Radyo telev zyon s nema anab L m dali lat n amer ka



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə14/60
tarix04.02.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#23973
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   60

 
 
37 
olamamış,  bu  durum  da  Latin  Amerika’daki  gerilla  mücadelelerinin  azalmasına  ve 
ş
ekil değiştirmesine sebep olmuştur. 
 
Latin  Amerika’da  1960’lardan  başlayarak  1980’lerin  sonuna  kadar,  askeri 
iktidarlar, diktatörlüklere dönüşmeye başlamıştır. Bu diktatörlüklerin ortak özellikleri 
geçmişten farklı olarak baskıyı yoğunlaştırmaları ve kanlı uygulamalara gitmeleridir. 
Paraguay  1959–1989,  Bolivya  1964–1982,  Brezilya  1964–1985,  Uruguay  1972–
1984,  Şili  1973–1989,  Arjantin  1976–1982  yılları  arasında  diktatörlüklerle 
yönetilmiştir (Kürkçigil, 2004: 30). Bölgede, diktatörlükle yönetilmeyen ülke sayısı 
çok  azdır.  1917’den  beri  askeri  darbe  yaşamamış  ve  1948’den  beri  düzenli  ordusu 
olmayan Kosta Rika diktatörlük görmeyen tek ülkedir (Rouquie, 1986: 198). 
 
1970’lerde  çoğu  Latin  Amerika  devletinde  askeri  yönetimler  işbaşındadır.  Bu 
yönetimlerden  Arjantin  ve  Şili’de  yaşananlar  Latin  Amerika  ve  dünya  tarihi 
açısından önemli bir yere sahiptir. 
 
General  Augosto  Pinochet,  1973’te,  Başkan  Salvador  Allende’yi  devirerek 
Ş
ili’de iktidarı ele geçirir ve iktidarını 16 yıl boyunca sürdürür. General Pinochet’in 
askeri  darbesi  sırasında  ve  sonrasında  aralarında  başkan  Allende’nin  de  bulunduğu 
binlerce  insan  öldürülür  ve  işkence  görür,  tahminlere  göre  20.000  ölü,  30.000 
mahkûm  vardır  (Kürkçigil,  2004:  48).  200.000  kişi  yurtdışına  sürgüne  gitmek 
zorunda kalır. Sürgünlerden 5.000’inin ülkeye girişi tamamen yasaklanır (Marquez, 
1996). Bu 16 yıl boyunca sansür ve baskı hayatın her alanında görülür. 
 


 
 
38 
Ş
ili’de yaşanan darbenin bir benzeri, 1976’da Arjantin’de yaşanmıştır. 1976’da 
General  Videla  önderliğinde  gerçekleştirilen  darbe  ile  sabella  Peron  liderliğindeki 
“Peronist” Adalet Partisi’nin iktidarı sona erer.  Arjantin tarihinin son 45 yılındaki 
darbelerden  farklı  olarak  askerler  iktidarı  hemen  sivillere  bırakmazlar.  Askeri 
yönetim  1976–1982  arasında  altı  yıl  boyunca  sürer.  Bu  altı  yıl  Arjantin  tarihinde 
“Kirli  Savaş”  olarak  adlandırılacaktır.  Diktatörlüğün  sona  ermesi,  Arjantin’in 
Falkland  Savaşı’nı  ngiltere’ye  kaybetmesinden  sonra  olmuştur.  “Kirli  Savaş” 
yıllarında  yine  birçok  insan  öldürülür.  Binlerce  insanın  uçaklardan  denize  atıldığı 
iddia  edilir.  Bu  yılların  Arjantin  toplumuna  getirdiği  bir  diğer  sorun  ise  kayıplar 
sorunundur. Binlerce insanın akıbeti hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Bunun 
yanı  sıra,  yine  binlerce  bebek  ve  çocuk  kaybolmuştur.  Aileleri  öldürülen  ya  da 
kaçırılan binlerce çocuğun zengin ailelere evlatlık verildiği iddia edilmektedir.  
 
 
1.3.1-)  
 
 
ÜÇÜNCÜ DÜNYA 
 
Teorik  olarak,  Latin  Amerika  diğer  az  gelişmiş  bölgelerle  birlikte  sosyal 
bilimlerin  önemli  ilgi  alanları  arasındadır.  Latin  Amerika’nın  dünya  içindeki 
konumunu açıklayabilecek en önemli kavramlardan biri Üçüncü Dünya kavramıdır.  
 
Üçüncü Dünya fikri, Soğuk Savaş döneminin ürünüdür. II. Dünya Savaşı sonrası 
Soğuk  Savaş  döneminde  dünya,  politik  ve  ekonomik  olarak  ikiye  bölünmüş 
durumdaydı. Birinci kutupta, Avrupa, Kuzey Amerika ülkeleri ve Japonya’nın içinde 
olduğu  kapitalist  ülkeler  bulunuyordu,  kinci  Dünyayı  ise,  Sovyet  bloğundaki 


 
 
39 
komünist  ülkeler  oluşturuyordu  (Hobsbawm,  1996).  Bu  kutupların  dışında  kalan 
ülkeler  ise  1957  yılında  Hindistan’ın  Bandung  kentinde  bir  araya  geldiler.  Üçüncü 
Dünya  fikrinin  çıkış  yeri  olarak  adlandırılabilecek  Bandung  Konferansı’na,  Latin 
Amerika,  Orta  Doğu,  Kuzey  Afrika,  Balkanlar  ve  Güneydoğu  Asya’dan  aralarında 
Türkiye’nin  de  olduğu  birçok  ülke  katıldı.  Konferanstan  sonra  katılımcı  ülkelerin 
çoğunluğu  kendilerini  “Bağlantısızlar”  olarak  niteleyerek  her  iki  kutba  da  mesafeli 
olmaya  karar  verdiler.  “Bağlantısızlar  Hareketi”,  içinden  kopmalar  ve  değişmeler 
olmakla beraber 1990’lara kadar etkinliğini korudu. Teorik altyapısını, “bağımlılık” 
ve azgelişmişlik teorilerinden alan Üçüncü Dünya fikri ise halen dünyanın büyük bir 
kısmının toplumsal ve ekonomik durumunu açıklamak için kullanılmaktadır.  
 
Teorik  olarak  Üçüncü  Dünya  ülkelerinin  üzerine  çalışmalar  “Bağlantısızlar 
Hareketinden”  daha  önce  yapılmaya  başlanmıştı.  Bu  çalışmaların  ortak  noktası,  bu 
ülkelerin  geri  kalmışlığıydı.  Bu  ülkeleri  kalkındırmak,  gelişmiş  ülkeler  seviyesine 
getirebilmek  için  teoriler  üretildi.  Bu  teoriler  iki  başlık  altında  toplanabilir.  Batılı 
akademisyenler  tarafından  üretilen  ve  Batılı  devletlerce  desteklenen  “modernleşme 
teorisine”  göre  azgelişmiş  ülkeler,  gelişebilmek  için  gelişmiş  ülkelerin  geçtiği 
evrelerden  geçmek  zorundadır  ve  bunun  için  ikili  ilişkilerin,  bağlantıların, 
yardımların  artırılması  gereklidir  (Cirhinlioğlu,  1999:  20).  Buna  karşılık,  Latin 
Amerikalı  ve  Orta  Doğulu  teorisyenler  tarafından  üretilen  “bağımlılık  okulu” 
teorisine  göre  ise,  bu  bölgelerin  geri  kalmışlığının  sebebi  dış  dünyaya  bağımlılıktır 
ve bu bağımlılığın azalması, yerli sanayinin kurulması, endüstrileşmenin sağlanması, 
uzun vadede tam bağımsızlığı ve gelişmeyi sağlayacaktır (Cirhinlioğlu, 1999: 121). 
Bu  teoriler,  1940’lardan  itibaren  Latin  Amerika’nın  ekonomik  ve  siyasal  hayatında 


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   60




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə