Osmanli’da kapitalizm neden geliŞemedi



Yüklə 213,15 Kb.
səhifə1/10
tarix29.10.2017
ölçüsü213,15 Kb.
#7562
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




OSMANLI’DA KAPİTALİZM NEDEN BATI’DAKİ GİBİ BİR YOLU İZLEYEREK GELİŞMEDİ
BATI’DA BİR SİVİL TOPLUM OLUŞTU DA, BİZDE NEDEN OLUŞAMADI..

TARİHİMİZİN DERİNLİKLERİNDE, DEVLETE KARŞI DİRENİŞLER SÜRECİNDE KÖKLERİMİZİ ARIYORUZ (1)!..
Münir Aktolga

Nisan 2014


İÇİNDEKİLER:


GİRİŞ 4

YENİ, DAİMA ESKİNİN İÇİNDE OLUŞUR VE GELİŞİR.. 6

PEKİ YA DAHA ÖNCESİ, O FEODAL TOPLUM NEREDEN VE NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?.. 9

CERMEN TOPLUMU KENTSİZ BİR TOPLUMDUR 9

DAĞINIK SİSTEMLER 11

CERMENLER ROMA ETKİLEŞMESİ VE SONUÇLARI DEVLETİN DOĞUŞU 11

TARİHSEL DEVRİMİN GEREKÇESİ.. 11

CERMENLER- HIRİSTİYANLIK- ROMA ETKİLEŞMESİ 13

BARBAR BİR HALK BİR DİNİ NASIL KABUL EDER!.. 14

FEODALİZM, KÖLECİ ROMA’YLA BARBARLARIN ETKİLEŞMESİNİN ÜRÜNÜDÜR 15

NEDEN FEODALİZM 18

FEODALİZM NEDİR-BİLİŞSEL TOPLUM BİLİMİ VE FEODALİZM 20

FEODAL ÜRETİM İLİŞKİLERİ 21

FEODAL TOPLUMUN ANA RAHMİ: KENT’İN DOĞUŞU, GELİŞİMİ 22

BİR KENT NASIL KURULURDU 23

KENT toplumu kapitalist toplum deĞildir, feodal toplumun ana rahmidir, kapitalist toplum burada geliŞir ve buradan Çıkar.. 25

KENT, ÖRGÜTLÜ BİR TOPLUMDUR 26

KENT, İÇİNDE BULUNDUĞU ÇEVRENİN ÜRÜNÜDÜR 26



KENT TOPLUMU BİR SİVİL TOPLUMDUR.. 27



ÖNSÖZ
Evet, Osmanlı’da kapitalizm neden Batı’daki gibi bir yol izleyerek gelişemedi? Batı’da feodal bir yapı ve sonra da onun içinde kapitalizme geçişe yol açan bir sivil toplum oluştu da, bizde neden oluşamadı? Aslında bu konuda daha önce çok yazdım; ama bu kez olayı biraz daha yakından ele almak, tarihimizin derinliklerine inerek, konuyu Devlete1 karşı direnişler süreciyle bağlantısı içinde yerine oturtmak istiyorum. Bundan da amacım, köklerinden koparılarak adeta tarihsiz bir toplum haline getirilen, bunun da ötesinde, adeta kendi katiline aşık olma durumuna sokulan bu ülke insanlarının tarihsel kökleriyle buluşmalarına katkıda bulunabilmek!..
Benim bütün çalışmalarımın sonunda ortaya çıkan bir gerçek var: Eğer bugünü-bugünün Türkiye’sini- bilmek istiyorsanız sadece bugünün içindeki etkileşmeleri-kültürel ve sınıfsal düzeydeki mücadeleleri- bilmeniz yeterli değildir. Bunun için dünü-geçmişi de bilmeniz gerekir. Çünkü, bugün, herşeyden önce, dünün içindeki etkileşmelerin sonunda ortaya çıkan bir sentezdir2..Toplumsal geçmişte yer alan temel aktörleri (A)’nın egemen olduğu bir AB sisteminin unsurları olarak düşünecek olursanız, her durumda, altta güreşen, sistemin dominant unsuruna karşı mücadele eden (B), geleceğe ilişkin oluşmaya çalışan sentezi ana rahminde taşıyan bir anne gibidir. Bu nedenle, bu çalışmada da, ben gene Osmanlı sistemini Yönetenler (A) ve Yönetilenlerden (B) oluşan bir AB sistemi olarak ele alarak, bugünün, embriyonal düzeyde de olsa, geçmişin ana rahmi olan (B)’nin-yani Osmanlı’nın Yönetilenleri’nin) içindeki oluşum sürecini incelemeye-daha başka bir deyişle, bugünün gerçekliğinin dünün içinde, Devlete karşı direnişler sürecindeki köklerini bulup çıkarmaya çalışacağım..
Bu çalışma kaç bölümden oluşacak şimdiden bilemiyorum!. Bu, ilk bölüm oluyor. Önce, pozitivist “bilimselliğin” ve de “devrimciliğin” başka toplumlar için de “evrensel bir “örnek”- şablom” olarak ele aldığı “Batı örneğini” inceleyip, burada altı çizilmesi gereken noktaları bulup çıkararak (bunların başka toplumlar için ne derece örnek olabileceklerini irdeleyerek) işe başlamak istedim..
İkinci bölüm, “biz kimiz” sorusuna cevap arayacak, yani “Türklerin Tarihiyle” başlayacak, “biz neden, nasıl, hangi noktalarda Batı’dan farklıyız”la devam edecek..
Daha sonraki bölümlerde ise, Şeyh Bedreddin olayından başlayarak, konuyu -Osmanlı’da sivil toplum konusunu, ya da, Batı’daki gibi bir sivil toplumun neden oluşamadığı konusunu- Devlete karşı direnişler boyutuyla birlikte ele almaya çalışacağız. Bu bağlamda, eğer üçüncü bölümde Şeyh Bedreddin olayını ele alırsak, dördüncü bölümde de Celali İsyanlarını masaya yatırmayı düşünüyorum. “16.yy’ın ortalarından itibaren başlayan yapısal değişim süreci” deyip duruyoruz hep, ne idi o “yapısal değişimin” özü? Devlet eksenli tarih-tarihçiler tarafından tu kaka edilip geçilen-“eşkiyalar” olarak gösterilerek üzerine bir çizgi çekilen- o Celali İsyanları’nı tarihsel gelişim süreci içinde nereye oturtacağız? Tartışma konumuz bu sürecin-bu isyanlar sürecinin- sistemi nasıl etkilediği, onu nereye götürdüğü olacak.
Beşinci bölümün ana hattını 18.yy daki gelişmelerin alacağını düşünüyorum. Tabi bunu da gene Patrona Halil İsyanı’yla birlikte ele almaya çalışacağız!. Bakalım o “gerici” halkımız neden ve nasıl gerici, ve “ilerici” Devlete karşı neden ayaklanmış!.
Patrona Halil’i ele alırız da “Kabakçı Mustafayı” unutur muyuz hiç! O da “ilerici padişah” III.Selime karşı ayaklanan “gerici” halkımıza bir örnek değil midir! Bir yanda Kabakçı Mustafa tipli “gericiler”, diğer yanda da, Devletimizi Magna Carta tipi ademi merkeziyetçi bir yapıya kavuşturmak isteyen Sened-i İttifak’cılar!..Tamam, “Sened-i İttifak’ı zorlayan ayanlar burjuvalar falan değildi, bu açık; ama eğer bu sürecin yolu kesilmeseydi ne olurdu acaba; gayrı müslim mahalli liderlerden burjuva devrimcileri çıkaran sistem, Müslüman mahalli liderlerin yolunu kesmeseydi nasıl bir gelişme çizgisi izleyebilirdi?..Ve de bugün Müslüman mahalli liderlerin temsilcisi durumunda olan AK Partililer tarihimizin bu dönüm noktasında olup bitenlere nasıl bakıyorlar acaba?..Daha geçenlerde, Tanzimat Fermanı’nı yayınlayan II.Mahmut’un oğlu Abdülmecid’e sahip çıkmaya kalkan, onun için sempozyumlar falan düzenleyen AK Partililer, bu davranışlarıyla (sırf CHP’ye- ve Kemalistlere karşı mücadelede “bakın bu batılılaşma işini de siz başlatmadınız diyebilmek için) neye-kime sahip çıktıklarının farkında mıdırlar acaba!! Sen hem Abdülhamid’e sahip çık, onu yücelt, hem de bütün o Jötürklerin-İttihatçıların ağa babalarına sahip çıkarak onları da o “ecdadımız” kategorisine koy!! Tam bir Osmanlı çorbası!!
Kaç oldu, beş herhalde.. ben de tam bilmiyorum aslında, bunlar şu an yola çıkarken kafamdan geçenler; ama her halukarda bu çalışmanın sınırları 19.yüzyıl başlarında Yeniçeriler’in bir gecede kılıçtan geçirilmeleri olayıyla sona erecek. Onu da göreceğiz bakalım nasıl bir “Vaka-i Hayriye” imiş bu!!
Bu çalışmaya başlarken ilk elden hemen bir şey söylemek istiyorum size! Şimdiye kadar tarihimizle ilgili bize anlatılanların hepsini unutun, çünkü bunların hepsi yalan! Bunlar hep Devlet eksenli, Devleti temel alarak uydurulan şeyler!! Devleti kurtarmak için girişilen hamleleri bize tarihimiz diye yutturmuşlar hep! Sonuç ortada: Halkı için çırpınan, “ilerici”-hatta “solcu” bir Devlet ve bu Devletin bütün o çabalarına karşılık utanmadan ona karşı direnen “gerici” bir halk! İşte, “tarihimiz” diye önümüze konulan tablo bu!. Bu nedenle, unutmayın, bunlar bir şeye siyah diyorlarsa bilin ki o aslında beyazdır!!.
”Onlar”, “bunlar” derken kimi, neyi kastettiğimi anlıyorsunuz sanırım!! Eski Türkiye’ye ve onun antika Devletçi yapısına ait ne varsa odur-onlardır burada kastedilen!! Bu toplumun insanları olarak bizlerin-hepimizin kültürel anlamda ırzımıza geçen, kendini -çağ dışı kalmış o antika Devletçi yapıyı- kurtarabilmek için bu toplumun bütün insanlarını köklerinden kopararak tarihsiz bırakan, Batı’lı, Oryantalist -emperyalist koltuk değnekleriyle birlikte inşa ettikleri “yeni tipten devşirme nesiller yetiştiren”, bir kültür ihtilali mekanizmasının içine hapseden o antika Devleti-Devlet sınıfını ve onun bir türlü üzerimizden atamadığımız habis ruhunu kastediyorum!..
Bizlerin -bizim hepimizin- köklerimizden koparılmış, tarihsiz hale getirilmiş bir toplumun insanları olduğumuzu söyledik.. Alın “solcularımızı”-ve “sağcılarımızı”, ve de, kendine “aydın” diyen Jöntürk-İttihatçı kökenli ithal malı o “liberallerimizi”, bunların büyük çoğunluğu hep kendini kurtarma çabasında olan Devletin o habis ruhunun türevleri değil midir!..
Ama keşke sadece bu kadarla kalsaydı! Ya geri kalanlarımız, onlar sağlıklı mı?.. Bir örnek verelim:
Şu son 30 Mart-2014 Seçimlerinden sonra AK Parti’nin seçim zaferini ele alırken şöyle yazmışım: “Şöyle bir Osmanlı tarihine göz gezdirin.. Hadi, daha ötesi bir yana, şu son 200 yıla bir bakın.. O zaman açıkca göreceksiniz ki, sadece geçmiş 90 yılın değil, yüzyılların ürettiği bir hafızadır burada söz konusu olan.. Osmanlı ve Türkiye tarihinde ilk kez "merkezin" -Devletin- dışında kalan insanların başkaldırışı olayıdır bu.. Zamana yayılarak gelişen bize özgü bir tür burjuva devrimidir".. Ama bunu ben söylüyorum!. Bu devrimin öznesi durumunda olan insanlar-AK Partililer bile olayı bu kadar açık göremiyorlar, onlar bile kendi zaferlerini tarihsel gelişme süreci içindeki yerine oturtmada, kendi varoluş gerekçelerini kendi kökleriyle buluşturmada zorluk çekiyorlar!. Bütün yaptıkları, olayı-kendi zaferlerini en fazla yakın geçmişle, bu süre içindeki tek parti diktatörlüğüne-CHP’ye karşı mücadelelerle falan sınırlamak!. Çünkü, onlar da halâ, "ecdadımız" edebiyatının etkisi altındalar!! Tarihsizlik, tarihsel köklerinden kopuk olma hali onların da bilinçlerini karatmış!. Bu yüzden de, bir türlü, bütün bir Osmanlı tarihi boyunca, Devletin karşısında durdukları için soluk almalarına bile olanak tanınmayanların günümüzdeki temsilcileri olduklarını göremiyorlar da, halâ, “ecdadımız” edebiyatına sarılarak, iktidar-saltanat uğruna kendi öz oğlunu bile boğdurtmaktan çekinmeyen o Sultan Süleyman’dan yana saf tutuyorlar!!.Alın işte size, sadece alevileri içine aldığı sanılan o meşhur Stockholm Sendromu’na-kendi katiline aşık olma haline- bir örnek daha!.
Ama tabi olayın bir boyutu daha var-yani sadece bir Stockholm Sendromu olayı da değil bu!..İşin altında oportünizm de yatıyor!.O Devletçi ideoloji kendine uygun devşirme insan tipleri yaratırken hep bir açık kapı da bırakmış. “Al” diyor, “Devlet malı deniz, yemeyen domuz”, “Devlete karşı çıkma da ne yaparsan yap, al biraz da onu sen kullan” diyor! Onlar da-AK Partililer de- sanıyorlar ki, eğer baskıyı ve zulmü son 80 yılla-CHP’yle falan- sınırlayarak Devlete-Osmanlı’ya sahip çıkarlarsa, o "muhteşem" gücün günümüzdeki temsilcisi olarak güçlerine güç katabilirler!!..
Ne kadar büyük yanılgı!..Ama helal olsun Vallahi!! İnsanları o hale getirmiş ki bu Devletçi sistem, bugün bile halâ, ona karşı savaştıkları halde, gene de, ona sahip çıkarak onu kullanabileceklerini sananlar var!!..İşte onların-AK partililerin- bir türlü o paralel Devletlerden falan kurtulamamalarının-ikide bir çarşafa dolanmalarının- nedeni budur!..Bu nedenle, onların da bundan sonra artık bu işi daha da ileriye götürebilmeleri için önce, herkes gibi tarihimizle yüzleşip, tarihimiz içinde kendi kökleriyle buluşmaları gerekir!..Bütün o Osmanlı tarihi boyunca, Devletin değil, Devletin zulmettiği insanların günümüzdeki uzantıları olduklarını görebilmeleri gerekir.. İnanın bana, bizim bütün sorunlarımızın kaynağı bu tarihsizlik olayıdır!..
Bu çalışma boyunca yeri gelince hepsini tek tek ele alacağız, ama alın size başka bir örnek daha!.
Osmanlı Devleti’nin nasıl kurulduğunu biliyorsunuz!. O dönemde henüz daha ortada ne alevi vardı ne sünni!.. Aşiretten çıkma bir devlet olarak kurulmuştu Osmanlı.. Sonra, aşiretin yöneticileri Devlet sınıfı haline gelmeye başlayınca halk da buna tepki göstermiş ve direnişler başlamıştı.. Devlet sınıfı Sünni İslam’a sarılarak Devleti kurumsallaştırmaya başlayınca, yarı yolda bırakıldıklarını gören halk da buna karşı İslam’ın içindeki muhalefet kimliğine sarılıyordu.. Bu ara işin içine İran faktörü falan da girince "açılın kapılar Şah’a gidelim" demeye başlamıştı halkımız!! 3.. Çünkü, İran’daki o devlet de bir “Türk devleti” idi.. Bizimkiler sandılar ki, zulmeden sadece kendi devletleridir!!. İşte bugün bile halâ içinden çıkamadığımız o meşhur “alevi sorunumuzun” kökenleri ta oralara dayanıyor. Yani, kendilerini yarı yolda koyan o Devlete-Devlet sınıfına karşı bir direniş yatar işin özünde.. Tamam, bu çalışmada şu anki konumuz bu sürecin ayrıntılarına inmek değil ama, şunu demek istiyorum : AK Parti hareketinin kökleri aslında Yavuz Sultan Selim’ler geleneğinin içinde değil, ona karşı direnen halk hareketi geleneğinin içinde aranmalıdır..Bir Şeyh Bedreddin Hareketi’nin, bir Köroğlu’nun, daha sonra da Patrona Halil’lerin, Kabakcı Mustafa’ların, ve artık insanlaşmaya basladıkları için Devlete ters düşen Yeniçeri direnişlerinin geliştiği o potansiyelin içinde aranmalıdır..Müslüman-ya da gayrimüslüm bütün o halk direnişlerinin, II.Mahmut’un kökünü kuruttuğu o ayanların-Müslüman mahalli liderlerin geleneği içinde aranmalıdır!..Çünkü, Birinci Meclisteki İkinci Grup’tan Serbest Firka’ya, DP ‘den AP ‘ye ve Özal’dan günümüze kadar gelen potansiyelin bugünkü varoluş biçimidir o!.
Bütün bunlar, ve ortaya çıkan sonuçlar bize öğretilen tarihten-önümüze konulan tablodan ne kadar farklı şeyler değil mi!  

Bana sakın, ya "solcular"-“liberaller”, onlar da Devlete-o antika yapıya karşı değil midirler, onları nereye koyacağız demeyin!.. Onların muhalefeti Devletin-Devlet sınıfının kendi içindeki muhalefettir!..Jöntürk-Ittihatcı kanadın muhalefetidir; Devlet sınıfına dahil genç kadroların pozitivist anlamda devrimci muhalefetidir. Bunun en son şeklini de bir türlü yere göğe sığdırılamayan o Gezi muhalefetinde görmedik mi? Öteki paralel muhalefet de öyle, onlar da gene aynı Devlete-eski Türkiye’nin Devletine aitler; hem sonra, bakın, sıkışıverince nasıl da birleşiverdiler hepsi de Yeni Türkiye’nin karşısında!


Bunlar, tarihimiz söz konusu olduğu zaman bütün diğer halk hareketlerini falan da kendilerinin temsil ettiklerini söyleyerek, tarihsel olarak yapay bir muhalefet cephesi oluşturmaya calışırlar !! Örneğin Şeyh Bedreddin Hareketi’ne sahip çıkar bizim “solcular”!.. Fakat alakası yok! Gerçek Şeyh Bedreddin Hareketi çok farklıdır.. O, sınıfsız toplum özlemi içinde olan, kurucu ideolojiyi takip eden sıradan insanların olduğu kadar, toprakları Devlet tarafından ellerinden alınan Sipahiler’in ve özellikle de Balkanlardaki feodal çevrelerin de temsilcisi olarak ortaya çıkar.. Nitekim, daha sonra Devlet bunlara topraklarını geri vereceğini söyleyince bunlar hemen direnişten vazgeçiverirler.. Hareketin yenilgiye uğramasının en önemli nedenlerinden birisi de budur zaten!..

Görüyorsunuz, bu işin kökü çok derinlerde!.. Bu nedenle, Devlet dedin mi biraz duracaksın bu topraklarda!. Unutmayın, Osmanlı da oyun bitmez lafı boşuna çıkmamıştır!...



Yüklə 213,15 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə