geri geliyordu. Ama tam da o sıralarda ortaya çıkan radyoyla donanmış olunca, ben aya inmek, hatta
gezegenin bir kısmını görebilmek gibi bir şansa da sahip olmuştum.
Sonraki üç kitap ise belirgin bir şekilde iyimser taraftadır.
The Food of the Gods
insani ilişkilerdeki
ölçek değişikliğiyle ilgili bir fantezidir. Bugünlerde herkes bu ölçek değişikliğinin farkında, bütün
dünyanın bu ölçek değişikliği ile bozulduğunu görebiliyoruz, ama 1904’te bu pek yaygın bir fikir
sayılmazdı. Bu fikirle de,
Anticipations
(1901) isimli, geleceğe dair öngörülerde bulunduğum bir
kitapta yakın gelecekteki olasılıklarla ilgili olarak çalışırken karşı karşıya gelmiştim.
Son iki öykü ise ütopik hikâyeler. Birinde dünya bir kuyrukluyıldızın iyilikle dolu kuyruğundaki gazın
etkisinde kalıp, ahlaki açıdan temizlenmiştir, diğerindeyse okur bir hafta sonu partisi için toplanmış
bir grup politikacıyla, boyut değiştirmeye yarayan bir kapıdan geçerek, çıplak gerçeklerle ve üstünde
düşünülerek gerçekleştirilmiş güzelliklerle dolu bir dünyaya götürülüyor.
Men like Gods
ise bilimsel
fantezilerimin sonuncusu sayılabilir. Ne korkutuyor, ne de dehşete düşürüyordu, pek başarılı da
sayılmazdı ve o zamana kadar da kendi kendini yok etmek üzere olan bir dünya üzerine neşeli
meseller yazmaktan sıkılmaya başlamıştım. Yakın gelecekte insanlığın müthiş çaba isteyen ve acılı
deneyimler geçirmesinin çok muhtemel olduğuna, artık onlarla oyun oynayamayacak kadar inanmaya
başlamıştım. Ama bunlardan tümüyle vazgeçmeden önce, içlerinde birazcık neşeli bir acılık olduğuna
inandığım
Bay Blettsworthy on Rampole Island
ve
The Autocracy of Mr. Parham
isimli iki alaycı
fantezi daha yazdım.
The Autocracy of Mr. Parham
tümüyle diktatörler hakkındaydı ve diktatörler de her yerimizi sarmış
durumda, ama bu kitap bir türlü gerçekten ucuz bir baskı yapmayı başaramadı. Bu türden çalışmalar
bugünlerde o kadar aptalca tanıtılıyor ki, hakkıyla okunma şanslarının pek fazla olduğu söylenemez.
İnsanlar sadece benim kitaplarımda fikirler bulunduğu hakkında uyarılıp, onlara kitaplarımı
okumamaları tavsiye ediliyor, böylece bu ölümcül şüphe daha sonraki kitaplarıma da bulaştı. “Dikkat
çekiciler!” Bunların da en az öncekiler kadar kolay okunur ve zamanımıza çok daha uygun olduklarını
söylemeye çalışmamın pek bir faydası yok.
İnsanların hayal güçlerine hitap etmeyen fantastik kitaplar yazmak gitgide can sıkıcı bir hal alıyor, bir
süre sonra insan bu tarz kitapları tasarlamayı bile bırakıyor. Sanırım şimdi gerçekliğe daha yakın bir
noktada,
The Work,
Wealth and Happiness of Mankind
ve
Dostları ilə paylaş: