Sosyal Bilimler Dergisi / Cilt: XV, Say 1, 2013
4
anlayşndan hareket ederek, ruhu gerçek bilgiye ulaşmann temeli olarak ele
alr ve ruh ile idealar arasndaki ilişkiyi mitos yardmyla açklar (Guthrie,
1999: 100).
Burnet (1968), Platon’un felsefesinde ruhun önemli bir yeri
olduğunu ifade eder: “Sokrates ruhun gerçekliği ve sonsuzluğu üzerinde
duran ilk filozoftur; Platon ise ruhun gerçek ve sonsuz olduğuna inanmakla
birlikte bu görüşün bilimsel ispatna da çalşmştr” (Burnet, 1968: 271).
Platon’un ruh konusundaki görüşlerinin odak noktas ruhun idealar
alemiyle olan ilişkisidir. Platon, ruhun ezeli ve ebedi oluşunu idealar
alemiyle kyaslayarak ispatlamaya çalşr. Ona göre, ruhun idealar aleminden
ayrlarak yeryüzüne gelmesi ve bir bedene yerleşmesi ise idealar aleminde
son derece mutlu bir hayat süren insan ruhunun, oradan idrak edemediği
nesneler dünyasn duygular araclğyla daha yakndan anlamak ve tanmak
amacyla bu aleme inmiş ve bedene konuk olmuştur.
Ruhun idealar aleminde yeryüzüne inişini nesneler alemini yakndan
tanmak amacna bağlayan Platon, ruhun bedenle olan ilişkisini ise, ruhun
bedenden önce bedenin de ruhtan sonra var olduğunu, Tanr’nn ruhu
vücuttan önce yaş ve erdem bakmndan da ona üstün yarattğn belirtir.
Çünkü o, Tanr’nn, ruhu hükmetmek, emretmek için; vücudu da boyun
eğmek için meydana getirdiğini, bedenin ruh için ancak bir araç, bir binek
arabas olduğunu belirtir. Bununla beraber bedenin aktif ruh kuvvetlerinin
serbestçe gelişmesini engellediğini, ezeli ve ebedi olan ruhun geçici olan
bedenle birleşmesi de geçici olduğundan, ruhun bedenin ölümünden sonra
da, başka bir dünyada yaşamasna devam edeceğini belirtir (Paksüt, 1982:
452).
Platon bu sürekliliği açklarken de ruhun kendi kendine hareket eden
oluşunun, kendi kendine hareket eden bir şeyin de başlangçsz oluşunun ve
sonsuz olmak zorunluluğunda bulunuşunun ruhun bu sürekliliğine kant
olduğunu belirtir. Çünkü hareketin kaynağ olan ruh ezeli ve ebedi olmak
zorundadr.
Ruhun gdalar olan idealar gökyüzünün üstünde bulunurlar.
Gökyüzünde yukarya doğru bir açklk vardr ve bu açklktan geçen ruhlar
idealar görürler. Tanrlarn ve insanlarn ruhlar, iki at tarafndan çekilen ve
bir arabacs bulunan kanatl arabalara benzerler. Tanrlarn atlarnn her
ikisinin de iyi olmasna karşlk, insan ruhlarnn atlarndan beyaz olan iyi,
yağz olan kötüdür. Bu yüzden, tanrsal ruhlar idealar sürekli seyrederler;
oysa insani ruhlar onlar belli aralklarla ve yarm yamalak görebilirler.
Üstelik arabay hep aşağlara sürüklemeye çalşan ve arabacnn idealar iyi
görmesini engelleyen kötü at, çrpnşlar sonucunda arabann kanatlarn
yitirmesine neden olur. kanatlarn yitiren ruh, yeryüzüne düşer ve bir
Sosyal Bilimler Dergisi / Cilt: XV, Say 1, 2013
Giriş
Sosyoloji disiplini için aile kurumu, toplumsal yapy ortaya
çkarmas açsndan önemlidir. Aile, toplumdaki bireylerin bir arada
bulunmalarn sağlayan birincil etkiye sahip sosyal gruplarn başnda
gelmektedir. Toplumu oluşturan ailenin, günün koşullarna göre yaşadğ
değişim, geçirdiği dönüşüm toplumun yeni durumlara göre şekillenmesini
sağlamaktadr. Bu noktada, bu çalşma ile Hopa’da yaşanan değişim ve
dönüşümün aile sosyal kurumu ile ilişkisi ele alnmaktadr.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağlmasnn ardndan
her anlamda zor koşullar yaşayan Gürcistan için Sarp snr kaps adeta
kurtuluş olmuştur. Sarp snr kapsnn açlmasyla hem daha önce
birbirinden ayrlmak zorunda kalan akrabalar buluşmuş hem de Doğu
Karadeniz halk komşusuyla tanşmştr. Kapnn açlmas olumlu ve
olumsuz pek çok durumu beraberinde getirmiştir. Başta aile kurumu olmak
üzere aile ile ilişkili ekonomi, eğitim, sağlk ve gibi pek çok alan bu kapdan
olumlu ya da olumsuz etkilenmiştir.
Kapnn etkileri kişilere göre değişmektedir. İnsanlarn sahip olduğu
sosyal statüler ve roller, bu değişikliğin en büyük faktörüdür. Bir pansiyon
işletmecisi için çok olumlu etkilerden bahsedilebilirken, aile içerisinde eş
konumunda olan kadnlar için böyle olmayabilmektedir. Ayrca çocuk ve
gençlerde etkilenmişlerdir.
Snr kapsndan geçişler 2011 ylna kadar pasaportla yaplyordu.
Ancak 2011 ylnda sadece bir lira verip nüfus cüzdann gösterip
Gürcistan’a geçiş yapmak mümkün olmuştur. Snr kapsnn özellikle
serbest geçişe açlmasndan sonra Hopa’nn sosyo-ekonomik yaps
değişmiştir. Araştrma bu değişimi sosyolojik olarak inceleyerek var olann
ortaya çkarlmas veya anlaşlmasnda etkili olacaktr.
1.
Teorik Çerçeve
1.1.
Aile
Bu çalşmada aile kurumu önemli bir yer tutmasndan dolay aileye
dair ksa teorik bilgilere yer verilmiştir. Toplumlar sosyal gruplardan
meydana gelmiş sosyolojik birimlerdir. Aile de toplumu oluşturan sosyal
gruplarn en önemlisidir. Aile ayn zamanda toplumda insanlarn bir arada
bulunmalarna yardmc olan bir kurumdur. Dolaysyla aile toplumun
temelinde yer alr.
Sosyal bilimciler ailenin tanmnn yaplabilmesi ve snrlarnn
çizilebilmesi için farkl ölçütler kullanmşlardr. Kimisi ayn çat altnda
oturanlar, kimisi kan bağ ile birbirine bağl olanlar kimisi ise çocuk
174
M. Kaya / Platon’un Ruh Kuram
bedenin içine girer. Bu, doğuştur, ya da ruh ile bedenden kurulu ve “ölümlü”
denen insann oluşudur.
Doğuş unutkanlğ da birlikte getirir. Fakat kesin bir unutma söz
konusu olmadğndan, ruh dünyada idealarn bozuk kopyalarn görünce
anmsamaya başlar. Anmsama (anamnenis) bilme sürecinin başlangcdr.
Ruhta doğru tasavvurlar, önce, bilinçsiz bir halde bulunurlar; bunlar, ilkin,
bir rüya gibi kmldanrlar; uygun sorular ve araştrmalarla sonunda aydnlk
bir bilgi haline gelirler. Buna göre, öğrenmek, eskiden bilinen bir şeyi
hatrlamaktan, anmsamaktan başka bir şey değildir. (Platon, Menon 81 c-d)
Platon bu düşünce ile felsefenin ikin ana görüşü olan, ruhta bilinçsiz bir
halde bulunan doğuştan tasavvurlarn olduğu görüşü ile doğru san ile bilgi
(episteme) arasndaki karştlğ çözmüştür. Doğru san sallantl ve
süreksizdir, bilgi ise bir temele, bir nedene bağlanmakla, sağlam ve sürekli
olur (Gökberk, 1998: 57).
Platon, anmsama öğretisinin değerini kantlamak için, Menon’da bir
köleye güç bir geometri problemi çözdürtür. Bir kişinin bilmediğini sandğ
bir şeyi bilmesi, onun bir şeyin bilgisine daha önceden sahip olmas
demektir. Bu öğreti, mitolojik öğelerden soyutlandğnda daha kolay
anlaşlabilir. Anmsama öğretisinin gerçekte ortaya koyduğu düşünce, insan
zihninin, deneye bağml kalmakszn ve hemen hemen kaltmsal olarak,
öğrenmenin bütün koşullarna kendiliğinden sahip olmasdr. Anmsama,
Sokrates’in “Kendini Bil!” ilkesinin epistemolojik anlatmdr.
Fakat anmsama Platon’un bilgi kuram çerçevesinde
değerlendirildiğinde, bunun bilgiye yükselişte bir ara aşamay temsil ettiği
ve kesinlikle noesis durumunu içermediği anlaşlr. Ruhun bu dünyada
gördüklerinden anmsadklar, ancak idealarn soluk ve zayf tasarmlardr.
Bilim bunlarn üzerine kurulamaz. Gerçek bilgi, idealarn sallantl
tasarmlarnn değil, idealarn kendilerinin bilgisidir ve nesneler evreninde
değil, idealar evreninde elde edilir. Bununla birlikte, anmsamann bütünüyle
hor görüldüğü sanlmaldr. Çünkü ruh ölümsüz olduğu ve anmsayabildiği
içindir ki, insan idealarn var olduğunu bilip bunlara ulaşmaya çalşr ve
diyalektik ile idealar evrenine yükselir (Ağaoğullar, 1989: 147).
Bu yükselişi gerçekleştiren yine ruhtur. Bunun nasl olduğunu da
ruhun tanmndan hareketle açklamak mümkündür. Platon ruhu, “doğas ve
özü bakmndan bir hareket ilkesi” olarak almaktadr. Çeşitli diyaloglarnda
ruhu “kendiliğinden hareket ilkesi” olarak tanmlamaktadr. Platon evrendeki
varlklar canl ve cansz olarak ikiye ayrmaktadr. Canl varlklar cansz
varlklardan iradi hareketleri ile ayrlrlar. İradi hareketlerin kaynağ, ilkesi
ise ruhtur (Arslan, 2006: 362-363).
Platon hareketle her türlü değişmeyi kastetmektedir. Bu bağlamda
olmak üzere örneğin arzu etmek, öfke duymak, üzülmek, hatrlamak,
Sosyal Bilimler Dergisi / Cilt: XV, Say 1, 2013
4
anlayşndan hareket ederek, ruhu gerçek bilgiye ulaşmann temeli olarak ele
alr ve ruh ile idealar arasndaki ilişkiyi mitos yardmyla açklar (Guthrie,
1999: 100).
Burnet (1968), Platon’un felsefesinde ruhun önemli bir yeri
olduğunu ifade eder: “Sokrates ruhun gerçekliği ve sonsuzluğu üzerinde
duran ilk filozoftur; Platon ise ruhun gerçek ve sonsuz olduğuna inanmakla
birlikte bu görüşün bilimsel ispatna da çalşmştr” (Burnet, 1968: 271).
Platon’un ruh konusundaki görüşlerinin odak noktas ruhun idealar
alemiyle olan ilişkisidir. Platon, ruhun ezeli ve ebedi oluşunu idealar
alemiyle kyaslayarak ispatlamaya çalşr. Ona göre, ruhun idealar aleminden
ayrlarak yeryüzüne gelmesi ve bir bedene yerleşmesi ise idealar aleminde
son derece mutlu bir hayat süren insan ruhunun, oradan idrak edemediği
nesneler dünyasn duygular araclğyla daha yakndan anlamak ve tanmak
amacyla bu aleme inmiş ve bedene konuk olmuştur.
Ruhun idealar aleminde yeryüzüne inişini nesneler alemini yakndan
tanmak amacna bağlayan Platon, ruhun bedenle olan ilişkisini ise, ruhun
bedenden önce bedenin de ruhtan sonra var olduğunu, Tanr’nn ruhu
vücuttan önce yaş ve erdem bakmndan da ona üstün yarattğn belirtir.
Çünkü o, Tanr’nn, ruhu hükmetmek, emretmek için; vücudu da boyun
eğmek için meydana getirdiğini, bedenin ruh için ancak bir araç, bir binek
arabas olduğunu belirtir. Bununla beraber bedenin aktif ruh kuvvetlerinin
serbestçe gelişmesini engellediğini, ezeli ve ebedi olan ruhun geçici olan
bedenle birleşmesi de geçici olduğundan, ruhun bedenin ölümünden sonra
da, başka bir dünyada yaşamasna devam edeceğini belirtir (Paksüt, 1982:
452).
Platon bu sürekliliği açklarken de ruhun kendi kendine hareket eden
oluşunun, kendi kendine hareket eden bir şeyin de başlangçsz oluşunun ve
sonsuz olmak zorunluluğunda bulunuşunun ruhun bu sürekliliğine kant
olduğunu belirtir. Çünkü hareketin kaynağ olan ruh ezeli ve ebedi olmak
zorundadr.
Ruhun gdalar olan idealar gökyüzünün üstünde bulunurlar.
Gökyüzünde yukarya doğru bir açklk vardr ve bu açklktan geçen ruhlar
idealar görürler. Tanrlarn ve insanlarn ruhlar, iki at tarafndan çekilen ve
bir arabacs bulunan kanatl arabalara benzerler. Tanrlarn atlarnn her
ikisinin de iyi olmasna karşlk, insan ruhlarnn atlarndan beyaz olan iyi,
yağz olan kötüdür. Bu yüzden, tanrsal ruhlar idealar sürekli seyrederler;
oysa insani ruhlar onlar belli aralklarla ve yarm yamalak görebilirler.
Üstelik arabay hep aşağlara sürüklemeye çalşan ve arabacnn idealar iyi
görmesini engelleyen kötü at, çrpnşlar sonucunda arabann kanatlarn
yitirmesine neden olur. kanatlarn yitiren ruh, yeryüzüne düşer ve bir
M. Kaya / Platon’un Ruh Kuram
Psukhe kavram Antik Yunan’da biyolojik, hatta ksmen de dini
anlamyla Anaksimenes ve Pythagorasçlardan itibaren bilinmektedir.
2
Fakat
Sokrates ona yepyeni bir anlam yükledi; onu
bilinçli kişiliğin ve ahlaki
karakterin bulunduğu yer olarak tanmlayarak, etiğin ve politikann gerçek
anlamda kurucusu oldu. Sokrates, kendisinden önce doğa filozoflarnn
canllk ilkesi olarak tanmladklar insan ruhunu, insani karakterin
bulunduğu yer, insan mutluluğunun kendisine ve durumuna bağl olduğu
özsel unsur; ksacas, bilinçli ve ahlaki kişiliğin oturduğu yer olarak tarif
eder (Cevizci, 2006: 47).
Ayrca bedenin insan varlğnn birliği, ahenkli bütünlüğü için
gerekli olmakla birlikte, özle olmadğ düşüncesine, elbette, bedenimizi
değiştirmenin bizim elimizde olmadğ, insanlarn bu bakmdan kendilerine
verilmiş olanla yetinmeleri gerektiği, oysa ruhumuzu geliştirmenin, ahlaki
karakterimizi snrszca geliştirmenin bizim elimizde olduğu düşüncesini
ekledi. Ona göre, insana düşen bedenle ruhun tek tek gerçek yerlerini
bilmek, aralarndaki ilişkiyi doğru tesis etmek ve gerçek değerin kaynağ
olarak ruha gereken özeni göstermekti (Cevizci, 2006: 47).
Sokrates insanlar ruhlarna özen göstermeleri konusunda ikna etme
çabasnda, onlara, erdemli bireysel eylemlere –adil, cesur, kibar vb.
eylemler- önem vermekle yetinmeyip, bu eylemlerin gerisinde bulunan,
adalet, cesaret ya da kibarlğn doğasn anlayabilmek ve tanmlayabilmek
için elinden gelen her şeyi yapmalar gerektiğini göstermeye çalşmştr.
Ayrca kişinin ruhuna özen göstermesinin yaşamn sorgulamasyla mümkün
olduğunu belirtmiştir. Onun bu tezleri eleştirilere sebep olmuştur.
Bu yeni görüşlere yöneltilen eleştirileri savunabilmek için Platon,
ahlak felsefesi ve metafiziğini bir araya getirerek, Sokrates’ten farkl olarak
ahlak alanndaki sorunlara olduğu kadar, gerçekliğin doğasna ilişkin
sorunlara da yoğun bir ilgi göstermiştir.
1.
Platon’un Ruh Anlayş
Platon, hocasnn söz konusu inancndan aldğ destekle, ruhun özü
itibariyle, şu gelip geçici dünyaya değil de, ebedi dünyaya bağl olduğunu
ortaya koyan Pythagorasç öğretinin etkilerini taşyan bir ruhçuluk
2
Töz olarak havay kabul eden Anaksimenes’i buna iten muhtemel neden, havayla ruh
arasnda gördüğü benzerlik olmuştur. Yunanca’da ruh anlamna gelen
psukhe kelimesi ayn
zamanda soluk, nefes, solunan hava anlamna gelmektedir. Benzeri bir durum Arapça’da
ruh anlamna gelen nefs, ile soluk anlamna gelen nefes arasnda da söz konusudur.
Pythagorasçlar ise ruhun insann gerçek özünü oluşturduğunu, bedenle ilişkiye girdiği
zaman ise bu özün bozulduğu görüşünü ortaya atarlar. Bu görüş bütün Bat ve Doğu
felsefelerinde ruh-beden ikiciliğini kabul edecek olan uzun ömürlüğü geleneğin
başlangcn oluşturmaktadr. (Arslan, 2006: 145)
175