13
Küba ile Meksika yer alır. Coğrafi olarak Güney Amerika sınırları içerisinde yer
almalarına rağmen Guyana, Fransız Guyanası ve Surinam (Hollanda Guyanası) diğer
Latin Amerika ülkeleri ile dil, kültür farklılıklarından dolayı, genel olarak Latin
Amerika tanımlamasının içine sokulmazlar. Geriye kalan 22 ülke, toplumsal ve
politik tarihleri, kültürel ve etnik yapıları, toplumsal ve ekonomik durumlarına kadar
birçok açıdan benzerlikler göstermektedir ve bu benzerliklerden dolayı hepsi Latin
Amerika kimliği altında tanımlanabilir.
Latin Amerika’da devletlerin sınırları, etnik, kültürel ayrımlara göre
çizilmemiş, Avrupa devletlerinin müdahalesi sonucunda oluşan sınırlara bağımsızlık
sonrasında da bağlı kalınmıştır. Latin Amerika tarihi, devletlerin ayrı ayrı
tarihlerinden çok ortak ve benzer bir tarih oluşumu göstermektedir. Bu benzer tarih
üç başlık altında incelenecektir: sömürgecilik dönemi, bağımsızlık ve 20. yüzyıl.
Sömürgecilik döneminde, Latin Amerika’nın ortak olan tarihi, bağımsızlık
döneminde ülkeler arasında benzerlikler göstermektedir ve 20. yüzyılda da
birbirleriyle etkileşim halindedir. Latin Amerika’nın, yüzölçümü, nüfus ve ekonomi
gibi veriler çerçevesinde büyük olan devletleri, Arjantin, Brezilya ve Meksika, Latin
Amerika tarihinde de belirleyici statüsündedir. Bu devletlerin yanı sıra, Şili ve Küba
gibi ülkeler de Latin Amerika tarihinin şekillenmesinde önemli olan gelişmelere
sahne olmuşlardır. Latin Amerika tarihi, özellikle 20. yüzyılda, bu beş ülke merkez
olacak şekilde incelenecektir.
14
1.1-)
SÖMÜRGEC L K
Kristof Kolomb’un 1492’de Amerika’yı keşfiyle birlikte Latin Amerika’da
yeni bir dönem başlamıştır. Bu keşiften önce de Latin Amerika’da kurulmuş olan
uygarlıklar vardır. Meksika’da Aztekler, Meksika ve Orta Amerika’da Mayalar ve
Peru’da nkalar devletler kurmuştur. Bu uygarlıkların yanı sıra Amerika kıtasında
birçok topluluk devletleşememiş küçük birimler, köyler, kabileler olarak yaşamıştır.
Avrupalıların Amerika’yı keşfinden önce bu kıtada 100 milyon insanın yaşadığı
varsayılmaktadır. Bu nüfus 150 yıl sonra 3,5 milyona düşecektir (Galeano, 1983: 27).
15. yüzyılın son yıllarında başlayan ve Amerika’nın keşfedilmesini sağlayan
coğrafi keşifler Avrupa devletlerinin yaşadığı toplumsal, ekonomik ve ticari sorunlar
sonrasında ortaya çıkmıştır. Coğrafi keşiflerin amacı Avrupa’yı, Uzak Doğu ve
Hindistan’a bağlayacak yeni yollar bulabilmek ve bu bölgelerin zenginliklerinin
güvenli bir şekilde Avrupa’ya aktarımını sağlamaktı. Asya’nın zenginliklerinin
Avrupa’ya taşınması, Avrupalı devletleri ekonomik olarak rahatlatabilecek ve
toplumsal sorunların azalmasını sağlayabilecekti. Uzak Doğu’ya ve Hindistan’a
yapılan seferlerin artması bu bölgelere olan ilgiyi artırırken, Avrupa’yı Uzak
Doğu’ya ve Hindistan’a bağlayan ve Akdeniz, Anadolu ya da Karadeniz’in
kuzeyinden geçen geleneksel ticaret yolları eskiye oranla güvenilirliğini yitirmişti.
15. yüzyılda, Avrupalıların geleneksel ticaret yollarının çoğu Müslümanların ve
özellikle Osmanlıların eline geçmişti (Ferro, 2002: 26-29, Özbudun, 2003: 34).
Hindistan ve Uzak Doğu’ya ulaşılmak için alternatif yollar aranmaya başlandı.
Denizcilik alanındaki teknolojik gelişmeler ve daha dayanıklı gemilerin inşa edilmesi
15
uzun dönemli seferleri mümkün kılmıştı. Afrika’nın güneyinin dolaşılarak
geçilebileceğinin keşfedilmesinden sonra, dünyanın yuvarlak olabileceği tezinden
hareketle sürekli batıya giderek Hindistan’a ulaşılabileceği varsayımları ortaya çıktı.
Amerika’nın keşfini sağlayan Kristof Kolomb’un seferi, bu fikirlerin ürünüdür.
Kristof Kolomb 1492’de Amerika’yı keşfetti. Aslında keşfettiği Bahama
adalarıydı. Kıta Amerikasının keşfedilmesi için birkaç yıl daha geçecekti. lk keşiften
kısa bir süre sonra, varılan bölgenin Hindistan olmadığı anlaşıldı, burası başka bir
kıtaydı. Avrupalıların tahminlerinin aksine bu kıtada baharat
2
da bulunamamıştı, ama
karşılaştıkları yerlilerin üzerlerinde gördükleri altın ve gümüşlerden dolayı bu kıtanın
çok zengin bir kıta olduğunu anlamışlardı. Vakit geçirmeden Amerikaların (Kuzey
ve Güney) yağmasına girişildi (Özbudun, 2003: 34). Yeni keşfedilen kıta birkaç
yüzyıl boyunca Avrupa’ya altın ve gümüş göndermeye devam edecekti.
Avrupalılar, keşfettikleri yeni kıtanın zenginliklerine kavuşmak için her türlü
yola başvurmaya hazırlardı. lk başlarda yerlilerle karşılıklı barışçı davranılmış olsa
da, zamanla daha fazla zorbalığa başvurarak, Amerika kıtasını sömürmeye
madenlerden başladılar. lk sömürgecilik döneminde kıtanın tamamı ele geçirilirken
200 yıl içinde yerli nüfusun %90’ından fazlası hayatlarını kaybetti (Galeano, 1983:
27). Yerlilerin çoğunluğu Avrupalılar tarafından öldürülürken, ağır çalışma
koşullarına alışamama ve Avrupalılarla gelen hastalıklar gibi sebeplerden dolayı da
çok sayıda yerli hayatını kaybetmiştir (Özbudun, 2003: 37). Yerliler ilk kâşifleri
tanrısal bir bağlılıkla karşılamıştır, ama bu bağlılık ölmelerine engel olamamıştır.
2
Baharat, besinlerin ve özellikle etlerin uzun süre bozulmadan saklanabilmesini sağladığından
Avrupalılar için çok önemliydi.
Dostları ilə paylaş: |