Ölmeyi Reddeden Kral
"Hayır; gerçek!" diye Eli iddia etti hemen. "İncil Nefilimle
rin, İbranicede basitçe Anunnaki anlamına gelen
Anakim
diye
de bilindiğini defalarca belirtiyor. Aynca Nakimlerin belli
bir grubunun
Zuzim,
yani Zu'nun soyundan gelenler olarak
bilindiğini söylüyor. Sümerlilerin Zu masalını hiç duydun
mu?"
"Hayır," dedi Astra.
"Zu'nun tam adı Anzu'ydu ve 'Gökleri Bilen' anlamına
geliyordu: bir astronom, bir uzay bilimcisi. Anunnaki nüfu
su Yeryüzü'nde alh yüz, yörüngedeki platformlar ve uzay
mekiklerinde üç yüz olmak üzere Dünya'ya iyice yerleştik
lerinde gönderilmişti. Zu, Enki'nin önerisiyle Enlil'in görev
komuta merkezine atandı. Orada Enlil, ilahi bir parlaklık ve
sürekli bir uğulht tarafından yuhtlmuş en içerideki bölmede,
Kader Tabletleri'ni hthtyordu. Bizim bilgisayar bellek disk
lerine benzeyen, ancak kuşkusuz onlardan çok daha geliş
miş olan tabletler,
Dur-an-ki
ya da 'Bağlantı-Gök-Yeryüzü'
diye tanımlanan şey için zorunluydu; çünkü bunlar, tüm gök
hareketlerini kaydediyordu ve Nibiru ile Dünya arasındaki
trafiğe rehberlik ediyordu. Sonra bir gün Zu kontrolü ele ge
çirmek arayışıyla, Kader Tabletleri'ni çaldı ve onlarla bir yere
uçup saklandı. Onların yer değiştirmesi, her şeyi durma nok
tasına getirdi... Sonunda Zu'nun ve Enlil'in en önemli oğlu
Ninurta'run arasında geçen gökyüzü savaşlarının ardından
tabletler geri alındı. Zu, Sina Yarımadası'nın üzerinde bir mi
sille indirildi."
"Ne öyküymüş ama," dedi Astra. "Uzay istasyonları, par
layan ve uğuldayan gizli bir bölme, deli bir bilimadamı, gök
yüzü savaşları ... Altı bin yıl öncesine ait bilimkurgu!"
"O kadar uzun zaman öncesinden bilimkurgu
olsaydı
bile
hayret verici olurdu," dedi Eli. "Ama tüm bunlar gerçekten
oldu!"
30
Zecharia Sitchin
"Bu, fazla inanılmaz," diye üsteledi Astra. "İlkel zaman
larda, uzay çağı bellek diski olan Kader Tabletleri ...
"
"Peki öyleyse!" dedi Eli.
"Buna
ne diyorsun?"
Slaytları değiştirdi. Ekrana yuvarlak bir cismin; çizgiler,
oklar, üçgenler ve başka şekillerin de aralarında olduğu de
ğişik geometrik biçimlerin, çivi yazısı sembolleriyle birlikte
üzerine kazınmış olduğu bir diskin fotoğrafını yansıth.
"Nedir bu?" diye sordu Astra.
"Bir Kader Tableti; daha doğrusu bir replika. Varlığına
kuşkuyla yaklaşhğın nesnenin ta kendisi. Kodlanmış bir disk,
bir gök rotası haritası. Ölümsüzlüğün anahtarı. Hahrlıyor
musun, Astra?"
"Hahrlamak mı? Böyle bir nesneyi neden hahrlamalı
yım?"
Eli kadının yanına gelip, ona bakarak durdu. "Tableti ha
tırlamalısın," dedi. "En önemlisi bu."
Astra omuz silkti.
"Enlil, Enki, Ninharsag ... Hiçbiri sana bir şey hatırlatmıyor
mu?"
"Ne demek istediğini anladığımdan emin değilim," diye
yanıtladı Astra.
Eli, konuşmaksızın kitap raflarının sıralandığı duvarlar
dan birine yöneldi. Görünmeyen bir düğmeye basarak, pa
nellerden birinin yana hareket etmesini sağladı. Boşluktan bir
çömlek çıkardı ve şeri ile kadehlerin durduğu küçük sehpaya
doğru yürüyerek, çömlekten iki küçük kadehe altınsı bir sıvı
yı dikkatle doldurdu. Astra'ya doğru yürüdü ve kadehlerden
birini ona uzath.
"Bu bir nektar," dedi, "belli otlar ve çiçeklerden yapılmış,
Asur tapınak ayinlerine kadar uzandığına inanılan, ailemden
�elen bir tarif ... Yudumla onu ... Yudumla ve arkana yaslan ...
Rahatla ... Düşüncelerinin özgürce süzülmesine izin ver."
31
Ölmeyi Reddeden Kral
Kadın kadehi aldı ve adama bakh. Adam beklenmeyen
şekilde eğildi ve kadını alnından öptü. Dudakları ılıkh; alışıl
mamış derecede ılık. Dokunuşları, kadının zihnine sıcaak bir
his iletti.
"Bu, bir tür aşk zehri mi?" diye sordu.
Adam gülümsedi. "Sevgili Astram," dedi, tatlı bir ses to
nuyla. "Biz uzun zamandır birbirimize aşığız ... Nektar, hahr
lamana yardımcı olacak."
Adam, nektardan bir yudum aldı. Kadın, şaşkın gözlerle
bakıyordu ona.
"Bana kim olduğunu söylemenin zamanı geldi," dedi.
"Nektarı yudumla; söyleyeceğim," dedi adam.
Kadın, nektardan bir yudum aldı. Bal ve nar karışımına
benzer bir tadı vardı ve yasemin kokuyordu. Hoş, yumuşak
bir tattı; ama yutar yutmaz, içinden iç parlaklığı gibi bir sıcak
lığın yükseldiğini hissetti. Eli' ye gülümsedi.
"Tadı güzel," dedi. "Devam et."
"Ben bir Asurluyum," dedi. "Bugünkü Lübnan'ın kom
şusu olan ülkeden bir Suriyeli değil; müzede stellerini
hayranlıkla izlediğin ve okşadığın güçlü kralların, Kuzey
Mezopotamyalı Asurluların soyundan gelen biriyim ...
Asurlular, tanrılarının rızasıyla kendilerini Dört Bölge'nin
hükümdarı ilan ettiler. İmparatorluk statülerini meşrulaş
tırmak için, egemenliklerini eski Sümer' e kadar genişletme
leri ve Sümer krallarının soyundan, özellikle soyu yarı tanrı
olanların çocuklarından gelenlerle evlenmeleri gerekiyor
du ... Kızlarını, kutsal soyu yalnızca aile kayıtlarından değil,
o tek, eşsiz ve sırrı açığa vuran işaret olan altıncı parmaktan
anlaşılan, Erek ve Ur' un krallarının soyundan gelenlerle ev
lendirdiler."
Elini havaya kaldırdı ve sırrını açığa vuran yara izini ye
niden gösterdi. "Geçen binyıllara, kurulan ve yıkılan impara-
32
Dostları ilə paylaş: |