýný
sürdürmüþlerdir.
Bize göre ise, masallarda, destanlarda,
mitlerde farklý sembollerle anlatýlmýþ olan
gerçekler de vardýr. Onlarý þimdikilerle
mecz ederek, daha üstün anlayýþlara vara-
bilir, bilinmeyenin kapýsýný belki aralaya-
biliriz..
Faydalanýlan Kaynaklar:
*
Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Cilt 1
ve Cilt 2
*
(Masallarda Dýþ Can/Mustafa Sever)
*
(Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, c. I,
TTK Basýmevi, Ankara 1993, s. 559)
*
Yrd. Doç. Dr. Simge Özer Pýnarbaþý,
*
Ýstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Genel Sanat Tarihi Anabilim
Dalý (Kaynak: ACTA TURCICA
Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi)
*
Türkbilig, 2008/15: 136-154. TÜRK
MASALLARINDA KAHRAMANIN VE
ÞAMANIN DON DEÐÝÞTÝRMESÝ
ARASINDAKÝ BENZERLÝKLER
Kadriye TÜRKAN*
*
http://www.mythencyclopedia.com/Be-
Ca/Birds-in-
Mythology.html#ixzz43LbUqrXE
36