İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
118
kombinezonları ve sistemleri kurabileceğini takdir etmeye baş-
lar ki bu da onun vazife plânına -idrakiyle- gittikçe yaklaşması
demek olur. Buna mukabil, vazifenin zıddı olan nefsaniyet un-
surunu seçtiği takdirde aşağılara doğru indikçe vicdanın bün-
yesindeki yüksek tertipli münasebetlerde ne gibi çözülmelerin,
çöküntülerin meydana geleceğini ve böylece maddenin inkişaf
kombinezonları zenginliğinden ne gibi kıymetlerin kaybedile-
ceğini de görür ve anlar. Zira bunların takdiri idrakin, madde
kombinezonları ve sistemleri arasındaki kuruculuk kudretinin
şümulüne giren işlerdir.
Şu hâlde idrak öyle büyük bir kudrettir ki bütün hayatlar bo-
yunca vazife bilgisi hazırlanışı yolunda geçireceği hazırlık kade-
melerinde, vicdan düalitesi tekniği içinde, kendi kendinin hem
rehberi, hem de muharrikidir. İşte bu da madde kâinatının diğer
unsurları arasında onun, ruha en yakın bir vâsıta durumunda
bulunduğunu ifade eder.
*
* *
Şimdi, dünyadaki vazife plânına ait hazırlıklarda bu kadar
mühim roller alan idrak ve vicdan mekanizmalarını besleyen öz
bilgilere geliyoruz. Evvelâ şunu söyleyelim ki öz bilgiler, idrak
ve vicdanı beslerken, kendileri de idrak ve vicdan yoluyla zen-
ginleşirler.
Öz bilgiler, idrakin bizzat kendisi ile beraber, dış müdahale-
lerin yardımlarıyla da değerlerini arttırır. Bu dış yardımcı mü-
dahalelerin, öz bilgileri kuvvetlendirmeleri bahsine gelince, bu
hususta evvelce biraz bilgi verilmişti. Şimdi o bilgiye tekrar dö-
nüyoruz.
Öz bilginin artmasına yardım eden müdahaleler, vicdan mu-
vacehesinde, çeşitli madde kombinezonlarının sayısız hâl ve du-
rumlarından, yâni bir sürü hâdiseden istifade ederek hedeflerine
ulaşırlar. Hâdiseler kaba kıyas bilgisi süzgecinden geçerek şuur-
dan şuurdışına çıkarlar ve orada kalırlar. Bunlar öz varlığın emri
altındadır. Ve insanın o dünya hayatı müddetince orada, şuurdı-
şında bulunurlar. Bunlar henüz şuuraltına geçmemişlerdir.
BEDRİ RUHSELMAN
119
Hâdiseler doğrudan doğruya öz bilgi hâline geçemezler. Zira
bunların arasında henüz intibaksızlık vardır. Şuurda cereyan
eden bu hâdiseler, şuurdışındaki nisbeten kaba maddî intibalar-
la ilk kıyasî muhasebeleri yapıldıktan sonra şuurdışına itilirler.
Bunlar öz varlığın emri altında bulunmakla beraber henüz onun
öz malı olmamışlardır, öz bilgi hâline girmemişlerdir. Şuurdışın-
daki bu bilgilerin öz bilgi hâline geçebilmeleri için, öz bilgilere
intibak etmeleri, öz bilgi sentezine dahil olabilecek duruma gel-
meleri lâzımdır. Hâlbuki bunların şuurdışındaki kıyasî muhase-
beleri şuuraltı bilgileriyle değil, şuurdışı bilgileriyle yapılmıştır
ki bunlar da öz bilgiler değildir.
Ölümden sonra spatyoma geçilince varlığın, dışarısı ile bütün
irtibatları kesileceğinden, bu bilgiler şuuraltı bilgileriyle karşı-
laştırılarak varlık tarafından muhasebeleri yapılacak, muhasebe-
leri yapıldıktan sonra şuuraltına geçerek varlığa mal edilecektir.
Zira bu ameliye şuuraltındaki bilgilerle şuurdışındaki bilgileri
intibak hâline getirecek ve onları şuuraltı bilgilerinin sentezleri
arasına karıştıracaktır.
Demek ki bütün hayat boyunca şuurdışı kalan bilgiler, ancak
ölüm hâdisesiyle büyük muhasebeden geçtikten sonra varlık ta-
rafından temsil edilip şuuraltına girebilirler. Şuurdışında bilgile-
rin nasıl toplandığına gelince bunlar, şuur tarafından idrak edi-
len veya edilmeyen dünya realitelerinin uyku esnasında kabaca
yapılacak vicdan muvacehesindeki kıyas bilgisi mekanizmasına
tâbi tutularak şuurdışına itilmesi suretiyle birikirler.
*
* *
Hulâsa idrak edilsin veya edilmesin, şuurun karşılaşmış oldu-
ğu hâdiseler, şuurdışındaki kıyas bilgileriyle neticelendirilirler
ve bu neticeler şuurdışında kalırlar. Bunlar orada, varlığın henüz
öz bilgileri hâline girmemişlerdir, binaenaleyh şuuraltına ait de-
ğildirler. Bununla beraber bu bilgiler varlığın hâkimiyeti altında-
dırlar ve icap ettikçe şuur sahasına çıkarılabilirler. Ve ancak ölü-
mü müteakip yapılan büyük muhasebeden sonra şuuraltındaki
öz bilgi hamulesine karışırlar.
İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
120
Öz bilgiyi besleyen kaynaklar ve yollar çok çeşitlidir. Bunla-
rın en mühimlerinden bâzılarını zikredeceğiz. Bilgi, din, millet,
aile gibi mâşerî durumlar ve bu durumları kuvvetlendiren hâl-
ler ve nihayet doğrudan doğruya, muhtelif kademelerde vazifeli
varlıklar tarafından insanlara ve medyomlara verilen tebliğler,
ilhamlar, bilgiler ve bütün bunlardan doğan hâdiseler, öz bilgiyi
arttıran ve varlığı vazife plânı bilgisine yaklaştıran kuvvetli ma-
teryallerdendir. Bunlar dünya realiteleri içinde geçirilir ve dedi-
ğimiz gibi bâzı ameliyelerden sonra varlığın öz bilgi dağarcığına
karışır. Şimdi biraz öz bilgi üzerinde duralım.
*
* *
Öz bilgi, en iptidaî devreden itibaren geçmiş hayatlara ait elde
edilen müktesebatın daha önceki müktesebat ile mukayesesi,
muhakemesi neticesinde ulaşılan ve varlığın -insanın değil- malı
olan, insanların idrak edemeyecekleri birtakım derin intibalar-
dır. Bunlar idrak formlarıyla bir taraftan hizmetinde bulunduk-
ları ruhun tekâmülünü sağlarken, diğer taraftan yeni bilgilere
zemin hazırlamak suretiyle varlığın inkişaf sahasını genişletirler.
Bu müktesebat, dünya idraki tekniği içinde birtakım durumlar-
la elde edilir. Bu durumları hâdise mefhumu içinde toplamak
mümkündür. İnsan, etrafındaki hâdiselerden bâzılarının içinde
bizzat yaşar, o hâdiselerin kahramanı olur. Bâzılarında da biz-
zat yaşamaz, onların içinde yaşayan diğer insanların ve varlıkla-
rın durumlarını yakın bir alâkayla takip ve müşahede eder. İşte
insanların dünyada hayatları icabatıyla direkt olarak içlerinde
yaşadıkları veya endirekt olarak başkalarında gördükleri hâ-
dise kombinezonlarına alt münasebetler dünya idrakiyle ifade
olunan bilgilerin topyekûn hepsidir ki bunlar, öz bilgiden ayrı
mefhumlar ve öz bilgilerin teşekkülüne vâsıta olan materyaller-
dir. Ancak bunların, ölümü müteakip spatyom hayatında geçi-
recekleri çeşitli mekanizmalardan sonra öz varlığa intikal eden
neticeleri ve intibalarıdır ki öz bilgi hâlinde varlığın malı olurlar.
İşte evvelce izah ettiğimiz şuur, dünyanın kaba realiteleriy-
le, daha doğrusu bu hâdiselerle doğrudan doğruya karşılaşarak
Dostları ilə paylaş: |