Zecharia Sitchin
ça ilişti; anladı ki, İncil'de anlahlan Tufan'ın Mezopotamya
uyarlamasına rastlamışh!"
"Müzenin mütevelli heyeti, çok haklı bir heyecanla Geor
ge Smith'i daha fazla parça bulması için Mezopotamya'daki
arkeolojik alana gönderdi. Şans ondan yanaydı; orijinal metni
yeniden oluşturup
1876'
da
Tufanın Mezopotamya Mitolojisinde
Anlatımı
adıyla yayımlayabilmesine yetecek kadar parça bul
mayı başardı."
Kalabalıktan fikir birliğine işaret eden homurtular yüksel
di ve küratör devam etti, "Ancak, Smith'in de sonucuna var
dığı ve ek buluntuların da günümüz itibariyle kesin olarak
saptadığı gibi, Aşurbanipal'in kütüphanesinde bulunan ma
sal, Tufan konusuyla yalnızca kısmen ilgiliydi.
On
iki tablete
yazılmış, çok uzun bir öyküydü. Orijinal başlığı, açılış sahr
larından çıkarıldığı üzere
O, Her Şeyi Görmüş Olan,
idi. Şim
di bu metni
Gılgamış Destanı
olarak anıyoruz; çünkü huzur
suz, maceraperest ve hem insanlara, hem tanrılara meydan
okuyan, bu isimde bir kralın öyküsünü anlatır. Kısmen tanrı
olduğunu ve ölümsüzlüğe hakkı olduğunu iddia eder. Tüm
ölümlülerin kaderinden kaçmanın yolunu öyle bir arar ki, bü
yülü olan Tanrıların İniş Bölgesi' ne, ardından Mutlular Adası
adlı gizli ülkeye gider. Orada, hala hayatta olan çok eski bir
atasını bulur. Sonradan anlarız ki bu kişi, İncil' de Nuh adıy
la anılan Tufan kahramanıdır. Gılgamış'a unutulmaz Büyük
Tufan felaketini de, o anlatacaktır.
"Kısacası İncil'in Yaratılış öyküleri, tam bir yüzyıl önce eski
Asur ve Babil ilmine bağlanmışhr. Aynı zamanda geçen yüz
yılda tüm bu yazıların daha da eski ortak bir kaynaktan, oriji
nal Sümer yazıtlarından geldiğini öğrendik; Sümerliler, bilinen
ilk uygarlığı Güney Mezopotamya' da yaratan gizemli halkhr.
"Gılgamış'ın tarihi bir figür olduğunu yalnızca bu eski
Asur ve Babil masalları değil diğer epik destanlar ve bize ula-
1 1
Ölmeyi Reddeden Kral
şan kral listeleri de doğruluyor. Gılgamış, İncil' de Erek adıyla
geçen Sümer kenti Uruk'un beşinci hükümdarıydı. Yaklaşık
beş bin yıl önce hüküm sürdü. Babası, Yüksek Rahip; anne
si, Gılgamış'ı üçte iki tanrı yapan Ninsun adlı bir tanrıçay
dı. Arkeolog küreği bu kenti, sokakları, evleri, rıhhmları ve
Ninsun' a adanan tapınaklarıyla gün ışığına çıkarana değin
Erek, İncil' de adı geçen, bilinmez, kuşkulu görünen mitolojik
bir yerin adıydı. Fakat İncil, Erek ve diğer tüm kent adlarını
doğru vermişse ve bahsettiği birçok Asur ve Babil hükümda
rı konusunda da haklıysa, tufanı, Nuh'u, Babil Kulesi'ni ve
Cennet Bahçesi'ni anlatan diğer öyküler de eskiye ait, gerçek
yazılı kayıtlar olabilir miydi?"
Küratör durdu. "Sanırım kendimi fazla kaphrdım," dedi,
özür diler gibi bir hareketle. "En iyisi burada durayım. Geçen
yüzyılın ve daha yakın dönemin keşiflerinin çıkarımları ne
olursa olsun,
Tufanın Mezopotamya Mitolojisinde Anlatımı'nın
yayımlanmasıyla, bilgi ve anlayışımızda bir dönüm noktasına
ulaşıldığı kuşkusuz. Müze, bu özel seçkiyi bu olayın yüzüncü
yıldönümünü kutlamak amacıyla düzenledi. Şimdi farklı ül
kelerdeki birçok müzede muhafaza edilen buluntu ve eserleri
bir araya getirdi; ancak serginin çekirdeğini, George Smith'in
birleştirdiği ve oldukça uzun süredir sergilenmeyen tabletler
oluşturuyor."
Küratör eliyle işaret edince hizmetliler, kalabalığın özel
bölüme geçişini engelleyen halatları kaldırdı. "Sizi,
Özel Gıl
gamış Sergisi'nin
açılışını yapmaya davet ediyorum," dedi, ka
labalığın gürültüsünde duyulmuş olduğunu umduğu yüksek
ve heyecanlı bir ses tonuyla. Aslında kimse onun sözlerini bi
tirmesini beklemedi; kalabalık, halatlar kaldırılır kaldırılmaz
kendiliğinden ilerlemeye başladı.
Küratör konuşmaya başladığında arkada kalan Astra, özel
sergi alanına girebilmek için şimdi sıra beklemek zorunday-
12
Zecharia Sitchin
dı. Orada, merkezde, George Smith'in birleştirdiği orijinal
parçalar pleksiglas bir hücrenin içinde duruyordu. Başka bir
pleksiglas başlığın alhnda, Gılgamış destanıyla ilgili silindir
mühürler sergileniyordu. Bunlar yarı değerli taşlardan kesil
miş ve üzerine destanın bölümleri ters olarak oyulmuş küçük
silindirlerdi; böylece silindir nemli kilin üzerinde gezdirildi
ğinde, istenen resim düz olarak elde edilebiliyordu. Yalnızca
Mezopotamya'dan değil, eski dünyanın dört bir yanından,
M.Ö. ikinci ve birinci binyıllara tarihlenen mühürler vardı.
Mühürler üzerinde en çok gösterilen sahne, Gılgamış'ın as
lanlarla güreştiği sahneydi. Diğerleri onu, kral giysisi içinde
betimliyordu; yoldaşı Enkidu'yu, genelde bir arada büyüdü
ğü vahşi hayvanlarla birlikte gösterenler de vardı.
O, her şeyi görmüş olan,
O Ülke'ye giden;
O, her şeyi yaşadı,
düşündü her şeyi ...
Gizli şeyler görerek,
buldu İnsan'dan saklı olanı;
Hatta getirdi müjdeler
Tufan öncesi zamandan.
Hem de çıktı o yorucu
ve zorluklarla dolu uzun yolculuğa.
Geri döndü, ve bir taş sütun üzerine
kazıdı tüm uğraşlarının öyküsünü.
Astra omzuna dokunulduğunu hissettiğinde, metnin geri
kalanını okumak için halen eğilmiş durumdaydı. Arkasına
döndü. Henry'ydi.
"Beni hahrladın mı?" dedi, "zırhsız şövalyeyi? Korkarım ki
son görüştüğümüzde düşüncesizce konuştum. Üzgünüm."
13
Dostları ilə paylaş: |