Psikolojiye Giriş



Yüklə 303,89 Kb.
Pdf görüntüsü
tarix15.10.2018
ölçüsü303,89 Kb.
#74275


 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 1 

www.acikders.org.tr



 

Psikolojiye Giriş

 

Ders 12 


Evrim, Duygular ve Mantık: Duygular Kısım 2

 

Profesör Paul Bloom:

 

Bugün duygular konusuna kaldığımız yerden devam 



edeceğiz. Duygular iki bölümlük bir ders ve belirli konular üzerinde deva

m ediyoruz. 

Bugün, geçen haftaki derste gülümseme ile insan olmayan primatlar üzerine 

sorulan bir soruya yanıt vererek başlamak istiyorum. Çok iyi bir soruydu. Konu, 

insanların farklı mesajlar iletmek üzere farklı türlerde gülümsemeleri olduğunu 

bilmemiz üzerineydi. Soru, “Peki, şempanze ya da goril

 gibi insan olmayan 

primatlarda da bu türden gülümsemeler var mı?” idi. Ve ben de, dünyanın 

gülümseme uzmanı ile iletişime geçtim, ancak e

-

maillerime yanıt vermedi. Ben de 



dünyanın ikinci gülümseme uzmanı ile temasa geçtim ve yanıtı hayır yönündeydi, 

insan 


olmayan primatların gülümsemelerinin neredeyse tamamı çekingen 

gülümsemeye karşılık gelmektedir. Bunlar, “bana zarar verme” gülümsemeleridir. 

İnsanda gördüğümüz “çekingen gülümsemenin” eşdeğerleridir. İnsan olmayan 

primatlar selamlaşmak için gülümsemediklerinden, “selamlama gülümsemesi” ya da 

Pan-

Am gülümsemesinin, ya da gerçek mutluluğun ifadesi olarak gülümsemenin 



karşılığı yoktur. Duchenne gülümsemesinin bir karşılığı bulunmamaktadır. Benim 

bildiklerim 

bunlar. Eğer dünyanın gülümseme uzmanı mailime yanıt verir ve farklı 

bir 


şey

 

söylerse sizi de bilgilendiririm.



 

Bir diğer konu. Dersimizin başlangıç konusuna dönerek bir üzerinden geçecek 

olursak

, duyguların farklı işlevleri üzerine konuştuk. Gülümseme ve yüz ifadeleri 



üzerine konuştuk. Ardından sosyal olmayan bir duyguya, korkuya değindik. Ardından 

da sosyal duygulara değindik. Akrabalarımıza yönelik sosyal duygularımıza ve 

bunlar

ın

 



evrilmesine yol açacak belirli evrimsel nedenler üzerinde durduk. Geçen 

dersin sonuna doğru, hayvanlar ve yavruları arasındaki

 

ilişki, özellikle çocuklarıyla 



çok yakın bir ilişki kuran insanlar ve diğer memeliler ve kuşlar üzerinde durmuştuk.

 

Bizler niceliğe değil, niteliğe yatırım yapıyoruz. Hayatım boyunca çok az çocuk 



sahibi olabilirim. O zaman benim evrimsel taktiğim, bu az çocuğa çok fazla özen 

göstermek ve hayatta kaldıklarından emin olmak olacaktır. Eğer 100 çocuk sahibi 

olacak olsam, bunlardan birkaçının kaybı benim için kabul edilebilirdir, ancak eğer 

sadece beş, ya da 1

-

2 tane çocuğum olacaksa, benim için çok değerli olacaklardır. 



Dolayısıyla, bizim gibi türlerin evrimsel hikâyesi ebeveyn ve çocuk arasında oldukça 

uzun süren bir bağlılık ve derin bağları içermektedir. Ve geçen hafta da, ebeveynlerin 

çocuklarına nasıl yaklaştıkları üzerine konuşmuştum.

 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 2 

www.acikders.org.tr



 

Ve bu derse de, ebev

eynlerin yavrularına verdikleri tepkilerle ilgili bir belgeselden 

bir örnekle başlamak istiyorum, ancak bu örnek bizim türümüze ait değil. Nedeni de 

şu. Bir benzetmeyle bunun nedenini açıklayacağım. Din psikolojisi çalışan bir 

arkadaşım var. İnsanların neden dini inançlara sahip olduğunu çalışıyor. Ve bana, ne 

zaman uzmanlık alanı dışından birisiyle konuşsa, onlara “Evet, gerçekten de 

insanların neden İncil’e inandığını, Şabat günü mumlar yaktığını, ya da kiliseye 

gittiğini inceliyorum” demediğini, çünkü bunların insanların sahip olduğu inançlar 

olduğunu ve onlar üzerine çalıştığınızı söylediğinizde kafalarının karışacağını “neden 

böyle bir

 

şey çalışmak isteyesin ki?” diyeceklerini ya da alınacaklarını söylemişti. 



Eğer bir topluluğa dinin psikolojisi hakkınd

bir şeyler anlatacaksanız, en iyisi 



yabancılara ait olanlarla başlamaktır. Dolayısıyla, başlarına yağ süren insanları 

anlatarak başlarsınız.

 

Dan Sperber, yazın erkeklerin başlarına yağ sürdükleri bir kültürden söz 



etmektedir. Ve yağ tabii ki de erimektedir ve bu da o kültürde yaptıkları şeylerden 

birisidir 

 

ve siz de ruhlara ya da ağaçların konuştuğuna inanan bu kültürden söz 



edersiniz. Bu kültürü çalıştığınızı söylersiniz ve onlar da “Ah, ne kadar ilginç. Neden 

buna inanıyorlar acaba?” derler. Ve siz de

 

bu yolu, sizin de kültürünüzde de olan 



daha yaygın şeylerden bahsetmek üzere kullanırsınız. Yabancı olanı kesinmiş gibi 

kabul etmediğimiz gerçeğini, kesinmiş gibi kabul ettiklerimizin bilimsel olarak 

çalışılmasını açıklamak için kullanırsınız.

 

Ve bu tabii 



ki de, genel olarak doğrudur. Bu William James’ten yaptığımız alıntıda 

sözünü ettiği bize çok doğal gelen şeyler gibi, oldukça garip bazı şeylerin diğer türlere 

çok doğal gelmesiyle de ilişkilidir. Ve bunun aynı zamanda, çocuklarımıza olan 

sevgimiz gibi şeylerden söz ettiğimizde de geçerli olduğunu düşünüyorum. 

Dolayısıyla, çocuklarımıza olan sevgimize bilimsel olarak bakmanın bir yolu, 

çocuklarımıza hissettiğimiz sevginin kutsal olduğunu, özel olduğunu kabul etmek 

değildir, onun yerine diğer türlerde buna

 

bakmaktır. Bunun en güzel örneklerinden 



birisi, çocuklarına bakma ve eşleşme davranışları “Penguenlerin Yürüyüşü” adlı 

filmde çok güzel bir şekilde gösterilen imparator penguenleridir. Ve bu, son derece 

ayrıntılı ve nazik üreme ve yavrularına bakma sistemlerinden dolayı oldukça ilginçtir.

 

Bunun 



örneklerini gösterebilmek üzere, size bu filmden bazı klipler izleteceğim. 

Başlangıçta, bu noktaya gelmek üzere, sudan çıkarak üreme bölgelerine gelmek

 

için


 

çok uzun bir yol yürüyorlar. Üreme bölgeleri rüzgârdan korunan, tüm sürüyü bir arada 

tutabilecekleri oldukça katı bir buz kütlesinin üzerindedir. Üreme burada 

gerçekleşmekte ve yumurtalar burada üretilmektedir. Film de tam bu noktada 

başlamaktadır [film oynatılıyor].

 

“Penguenlerin Yürüyüşü”, sadece “Fahrenheit 9/11” tarafından geride bırakılan 



tüm zamanların en popüler ikinci belgeselidir. İnsanlar, belgesele çok farklı şekillerde 

tepki verdiler ve 

bu hayvan davranışından insan davranışına yapılabilecek 

genellemeler düşünüldüğünde oldukça bilgilendiricidir. Bazı muhafazakâr yorumcular 

bunu sevgi, güven ve tekeşlilik gibi ailevi değerlerin kutsanması olarak gördüler. 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 3 

www.acikders.org.tr



 

Güzel ve doğru olan her

 

şeyden nefret eden [gülüşmeler]



 

bazı liberaller ise, “Evet, bir 

üreme mevsimi boyunca tek eşliler. Bu bir yıl böyle. Ardından gidip yeni bir eş 

buluyorlar. Bunu bir araya getirdiğinizde, oldukça şıllıkça.” şeklinde yanıt vermişlerdi 

[gülüşmeler]

Bence daha önemlisi, insanlar bu hayvanların gösterdiği zengin, düzenli ve 



sistematik davranışlardan etkilenmişlerdi. Basitçe, bu davranışları televizyondan, 

filmlerden, kültürden, okuldan öğrenmemişlerdi. Bu türden karmaşık bir davranış 

onlara çok doğal geliyordu. Ve yaratılışçılık ya da akıllı tasarım yanlılarının bir 

kısmının, Tanrı’nın varlıkları farklı hayvanların yaşamkalımını sağlayacak şekilde 

nasıl da derin ve karmaşık olarak yarattığının bir göstergesi olarak almaları 

anlaşılırdır. Darwinyen bir bakış açısından, Darwinyen bunun bir tesadüf sonucu 

olmayacağı konusunda yaratılışçıyla hemfikir olacaktır, çünkü bu oldukça karmaşıktır, 

ancak ona şöyle görünmektedir –

 

bu biyolojik adaptasyonun mükemmel bir örneğidir, 



özellikle çocukların ebeveynlerinin genlerini paylaşması dolayısıyla ebeveynlerin 

çocuklarının yaşamkalımını sağlayacak şekilde evrilmiş olmalarıyla

 

ilişkili olan 



ebeveyn bakımı adaptasyonunun örneğidir.

 

Ve bunun bir de diğer yönü, çocukların ebeveynlerine nasıl tepki verdikleri, küçük 



çocukların çevrelerindeki yetişkinleri nasıl taklit edip yanıt vermek üzere 

yapılandırıldıklarına ilişkin yönü vardır. Buna ilişkin bazı kuramların

 

üzerinde hızlıca 



durmuştuk. Ve geçen derste konuştuklarımızı hızlıca özetleyeceğim. Bebekler en 

yakınlarında olana bir bağlanma geliştirecektir. Genellikle annelerini tercih 

edeceklerdir, çünkü tipik olarak en yakınlarında olan kişi anneleri olmaktadır. 

Annelerinin yüzünü, kokusunu, sesini tercih edeceklerdir. Önceleri bebeklerin 

doğduğu anda sihirli bir basımlama anı olduğuna dair bir düşünce vardı, bebek 

doğduğunda annesini görmeli ve “bam” bir bağ kurulmuştur. Eğer bebek bu

nu 

yapamazsa, ileride bağlanmayla ilişkili çok kötü şeyler olacaktır. Bu aptalca. Özel bir 



an, özel bir beş dakika ya da özel bir saat olduğunu düşünmek için bir neden yok. 

Tüm zaman boyunca, bebekler kendilerine en yakın olan hayvana bir bağlanma 

gerçekleştirecektir. Bu hayvanı, örtük bir düzeyde, bilinçaltı bir düzeyde, akrabaları 

olarak tanıyacaklardır.

 

Peki, bu nasıl çalışmaktadır? Bebeğin beyni nasıl oluyor da, bu hayvana bir 



bağlanma geliştiriyor? Skinner’dan hatırlayacağınız üzere, edimsel koşullama 

buna 


iyi bir yanıt oluşturabilir. Ve bu “dolap teorisi” olarak bilinmektedir, bebekler annelerini 

severler çünkü anneleri yiyecek sağlar. Etkinin yasasıdır bu. Bu edimsel 

koşullamadır. Annelerinden yiyecek almak üzere ona yöneleceklerdir. Ve bir 

bağlanma geliştireceklerdir, çünkü anneleri yiyecek sağlamaktadır. Bu teoriye, 

Bowlby tarafından geliştirilen ve iki şeyin işlemekte olduğunu ileri süren daha 

doğuştancı, kalıtımsalcı bir teoriyle karşı çıkılmıştır. Rahatlama, sosyal etkileşim ve 

yabancı korkusu sonucunda anneye doğru bir yönelim olmaktadır.

 

Şimdi, gerçek hayatta, bu iki çekim aracı arasında bir ayrım yapmak zor çünkü 



size rahatlama ve sosyal etkileşim sağlayan kadın ile sütü sağlayan kadın aynı 


 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 4 

www.acikders.org.tr



 

kişidir. Ancak laboratuvarda bu ikisini ayırt

 edebilirs

iniz. Ve geçen hafta filmlerini 

gördüğünüz Henry Harlow’un da yaptığı tam da budur. Harlow, primatları iki farklı 

türde anney

maruz bıraktı. Birisi telden bir annedir. Bir Skinnerci anne. Bu yemek 



sağlayan annedir. Diğeri ise, rahat olacak, sıcaklık ve kucaklama sağlayacak şekilde 

düzenlenmiş olan havlu annedir. Ve soru, “yavrular hangi anneye yönelecektir?”. Ve 

filmlerden de hatırlayacağınız üzere, yanıt oldukça kesindir. Bebekler yemek yemek 

üzere tel anneye yönelmektedir –

 

karakterlerden birisinin dediği gibi “Yaşamak için 



yemelisiniz”. An

c

ak havlu anneyi sevdiler. Sıcak ve kucaklayan anneye bağlanma 



geliştirdiler. Tehdit edildiklerinde bir sığınak olarak kullandıkları da bu annedir. Etrafı 

keşfetmek üzere sığınma merkezi olarak kullandıkları da bu anned

ir. 

Peki. Ve aslında –



 ah, bu sadece 

 



bir resim var. Ve bu aslında beni –

 

bir şey 



dışında, akrabalarımıza yönelik duygularımıza dair soruların sonuna getiriyor. 

Sorabileceğiniz bir soru, “Ya, hiçbir temas yoksa?” olabilir. Bunun etkilerini 

düşünebilirsini



 

pek çok kişi çocukların yetişkinlerle erken yaşlardaki ilişkilerinin 

ileride nasıl birisi olacağına etkilerini merak eder. Bu günlük bakım gibi sosyal 

tartışmalarda oldukça önemli olmaktadır. Dolayısıyla, pek çok psikolog “Bir çocuğun 

ebeveynlerinden b

iri, daha çok annesi tarafından yetiştirilmesi 

mi daha iyi, yoksa 

günlük bakım kreşlerine gitmesi fark eder mi? Çocuk altı aylıkken bu kreşlere gitse ne 

olur? İki yaşındayken kreşe gitse ne olur? Bu çocuğu nasıl etkiler?” gibi sorularla 

ilgilenmektedir. Kısa yanıt, kimse gerçekten bilmemektedir. Arada incelikli farklılıklar 

olup olmadığına dair pek çok tartışma ve karşıt fikir bulunmaktadır. Ancak, bunun çok 

da fark etmediğini biliyoruz. Okula başlayana kadar, anneniz, ya da anne ve babanız 

ya da sadece bab

anız tarafından yetiştirilmeniz –

 

benim ebeveynlerim üç aylıkken 



beni bir günlük bakım merkezine verdi –

 

sizin için çok büyük bir fark yaratmayacaktır, 



belki küçük birtakım değişiklikler olacaktır ancak bunun da hangi yönde olacağı açık 

değildir. Ancak, çok büyük bir fark yaratmayacaktır.

 

Peki ya hiçbir temas yoksa? İnsanların hiç havlu annelerinin olmadığı,



 

bağlanacakları kimsenin olmadığı durumlarda ne olacaktır? Gerçek dünyada, böyle 

bir konuda bir deneyi 

tabii ki yapamazsınız. Ve gerçek dünyada, bu sadece çok trajik 

durumlarda olmaktadır. Ancak bunun üzerine de çalışılmıştır. Yine Harlow, çelik 

kafeslerde sadece bir tel anneyle yalnız olacak şekilde maymunlar yetiştirmiştir. Diğer 

bir deyişle, ihtiyaçları olan tüm beslenmeyi almışlardır ancak hiç annelik

 

almamışlardır. Ve görülen o ki, bir çeşit psikozlu maymunlar ortaya çıkmıştır. Çok 



çekingendirler. Oyun oynamazlar. Kendilerini ısırırlar. Cinsel olarak yetersizdirler. 

Sosyal olarak yetersizdirler. Annelik açısından yetersizdirler. Bir vakada, yalnızlık 

içinde yetiştirilen bu maymunlardan birisi yapay olarak döllenmiştir. Yavrusu 

olduğunda kafasını yere vurmuş ve öldürene kadar ısırmıştır. Yani, bu göstermektedir 

ki - 

bu bir primatın gelişimi için bir tür erken bağlanma, erken ilişki kritik olduğunun 



çok 

ciddi 


bir gösterimidir.

 

Son derece açık ki, insanlarla bu türden deneyler yapılamaz, ancak doğal bazı 



deneyler var, çok az sosyal temas içeren kötü yetimhanelerde büyüyen insanlar ve 

bu çocuklar –

 

eğer –


 

diğer bir deyişle, bu çocuklar beslenmektedirler, ancak hiç

 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 5 

www.acikders.org.tr



 

kimse onları kucaklamamaktadır. Bu çocukların, bu durum yeterince uzun 

sürdüğünde, sosyal ve duygusal gelişimlerinde oldukça şiddetli problemler ortaya 

çıkmaktadır. Duygusal bir açıdan, çoğunlukla doyumsuzlardır. Gerçekten destek ve 

kucaklamaya iht

iyaç duymaktadırlar, aksi takdirde ilgisiz hale gelmektedirler. Şimdi, 

bu noktada iyi bir haber var, eğer bu çocuklara ya da maymunlara yeterince erken 

müdahale ederseniz, bu kötü gelişimin etkilerini tersine çevirebilirsiniz. Maymun 

terapistlerinin yaptığı bir başka çalışma vardır. Yaptıkları

 

şu, bir maymunu alıyorlar, 



çelik bir kafeste yetiştiriyorlar, ardından kafesten çıkarı

yorl


ar, maymun bir tür 

psikopata dönüşmüştür, ardından yanına daha küçük, etrafta ahmaklıklar yapan, 

zıplayıp hoplayan bir maymun gönderirler. 

K

endilerini etrafta sürekli takip eden, 



üstlerine tırmanan bu küçük maymunla vakit geçirmek aşamalı bir iyileşmeye yol 

açmaktadır. Yalnız maymunun daha iyiye gitmesini sağlamaktadır.

 

İnsanlar için de çok benzer bir etki olabilir. Bu konuda bir başka hikâye –



 bir 

deneyden değil ama bir anekdottan alınan durum şöyledir, çocuklar bir

 

buçuk 


yaşında hiçbir sosyal temaslarının olmadığı çok kötü bir yetimhaneden alınarak 

zihinsel engelli kadınların yanına verilmişler ve bu kadınlar da onlara çokça tema

s ve 

kucaklama sağlamış ve bildiğimiz kadarıyla da normale dönmelerine yardımcı 



olmuşlardır. Ve akrabalarımıza karşı, çocuklarımıza karşı ve ebeveynlerimize karşı 

hissettiğimiz duygular hakkında söylemek istediklerim bu kadar. Herhangi bir soru ya 

da fikir 

var mı? Evet.

 

Öğrenci:

 

Yetimhanelerdeki çocuklar birbirlerine rahatlama sağlar mı?



 

Profesör Paul Bloom:

 

Bu iyi bir soru. Yetimhanelerdeki çocuklar birbirlerine 



rahatlama sağlar mı? Bilmiyorum. Oradaki durum muhtemelen böyle olmayabilir –

 

problem yetimhane



lerde bu kötü koşullardaki çocukların bebek olmaları ve çok küçük 

yaşta olmalarından dolayı birbirlerini rahatlatabilecek durumda olmamalarıdır. Bu 

gerçekten ilginç bir soru. Ya bu, çocukların hiçbir havlu anne desteği olmadan 

yetiştirildikleri ancak birbirleriyle oyunlar oynayıp birbirlerine destek olabildikleri bir yer 

olsaydı ne olurdu acaba? Bunun yanıtını bilmiyorum.

 

Ders Asistanı: 

Evet. 

Profesör Paul Bloom:

 

Evet? Buna ilişkin kanıt var mı?



 

Ders Asistanı:

 Evet, var. [duyulmuyor]. 



Profesör Paul Bloom:

 Evet 


[gülüşmeler]. Yanıt, buna ilişkin kanıt olduğu 

[gülüşmeler], herkesin bildiği gibi [gülüşmeler]

 

çocuklar arasında bu türden bir destek 



maymunlara ve çocuklara yardımcı olabilir. Başka bir soru var mıydı? Evet.

 

Öğrenci:

 

Peki bu bize, orta düzey hakkında



 

ne söylüyor, ebeveynin sadece biraz 

destek olduğu ve çok da fazla [duyulmuyor].

 

Profesör Paul Bloom:

 

Doğru. Yani bu –



 

soru şuydu, “Bu bize orta düzey 

hakkında ne söylüyor?” Evet, bunlar sıra

 

dışı örnekler, peki biz orta düzey durumlar 




 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 6 

www.acikders.org.tr



 

hakkında ne biliyoruz? Düşünelim ki, bi kafeste yetiştirilmediniz, Romanya’da bir 

yetimhanede büyümediniz, ancak ebeveynleriniz de siz

o kadar da sık kucaklamıyor. 



Sizi pek de fazla sevmiyorlar. Bunun bir insan üzerinde etkileri olduğuna dair iyi bir 

kanıt yok. Önümüzdeki haftalarda bunun üzerinde çok daha ayrıntılı olarak 

duracağız, ancak problem şu ki, çok da sıcakkanlı olmayan ebeveynlerin çocuklarının 

da sıcakkanlı olmadıklarını biliyoruz, ancak bunun genetik bir ilişkiden mi yoksa 

çevresel bir etkiden mi olduğu ayrımı o kadar da net değil. Bildiğimiz şey, orta 

düzeydeki etkilerin çok dramatik sonuçları olmadığı. Dolayısıyla, uç örneklerden 

uzaklaştığınızda etkiler daha zor görünür hale geliyor ve ortaya çıkarmak için çok 

dikkatli bir deneysel inceleme gerektiriyor. Burada 

bana göre, söylememizde sakınca 

olmayan şeyin, çok uç durumlar dışında ne tür etkilerin olduğunu bilmediğimizdir. 

Ancak, eğer bazı etkiler varsa bunlar da çok büyük ve dramatik etkiler değil.

 

Peki. Hayvanların akrabalarına yönelik iyi duyguları, duygusal çekimleri evrimsel 



bir bakış açısından çok da büyük bir bulmaca değil. Evrim, yavrularınızda ne kadar 

geninizin çoğaldığı ve kopyalandığı gerçeğine dayanan kuvvetlere dayalı olarak 

işlemektedir. Dolayısıyla, hayvanların yavrularına bakacak şekilde yapılandırılmış 

olmaları da oldukça anlamlıdır. Ve hayatta kalmak üzere yapılandırılmış olan 

yavruların da ebeveynlerine bir bağlanma geliştirmeleri aynı şekilde anlamlıdır. 

Ancak, asıl kafa karıştırıcı olan ise

insanlar dahil olmak üzere hayvanların akrabaları 



olmayanlarla kurdukl

arı oldukça hassas ilişkilerdir. Özellikle, hayvanlar akrabaları 

olmayanlara karşı duyarlıdır. Akrabalık ilişkiniz olmayan insanlara karşı 

duyarlısınızdır. Bunun pek çok örneği vardır. Hayvanlar birbirlerine bakarlar. Siz 

arkadaşınızın sırtındaki bit ve böcekleri ayıklarsınız, o da sizinkileri ayıklar. Uyarı 

çığlıkları atarlar.

 

Uyarı çığlıkları –



 

Tüm hayvanlar uyarı çığlıkları yaparlar. Siz de –

 bilmiyorum. Siz 

küçük bir hayvansınız, büyük bir hayvan yaklaştığında “Hey” diye bağırırsınız.

 

Bir tür 


çığlık atarsınız ve herkes kaçışır. Ve bu sizin için büyük bir risk anlamına gelmektedir, 

ancak yine de çoğunlukla sizinle akrabalık ilişkisi olmayanları korumak için bunu 

yaparsınız. Hayvanlar sıklıkla çocuk bakımında yardımlaşır. Ve çok soğuk

kan


lı, genin 

hayatta kalması şeklinde doğal seçilimci bir bakış açısından, bir günlüğüne bana 

çocuğunuzu emanet etseniz, ben de onu sağlayacağı protein için yer ve şöyle derim 

“bunlar benim genlerim değil

 ve 

aslında benim çocuklarıma daha fazla yardım 



sağlar”. Yine de, olan biten pek de böyle değildir.

 

Hayvanlar yiyecek paylaşırlar. Aslında, oldukça çirkin bir hayvan olan vampir 



yarasa yiyecek paylaşır. Vampir yarasalar, mağaralarda yaşar ve buradan dışarı 

uçarlar. Sıklıkla da, içlerinden bir tanesi büyük bir 

vurgun yapar. Bu yarasa bir at 

bulur, atı ısırır, büyük miktarda kan emer ve geri uçar. Ve döndüğünde yaptığı, bu 

kanı kendisine saklamaz. Aksine, tüm mağara boyunca dolaşır ve diğer tüm 

yarasaların ağzına kan kusar ve böylece bundan herkes faydalanır. Hoş

 

değil mi? 



[gülüşmeler]. Şimdi, içinizden şunu demek geliyor “Evet, gerçekten çok güzel. Herkes 

faydalanıyor.”, ancak bu evrimsel bir bakış açısından bir soru

ortaya çıkarmaktadır.



 


 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 7 

www.acikders.org.tr



 

Hatırlayacağınız üzere, hayvanlar birlikte çalıştıklarında yalnız çalıştıkları duruma 

göre daha fazla fayda elde etmektedirler. Kazançları kayıplarını telafi etmektedir. Bu 

durum, “karşılıklı diğergâmlık” olarak bilinmektedir ve şu anlama gelmektedir, benim 

size karşı iyi olan davranışlarım, özgeci davranışlarım karşılıklılık fikri üzerine 

temellenmektedir, “Ben de sizden fayda elde edeceğim.” Ve örneğin vampir 

yarasaları düşündüğünüzde, bunun neden mantıklı olduğunu anlayabilirsiniz. 

Dolayısıyla, bir vampir yarasa durumunda, büyük vurgun yaptığınız bir durumda bunu 

diğerleriyle paylaşmanız, sizin için gerekli olanı kullanıp geri kalanı boşa atmanızdan 

daha iyidir. Ancak, burada bir problem ortaya çıkmaktadır. Bunun kafa karıştırıcı 

olmasının nedeni budur. Problem sahtekârların varlığıdır. Bunlar ekonomi ve 

sosyolojide beleşçi olarak da bilinmektedir. Ve sahtekâr ya da beleşçinin yaptığı 

faydadan yararlanıp bedelini ödememesidir. İki gen düşünün. Birisinin diğerlerinden 

kan kabul eden ve onlarla paylaşan bir vampir yarasa oluşturduğunu düşünün. Diğer 

genin ise, diğerlerinden kan kabul ettiğini ancak diğerleriyle paylaşmadığını düşünün. 

Uzun vadede, “B” geni “A” geninden daha fazla üreyecektir, çünkü tüm diğer 

yarasalar hastalandığında “B” geni sağlıklı olacaktır. Ve onun yavruları da daha iyi 

durumda olacaktır.

 

Daha da keskin bir örnek, uyarı çığlıklarıdır. Örneğin, tarla sincapları bir yırtıcı 



göründüğünde uyarı sinyali verirler. Bir uyarı sinyali vermek son derece adaptiftir. 

Pardon. Bir uyarı sinyaline yanıt vermek son derece adaptiftir. Bir uyarı çığlığı 

duyarsınız ve “Eyvah” diyerek kaçarsınız. Bir uyarı sinyali vermek ise o kadar adaptif 

değildir. O zaman iyi bir çözüm uyarı sinyallerini dinlemek ama uyarı sinyali 

vermemektir. Şöyle bir sistem düşünün –

 

insanlar bara gittiğinde, size alınan içkileri 



kabul etmek son derece adapti

ftir. Ancak, kişinin kendi cüzdanı açısından diğerlerine 

içki almak o kadar adaptif değildir. İşte bir çözüm. Alınan içkileri kabul et ama 

diğerlerine içki alma. Ancak herkes bu çözüme başvurduğunda, içki ısmarlama fikri 

çökerdi. İşte bulmaca burada. Dolayısıyla, aldatmak –

 

aldatan her zaman kısa 



vadede kazanan olacağından –

 

aldatmamaya göre daha iyi bir strateji ise, işbirliği 



nasıl evrilmiştir? Evrimsel olarak istikrarlı bir strateji haline nasıl gelmiştir?

 

Bunun yanıtı, “yalancının saptanmasıdır”. Karşılıklı diğergâmlık



 ,

yalnızca 

hayvanlar sahtekârları cezalandıracak şekilde yapılandırıldıysa evrilebilir. 

Sahtekârları tanımalı, sahtekârları hatırlamalı ve sahtekarları cezalandırmaya dair 

motive olmalısınız. Ve her hayvanın bu kadar karmaşık bir aracı olma

sa da, vampir 

yarasalarının olduğunu biliyoruz. Akıllıca yapılmış bir çalışmada –

 evrimsel kuram da 

“evet, bu vampir yarasaların ne yaptığını görüyorum” demektedir –

 ve evrim yarasalar 

bunun takibini yapmasalar evrilmeyecek bir durumu öngörmektedir. Eğer y

arasalar 

bunun kaydını tutmuyor olsalardı, sahtekârlar kısa sürede

 

çoğunluğu



 ele 

geçireceğinden ötürü bu sistem sürmezdi. Sahtekârları takip ediyor olmaları gerekir.

 

Yapılan deney şu şekildedir –



 

bir vampir yarasa büyük bir kan emmekte ve geriye 

dönmektedir, ancak bilim adamları onu diğerlerine kan vermekten alıkoymaktadır. 

Ardından ne olmaktadır? Ardından olan, diğer vampir yarasalar büyük oranda kan 

emip geri geldiklerinde bencil yarasayı aç bırakmaktadır, tıpkı bara gittiğimizde benim 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 8 

www.acikders.org.tr



 

dışımda herkesin bir tur ısmarladığı durumda olduğu gibi. Ve bu tekrar tekrar 

olmaktadır. En nihayet, siz yine bir tur ısmarlayacak ancak bana vermeyeceksiniz. Ve 

tıpkı, insanların bedelini ödemeden faydalananları takip ettikleri gibi diğer hayvanlar 

da bunu yapmaktadır. Ve sahtekârlığa bu duyarlılığın, karşılıklılığa olan 

odaklanmanın, sosyal davranış ve sosyal duyguların evriminde büyük bir rol oynadığı 

ileri sürülmektedir.

 

Bunun klasik bir örneği, Tutuklular İkilemi’dir. Pek çoğunuzun bir ya da iki derste 



Tutuklular İkilemini görmüş olduğunu düşünüyorum. Sosyal bilimlerde önemli 

yapılardan birisidir. Bilişsel bilimlerde, psikolojide, ekonomide size –

 

dersin yardımcı 



asistanları size hemen şimdi kullanmayacağınız bir şey

 

dağıtıyorlar. Ancak, 



bazılarınız Tutuklular İkilemiyle

 

ilk defa karşılaşacaksınız dolayısıyla anlatmama izin 



verin. 

Fikir şöyle. Siz ve bir arkadaşınız bir suç işliyorsunuz. Örneğin, banka 

soyuyorsunuz. Bu örnek için siz ikinci tutuklusunuz. Yakalanıyorsunuz. Polis sizi bir 

odaya alıyor ve şöyle diyor, “Olan 

biten 

her şeyi bilmek istiyoruz. Özellikle, sizin 



arkadaşınızı ele vermenizi istiyoruz.” Şimdi, seçenekler şu şekilde ve hiçbir şey

 

sizden gizlenmiyor. Polis Tutuklular İkileminin bir çıktısını alıp sizin önünüze masaya 



koyabilir. Ve şöyle diyebilir “Bak.”

 

Siz ikinci tutuklusunuz. “İşbirliği yapabilirsin. İki 



seçeneğin var. Arkadaşınla işbirliği yapabilir ve sessiz kalabilirsin, ya da istismar 

edebilir ve arkadaşını ihbar edebilirsin.” Ancak polis bunun yanında, “Bak. Eğer –

 

Sana 


şunu söyley

ey

im. Eğer arkadaşınla işbirliği yaparsan ve o seni ihbar ederse, 



sen ömür boyu hapse gidersin ve o serbest kalır. Eğer sen onu ihbar edersen ve o 

işbirliği yapar, sessiz kalırsa, o ömür boyu hapse gider sense serbest kalırsın.” der. 

Peki, ne yaparsınız? Şimdi iyi tarafından, sizin yapabileceğiniz “Hayır. Ben sessiz 

kalacağım. Ben işbirliği yapacağım” demektir. Eğer arkadaşınızın da işbirliği 

yapacağına eminseniz, iyi durumdasınız, her ikinizde hapiste çok kısa bir süre 

geçireceksiniz, ancak arkadaşınız istismar edebilir. Arkadaşınız sizi ihbar edebilir.

 

Tutuklular İkileminin yapısındaki önem şudur. Sizin ne yaptığınız –



 

arkadaşınız 

ne yaparsa yapsın, ihbar etmek sizin için daha iyidir. Düşünün ki, siz ikinci 

tutuklusunuz. Arkadaşınızın sizinle işbirliği yapacağını düşünüyorsunuz. Bilgiyi dışarı 

sızdırmayacak. Peki, o zaman sizin en iyi seçeneğiniz onu ihbar etmektir. Peki, eğer 

onun sizi ihbar edeceğini düşünüyorsanız? Yine, en iyi seçeneğiniz onu ihbar 

etmektir, ancak birlikte davranabilseniz ve işbirliği yapabilseniz, her

 ikiniz de sessiz 

kalsanız oldukça az bir ceza alacaktınız. Ve şunu anlayabilirsiniz, bunun Tutuklular 

İkilemi olarak adlandırılmasının kaynağını görebilirsiniz, ancak bu her konu için 

geçerli. Mantık şudur. En iyi durum, diğeri işbirliği yaparken sizi

n istismar etmenizdir. 

En kötü durum ise, siz işbirliği yaparken diğerinin istismar etmesidir.

 

Polis olayına dönelim. Sizin için en iyi durum, siz tüm bilgiyi verirsiniz



konuşursunuz ve diğer arkadaşınız sessiz kalır, bir anlaşma yapar ve eve gidersiniz. 

En k


ötü durum ise, siz sessiz kalırsınız, o anlaşma yapar ve siz ömür boyu hapse 

gidersiniz, ancak toplamda en iyisi her ikinizin 

de işbirliği yapması ve toplamda en 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 9 

www.acikders.org.tr



 

kötüsü her ikinizin de istismar etmesidir. Ve bunu trajik hale getiren ise şudur. 

Rakibiniz ne 

yaparsa yapsın, istismar etmek sizin için iyidir, ancak her iki tarafta 

istismar ettiğinde her ikisi de çok kötü duruma gelmektedir. Başka bazı örnekler de 

vereceğim. Hayır [bir slaydı kastederek]. Bu sadece, Tutuklular İkilemini anlatan bir 

karikatürü gösteriyor. Bu kadar yaygın bir şey

Fikir şu. Karımdan ayrılıyorum. Uzun bir süredir evliyiz. Daha fazla birlikte 



sürdüremeyeceğimize karar veriyoruz ve ayrılıyoruz. Ayrı evlerde yaşıyoruz ve 

boşanma ha

k

kında konuşmaya başlıyoruz. Bana öyle geliyor ki –



 ken

dime “Bir 

boşanma avukatı tutmalı

 

mıyım?” diye soruyorum. Şimdi, biliyorum ki boşanma 



avukatları gerçekten pahalı. Ve bir boşanma avukatı tutmak oldukça zor. Ancak, eğer 

bir boşanma avukatı tutarsam –

 

ya da ikimiz birden boşanma avukatı tutmazsak, 



ikimiz d

e iyi durumda oluruz. Bir arabulucu buluruz. Parayı ortadan ikiye böleriz. Bu 

iyi olabilir, ancak bir yandan aklım çeliniyor. Eğer ben bir boşanma avukatı tutarsam 

ve o tutmazsa, benim avukatım onun sahip olduğu her şeyi alır. Ben her şeyi alırım, o 

her şe

y

i kaybeder. Belki de nazik olmalıyım. Ama durun. Ya o bir avukat tutarsa ve 



ben tutmazsam? O zaman ben 

her şey


i kaybederim ve o 

her şeyi alır. O zaman 

ikimiz de bir boşanma avukatı tutmalıyız, ancak o zaman ikimiz de kötü durumda 

oluruz. 


Bizim Ülke A ve Ülke B olmak üzere iki ülke olduğumuzu düşünün. Nükleer 

silahsızlanmayı gerçekleştirmeli

 

miyim? Oldukça iyi olur. Eğer iki ülke de 



silahsızlanırsa oldukça iyi olur. İşimize bakar

 ,ve


rgileri arttırırız, bir ülkenin yaptığı 

işleri yaparız. Peki, ben silahlansam ve diğer taraf silahlanmasa çok iyi olmaz mı? 

Onları işgal eder, neleri varsa alırım. Oldukça cezbedici. Ve tabii, eğer ben 

silahlanmazsam ve diğer taraf silahlanırsa, onlar beni işgal eder

 ve 

sahip olduğum 



her şeyi alırlar. Dolayısıyla, ikimiz de silahlanırız

 ve 


ikimiz de çok kötü durumda 

oluruz. Bir kere böyle düşünmeye başladığınızda, Tutuklular İkilemi çerçevesinde ele 

alınamayacak neredeyse hiçbir şey

 yoktur. 

Uyuşturucu satışı iyi bir örnektir. Düşünün ki, sizden marihuana almak istiyorum, 

ya da sok

aktaki adıyla ot [gülüşmeler]. Benim 1000 dolarım var ve sizden büyük 

miktarda ot almak istiyorum. Siz de, “Müthiş. Müthiş. Cuma günü öğlen ikide spor 

salonunun arkasında buluşalım ve alışverişi yaparız. Sen 1000 doları getir, ben de 

otu getiririm” diyorsunuz. “Çok iyi. Peki. Güzel.” Ve ben de, “Bu çok iyi, bin dolar, ben 

otu alıyorum, sen de bin doları. Çok iyi, olması gereken bu.” diye düşünürüm. Ancak, 

aklıma bir şey

 

gelir. “Eğer işler yolunda gitmezse kimsenin polise gideceği yok. O 



zaman ben de, parayı

 

getirmek yerine neden bir silah götürmeyeyim? Sen otu 



getirirsin, ben de suratına silahı dayarım, otu alırım ve eve giderim.”

 

Belki de bunu yapmam, ancak şimdi senin de aynı şeyi düşünmüş olabileceğini 



düşünüyorum. Sen bir silahla gelebilirsin, suratıma silahı dayarsın, bin dolarımı alır 

ve evine gidersin. Hi

ç otum olmaz. Ne içeceğim o zaman [gülüşmeler]

. Bu yine de, 

her ikimizin birden silah getirdiği duruma göre, senin silahın olması ve benim 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 

10 

www.acikders.org.tr



 

olmaması daha iyidir. Ama hala, ikimizin de sadece işbirliği yapıp alışverişi yapmamız 

durumuna göre çok daha kötü durumdayız. İşte bu, Tutuklular İkileminin yapısıdır.

 

Tutuklular İkilemini sadece gerçekten bunu yaparak anlayabilirsiniz. Dolayısıyla, 



Tutuklular ikileminin sayısal bir eşdeğeri var burada. Herkesin önünde bir kart olmalı, 

bir dosya kağıdı. Eğer yoksa, herhangi bir parça kağıt da işinizi görecektir. Lütfen 

kağıdın bir yüzüne işbirliği, diğer yüzüne ise istismar yazın ve lütfen kendinize bu 

oyunu oynayabileceğiniz bir eş bulun. Bu tek seferlik bir oyun. İçinizden birisi oyuncu 

bir. Sağ tarafta bulunan oyuncular, oyuncu bir olacaklar. Diğeri ise oyuncu iki olacak. 

Herkesin bir eşi var mı? Eğer üç kişiyseniz, iki kişilik kümeler halinde oynayabilirsiniz, 

önce iki, sonra iki şeklinde. Aslında en iyisi, oynayacağınız kişiyle daha önce hiç 

karşılaşmamış ya da konuşmamış olmanız en iyisi. Oyun şu şekilde, ben tamam 

dediğimde, karşınızdakine tercihinizi göstereceksiniz.

 

Daha açık hale getirmek gerekirse, siz oyuncu 1’seniz ve işbirliği yaparsanız, 



oyuncu 2’de işbirliği yaparsa, her ikiniz de 3 dolar alırsınız. Eğer siz oyuncu 1’seniz 

ve siz işbirliği yaptığınızda diğer taraf istismar ederse, oyuncu 2, beş dolar alır ve siz 

hiçbir şey

 

alamazsınız. Üç dediğimde kartınızı birlikte oynadığınız kişiye, karşı tarafa 



gösterin. Bir, iki, üç [gülüşmeler]. Peki. Bu odadaki kaç kişi işbirliği yaptı? Kaç kişi 

işbirliği yaptı? Kaç kişi istismar etti? [gülüşmeler]

 

Peki. Kaç kişi şu anda beş dolar 



daha zengin? Peki. Kaç kişi hiçbir şey

 

kazanamadı? [gülüşmeler]



 Peki. Demek ki 

öğreniyorsunuz. Yanınızdaki kişinin gerçekten adi birisi olduğunu öğreniyorsunuz 

[gülüşmeler]. Şimdi, yanınızdaki kişiyi tekrar bulun ve oyunu tekrar oynayın. Ve şimdi, 

oyunu beş sefer oynayacaksınız. Beş sefer oynayın ve bunların kaydını tutun. 

Sadece kartları

 birbiriniz

e gösterin, kaydını tutun ve art arda gösterin. Şimdi 

[gülüşmeler]. Burada 25 dolar kazanan var mı şu anda? Evet, yirmi

 

beş? Yani, siz –



  

1. 

Öğrenci

: 

O dört kere işbirliği yaptı ve ben istismar ettim –

  

Profesör Paul Bloom:

 O yirmi, yirmi bir eder 

[gülüşmeler]. Peki. Bu iyi. Çok iyi. 

Yani, bu gerçekten dürüstlüğün bir ölçüsü [gülüşmeler]

. Yirmi ya da daha fazla 

kazanan var mı? Onbeş ya da daha fazla? 14 ve daha az? Beş ya da daha az 

kazanan? Sen iyi bir insansın. Bu iyi. Çok iyi. Oyunu onunla mı oynadın?

 

2. 



Öğr

enci: Evet. 

Profesör Paul Bloom:

 

Kötü çocuk [gülüşmeler]. Bu aslında iyi ve kötü ile ilgili 



değil. Eskiden çok güzel bir oyun vardı. Yaklaşık 20 sene önce, müthiş bilgisayar 

bilimcisi Axelrod tarafından geliştirilen basit ama müthiş bir oyun, müthiş bir rekabet 

oyunuydu bu. Ve Axelrod, insanların Tutuklular ikilemi oynamak üzere bilgisayar 

programlarını getirdikleri bir yarışma düzenledi. 63 yarışmacı vardı. Ve bazı bilgisayar 

programları son derece basitti, hep şunu yap, her zaman işbirliği yap, h

er zaman 

istismar et, şeklinde çalışıyo

r

lardı. Ve daha üstün, asal sayı çözümleri, prototip 



yanıtlar, diğerinin davranışlarını çözümlemek üzere düzenlenmiş programlar gibi bazı 

programlar vardı.

 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 

11 

www.acikders.org.tr



 

Ancak, kazanan program Anatol Rappaport tarafından geliştirilmişti. Ve aslında, 

müthiş bir bilim

 

adamı olan Anatol Rappaport, oldukça ileri bir yaşta bir ay önce vefat 



etti. Burada ilginç olan, kazanan kendi programıydı ancak onun programı aynı 

zamanda en basit olanlardan birisiydi. Belki de en basitiydi. 

Dişe diş

 a

dını taşıyordu 



ve çok basit bir şekilde çalışıyordu. Dört satır Basic kodu yeterliydi. İlk kez bir 

programla karşılaştığında işbirliği yap. İlk kez birisiyle 

ka

rşılaştığında nazik ol. Ondan 



sonra, her bir denemede diğer programın bir önceki denemede yaptığını tekrarla. Bu 

diğer 62 programı yendi.

 

Ve işte nedeni. Çok güzel bazı özellikleri vardı. Arkadaşça başlıyordu. 



Hatırlayacağınız gibi, en iyi uzun vadeli çözüm, herkesin nazik olmasıydı. İyi olarak 

başlıyor, ancak bir saftirik de değil. Eğer onu kazıklarsanız, bir sonraki oyunda o da 

sizi istismar edecektir. Ancak, yine de affedicidir. Onunla iyi geçinmek mi 

istiyorsunuz? Nazik olun. Eğer nazik olursanız, o da bir sonraki turda size nazik 

olacaktır. Ve oldukça açık, hiç karmaşık bir yanı yok

 ve 


bu yanı ön

emli. Sadece bir 

saftirik olmaması ya da bağışlayıcı olması değil konu. Daha önemlisi, siz onun bir 

saftirik olmadığını anlayabilirsiniz. Ve yine onun bağışlayıcı olduğunu da 

anlayabilirsiniz. Ve bu güçlü algoritma, aldatılma ve hile riskinin olduğu duruml

arda 


bile, işbirliği yapmayı öğreniyor ve öğrenilmesine yardımcı oluyordu.

 

Bazı psikologlar, duygularımızın Tutuklular ikilemindeki farklı dizilimlere karşılık 



geldiğini ileri sürmüşlerdir. Bizimle işbirliği yapan insanlardan hoşlanırız. Bu bizi, dişe 

diş


 

algoritmasının önerdiğine benzer şekilde, gelecekte onlardan hoşlanmaya 

itmektedir, “Eğer bana şimdi iyi davranırsan, ben de gelecekte sana iyi davranırım.” 

Kazıklanmaktan hoşlanmayız. Bizi aldatanlara karşı öfke ve güvensizlik hissederiz. 

Bu da bizi, gele

cekte onları aldatmaya ya da onlardan kaçınmaya yöneltmektedir. Ve 

biz de, bizimle işbirliği yapan birisini aldattığımızda kötü hissederiz. Bu, bizi de 

gelecekte iyi davranmaya yöneltir. Tutuklular İkileminin hücrelerini yol açtıkları 

duygulara göre de böl

ebilirsiniz. 

Dün akşam, yedi yaşındaki ve on yaşındaki çocuklarımla bir deney yaptım. 

Onlara Tutuklular İkilemini anlattım. Boşanma avukatı örneğini vermedim ancak –

 

[gülüşmeler]



 

onun yerine onlara büyük ve güzel çikolata parçaları verdim. Güzel 

çikolata parçaları, matrisi ayarladık ve oyunu oynattık. Şimdi, yaptıkları çok da ilginç 

değildi, ancak ilginç olan birbirlerine aşırı öfkelenmeleriydi. Küçük olanı, büyük olan 

tarafından “Tamam, şimdi birlikte işbirliği yapalım” demek gibi hileler de içerecek 

şekilde sürekli aldatıldı. “Peki, tamam.” Ve küçük olan işbirliği yapar –

 

“İstismar!” 



[gülüşmeler]. Ve yanıt tabii ki de öfkeydi, ancak diğer büyük olan da suçluluk 

hissetmiyordu, onun yerine öfkeliydi. Bu tür şeyleri gerçek hayatta sürekli görürüz.

 

Tutuklular 



İkilemini biliyorsunuz ancak aşina olmayabileceğiniz bir başka oyun 

daha var. Adı ültimatom oyunu. Kaçınız ültimatom oyunu ile daha önce karşılaştı? 

Peki, bazılarınız. Çok basit. Bir eş seçiyorsunuz. Çok basit bir oyun. Ekonomistler 

bunu çalıştıklarında, aslında gerçek parayla çalışıyorlar. Ancak, benim bunu 

oynamanızı sağlayacak param yok. Biriniz “A”, diğerini “B” olacak. Bana göre sağ 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 

12 

www.acikders.org.tr



 

tarafta olanlar “A” oyuncusu olacak. Diğeri “B” olacak. Çok basit bir kuralı var. “A” 

oyuncusunun “B”ye dönüp bir teklifte bulunmasını istiyorum. “A”nın 10 doları var. 

“B”ye 1 dolardan 10 dolara kadar istediğiniz kadarını verebilirsiniz. “B” sadece bir şey

 

yapabilir. “B” teklifi kabul edebilir



 ve 

eğer “B” kabul ederse, teklif edilen parayı evine 

götürür, “A” ise kalan miktarı alır –

 

ya da “B” reddedebilir. Eğer “B” reddederse, hiç



bir 

şey


 

alamaz. İki taraf da hiçbir şey

 alamaz. 

Herkes için açık mı? Şimdi “A” “Sana şu kadar dolar vereceğim” diyecek, “B” ister 

“peki” diyebilir ve “B” önerilen parayı alır, “A” ise geride kalanı alır, ya da “B” 

“Reddediyorum” diyebilir ve her iki tarafta hiçbir şey

 

alamaz. Dolayısıyla, bu oyun iki 



aşamada gerçekleşmektedir. İlk aşamada, “A”nın “B”ye bir teklifte bulunmasını 

istiyorum. “B” henüz bir şey

 

yapmamaktadır. Teklifinizi yapın. Teklifiniz s



adece tek 

kelime olmalıdır. Teklifinizi açıklamayın. Sadece teklifi yapın. Peki. İkinci aşama. 

Müzakere etmeyin [gülüşmeler]. İnsanların el sıkıştı

k

larını görüyorum ve bu çok 



karmaşık. 1’den 10’a kadar bir sayı olmalı, bir pozitif tamsayı. Ve üçe kadar 

say


dığımda “B”nin tek bir kelime söylemesini istiyorum ve istediğiniz kadar yüksek 

sesle söyleyebilirsiniz. Kabul ya da ret. Bir, iki, üç [gülüşmeler]

Oh. Kaç kişi kabul etti? Hiç reddeden var mı? Güzel. Peki. Kaç kişi 10 dolar teklif 



etti? 

[gülüşmeler]

 

Kaç kişi beş dolardan fazla teklif etti? Peki. Kaç kişi bir dolar teklif 



etti? Peki. Bir dolar önerdiğinde sen kabul ettin mi? Başka bir dolar teklif eden var 

mı? Bir dolar teklif ettiğinde eşin kabul etti mi? Peki. Kaç kişi dört ya da beş dolar 

teklif etti? P

eki. Bu aslında ilginç bir oyun çünkü bir doları kabul eden kişi aslında 

rasyonel davranıyordu. Bir dolar sıfır dolardan daha iyidir. İnsan mantığının 

psikolojisine göre, mantıklı bir açıdan, bir doların sıfır dolardan daha iyi olduğunu 

düşünmeniz gerekir.

 

Rasyonel birisi bir doları kabul etmelidir. Ve zeki olduğumuza 



göre, biz de bir dolar teklif etmeliyiz, ancak çok azınız bir dolar teklif etti. Neden? 

Çünkü insanların salt rasyonel olmadıklarını biliyorsunuz. İnsanlar, tek seferlik bir 

oyunda bile, adil 

olmayan dağıtımları kabul etmezler. Sadece intikam alma amacıyla 

bunu reddedeceklerdir. Sonuçta, daha fazla önermeniz gerekmektedir. Bu durum, 

insanların kendilerine bir dolar teklif edildiği durumda aşırı öfkelendiklerini gösteren 

nöroanatomi kanıtlarını sağlayan nöroekonomi açısından da incelenmiştir 

[gülüşmeler]. Kimse kendisine bir dolar teklif edilmesinden hoşlanmamaktadır.

 

Şimdi, burada ilginç şekilde gündelik hayatımızla da ilişkili daha genel bir ahlak 



var. Rasyonel bir insan kolayca istismar edileb

ilir. Rasyonel bir insanın kışkırtmalara, 

saldırılara yanıtları çoğunlukla uygunsuz olarak değerlendirilecektir. Benim rasyonel 

olduğumu bilseniz ve bir durumda bir

 

arada olsak, bana “Hey. Al sana bir dolar. Hey, 



Bay Rasyonel bir dolar, sıfır dolardan daha

 

iyidir.” derdiniz ve ben de “Peki, tamam.” 



derdim, çünkü ben rasyonelim. Benzer şekilde, rasyonel bir insanın bunun için 

yaygara koparmayacağını anlatabild

i

ğiniz sürece, bütün gün benimle uğraşabilirsiniz, 



her şekilde taciz edebilirsiniz, sahip olduğum şe

yleri alabilirsiniz. 

İrrasyonel olmanın, öfkelenebilmenin bir avantajı vardır. Çünkü eğer 

irrasyonelseniz ve öfkeli olarak biliniyorsanız, insanlar irrasyonelliğiniz dolayısıyla 




 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 

13 

www.acikders.org.tr



 

size daha iyi davranmak zorunda kalacaktır. Kimden alacağım? Son derece mantıklı 

olan kişiden mi yoksa buluttan nem kaparak öfkelenenden mi? Tabii ki de, mantıklı 

olanla uğraşırım, çünkü mantıksız olan mantıksız şeyler yapabilir. Bu her ne kadar 

paradoksal olarak görünse de, irrasyonel olmak ya da en azından ortalama bir 

irrasyonell

iğe sahip olmak, avantaj sağlamaktadır.

 

Şimdi, tahrik etmekle ilişkili olmasa da, bu konu da insanların neden âşık 



olduklarına ilişkin teori içerisinde ele alınmıştır. Düşünün ki, hayatınızı kiminle 

geçireceğinize karar vereceksiniz, bu büyük bir güven meselesidir. Birlikte çocuklar 

büyüteceğiz. Benim çekip gitmemem sizin için son derece önemli. Ve ben son derece 

rasyonel bir insanım ve size “Seninle eş olmalıyız, çünkü ben seni bugüne kadar 

tanıştığım uygun kişiler arasındaki en çekici kişi olarak görüyoru

m. Ben son derece 

rasyonelim ve durum bu şekilde olduğu sürece birlikte olmalıyız.” diyorum. Evet, bu 

oldukça mantıklı ve rasyonel ancak yine de sizin için ayakları yerden kesilen birisiyle 

birlikte olmak istemez 

misiniz? Ayaklarınızın yerden kesilmesi irr

asyoneldir, ancak 

aynı zamanda belirli bir açıdan, kendinizi sevdiricidir, çünkü irrasyonellik uzun vadede 

bu kişiye daha çok güvenebileceğinize işaret eder, tıpkı öfkeli olan birisinin 

irrasyonelliğinin onunla uğraşmamanız gerektiği anlamına geldiği gibi.

 

Çalışmalar, aşktan çok şiddetle ilişkili olarak yapılmıştır. İrrasyonellik, irrasyonel 



şiddetin faydaları cinayet ve diğer suçların çalışılmasında incelenmiştir. 

DEELIY Daly 

ve Wilson cinayetin sebeplerini açıklamaktadır. Pek çok cinayet mantıklı bir tahr

ikten 


kaynaklanmamaktadır. Pek çok cinayet rasyonel şekilde yapılmamaktadır. Pek çok 

cinayet aşağılama, küfür, küçük tacizlerden kaynaklanmaktadır, ancak bu deli bir 

irrasyonellik değildir. Bu adaptif bir irrasyonelliktir. Daly ve Wilson, “kronik olarak 

çatışan ve savaşan toplumlarda, temel gerekliliklerden birisi –

 

insana dair bir özellik, 



şiddet kapasitesidir. Diğer yanağını çevirmek azizce bir davranış değil, sadece 

aptalca ya da rezilce bir zayıflıktır.” diye vurgulamaktadırlar. Eğer itilip kakıldığımda

 

ya da alay edildiğimde rasyonel bir insan olduğumu gösterirsem, itip kakabileceğiniz 



ya da alay edebileceğiniz birisi olarak bilinirim.

 

Ve gerçekten de görülen o ki, modern dünyada bile –



 

bu geçen seneki bir New 

York Times’tan. Ve vurguladığı nokta, şiddetin insanların birbirine saygısızlığından ya 

da ters bir şekilde bakmasından kaynaklandığıdır. Ve “Bu irrasyonel değil mi?” diye 

düşünebilirsiniz. Ancak, insanların bir

 

arada yaşadığı ve birbirleriyle tekrar tekrar 



karşılaşmak durumunda kaldıkları ve polis

 

tarafından çok fazla desteğin olmadığı 



koşullarda irrasyonel değildir. Özellikle ilginç olan bir nokta ise, şiddete ilişkin itibarın 

öneminin kültürden kültüre farklılık göstermesidir. Ben bu ders boyunca ve hatta 

yaptığımız diğer dersler boyunca insanda ve diğer hayvanlarda görülen evrensellere, 

doğuştan gelen şeylere dair konuştum. Bu dersi, kültürel farklılıklar üzerinde durarak 

bitirmek istiyorum. Ve bu psikolojik olarak oldukça ilginç duygulara ilişkin bir kültürel 

farklılıktır. Ve sosyologların “onur

 

kültürü” olarak adlandırdıkları farklılığın etrafında 



biçimlenmektedir.

 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 

14 

www.acikders.org.tr



 

Bir onur kültürünün bazı özellikleri vardır. Hukuka güvenemezsiniz. Ve oldukça 

kolay olarak alınabilen bazı kaynakları vardır. Ve sosyologlar bu koşullar 

karşılandığında, şiddetli misillemeye dair bir itibar geliştirmenin öneminden söz 

etmektedir. Bu önemli hale gelmektedir. Onur kültürünün örnekleri arasında İskoç 

dağlıları, Masai savaşçıları, Bedevi tüccarlar

 ve 

Batılı kovboylar verilebilir –



 

tüm bu 


örneklerde sığır gibi zarar görebilecek ve kolayca alınabilecek kaynaklar bulunmakta 

ve arayıp insanların yardıma gelmesini sağlayabileceğiniz bir 911 hattı yoktur. Onur 

kültürü en çok Amerika’nın güneyinde modern psikologlar tarafından çalışılmaktadır.

 

Bu bölgeye sığır çobanları yerleşmiş



tir ve geleneksel olarak daha az merkezi bir 

yasal kontrol bulunmaktadır. Sosyologlar da, Amerikan’ın güneyinin kuzeyine göre 

daha fazla onur kültürüne sahip olduğunu vurgulamaktadır. Peki, nasıl biliyorsunuz? 

Ne işe yarar bu? Bu derste psikoloji hakkındaki iddialarla ilgileniyoruz. Ve sonuçta, 

Richard Nisbett ve Dov Cohen onur kültürünü ve farklılıklarını çalıştılar. Ve oldukça 

ilginç farklılıklar buldular. Amerika’nın güneyinde kuzeyine göre silah yasaları daha 

fazla gevşek gibi görünmektedir. İşkence ve idam cezası daha fazla 

onaylanmaktadır. Orduya ilişkin tutumlar daha pozitiftir. Anket çalışmalarında, 

insanlar onur kültürlerine karşı daha affedicidir ve anlayışlıdır. Birisi kadınıma 

saldırırsa ben de onun yüzüne yumruğu yapıştırırım. Bu Amerika’nın gün

eyinde 

kuzeyine göre daha az kötü olarak değerlendirilmektedir. Sadece belirli durumlara 



özgü olarak, daha yüksek bir şiddet düzeyi vardır. Amerika’nın güneyinin sokakları 

kuzeyinin sokaklarına göre bir kural olarak daha şiddetli değil. Fark ise, evime bir

isi 

girerdi diye 



o kişiyi 

vurmam 


gibi onura ilişkin suçlarda daha yüksek bir suç oranının 

olması şeklindedir. Ya da biris

ini benimle alay 

ettiği için

 

öldürmem gibi.



 

Bunlar çeşitli anket çalışmalarıydı.Nisbett ve Cohen bugüne kadar duyduğum en 

ilginç psikoloji çalışmalarından birisini yaptılar. Ve bu çalışmayı –

 

özür dilerim, bunlar 



Nisbett ve Wilson. Bu çalışmayı, Michigan Üniversitesi öğrencileriyle yaptılar. Tıpkı 

sizin de burada oluşturduğunuz gibi, bir katılımcı havuzu oluşturdular ve demografik 

bilgile

rini listelediler. Ve sonrasında, İspanyol ya da Yahudi olmayan beyaz erkekleri 



deneye aldılar. Örneklemlerini bu oluşturuyordu. Onur kültürü fenomeni erkeklere 

özgü bir fenomendir ve temiz bir çalışma yapabilmek amacıyla homojen bir örneklem 

aldılar. Yani, İspanyol ya da Yahudi alınmadı. Ve onları provoke ettiler. Ve 

provokasyon çok zekiceydi.

 

Tıpkı sizin burada Kirtland,



 

SSS ya da Dunham’a [Yale’deki psikoloji binaları] 

getirildiğiniz gibi, insanları psikoloji binasına getirdiler ve bir masanın oraya geti

rerek 


“Evet. Deney için koridorun sonuna gidin.” dediler. Önlerinde bir koridor vardı ve 

koridoru yürümeleri gerekiyordu. Ve koridorun diğer ucunda, onlara doğru erkek bir 

lisansüstü öğrencisi yürümeye başlıyordu. Elinde bazı dosyalar tutuyordu. Bu kişi, 

k

atılımcıya doğru yürüyor, ona çarpıyor ve ardından ona “Geri zekâlı” [gülüşmeler]



 

diyerek yürümeye devam ediyordu. Şimdi, bu lisansüstü öğrencisi, yüzlerce erkeğe 

çarpıp, onlara geri zekâlı demekten ve yürüyüp gitmekten sorun çıkmadan kurtuldu –

 

kavga olma



dı, kimse vurulmadı. Ardından bu kişileri odaya aldılar

 ve teste soktular. 

Görülen o ki, stres yanıtlarında farklılıklar bulunmaktaydı.

 



 

 

Psikolojiye Giriş



 

 

Ders 12 



 

Sayfa 

15 

www.acikders.org.tr



 

Ortalamada, Amerika’nın güneyinden erkekler, kuzeyinden olan erkeklere göre 

daha yüksek hormon 

tepkisi ve stres tepkisi 

 testo


steronda ve kortizolda yükselme –

 

göstermişlerdir. Daha sonraki davranışlarda, kızdırılmış olduklarını gösterecek 



şekilde farklılıklar görüldü. Örneğin, boşluk doldurma sorularında farklılıklar görüldü. 

Örnekleri tam olarak hatırlamıyorum ancak, şuna benzer örnekler vardı “John 

dükkana girdi ve bir “boşluk” satın aldı” ve kuzeyliler örneğin “elma” diyorlardı. Ancak 

güneyliler, o gıcık lisansüstü öğrencisini öldürmek için “AK47” [gülüşmeler]

 

diyorlardı 



[gülüşmeler]. Tekrar hatırlatayım, Amerika’nın gü

neyindeki insan

ların tümü 

Amerika’nın kuzeyindeki insanlardan daha şiddete eğilimli değiller –

 ancak onura 

ilişkin tahriklere daha duyarlılar.

 

Şimdi, bu dersi birkaç yıl önce verdiğimde, güneyli bir öğrenci bana geldi ve 



Yale’deki güneyli azınlığın seçilmesini biraz kırıcı bulduğunu Yale’de insanların güney 

Amerikalılar hakkında söylediklerinin başka hiçbir azınlık grubu için asla 

söylenmediğini belirtti. Şimdi, bununla ilişkili iki noktaya değinmek istiyorum. Birincisi, 

tabii ki bunlar ortalama farklardır.

 

Tüm güneyliler ve kuzeyliler bu açılardan 



farklılaşmazlar. Diğeri ise, bu etkinin gerçek olduğunu düşünüyor olduğum ancak 

bunun yanında onur kültürlerinin diğer kültürlerden farklarının tamamını yansıtmakta 

çok da yeterli olmadığıdır. Nisbett, örneğin, kendisinin bir güneyli olduğunu 

söylemekte ve kuzeye gittiğinde insanların ne kadar kaba olduklarını görünce 

şaşırdığını eklemektedir. Bu durum, Amerika’nın kuzeyinin bir onur kültürü 

olmamasından ve insanların bir tepki ya da misillemeden korkmamalarından ötürü 

daha az uygun davranmalarından ileri gelmektedir. Dahası, onur kültürünün onur, 

sadakat, cesaret ve kendine yeterlilik gibi bazı değerleri tamamen kötü olmak 

durumunda değildir.

 

Her durumda, bu evrimsel geçmişe sahip olan şeylerin kültür tarafından 



dönüştürülüp şekillendirilebileceğine ilginç bir örnektir. Geçtiğimiz derslerde öfke

çocuklarımıza olan sevgimiz, korku, minnettarlık gibi duygularımızın sistemdeki 

sapmalar ya da gürültüler olmadığını vurgulamıştım. Tersine, bunlar doğal ve sosyal 

çevreyle


 

baş


 

edebilmek üzere şekillenmiş son derece karmaşık motivasyonel 

sistemlerdir. Ve biz bunu ancak evrimsel yaklaşımın analizleri sonucunda 

bilebiliyoruz. Şimdi, D’Arcy Thompson’a dönecek olursak “her şey

 

şu anda olduğu 



biçimdedir, çünkü bu şekilde oluşmuştur.” Ve bu haftaki, okuma yanıtlarınız şunlardır 

[bir slayd

a işaret ederek]. Ve size Çarşamba günkü sınavda iyi şanslar diliyorum. 

Görüşmek üzere.



 

 

Yüklə 303,89 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə