PLATON’UN
DİN ANLAYIŞI
Hüsameddin ERDEM
Prof.Dr., S.Ü.İlahiyat Fakültesi
Din Felsefesi Öğretim Üyesi
İnsanın
bazı
vazgeçilmezleri
vardır. Bunlardan birisi de dindir. Her
insan, olumlu ya da olumsuz bir şekilde
din ile ilgilenmektedir. Zira insan hayatı,
din ile olan ilişkisine göre şekillenmekte
ve bir anlam kazanmaktadır.
Yine düşünce tarihinde hemen
hemen her düşünür sistemi içinde din
ve Tanrı’ya yer vermek zorunda
kalmıştır. Bu düşünürlerden birisi de hiç
şüphesiz ki Platon’dur. Platon din ile
ilgili görüşlerini özellikle “Euthyphron”
ile “Nomoi (Yasalar)” adlı diyaloglarında
ortaya koymaya çalışmıştır. Birinci diyalogda, kutsal olanın bir ideaya göre olup
olmadığı, bu ideaya bakarak değişik durumlarda ona uygun olan ve ondan ayrılan
şeyin belirlenip belirlenemeyeceğini, dini, dindarlığı, dine uygun davranış ve bu
davranışların dine uygunluğunu nereden aldığı vb. sorunlar tartışılırken, Yasalar’da
ise, din adına insanın Tanrı’ya ve tanrılara karşı görevlerinden, toplum hayatında
dinin önemi ve özellikle X. Kitapta dinsizliğin nedenlerinden ve zararlarından,
dinsizliğe karşı çözüm yolları ve uygulanacak yasalardan, verilecek cezalardan söz
eder.
a. Platon’da Genel Olarak Din, Dindarlık ve Dinin Önemi:
a. Platon’da Genel Olarak Din, Dindarlık ve Dinin Önemi:
a. Platon’da Genel Olarak Din, Dindarlık ve Dinin Önemi:
a. Platon’da Genel Olarak Din, Dindarlık ve Dinin Önemi:
Platon dini, ahlâkın korunması ve varlığını devam ettirmesi için bir ön şart
olarak düşünür. Bu bağlamda gerek tanrıların konumu, gerekse evrenin yapısı ile
ilgili ahlâkta göreliliğe neden olan görüşleri reddeder. Tanrıların var olduğunu,
sonsuz ahlâk ölçülerinin bekçileri olduğunu ileri sürer. Ona göre devlet dininin:
“Tanrı vardır”, “Tanrı bizim mutluluğumuzla ilgilidir” ve “Suçlarımızı bağışlamak
için kurban ve dualarla kandırılamazlar” gibi üç esası vardır.
1
Zaman zaman din ile tanrıları birbirinden ayıran Platon, dine ayrı bir
önem ve yer vermekte, onu evrensel bir ilke olarak görüp “doğruluk” ile ilişkilen-
dirmekte ve doğruluğun bir parçası saymaktadır.
2
Buna karşılık, Yasalar diyalo-
gunda ise, ‘dindarlık’ın öne çıkarıldığı görülür. Bu oluşum ve gelişim süreci, Pla-
ton’un yaşıyla doğru orantılı olarak, dinin lehine doğru bir gelişme gösterir.
1
Platon, Yasalar, çev. Candan Şentuna-Saffet Babür, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 885 d, s. 366; 907 b, s.
397: Şentuna Candan, Babür Saffet, Yasalar (Platon) Giriş, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, s. 31.
2
Platon, Euthyphron, çev. P. Nail Boratav, İkinci baskı, İstanbul, 1958, 12 a, d, e, s. 26.
Hüsameddin Erdem
SÜ FD / 18
8
Din ile iyilik idesi arasında yakın bir ilişki kuran Platon, dini idealara götü-
ren bir yol olarak da nitelendirir. Çünkü Tanrı idealara bakarak, onları örnek
alarak varlıkları meydana getirmiştir. Bu varlıklar bir çeşit Tanrı’nın düşüncesinden
pay almış; ruh, tanrısal akılla birlikte evreni meydana getirmiştir. Platon burada,
Tanrı ile evrensel ruhu özdeş saymış, bununla da dini özdeş kılmıştır. Sonuçta
Tanrı canlı olan ve varolan her şeye de nüfûz etmiştir.
3
Daimonlar ve yer tanrıla-
rıyla dini tam olarak özdeş saymayan Platon, hayatın ve her şeyin nedeni olan
ruhu din ile özdeş saymakta ve dini var kılan bir neden olarak görmektedir.
Platon’un dini tanrılardan daha üstün tutmasının nedeni, Yunan mitolojisi-
ne göre tanrıların bazı insanlar gibi ahlâk-dışı davranışlar sergilemesinden kaynak-
lanmaktadır. Çünkü bu tanrılar kavga ederler, hırsızlık yaparlar, zina ederler, adam
öldürürler, haksız ve hukuksuz davranışlarda bulunabilirlerdi. Halbuki din, bütün
varlığın, hatta tanrıların bile tâbi olduğu bir yasa, her şeyin nedeni, iyiye ve iyiliğe
götüren evrensel bir ilkedir. Bu ilkenin alt-yapısını ise akıl oluşturur. Çünkü “ruh
bütün araçları kullanarak ve tanrısal akılla işbirliği içinde, aslında kendisi de Tanrı
olduğu için, her şeyi doğru ve mutlu kılar; fakat akılsızlıkla birleşirse, her şey bu-
nun tersi olur;”
4
yani akılsızlık bilgisizliğe, bilgisizlik de yok oluşa götürür. Bu ise en
büyük kötülük ve dinin özüne yabancılaşmadır.
Platon’un Euthyphron, diyalogunda dini belirleme ve onun evrenselliğini
ortaya koyma noktasında bazı temel kavramları tartışır. Daha önce de belirttiği-
miz gibi, onun esas amacı ahlâkı korumak ve temellendirmek olduğu için, ilk
sorgulamaya çalıştığı sorun da hangi eylemlerin dine uygun ve hangilerinin aykırı
olduğunu belirlemektir. Burada yapılmak istenen şey, dine uygun olan ile aykırı
olanı belirlemektir. Bu bağlamda dine uygun eylem “hep kendisinin aynı, öte
yandan da dine aykırı olan bir şey, dine uygun olan her şeyin tersi, ama kendisinin
aynı”
5
dır. Meselâ bir cinayet işleyen, kutsal bir eşyayı çalan, bir kötülükte bulunan
ana, baba kim olursa olsun düşünmeksizin onun hakkında takibatta bulunmak
dine uygun bir eylemdir; bulunmamak ise dine aykırı olur.
6
“Dine uygunluk” sorunu tartışılırken, Euthyphron, “dine uygun olanı” tanrı-
ların hoşuna giden olarak nitelendirmektedir. Tabiî ki tanrıların hoşuna gitmeyen-
ler de dine aykırıdır.
7
Aynı şekilde, “tanrıların hoşuna giden şey, dine uygun şey,
tanrıların beğendiği insan da dinli insandır; tanrıların nefret ettiği şey dine aykırı,
tanrıların sevmediği insan da dinsizdir…”
8
Platon, bu anlayıştan hareketle, tanrı-
lardan her birinin iyi ve haklı gördüğü şeyi, aynı zamanda sevdiğini, kötü ve haksız
gördüklerinden de nefret ettiğini, ancak tanrılar arasında neyin sevilip, neyin nef-
3
Bkz. Platon, Yasalar, 896 a, b, s. 381-382¸ 899 b, 900 d, 903 c, e, 904 d, 905 e, s. 385-395.
4
Platon, Yasalar, 897 b, s. 382.
5
Platon, Euthyphron, 5 e, s. 9-10.
6
Platon, Euthyphron, 6 e, s. 10.
7
Platon, Euthyphron, 7 a, s.12.
8
Platon, a.g.e. 7 a, s. 13.
Platon’un Din Anlayışı
SÜ FD / 18
9
ret edilmesi gerektiği hususunda ise ortak bir yargı ve anlaşmanın da söz konusu
olmadığını belirtir. Zira bazı şeyler tanrılarca hem sevilen, hem de nefret edilen
şeydir. Dolayısıyla, tanrılarca sevilme noktasında bir şey hem dine uygun, hem de
dine aykırı olabilmektedir.
9
Böylesi bir ikilemden kurtulabilmek için ise “dine
uygun olanı” şöyle bir sorgulama ile temellendirmeye çalışmaktadır: “Bütün tanrı-
ların hoş gördükleri şey dine uygun, hoş görmedikleri ise dine aykırı; kiminin hoş
gördüğü, kiminin hoş görmediği şey ise ne dine uygun, ne de dine aykırı; yahut
hem dine uygun, hem dine aykırıdır.”
10
Platon’un din ile tanrılar arasındaki ilişkiyi sorgulama bağlamında ele aldığı
temel sorulardan birisi de şudur: Acaba “dine uygun olan şeyi tanrılar, dine
uygun olduğu için mi hoş görürler, yoksa bu, tanrılar hoş gördükleri için mi dine
uygundur?”
11
Platon bu soruya şöyle cevap vermektedir: “Bir şey, ‘görülen şey’
olduğu için görülmüyor; bunun tam tersine olarak görüldüğü için ‘görülen şey’dir;
bir şey, ‘taşınan şey’ olduğu için taşınmıyor, biri onu taşıdığı içindir ki ‘taşınan
şey’dir. Yine bir şey, ‘var olan bir şeydir’ diye var değildir; tersine o şey, var oldu-
ğu için, ‘var olan bir şeydir’.”
12
Buna göre bir şey, dine uygun olduğu için tanrılarca
sevilmiştir; yoksa tanrılarca sevildiği için dine uygun değildir. Zira dinin dayandığı
tek idea, kutsallığın modeli, tanrıların üzerinde bir şeydir. Bu diyalogunda Platon
bunun mahiyetini çözemez ama, en azından ona ait bir arazı; yani kutsallığın
tanrılar tarafından sevildiğini belirler.
Demek oluyor ki, Platon’a göre, tanrıların hoşuna giden şey, dine uygun
şey değildir; dine uygun olan şey de tam olarak tanrıların hoşuna giden şey değil-
dir; bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Çünkü dine uygun olan şey, dine uygunluğu sebe-
biyle tanrılarca sevilir; yoksa sevildiği için dine uygun değildir.
13
Burada Platon,
tanrıların hoşlandığı şey ile, dine uygun olan şeyi ayırmaktadır; hatta bunları birbi-
rine karşıt olarak görmektedir. Bunun nedeni, tanrıların hoşuna giden şey, kutsal
şey olamaz; çünkü tanrılar da çoğu insanlar gibi aralarında anlaşamamaktadır.
14
Dine uygun olan ile uygun olmayanı birbirinden ayırmaya çalışan Platon,
dine uygunlukla doğruluk arasındaki ilişkiyi de sorgulamakta, bu bağlamda şu
soruları sorarak sorgulamasına başlamaktadır: “Dine uygun olan her şey muhak-
kak doğru mudur?” Ayrıca “Her doğru olan şey dine uygun mudur?” “Dine uygun
olan şeyler hep doğrudur da, doğru olan şeylerin hepsi dine uygun olmayıp, bir
kaçı uygundur da, gerisi değildir diyebilir miyiz? Acaba doğrunun bulunduğu her
yerde dine uygunluk var da, doğruluğun bulunduğu her yer de dine uygunluk yok
mu?” Bütün bu soruların sonunda Platon, “dine uygunluk”u doğrunun bir parçası
9
Bkz. Platon, a.g.e. 7 e, 8 a, s.15.
10
Platon, a.g.e. 9 d, e, s. 19.
11
Platon, a.g.e. 10 a, s. 20.
12
Platon, a.g.e. 10 b, d, s. 20-21.
13
Platon, a.g.e. 10 e, 11 a, s. 22.
14
Bkz. Platon, a.g.e. 7 b, s. 13, 8 a, s. 15.
Hüsameddin Erdem
SÜ FD / 18
10
olarak görür. Buradan “dine uygunluk”un doğrunun hangi parçası olduğunu sor-
gulamaya çalışır. Sonuçta doğrunun iki parçasından biri dine uygun parçasıdır ki,
bu tanrılara borçlu olduğumuz yanı, diğeri ise insanlarla ilgili olan yanıdır.
15
Görül-
düğü gibi Platon, doğruluğun dine uygun yanını tanrılarla ilişkilendirmektedir.
Platon, dine uygunluk noktasında, ‘dindarlık’ın ne olduğunu da sorgula-
maktadır. O, önce dindarlığı Tanrı’ya saygı, tanrılara bakmak olarak temellendi-
rir.
16
Ona göre her bakımın amacı birdir; o da, bakılanın iyiliği ve faydasına olan-
dır. Dindarlık da tanrılara bakmak olduğuna göre, bu bakış tanrıların gerek dua,
gerek kurbanlar sunarak hoşlanacakları işleri yapmak ve söylemek, dine uygun
şeylerdir.
17
Buna göre dindarlık, tanrılardan istemek ve tanrılara verme sanatıdır.
Yani tanrılarla insanlar arasında karşılıklı alış-veriş sanatı demek oluyor.
Bütün bu tartışmaları sonunda Platon, Euthyphron’da “dine uygun olanı”
tam olarak ortaya koymuş değildir. Ancak Yasalar diyalogunda “Dine uygun olan
nedir?”in cevabına ulaşmış olmalı ki, din ile ilgili her şeyi açıklamaya çalışmakta,
hatta kendisini bu alanda tek ve rakipsiz görmektedir. Yine Euthyphron diyalo-
gunda din tanrılardan ayrı ve daha üstün, evrensel görülürken, Yasalar diyalogun-
da din ile Tanrı arasındaki ayırım ortadan kalkmaktadır. Bunun en belirgin nedeni,
Platon’un yaşlandıkça dindarlaşması ve Tanrı’ya daha çok bağlanması, felsefe ve
dinî birikimine dayanarak kendi düşüncelerine uygun, akla ters düşmeyecek bir
din ve Tanrı düşüncesini oluşturmaya çalışmasıdır. Çünkü o, Yasalar diyalogunda
dini, akıl, adalet ve ölçülülük ile bir tutarken, gençlik diyaloglarında ise dini, doğru-
nun bir parçası olarak görmekteydi.
Toplumun bir arada oluşu ve insanca yaşayışını sürdürebilmesi için Pla-
ton’a göre dinin büyük bir önemi vardır. İnsanlar dinden uzaklaştıkça, toplumda
bir kopma ve çözülme meydana gelir. Bu nedenle Platon, geleneksel dinler ve
dinsel uygulamaları özendirir; fakat çeşitli ibadet, dua ve tapınmalar devlet tapı-
naklarında yapılır; kişilere özel tapınaklar yasaklanmıştır. Çünkü özel tapınaklar
yanlış inançları, din ile ilgisi olmayan birtakım kimselerin dua ve kurbanlarla tanrı-
ları etkileyebileceği inancını yaygınlaştırabilir.
18
Daha önce de belirttiğimiz gibi Platon’un en büyük ideali, toplum içindeki
birlik ve bütünlüğü sağlamaktır. Bunun en uygun yolu olarak da Platon dini görür.
Onun ideal devlet anlayışındaki amacı da budur. İyinin, kemalin, mutluluğun ha-
kim olduğu bir devlet nasıl olabilir? Ona göre, bu devletin bir yasa devleti olması
gerekir; toplumun tamamını mutlu kılacak yasa da ancak aklın ürünü olabilir. Ona
göre, akıl (nous) ile yasa (nomos) arasında etimolojik olarak yakın bir ilişki var-
dır.
19
Ayrıca yasa koyucu, doğru, güzel ve iyinin mahiyetini kavramış biri olmalıdır
15
Platon, a.g.e. 12 d, e, s. 25-26.
16
Platon, a.g.e. 13 b, s. 27.
17
Platon, a.g.e. 14 b, s. 30.
18
Bkz. Platon, Yasalar, 909 d, e, s. 400; 910 c, d, s. 401.
19
Platon, a.g.e. 714 a, s. 162, 957 c, s. 455.
Platon’un Din Anlayışı
SÜ FD / 18
11
ki böylesi bir kimse de ancak filozof olabilir. Felsefe, Tanrı’ya benzemek olduğuna
göre, filozof da Tanrı’ya benzemek için çalışan kimse demektir; bunun yolu da
dinden geçer. Böylece Platon, devlet ve toplumun düzenini sağlamak için iyi
idesinin hâkim olduğu bir insanüstü yasalar bütünü aramaktadır. Ona göre, bu
yasalar, aklın ürünüdür ve doğa ile özdeştir. Akılla, doğa ile özdeş olmak da din
ile özdeş olmak demektir.
Platon’un din anlayışı sadece teoride kalan ve hayallere dayanan bir fante-
ziden ibaret değildir. O, dinin gereklerinin yerine getirilmesinden yana; çünkü din,
doğrunun hizmetinde olan, düzeni sağlayan, haklıya hakkını vermeyi, bütün bu
işlerde sürekliliği amaçlayan kurallar ve buyruklar içerir. Platon Euthyphron’un
ağzından bunu: “Katil olduğunu bildiğin halde, onunla beraber yaşar, takibatta
bulunarak dinin gereğini yerine getirmezsen, sen de katil kadar kirlenmiş olur-
sun”
20
sözleriyle açıklığa kavuşturur. Bu kurallar o kadar kesindir ki, katil isterse
babası, en yakın akrabası olsun, yine dinin gereğinin, buyruklarının yerine getiril-
mesi gerekir. Zira haksızlığın cezalandırılması gerektiğini tanrılar da, insanlar da
kabul ederler; buradaki ihtilâf sadece suçlunun kim olduğu, hangi suçu işlediği, ne
zaman işlediği üzerinde olur.
21
Hiç kimse işlenen suçun cezasız kalmasını isteme-
diği gibi, kimseye haksızlık yapılmasını da istemez.
Din, insanlığın faydası için olduğundan, dince emredilen her çeşit dua,
kurban ve adaklar tanrılar için bir fayda sağlamaz; bunlar sadece bir saygı ifadesi
içindir. Bu faziletli işler dindarlığın bir nişanesidir. Çünkü Platon’a göre din ile
fazilet aynı şeydir. Dinin olduğu yerde akıl, adalet ve ölçülülük hâkim olur. Dinsiz-
lik, akılsızlık, bilgisizlik, zulüm ve aşırılık ise toplumların dağılmasına, huzurun bo-
zulmasına ve yok olmasına neden olur.
22
İşte din burada kendisini gösterir ve
nasıl davranılması gerektiğini ortaya koyar. Aklı başında bir insan, böyle konulmuş
bu düzen karşısında ne yapmalı, ne düşünmeli, neden kaçınmalı bunu araştırmalı-
dır. Burada yapılacak iş Platon’a göre Tanrı’yı izlemek, onu takip edip onun yo-
lundan gitmektir. Yani hangi eylem Tanrı’nın hoşuna gider ve ona uyar… Bizim
için her şeyin ölçüsü, insan değil, daha çok Tanrı’dır. Öyleyse onunla dost olacak
kişinin, olabildiğince ona benzemesi zorunludur ve bu temellendirmeye göre
içimizden ölçülü olanı, kendine benzediği için Tanrı sever, ölçülü olmayan ise
Tanrı’ya benzemez, ona düşmandır ve adaletsizdir; öteki şeyler de aynı uslamla-
ma ile böyledir. Bunun sonucunda, hepsinin içinde en güzel ve en doğru saydığım
şu düşünce ortaya çıkar: İyi insan için kurban kesmek, her zaman dua, adak ve
her türlü tapınma ile tanrılara yakın olmak, mutlu bir yaşam için en güzel, en iyi
ve en etkili yoldur, ayrıca ona özellikle yakışan da budur; kötü insan için ise doğal
olarak bunların tersi. Çünkü kötü insanın ruhu kirlidir, iyi insan ise temizdir; iyi bir
adamın ya da Tanrı’nın kirli ellerden armağan alması da doğru değildir. O halde,
20
Platon, Euthyphron, 4 b, s. 17.
21
Platon, a.g.e. 8 d, e, s. 17.
22
Bkz. Platon, Yasalar, 688 d, e, s. 127; 697 b, s. 138; 705 b, s. 150; 713 e, 714 a, b, c, s.161-162.
Hüsameddin Erdem
SÜ FD / 18
12
tanrılara gösterilen onca çaba, dinsizler için boşuna, dindarlar için ise son derece
yerindedir. Demek ki nişan almamız gereken hedef de budur.
23
b. Dinin Hakikati ve Menşei:
b. Dinin Hakikati ve Menşei:
b. Dinin Hakikati ve Menşei:
b. Dinin Hakikati ve Menşei:
Her şeyin bir hakikati ve menşei olduğu gibi, Platon’a göre, dinin de bir
hakikati, menşei vardır. Bunu anlamın tek yolu ise “her şey zıddı ile kâimdir” ilke-
sinden hareket etmektir. Çünkü dinin, dindarlığın zıddı, dinsizliktir. Platon’un
ifadesiyle, “… dine aykırı bir şey, dine uygun olan her şeyin tersi, ama kendi ken-
disinin aynı”
24
olandır.
Platon, Euthyphron diyalogunda dinin özünü araştırmakta, bu öze ulaşınca
da dinin kaynağını bulmuş olacağına inanmaktadır. Platon sözü edilen diyalogunda
dinin kaynağının – o dönemde söz konusu olan- tanrılar olamayacağını, çünkü bu
tanrıların bile dinin uygun görmediği bazı eylemleri gerçekleştirdiğini, bazı haklı ile
haksız, iyi ile kötü, güzel ile çirkin gibi değerler üzerinde anlaşıp uzlaşamadıklarını
belirtir.
25
Buradan dinsel olanın ancak bir uzlaşma sonucu ortaya çıktığı gibi bir
anlayışa gidilmek istense bile, bunun böyle olmadığı ortadadır. Hatta bu, diyalog-
da şu şekilde dile getirilir: “Dine uygun şey, bütün tanrıların hoş gördükleri şeydir;
bunun tersine bütün tanrıların hoş görmedikleri şey, dine aykırı şeydir.”
26
Bu
ifadelerden her ne kadar tanrılar dinin belirleyicisiymiş gibi görünse bile, aksine
daimonların ve yer tanrılarının nasıl hareket etmeleri gerektiğini belirleyenin din
olduğu görülür. Bunu Platon şöyle dile getirir: Bir şey, “dine uygun olduğu için
tanrılarca sevilmiştir; yoksa tanrılarca sevildiği için dine uygun değildir.”
27
Demek
ki “dine uygunluk yasası”nın tanrılar karşısında bir üstünlüğü ve bağımsızlığı bu-
lunmaktadır. Platon, Yasalar diyalogunda zaman zaman yukarıda sözü edilen
tanrılardan söz eder; zaman zaman da Tanrı’dan, Tanrı’nın kılavuzluğundan söz
eder. Bu bağlamda tanrısal bir düzenden ve devlet düzeninden de söz eder. O,
her türlü düzenin temeline de “erdem”i koyar. Yiğitlik, ölçülülük, adalet ve aklı
başındalık gibi bu erdemlerin hepsinin aslında tek bir erdem olduğunu ve “er-
dem” gibi bir adla adlandırıldığını vurgular.
28
Platon’a göre bütün erdemlerin
kaynağı iyi ideasıdır. İyi ideası hem erdemlerin kaynağı, evrenin düzeninin kaynağı,
din de evrenin yasası olduğuna göre, dinin de kaynağı iyi ideasıdır. İyi ideası her
şeyin nedenidir; çünkü o – Platon’ca kabul edilen Tanrı’ya ait oluşu açısından-
tanrısal olandır; bu anlamda din de tanrısaldır. Yine tekrar belirtelim ki, bu tanrı-
sallık, Platon’un sıkça kullandığı “tanrılarla ilgili olan” tanrısallık değil, Sokrates’in
23
Platon, Yasalar, 716 c, d, e, 717 a, s. 165-166.
24
Platon, Euthyphron, 5 c, s.10.
25
Platon, Euthyphron, 7 d, e, s. 14.
26
Platon, Euthyphron, 9 e, s. 19.
27
Platon, Euthyphron, 10 d, s. 21.
28
Platon, Yasalar, 965 d, s. 466.
Platon’un Din Anlayışı
SÜ FD / 18
13
“her zaman, içinden bir ses, tanrıca bir ses duyduğunu söylediği”
29
Tanrı’nın tanrı-
ya aidiyetidir. Önceden haber verdiği şeylerin bir kelimesinin bile yalan çıkmadığı,
haberin sahibi olan Tanrı’nın tanrıya aidiyeti.
Platon’un sözünü ettiği dinin menşei, en üstün idea olarak gördüğü iyilik
ideasıdır. Çünkü iyi olan Tanrı, bir takım evren yasalarıyla ilgili işlerin yürütülmesi-
ni daimonlara ve yer tanrılarına vermiş ve devretmiştir.
30
Demiurgus da evren ve
evrendeki işleri deruhte etmekle görevlendirilmiş tanrılardan birisidir.
c. Dinsizlik, Dinsizliğin Kaynağı ve Cezası:
c. Dinsizlik, Dinsizliğin Kaynağı ve Cezası:
c. Dinsizlik, Dinsizliğin Kaynağı ve Cezası:
c. Dinsizlik, Dinsizliğin Kaynağı ve Cezası:
Platon’da “dinsizlik” kavramı çok genel olarak kullanılmıştır. Tanrılara karşı
isteyerek dinsizce yapılan hareketler yanında, yasaya aykırı söz söylemek de din-
sizlikten sayılmaktadır. Ona göre hiç kimse isteyerek dinsizlik yapmak istemez;
ancak şu üç neden yüzünden dinsizlikle karşı karşıya gelebilir. Bu gibi kimseler “ya
tanrılara inanmıyordur; ya tanrıların var olduklarına inanmakla beraber insanlarla
ilgilenmediklerini düşünüyordur, ya da kurban ve dualarla kandırılıp kolayca yatış-
tırılabileceklerine inanılıyordur.”
31
Platon, Tanrı vardır ama insanların işleriyle
ilgilenmezler; insanların işleriyle ilgilenirler ama, kurban ve dualarla kolayca kandı-
rılabilirler gibi düşüncelerle dinsizlik yapmaya kalkışmamayı önermektedir.
32
Platon, dinsizliğin bu ana nedenleri yanında, ikinci dereceden bazı neden-
lerden de söz eder. Bunlardan birincisi ruhların haz ve tutkular karşısında zayıfla-
ması, diğeri, gençlerin aileden gelen bilgileri şuursuzca küçümsemeleri, bir diğeri
de tanrılar hakkında rasgele, ileri-geri konuşulması vb. Kötü ve adaletsiz insanların
kişisel hayatlarında ve toplum içinde elde ettikleri talih; aslında bu mutluluk hiç de
gerçek mutluluk değildir; ama bu çoğunluğun gözünde mutluluk gibi algılanır. Bu
nedenle Platon’a göre bilgisizlik, iradesizlik, haz ve tutkulara aşırı bağlılık gibi ne-
denler insanları dinsizliğe itmektedir. Bir benzetmesinde Platon, tutkulu insanları,
ipleri tutkunun elinde olan kuklalar olarak düşünür; halbuki asıl ip, yasada somut-
laşan aklın altın ipidir ve insan her zaman aklın ipine göre hareket etmelidir.
Platon’a göre, “din”, fert ve toplum için çok önemli olduğundan, onunla il-
gili işlenen suçların da cezasız bırakılmaması en az o kadar önemlidir. Bu nedenle,
Platon: “Biri sözleriyle, ya da hareketleriyle bir dinsizlik suçu işlerse, ona tanık olan
kişi onu yöneticilere bildirerek yardımcı olsun; bu bilginin kendisine ulaştığı ilk
yöneticiler de onu yasa uyarınca bu davalar için kurulmuş mahkemeye çıkarsın-
lar… Yasaların gereğini yapmayanları da dinsizlikten mahkemeye çıkarsınlar…”
33
demektedir. Mahkemenin bu gibi suçluları suçlu bulması, onlar için çeşitli cezaları
gerektirmektedir. Platon dinsizlik suçu işleyenlerin suçlarının ağırlığına göre yasada
29
Platon, Euthyphron, 3, b, s. 4-5; Sokrates’in Müdafaası, çv. Niyazi Berkes, İstanbul, 1946, 40 a-b, s.
81.
30
Platon, Yasalar, 713 d, e, s. 161.
31
Platon, a.g.e. 885 b, s. 365.
32
Platon, a.g.e. 888 c, d, s. 369-370.
33
Platon, Yasalar, 907 e, 908 a, s. 398.
Hüsameddin Erdem
SÜ FD / 18
14
cezalar önermektedir. Çünkü Platon’a göre tanrılara inanmamak, herkes için aynı
cezayı gerektirmez. Şayet bir kimse hem tanrılara inanmaz, hem de kurbanlar,
yeminler hakkında ileri-geri konuşur, ceza görmezse, başkalarını alaya alarak
onları da kendisine benzetir, toplumun düzeni bozulur. Bu gibi dinsizlerin başka
insanlara zararlı olma açısından daha büyük kötülüğü dokunur.
34
Platon’un dinsizliğe karşı açmış olduğu savaşta ortaya koymaya çalıştığı
dinsizlik yasasının temeli, “dinsizlik” toplum düzenini bozacağı için, ya dinsizlerin
tekrar toplumla uyum göstermelerini sağlamak, ya da topluma tekrar zarar ver-
memeleri için toplumun dışına çıkarılmalarını sağlamaktır. Zira Platon’un esas
amacı toplumdur; o daima toplumu bireye tercih etmiştir. Buradaki cezanın esas
amacı da toplum için bireyi ıslah etmektir. Birey ceza süresince konsey üyelerinin
öğütlerini dinleme zorunda kalır; ruhsal kurtuluşunu sağlamak için onlarla görüşür.
Ceza süresince aklını başına alanlar insanlar arasına tekrar karışır; aklını başına
almayıp aynı suçtan cezalananlar ise idam edilir.
35
Görüldüğü gibi Platon’un yasa-
larının eğitici bir yanı vardır. En azından o bunu böyle konumlar. Çünkü –daha
önce de belirttiğimiz gibi- devletle yasa arasında sıkı bir ilişki vardır. Hatta Platon’a
göre yasa, devletin bilincidir; onun doğrudan eğitici bir etkisi vardır; arkasında ise
daima aklın gücü bulunur.
Dinsizlik için Platon’un öngördüğü hapis, dışlama, sürgün, ölüm vb. gibi
cezaların oldukça ağır olduğu görülür. Bunun nedeni, Platon toplumcu bir düşü-
nürdür. Onun için toplumun mutluluğu her şeyden önce gelir. O, toplum için
bireyi feda etmekten çekinmez. O bir çeşit göğün düzeni yeryüzüne indirmeyi
amaçlamaktadır. Yeryüzünün düzeni bir çeşit ideaların düzeniyle özdeşleştirilmek
istenir. Çok büyük önem verdiği din de iyi ile eş değerlidir; onun dini iyiye, ideala-
ra dayanır. Din kaynağını idealarda bulur. Bu nedenle din, değişmeyen kurallar ve
yasalar düzenidir. Kaynağını iyi ideasından alan dine Platonun yaşlılık döneminde
daha çok önem verdiği görülür. Yine O, dinin değişmeyen kural ve ilkelerini
ortaya koymaya çalışır. Onun bu din temellendirmesinde Mısır’ı ziyaretinin derin
izleri görülür. Onun nazarında dindar olmanın ve dine saygı göstermenin çok
büyük bir önemi vardır.
Platon, dindar olmayı dini bilmeye, onun yasalarına uymaya ve iyi olmaya
dayandırır. Ayrıca ona göre, dine ve Tanrı’ya da saygı gösterilmeli; onları saymalı,
üstünlüklerini kabul etmeli, onlar hakkında uydurulan ve iddia edilen asılsız iftirala-
ra da itibar etmemelidir. Çünkü din bu dünya içindeki hayatı düzenleyen temel
prensiplerdir. Bu sayede iyilik hâkim olmakta, düzen sağlanmaktadır. Şayet dinin
ortaya koyduğu kesin kurallar olmazsa, sofistçe, tiranca düzenler toplumun kural-
larını kendi çıkarları doğrultusunda istedikleri yere çekerler. Bu nedenle, tanrılar
dinin uygulayıcıları ve denetleyicileridir. Görüldüğü gibi Platon, dini tamamıyla
tanrıların gözetim ve denetimine bırakmıştır.
34
Platon, Yasalar, 908 d, e, s. 399.
35
Platon, Yasalar, 909 b-e, s. 400.
Platon’un Din Anlayışı
SÜ FD / 18
15
PLATON’UN DİN ANLAYIŞI
PLATO’S UNDERSTANDING OF RELIGION
Prof.Dr. Hüsameddin ERDEM
Plato, who concerned himself almost with every problem of philosophy,
also dealt with the question of religion. Having established certain connection
between religion and gods, he viewed the former as both non-separable from
the latter and a set of universal and transcendental rules. Moreover, religion,
according to him, is a law followed even by gods, the cause of everything, and a
universal principle leading to what is good and goodness. The mainstay of this
principle is reason, and the chief idea on which religion rests as the paradigm of
sacredness is something above gods. For this reason, what is liked and approved
by gods is not sacred and conformable to religion. It is quite the opposite. That
is, all that is agreeable to religion is approved and liked by gods, too.
By establishing a kind of link between what is right and religion itself, Pla-
to maintains that the real goal of the religious laws is to ensure harmony and
order, and good and happiness of the society. Hence, there is, he believes, a
direct relation between ‘being religious’ and ‘being obedient’ to the laws and
thus people should follow religion and obey religious laws. In addition, a society
with no religion, for him, is doomed to degenaration and corruption, and
harmful to human beings. Consequently, he is of the opinion that people who
advocate a life without religion or an irreligious life deserve to be punished.
However, the punishments as such should be directed towards amelioration of
the society. Those who have not been corrected or rehabilitated by the
punishments should be excommunicated and driven out of the society.
"
"
.
.
.
)
idea
(
.
.
.
.
Dostları ilə paylaş: |