58
tango filmleri sayılabilir. Bu türlerin hepsinin ortak yanı müzikli, danslı komediler ve
melodramlar olmalarıdır (D’lugo, 2003: 106). Etkileri halen devam etmekte olan bu
türler Latin Amerika sinemasının popüler kanadına 1930’lardan itibaren egemen
olmuşlardır. Bölgenin zengin olan müzik ve dans hayatı melodramların ya da
komedilerin içinde masalımsı bir şekilde gösterilir. Danslı, müzikli filmlerin yanı sıra
Arjantin’de gaucho, Brezilya’da cangaceiro (eşkıya) filmleri gibi erkek dünyasını
anlatan maço filmler de popüler türlerin içinde yoğunluktadır.
Chanchada
, komedi ve müzik karışımı bir türdür. 1930’lardan 1950’lere
kadar sinemaya egemen olan ve Amerikan müzikalleri benzeri olmasına rağmen
temelinde Brezilya komik tiyatrosu ve karnaval olan bir yapısı vardır (Armes, 1987:
173). Chanchada, spanyolca domuz ya da kirli manasına gelen chancho’dan
türetilmiştir ve entellektüel değeri olmayan güldürme amaçlı oyunlar ve filmlerdir
(Berg, 2003: 4). 1930’ların ortasından 1950’lerin sonuna kadar egemen olan Meksika
melodramları, ranchora ya da revencha olarak anılırlar (Higginbotham, 2005: 279).
Edebiyattaki büyülü gerçekçilik ya da sihirli gerçekçiliğe benzer biçimde Meksika
kırsalından ya da Meksiko City’den hikâyeler anlatan melodramlar 1960’lardan
sonra gerçekçi olmaya başlamıştır (Avellar, 1995: 57). Tango filmleri de Arjantin’e
özgü bir türdür. Tango şarkıcılarının rol aldığı bol şarkılı melodramların yanında,
tango-opera denilen melodramla müzikal karışımı, Hollywood müzikalleri benzeri
filmler de üretilmektedir.
Tamamen ticari olmalarına rağmen ulusal sinemanın oluşmasını ve
farklılaşmasını bu türler sağlamıştır. Bu filmler, ulusal bir kapital tarafından
59
üretildiğinden ve yerel seyirciye yönelik olduğundan tamamen ulusaldırlar, ama
ulusal kültür tanımları ile çok az bağlantılıdırlar (Armes, 1987: 69). Gerçekdışı
oldukları, gelenekleri yanlış aktardıkları biçiminde eleştirilmişlerdir (Armes, 1987:
69).
1930–1960 arasında popüler alana kayan Latin Amerika sinemasına, Emilio
Fernandez, Leopoldo Torre Nillsson ve Luis Bunuel gibi yönetmenler itibar
kazandırmıştır. 1960 öncesinin en önemli sinemacıları olan ve Avrupa’daki önemli
film festivallerinde ödüller kazanan bu yönetmenler sayesinde Latin Amerika
sineması hem uluslararası alanda tanınma fırsatı bulmuş ve itibar kazanmış, hem de
daha sonraki nesillerde sinemanın bir sanat biçimi olarak görülmesinin yolları
açılmıştır. Fernandez Meksikalı ve Nillsson Arjantinlidir ancak, Latin Amerika
sinemasına en büyük etkiyi Luis Bunuel’in Meksika’ya yerleşip orada çalışmaya
başlaması yapmıştır. spanyol asıllı olan Bunuel, kendisinden sonra gelen Meksikalı
ve Latin Amerikalı sinemacıları etkilerken, bir yandan da diğer Avrupalı
sinemacıların Latin Amerika’ya olan ilgilerini artırmıştır.
Emilio Fernandez, Meksika kırsalından öyküler anlatır. Kendi de yerli
kökenli ve yoksuldur. 1946’da Maria Candeleira (Emilio Fernandez, Meksika,
1945), Cannes Film Festivali’nde ödül almış
6
(D’Lugo, 2003: 107) ve Gabriel
Figueria en iyi görüntü yönetmeni seçilmiştir. Fernandez, Maria Candeleira’nın
başarısından sonra bir yandan Meksika’da klasik melodramlar ve uluslararası festival
seyircileri için de sanatsal filmler çeker (Tunon, 2003: 50). Birçok filmde, kendisi
6
On filmle beraber en iyi film seçilmiştir.
60
kadar ünlü görüntü yönetmeni Gabriel Figueria ile birlikte çalışmış ve “Meksika
Okulu” dediği biçimsel yapıyı oluşturmuştur (Tunon, 2003: 47). Emilio Fernandez’in
filmleri bu okulun belki de tek örnekleridir. Bu okul ulusalcı fikirler, Meksikalılık
ruhu ve Sergei Eisenstein’in estetik anlayışının karışımından oluşmaktadır (Tunon,
1993: 159). Fernandez’in filmlerinde yerlilik ve spanyol dönemi öncesine ait öğeler
öne çıkmaktadır (Tunon, 2003: 48). Tarım reformu, sosyal eşitlik gibi devrimci
idealler filmlerinde görülür (Doremus, 2002: 149). Fernandez ulusalcı bir
yönetmendir, yerli halkı filmlerinde göstermesinin yanında dinsel ikonografiyi de
ulusalcılığın bir biçimi olarak sunar (Doremus, 2002: 162). Fernandez sayesinde
Latin Amerika’nın sömürgecilik öncesi geçmişi ve yerliler sinema perdesine
yansımaya başlamıştır. Diğer önemli filmleri arasında nci (La Perla, Meksika, 1947)
ve Saklı Nehir (Río Escondido, Meksika, 1948) sayılabilir.
Leopoldo Torre Nillsson yeni Latin Amerika sinemasının kurucusu ve ilk
temsilcisi sayılır. Kendini auteur olarak tanımlar ve Avrupa sinemasındaki
yenilikleri takip eder, filmlerini film festivallerinin ve Avrupa sanat evlerinin
seyircileri için çekmiş ve yankısını Cinema Novo ve diğer yeni sinemalarda
bulmuştur (Armes, 1987: 174). Latin Amerika sinemasında daha önceden alışık
olunmayan kamera açıları, set düzeni, ışık ve müzik kullanımı sinemasının temel
özellikleri arasındadır (Espana, 2003: 81). Tarzının çok Avrupai olmasından dolayı
(Elena, Lopes, 2003: 4), Latin Amerika’nın gelecekteki sineması üzerinde fazla etkili
olmadığı söylenebilir, ama film biçimi olarak olmasa da sinemaya bakışı açısından
kendinden sonra gelen kuşakları etkilemiştir.
Dostları ilə paylaş: |